Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1042 E. 2022/1392 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1042 Esas
KARAR NO: 2022/1392 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/308 Esas – 2019/1179 Karar
TARİH: 19/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalılardan Genel Kredi Sözleşmesine dayalı alacağının tahsili için yapılan takibe vaki davalının haksız itirazının iptalini, takibin devamını ve davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, yetkili icra dairesi İskendurun icra dairesi olduğunu, müvekkili şirketin davacıya belirtilen miktarda borcunun bulunmadığını, davacı banka tarafından talep edilen meblağın müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk arz etmediğini, davacı bankaya yapılan kısmi ödemelerin hesaplara yansıtılmadığını, talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu beyan ederek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuş ve kötü niyetli takip nedeniyle davacı tarafın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatıyla sorumlu tutulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2019 tarih 2018/308 Esas 2019/1179 Karar sayılı kararında; ” mübrez raporla davalıların dayanak genel kredi sözleşmesine istinaden asıl borçlu şirkete kullandırılan ve geri ödemesi gerçekleştirilmeyen kredi nedeniyle sorumluluğunun bulunduğunun belirlendiği, ayrıca alacak miktarının yanlar arasındaki sözleşme, kredi ilişkisi ve bankacılık mevzuatına uygun olarak tespit edildiği, davalı kefillerin itirazlarının icra dairesinin yetkisine ilişkin olduğu dolayısıyla mahkememizce denetlenen raporun hükme esas alınabileceği anlaşılmakla; Davanın kabulü ile davacının davalılardan takip tarihi itibariyle İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında 936.182,52 TL asıl alacak, 48.615,55 TL işlemiş faiz, 2.431,78 TL genel gider vergisi 3.600 TL gayri nakti çek riskinden kaynaklı depo talebi olmak üzere 990.828,85 TL alacaklı olduğunun tespiti ile talep aşılamayacağından davacı talebi doğrultusunda 984.209,28TL üzerinden itirazın iptaline, asıl alacak 936.182,52 TL ye %60 sözleşme temerrüt faizi ve %5 genel gider vergisi uygulanmak ayrıca 3.600 TL çek riskinden kaynaklı gayrinakdi alacağın davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi kaydıyla takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, davalının 980.609,28 TL nakdi alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatıyla sorumlu tutulmasına dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir. …”gerekçesi ile, 1-Davanın kabulü ile davacının davalılardan takip tarihi itibariyle İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında 936.182,52 TL asıl alacak, 48.615,55 TL işlemiş faiz, 2.431,78 TL genel gider vergisi 3.600 TL gayri nakti çek riskinden kaynaklı depo talebi olmak üzere 990.828,85 TL alacaklı olduğunun tespiti ile talep aşılamayacağından davacı talebi doğrultusunda 984.209,28TL üzerinden itirazın iptaline, bu miktara ilişkin itirazın iptaline, asıl alacak 936.182,52 TL ye %60 sözleşme temerrüt faizi ve %5 genel gider vergisi uygulanmak ayrıca 3.600 TL çek riskinden kaynaklı gayrinakdi alacağın davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi kaydıyla takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, Davalının 980.609,28 TL nakdi alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatıyla sorumlu tutulmasına, nakdi alacağın %20’sine isabet eden 196.121,85TL icra inkar tazminatının borca itiraz eden davalı …Ltd.