Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1045 E. 2022/1393 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1045 Esas
KARAR NO: 2022/1393 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/72 Esas – 2019/1122 Karar
TARİH: 24/12/2019
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketi ile davalı banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşme kapsamında taksitli ticari kredi kullanıldığını, müvekkilin bilgisi ve iradesi dışında 09.06.2018 tarihinde 8.799,00 TL ile 08.09.2018 tarihinde 1.312,50 TL olmak üzere toplam 10.111,50 TL dönemsel hizmet komisyonu adı altında hesaptan kesinti yapıldığını, davalı bankanın Avcılar Şubesi personeli ile yapılan telefon görüşmesinde kesintinin piyasa koşulları ve değişen faiz oranları doğrultusunda yapıldığının ve iade edilemeyeceğinin ifade edildiğini, Büyükçekmece …Noterliğinin 12.12.2018 tarih ve … yevmiye no.lu İhtarnamesi ile yapılan kesintinin iade edilmesinin talep edildiğini, verilen cevapta; “ilk ilişkinin kurulduğu tarihten itibaren 1 yıl geçtikten sonra 3 ayda bir alınan kullanılan kredi ile ilgili olarak risk merkezine bildirim, sistem kayıtlarının arşivlenmesi, şube çağrı merkezi, internet bankacılığı, mobil bankacılık ve ATM gibi kanallardan hizmet verilmesinin devamı için tahsil edildiğine ” ilişkin açıklama yapıldığını, müvekkilinin ise davalı bankanın bahse konu hizmet kanallarının hiçbirini kullanmadığını, davalı bankanın akdedilen sözleşmelerde bu komisyon oranlarının hangi oranlarda olduğunun belirtilmesi gerektiğini, sözleşmelerde bu yönde bir düzenleme bulunmadığı için yapılan kesintilerin haksız olduğunu belirtilerek, toplam 10.111,50-TL’nin işlem tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili banka ile davacı arasında genel kredi sözleşmesi ve bankacılık hizmetleri sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeler kapsamında davacıya taksitli ticari kredi kullandırıldığını, akdedilen sözleşmede görülebileceği üzere dava konusu hizmet komisyonlarının davacının bilgisi ve onayı dahilinde olduğunu, ayrıca sözleşme akdinden önce ön bilgi formu imzalatıldığını, bu kanaldan davacıya sözleşme içeriğini tetkik etme olanağı sağlandığını, dava konusu komisyon tahsilatlarının kredi kullandırımına ilişkin olmayıp tamamen verilen hizmete karşılık alınan bir ücret olduğunu, davacıdan tahsil edilen ücretin 03.10.2014 tarih ve 29318 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelik hükümlerine uygun olduğunu, mezkur Yönetmeliğin 6 m. altında kredi tahsis ücretinin gösterildiği, GKS 4 m. altında bu komisyonun belirlendiğini, tarafların sözleşme içeriğini TBK’nun 26 maddesi uyarınca özgürce belirleyebileceklerini, TTK 20 maddesi uyarınca verilen hizmet karşılığında uygun bir ücretin istenilebileceğini, Bakanlar Kurulunun 2006/11188 sayılı kararına atfen masrafların sınırları ve niteliklerini serbestçe belirleyebileceklerini belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/12/2019 tarih 2019/72 Esas 2019/1122 Karar sayılı kararında; ” davalı ile davacı arasında genel kredi sözleşmesi, Bankacılık Hizmetleri Çerçeve Sözleşmesi imzalandığı, davacının bu kapsamda davalının 7.500,00-TL komisyon tahsiline onay verdiği, davalının 7.875,00-TL tahsil ettiği, davalının, davacının hesabından Haziran ayı için 8.799,00-TL, Eylül ayı için 1.312,50-TL kesinti yaptığı, bu kesintiyi üçer aylık devreler halinde hizmet komisyonu adı altında yaptığı, davalının cevap dilekçesinde dayanmış olduğu sözleşmenin 4.10 maddesinde ve Genel Kredi Sözleşmesi Ön Bilgi Formunun 3. Maddesinde sadece genel ifadelerle ücret, komisyon ve masrafların davacıya ait olacağının ifade edildiği, bunun dışında maktu ya da nispi bir miktara yer verilmediği, davalı bankanın, davacıya verdiği cevabi yazıdaki kesintiye gerekçe gösterdiği hizmetlerin ekstre hizmetler olmayıp, temel hizmetler olduğu, bunun planlamasının davacıdan talep ve tahsil edilen faiz oranına yansıtıldığı gözönünde