Şti.’den tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkillerinni davacıya belirtilen miktarda bir borcu bulunmadığını, işbu davaya konu icra takibinde davacı banka tarafından talep edilen meblağın müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları ile uygun olmadığını, davacıya yapılan kısmi ödemelerin hesaplarına yansıtılmadığını, ödemelerin düşümleri yapılmadan takibe geçilmediğini, Yerel mahkeme tarafından 04/10/2018 tarihli celse ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiğini, bilirkişi kök raporuna karşı itirazlarının olduğunu, taraflar arasında imzalanan delil sözleşmesi hükümlerinin askıya alınarak müvekkillerinin davacı banka karşısında zayıf taraf olduğu hususunun açık olduğundan dolayı davalı müvekkili şirkete ait ticari defter kayıtların da incelenmesi suretiyle raporun tanzim edilmesi gerektiğini, Davacı tarafın kayıtları üzerinde inceleme yapılarak ek rapor tanzim edildiğini, kök rapor ve ek raporda davalı müvekkili şirkete ait ticari ve defter kayıtlarının incelenmediğini, salt davacı banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzim edildiği, eksik inceleme neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporları doğrultusunda dosyanın karara çıkartılmasının hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi ek ve kök raporlarında tespit edilen faiz oranına ilişkin yapılan itirazların değerlendirilmeden yerel mahkeme tarafından karar verildiğini, Yerel mahkeme tarafından müvekkili şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine, süresi içerisinde yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığı yönünde karar vererek müvekkilini %20 oranında icra inkar tazminatına da mahkum ettiğini, takibe konu edilmiş olan alacağın likit alacak olmaması sebebiyle müvekkili tarafından söz konusu icra takibine karşı itiraz edildiğini, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine ve kötü niyetli olarak takibe geçen dava aleyhine %20’den aşağı olamamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; genel kredi ve kefalet sözleşmelerine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelenmiş, davacı tarafından davalılar aleyhine 1.132.881,33-TL asıl alacak, 55.868,12-TL işlemiş faiz, 2.793,41-TL BSMV olmak üzere toplam 1.191.542,86-TL nakdi alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek %60 oranında temerrüt faizi ile birlikte ödetilmesi, kredi lehdarına verilen ve bankaya henüz iade edilmemiş yedi adet çek yaprağı bedeli 11.200,00-TL’nin depo ettirilmesi talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. Ödeme emri davalı … ve davalı şirkete 02/03/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı … adına çıkartılan tebligatın 02/03/2018, davalı … adına çıkartılan tebligatın ise 01/03/2018 tarihinde bila tebliğ iade edildikleri anlaşılmıştır.Davalı şirket tarafından 08/03/2018 tarihinde ve süresinde sunulan itiraz dilekçesi ile icra dairesinin yetkisine, borca ve faize itiraz edildiği görülmüştür. Bu davalı yönünden takibe itirazın yasal süre içerisinde yapıldığı, eldeki itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür. Davalılar …, … ve … tarafından sunulan 08/03/2018 tarihli itiraz dilekçesi ile yalnızca icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş, yetkili icra dairesinin İskenderun İcra Daireleri olduğu belirtilmiş, borca itiraz edilmemiştir. Borçlunun yalnızca yetki itirazında bulunduğu, ayrıca esasa itiraz etmediği durumlarda takip alacaklısı İİK’nun 50/2 fıkrası uyarınca yalnızca icra hukuk mahkemesinden yetki itirazının kaldırılmasını talep edebilir. İtirazın iptali davası açamaz(Bkz. Kuru/BAKİ, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, ikinci bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 182,183). Yetki itirazını inceleme görevi İİK’nun 50/2 fıkrası uyarınca yalnızca icra hukuk mahkemesine aittir. Somut olayda; davalılar …, … ve … tarafından yalnızca icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, borca itiraz edilmediği, davacı tarafça icra hukuk mahkemesinden yetki itirazının kaldırılmasının talep edilip edilmediğinin dosya kapsamından anlaşılmadığı, dava dilekçesinde davalı şirketin yetkiye ve borca, diğer davalıların ise sadece yetkiye itiraz ettikleri belirtilmesine rağmen, tüm davalılar yönünden itirazın iptaline karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Yukarıda izah edildiği üzere, borçlunun sadece yetkiye itiraz ettiği durumlarda, borcun esasına vaki bir itiraz mevcut olmadığı için, takip alacaklısının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı yoktur. Öte yandan hakimin hukuku re’sen uygulayacağı ve uyuşmazlığı re’sen vasıflandıracağı ilkesi gereği, davacının sadece yetkiye itiraz eden davalılar yönünden ileri sürdüğü itirazın iptali talebinin, yetki itirazının kaldırılması talebi mahiyetinde bulunduğu, bu talep hakkında karar verme yetki ve görevinin İİK’nun 50/2 fıkrası uyarınca icra hukuk mahkemesine ait olduğu, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, mahkemece re’sen nazara alınmalarının gerektiği tespit edilmiş olup, bu davalılara karşı açılan dava yönünden icra hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeksizin, işin esasına girilerek tüm davalıların takibe itirazlarının iptaline karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Davalılar vekilinin yalnızca davacı bankanın defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı, HMK’nun 193/2 fıkrası uyarınca delil sözleşmesinin geçersiz olduğu ileri sürülmüştür. Davacı banka ile kredi lehdarı davalı şirket arasında yapılan 09/07/2012 ve 16/06/2017 tarihli genel kredi genel kredi sözleşmelerinin 6.1 maddesi ile davacı bankanın defter ve kayıtlarının kati delil teşkil edeceği hususunda delil sözleşmesi yapılmıştır. Öte yandan bu delil sözleşmesi ödeme itirazının ileri sürülmesini engeller mahiyette değildir. Davalıların, davacı bankanın kayıtları aksine ödeme yapıp borçları olmadıklarına yönelik belge sunmadıkları, öte yandan davacı bankanın dava açarken yapılan ödemeleri mahsup ederek dava değerini bildirdiği tesbit edilmekle, davalı şirket defterleri incelenmeden karar verildiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı ile davalı şirket arasında 09/07/2012 tarihli 3.000.000,00-TL limitli, 15/06/2017 tarihli 5.000.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesi yapıldığı, davalılar …’ın her iki sözleşmeyi aynı limitle, davalı …’in ise yalnızca 09/07/2012 tarihli sözleşmeyi aynı limitle ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları anlaşılmıştır. Davalı şirkete 15/06/2017 tarihinde yıllık %17,04 akdi faiz oranı ile 1.000.000,00-TL taksitli ticari kredi kullandırıldığı, yine ikisi yıllık %18 akdi faiz oranı üzerinden, biri yıllık %16,75 akdi faiz oranı üzerinden üç ayrı borçlu cari hesap(rotatif) kredisi kullandırıldığı, ayrıca çek karnesi verildiği, taksitli ticari kredinin ilk dört taksidinden sonraki taksitlerin vadelerinde ödenmemesi nedeniyle hesabın 24/01/2018 tarihinde kat edildiği, kat ihtarının davalı şirket ile davalılar … ve …’e 27/01/2018, davalı …’a 26/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirketin 29/01/2018 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz oranlarının işletildiği, temerrüt ve takip tarihleri arasında ise ihtimalli olarak %60 oranında(bankanın TCBM’ye bildirdiği yıllık akdi faiz oranlarından en yükseğine %50 ilave ile) ve %27 oranında(bankanın davalı şirkete kullandırdığı kredilerden en yüksek akdi faiz oranı olan yıllık %18’e %50 ilave ile) temerrüt faizi işletildiği, takip tarihinden sonra yapılmış bir ödeme bulunmadığı tespit edildiğinden, takip tarihinden önce yapılan ancak takip talebinde mahsup edilmeyip, dava dilekçesinde mahsup edilen ödemelerin de önce faizden mahsup edildiği anlaşılmıştır. Buna göre temerrüt faiz oranının %60 olarak kabul edilmesi halinde davacı bankanın 27/02/2018 takip tarihi itibariyle davalı şirketten 936.182,52-TL asıl alacak, 48.615,55-TL işlemiş faiz, 2.431,78-TL BSMV toplamı 987.228,85-TL nakdi alacağının, 3.600 TL