bulundurularak davacının davasının kabulüne karar verilerek, talep doğrultusunda kabul edilen bedeller kesinti yapılan tarihlerden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davacının Davasının KABULÜ İle 10.111,50-TL nin 8.799,00-TL sine 09/06/2018 tarihinden, 1.312,50-TL sine 08/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi kök ve ek raporu içeresinde çelişkili ibareler bulunduğunu, itirazları karşılar nitelikte olmadığını, yeniden rapor alınması yönelik talebin hangi nedenle red edildiğinin açıklanmadığını, (Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Hukuki Dinlenilme Hakkını düzenleyen 27. maddesi) Yerel Mahkeme tarafından yapılan yargılama esnasında da belirtildiği üzere bankaların temel faaliyet konularından birinin hizmete ilişkin işlemler olup bunların çek-senet işlemleri, kiralık kasa işlemleri gibi işlemlerinden ibaret olmadığını, risk merkezine yapılan bildirimler ile sistem kayıtlarının arşivlenmesi, elektronik bankacılık (ATM-Otomatik Vezne Makinesi, Host Sistem, POS Cihazı), internet bankacılığı ve telefon bankacılığı işlemlerinin de bu kalem içerisinde yer aldığını ve bu hizmetlerin müşterilerin bunu aktif olarak kullanıp kullanmamasından bağımsız olarak her an kullanımına hazır bulundurulması bankalara belirli maliyetlere katlanma zorunluluğu yükleyeceğini, risk merkezine yapılan bildirimler ve sistem kayıtlarının arşivlenmesi müşterinin doğrudan değil dolaylı yoldan faydalandığı hizmetler olduğunu, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bankalarda paçal maliyete etki edilebilecek birçok ilave gideri bulunduğunu, bankanın müşterilerin hizmet sunulabilmesi için katlandığı maliyetlerin kredi kullandırımı esnasında oluşan söz konusu maliyetlerden ibaret olmayıp toplam maliyete etki eden diğer etmenlerin yazılı beyanlar ile açıklanmaya çalıştığını, Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 4.10 ve sözleşme öncesi bilgilendirme formunun 3 maddesi uyarınca, davacıya kullandırılan taksitli ticari kredinin 10/05/2016 tarihi itibariyle kalan risk tutarının 1.173.114,14-TL olduğunu, bankanın internet sitesinde ilan edilmiş ücret ve komisyon oranları listesinde, kredi dönemsel hizmet komisyonu olarak üç ayda bir minimum 75,00-TL maksimum %6 oranında tahsilat yapılacağının belirtildiğini, davacıya kullandırılan kredinin Haziran 2018 dönemi için kalan risk tutarının binde yetmişbeşi oranında 8.798,36-TL komisyon hesaplandığını, bu nedenle davacıdan 8.380,00-TL komisyon bedeli ile 419,00-TL BSMV tahsil ediliğini, Eylül 2018 dönemi için ise bankaca sabit 1.250,00-TL dönemsel hizmet komisyonu oranı belirlendiğini, bu tutarın ve 62,50-TL tutarında BSMV’nin tahsil edildiğini, Uyuşmazlık kapsamında da dönemsel hizmet komisyonu tahsilatına ilişkin inceleme yapılırken emsal bankaların benzer nitelikte krediler için uyguladığı komisyon oranlarının karşılaştırması ve dava ile müvekkil banka arasındaki akdi ilişki kapsamında değerlendirilerek konuca ulaşılması gerektiğinin belirtildiğini ancak yerel mahkeme tarafından hüküm kurulurken hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğüne aykırı şekilde sunulan itirazların dikkate alınmadığını, gerekli araştırma yapılmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalı banka tarafından davalıdan haksız olarak yapıldığı iddia olunan dönemsel hizmet komisyonu kesintilerinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının yaptığı ve doğrudan kredi kullandırımı ile ilgisi bulunmayan toplam 10.111,50-TL tutarındaki dönemsel hizmet komisyonu kesintilerinin sözleşmesel dayanağının mevcut olup olmadığı hususundadır. Davacı ile davalı banka arasında 24/03/2016 tarihli 10.000.