gayri nakti çek riskinden kaynaklı gayrı nakdi depo alacağının bulunduğu; temerrüt faiz oranının %27 olarak kabul edilmesi halinde ise nakdi alacak tutarının 935.182,52-TL asıl alacak,23.359,27-TL işlemiş faiz, 1.167,96-TL BSMV toplamı 960.274,60-TL nakdi alacağının, 3.600 TL gayri nakti çek riskinden kaynaklı gayrı nakdi depo alacağının bulunduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmelerinin 2.7.1 maddesinde; müşterinin temerrüdün doğduğu tarihten fiili ödemenin gerçekleştiği tarihe kadar geçecek günler için, temerrüt tarihinde aynı tür TL krediler ve hesaplar için bankanın TCMB’ye bildrdiği kısa, orta veya uzun vadeli cari kredi faizlerinden en yüksek olanının %50 fazlası olarak hesaplanacak oranda temerrüt faizi ödeyeceğinin kararlaştırıldığı tespit edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-1650 esas, 2019/507 karar sayılı ve 02/05/2019 tarihli ilamında da belirtildiği üzere; 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesinde ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği düzenlenmiş, aynı Kanunun 9. maddesinde, ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükümde atıf yapılan mevzuat 3095 sayılı Kanun hükümleri olup, 3095 sayılı Kanunda akdi faiz oranı yönünden bir sınırlama mevcut değildir. 6102 sayılı TTK’nın 8. ve 9. maddeleri ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olduğundan, ticari işlerde 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. Maddeleri uygulanamaz. Öte yandan bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınamayacağı yukarıda anılan Hukuk Genel Kurulu kararında belirtilmiştir. Temerrüt faizi hesabında esas alınacak akdi faiz oranının TCMB’ye bildirilmiş olması yeterli olmayıp, bu oranın, temerrüt tarihi itibariyle dava konusu kredi türünde emsal krediler için bankaca fiilen uygulanıp uygulanmadığı, yürürlükte olup olmadığının da tespiti gerekmekte olup, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir(18/06/2019 tarih 2018/2511 E.2019/3854 K. sayılı emsal kararı). Somut olayda bankanın temerrüt tarihi itibariyle TCMB’ye bildirdiği kısa orta ve uzun vadeli cari kredi faizlerinden en yüksek olanının %40 olduğu dosyaya mübrez bildirimden anlaşılmakla birlikte, 29/01/2018 temerrüt tarihi itibariyle bu akdi faiz oranının müşterilere uygulandığına dair dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır. Şu halde mahkemece davacı banka vekiline; 6100 Sayılı HMK’nun 31 maddesi kapsamında; temerrüt tarihi itibariyle TCMB’ye bildirdiği kısa orta ve uzun vadeli cari kredi faizlerinden en yüksek olanının müşterilere fiilen uygulandığını gösterir delillerini sunması için sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesi, sözleşme hükümleri, üst sınır olarak TCMB’ye bildirilen oranlar ve bankanın temerrüt tarihi itibariyle her bir kredi türü yönünden emsal kredilerdeki fiili uygulaması dikkate alınarak temerrüt faiz oranının ve banka alacağının tespiti yönünde ek rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda yapılan tüm açıklamalar neticesinde; davalılar …, … ve … tarafından yalnızca icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş olmasına rağmen, İİK’nun 50/2 fıkrası da nazara alınarak, bu davalılar yönünden tefrik ve görev hususlarında bir değerlendirme yapılmaksızın tüm davalılar yönünden itirazın iptali davasının esası hakkında hüküm kurulmuş olması, davacı banka tarafından TCMB’ye bildirilen azami akdi faiz oranlarının müşterilere fiilen uygulandıklarına dair dosya kapsamında delil bulunmamasına rağmen, bu konuda yukarıda izah edildiği şekilde araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması yerinde görülmemiş, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a3 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2019 tarih ve 2018/308 Esas – 2019/1179 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.