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesi ile aynı tarihli bankacılık hizmetleri çerçeve sözleşmesi imzalandığı, genel kredi sözleşmesine istinaden davacıya 10/05/2016 tarihinde 3.000.000,00-TL ana para tutarlı taksitli ticari kredi kullandırıldığı, bu kredinin kullandırımı nedeniyle davacıdan 7.500,00-TL komisyon bedeli ve bu komisyon bedelinin %5’i oranında BSMV olmak üzere toplam 7.875,00-TL tahsil edildiği, bu tahsilatın dava konusu edilmediği anlaşılmıştır. Davacı tarafından; davalı bankanın 09/06/2018 tarihinde yaptığı toplam 8.799,00-TL tutarlı ve 08/09/2018 tarihinde yaptığı toplam 1.312,50-TL tutarlı dönemsel hizmet komisyonu kesintileri dava konusu edilmiştir. Davalı banka vekili; anılan kesintilerin kredi kullandırım komsiyonu olmadığını, davacının şirketin hesabından tahsil edilmiş olan dönemsel hizmet komisyonu bedelinin, davalı bankanın ticari kredili müşterilerinden, ilk kredi ilişkisinin başladığı günden itibaren maksimum bir yıl süre geçtikten sonra, üç ayda bir alınan ve kullanılmış kredi ile ilgili risk merkezine yapılan bildirimler, sistem kayıtlarının arşivlenmesi, şube, çağrı merkezi, internet-mobil-atm gibi kanallardan hizmet verilmesi gibi işlemlerin devamlılığı için tahsil ettiği ücretler olduğunu, davalı bankanın verdiği bu hizmetler karşılığında TTK’nun 20 maddesi uyarınca ücret isteme hakkı bulunduğunu, öte yandan taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 4.10 maddesinin bu kesintilerin sözleşmesel dayanağı olduğunu, ön bilgilendirme formunu imzalayan davacının bu kesintilerle ilgili sözleşme hükümlerini önceden inceleme ve değerlendirme imkanının bulunduğunu, yapılan kesintilere ve kesinti oranlarına davacının onay verdiğini, alınan bedellerin 03/10/2014 tarih ve 29318 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Finansal Tüketicilerden Alınacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümlerine de uygun olduğunu, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 4.10 ve sözleşme öncesi bilgilendirme formunun 3 maddesi uyarınca, davacıya kullandırılan taksitli ticari kredinin 10/05/2016 tarihi itibariyle kalan risk tutarının 1.173.114,14-TL olduğunu, bankanın internet sitesinde ilan edilmiş ücret ve komisyon oranları listesinde, kredi dönemsel hizmet komisyonu olarak üç ayda bir minimum 75,00-TL maksimum %6 oranında tahsilat yapılacağının belirtildiğini, davacıya kullandırılan kredinin Haziran 2018 dönemi için kalan risk tutarının binde yetmişbeşi oranında 8.798,36-TL komisyon hesaplandığını, bu nedenle davacıdan 8.380,00-TL komisyon bedeli ile 419,00-TL BSMV tahsil ediliğini, Eylül 2018 dönemi için ise bankaca sabit 1.250,00-TL dönemsel hizmet komisyonu oranı belirlendiğini, bu tutarın ve 62,50-TL tutarında BSMV’nin tahsil edildiğini, bu kesintilerin yapılmasına özleşme ile onay vermiş olan ve basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının, sözleşmeye uygun olarak yapılan kesintilerin iadesini talep edemeyeceğini, öte yandan TTK’nun 20 maddesi uyarınca davalı bankanın verdiği hizmet karşılığında uygun bir ücret talep edebileceğini, mahkemece bankaların dönemsel hizmet komisyonu kesintisi oranlarına ilişkin emsal uygulamaları dosyaya kazandırılmadan ve bilirkişi kök ve ek raporuna bu yönde yapılan itirazlar değerlendirilmeden, taraflarınca itiraz edilen rapor esas alınarak hüküm kurulduğunu ileri sürmüştür. Dosya kapsamına sunulan vadesiz hesap ekstresi ve bilirkişi raporu kapsamından, davalı bankanın davacı vadesiz hesabından, dönemsel hizmet komisyonu bedeli tahsilatı adı altında; 09/06/2018 tarihinde “Haziran/2018-TRY dönem” açıklaması ile tarihinde 8.380,00-TL ve 419,00-TL olmak üzere toplam 8.799,00-TL; 08/09/2018 tarihinde ise “Eylül/2018 TRY dönem” açıklaması 1.250,00-TL ve 62,50-TL olmak üzere toplam 1.312,50-TL tahsil ettiği anlaşılmıştır. Davalı bankanın davacıya kullandırdığı taksitli ticari kredi kapsamında BSMV ile birlikte toplam 7.875,00-TL peşin tahsilat yaptığı, uyuşmazlık konusu “dönemsel hizmet komisyonu bedeli tahsilatlarının davacıya kullandırılan kredinin kullandırım komsiyonu olmadığını, kredi dönemsel hizmet komisyonu olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi’nin “faiz,komisyon vergi, fon ve masraflar ” başlıklı 4.10 maddesinde; “ Müşteriye önceden ihbarda bulunmaksızın banka, bu Sözleşme’ye dayanarak açtığı ve/veya açacağı (Döviz kredisi, teminat mektubu ve aval-kabul kredisi, dövize endeksli TL kredi-dahil) her türlü krediler ile hesaplara ve aldığı teminatlara, yetkili merciler tarafından saptanan veya ileride saptanacak en yüksek oranları geçmemek üzere belirleren oranlarda faiz ve (muhabir, akreditif, teminat mektubu ve aval-kabul komisyorları dahil) her nevi komisyonları ve Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu gibi yasal ve Banka düzenlemelerine veya teamüllerine göre talep edilebilecek her türlü ücret, masraf ve sair giderleri uygulayacak va bunları ğider vergileri ve sair resim ve harçları ile birlikte Müşteri’nin cari hesabına borç yazacaktır. Müşteri bu hususta herhangi bir iddia ve itirazda bulunmayacağını peşinen kabul ve taahhüt eder” hükmü yer almaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 20. maddesinde, tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir uygun bir ücret isteyebilir, hükmünün düzenlenmiş olup, tacir olan bankalar temel iştigal konuları olan kredi işlemleri dolayısıyla şartların mevcut olması halinde ücret isteyebilirler. 6098 sayılı TBK’nın 20 ve devamı maddelerinde genel işlem koşulları ile ilgili olarak haksız şartın yazılmamış sayılmasına, yorum ve içerik denetimine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Haksız şart ile ilgili olan TBK’nın 21. maddesi “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır”. hükmünü havidir. TBK’nun yorum denetimine ilişkin 23 maddesi; “Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır” hükmünü; içerik denetimine ilişkin 25 maddesi ise “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz” düzenlemesini içermektedir. Ayrıca, 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemleri Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında 2006/1 sayılı Tebliğ’in 4. maddesinde bankaların reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların niteliklerini ve sınırlarını serbestçe belirleyeceği ve aynı tebliğin 6. maddesinde de bankaca serbestçe belirlenen miktar ve oranların TCMB’ye bildirileceği ve kredi kullananların öğrenebileceği şekilde ilan edilmesi gerektiği hususu kaleme alınmıştır. Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya döndüğümüzde; taraflar arasındaki 24/03/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin 4.10 maddesinde davalı banka tarafından kullandırılan krediler dolayısıyla faiz, komisyon ve masraf alınabileceğine dair hüküm olmakla birlikte, miktar ya da oran belirtilmediği; ancak davalı bankanın yukarıda sözü edilen tebliğin 6. maddesi uyarınca hizmet komisyonu bedeli ile ilgili olarak internet sitesinde ilan yaptığı, ancak bu bedellerle ilgili Merkez Bankası’na bildirimde bulunduğuna dair dosya kapsamında delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin aynı doğrultudaki 2021/488 esas, 2022/73 Karar sayılı ve 10/01/2022 tarihli ilamında da vurgulandığı üzere; mahkemece TBK’nın 20 ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşmenin komisyon alacağına ilişkin hükmünün genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti ile bu hükmün yazılmamış sayılması halinde oluşan boşluğun TTK 20. maddesi ile yukarıda belirtilen 2006/1 sayılı tebliğ gereğince davalı banka tarafından Merkez Bankası’na bildirilen oran ve her halükârda TBK 25. madde bağlamında TMK 2. hükümleri çerçevesinde bir değerlendirme yapılması, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu içermediğinin kabulü halinde ise yine de TBK 25. maddesi bağlamında dürüstlük kuralı çerçevesinde inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. İzah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda yargılama yapılmak üzere mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarih ve 2019/72 Esas – 2019/1122 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.