Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1026 E. 2022/928 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1026 Esas
KARAR NO: 2022/928 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2020
NUMARASI: 2018/488 Esas 2020/109 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket tarafından davalıya sunulan peysaj işine ilişkin mal ve hizmet bedeli faturasından kaynaklanan alacağın ödenmemesi üzerine davalı şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, işin tesliminden 8 ay kadar sonra fatura içeriği mal veya hizmetin alınmadığına dair iddiaların tamamen kötü niyetli olduğunu beyanla 18.984,00 TL alacağın temerrüt tarihi (ödeme emrinin tebliğ tarihi) olan 01/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının 28.984,34 Tl üzerinden takibe giriştiğini dava sonra takibin bir kısmından vazgeçip talebini 18.984,34 TL’ye düşürdüğünü, müvekkili şirketin davacıya borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/02/2020 tarih ve 2018/488 Esas – 2020/109 Karar sayılı kararında; “….Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacının takip tarihi itibariyle davalıdan tahsili gereken 18.984,00 TL bakiye alacağının bulunduğu, davalının 01/03/2017 tarihinde temerrüde düştüğü, talep edilen dava konusu alacak miktarında, faiz tür ve oranında fazlalık ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla sübuta eren davanın kabulüne karar verilip aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, 18.984,00 TL alacağın 01/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili ile davacı arasında varılan anlaşma uyarınca; davacı taraf müvekkili şirketin işleteceği plaja koyulacak bir kısım çiçek ve bitkinin teminini belirli bir bedel karşılığında üstlendiğini, fakat davacı taraf anlaşmaya varılan ürünlerin hem tamamını teslim etmediği hem de bir kısmını ayıplı şekilde teslim ettiğini, Müvekkilinin iyi niyetinin kurbanı olduğunu, davacının taahhüt ettiği malların neredeyse yarısını alamadan karşılığı olmayan bir bedelden sorumlu tutulduğunu, Aradaki ticari ilişkinin mahiyeti ele alındığında davacının malları teslim etmesinin ispatının gerekli olduğunu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 07.03.2008 E. 2007/2029 K. 2008/1483, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 06.10.2005 E. 2005/8385 K. 2005/9627) Müvekkili şirketin faturaya itiraz etmemesi faturadaki borcu kabul ettiği anlamına gelmeyeceğini, gelmemesi gerektiğini, bu yöndeki bilirkişi görüşü hukuki olmaktan uzak olduğunu, davanın başından bu yana malların taraflarına teslim edilmediğine ilişkin savunmada bulunulduğunu, ancak mahkemece bu savunmaların dikkate alınmadığını, savunmaları doğrultusunda gösterdikleri delillerin ise incelenmediğini, yerel mahkemece davacı tarafın malları müvekkiline teslim edip etmediğine ilişkin hiçbir inceleme yapılmadığı, sadece ticari defterler incelenmek suretiyle hüküm kurulduğunu, Zira, faturaya konu malın teslim edilmemesi halinde görüntüde bir borç ortaya çıkmakta olduğunu, bu anlamda, Mahkemede adaletin tesis edilmesi için malın teslim edilip edilmediğine ilişkin tahkikatın sunulan tüm deliller değerlendirilmek suretiyle gerçekleşmesi önem arz etmekte olduğunu, ancak yerel mahkemenin, malın tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediği hususu ile hiç ilgilenmediği, ticari defterler üzerinden inceleme yapan mali müşavir görüşünü bütünü bütününe kabul ettiğini, ortaya çıkan kararla müvekkilinin almadığı bir malın parasını ödemekle yükümlü tutulduğunu, Davacı tarafın fatura ile birlikte malların teslim edildiğine ilişkin sevk irsaliyesi sunması gerekirken fatura dışında bir sevk irsaliyesi de olmadığını, malların teslim edildiğini davacının ispatlayamadığını, mahkemece müvekkiline hatalı olarak ispat yükü atfedildiği gibi iddiasını ispatlayacak vasıtaları ortaya koymasına da izin verilmediğini, Yine delil listesinde yemin deliline dayanmalarına rağmen bu talebin yerel mahkemece reddedildiğini, adil yargılanma hakkının kısıtlandığını, müvekkilince tanzim edilen, müvekkilinin usulüne uygun olarak tuttuğu ticari defterlerinde de açıkça görülen iade faturası ise Yerel Mahkemece dikkate alınmadığını, ispat yükünün hatalı olarak müvekkiline yüklenmesi suretiyle, adli yargılanma hakkının kısıtlanarak taraflarınca sunulan deliller dikkate alınmayarak eksik inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle verilen kararın ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, HMK 279/4 ile belirlenen kurallara riayet edilmeyen, Mahkeme yerine geçmek suretiyle yorumlar yapan bilirkişi raporunun karara mesnet tutulması, bu rapordan başka hiçbir gerekçenin sunulmaması yerel mahkemenin kararını hukuki olmaktan uzaklaştırmakta olduğunu, Bilirkişinin yerel mahkemenin yerine geçerek yorumlarda bulunduğunu ve mahkemeyi adeta bir karar vermesi için yönlendirdiğini, müvekkilinin usulüne uygun tutulmuş ticari defterleri lehine delil teşkil etmek bir yana, bir bilirkişinin yetki sınırlarını aşan yorumlarıyla adeta bertaraf edildiğini, müvekkilinin adil yargılanma hakkının kısıtlandığını, müvekkilinin borçlu olmadığı kendi defterleri ile sabitken, yerel mahkemece, bilirkişi yorumları Türk Ticaret Kanunu’nun önüne koyulduğunu, müvekkilinin lehine teşkil eden ticari defterlerini dikkate almayan yerel mahkeme’nin usule, yasaya, hakkaniyete aykırı kararının ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, Dava konusu borcu kabul etmemekle birlikte, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında “…alacağın 01/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine…” şeklinde faizi dava öncesinde başlatılan takip tarihinden itibaren işletilmesine karar verdiğini, bu kararın hiçbir yasal geçerliliği bulunmadığını, davacı taraf dava öncesinde icra takibinin bir kısmından feragat ettiğini, sonrasında Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen işbu davayı takipten bağımsız olarak açtığını, dava itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası olmadığını, hal böyleyken, faizin başlangıç tarihinin takip tarihi olan 01.03.2017 olarak kabul görmesi usule ve yasaya aykırı olduğunu, hiçbir şekilde borcu kabul anlamına gelmemek üzere, faize ilişkin verilen yerel mahkeme kararının da ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, İstinaf incelemesi sonucunda kadar teminatsız olarak icranın durdurulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, inceleme sonuna kadar icranın teminatsız olarak durdurulmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklı bakiye cari hesap alacağının tahsili talebiyle açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafından davalı aleyhine 03/01/2017 tarihinde Bakırköy … İcra Müd. … Esas sayılı dosyası ile 28.984,34 TL. Alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davacı vekili 06/03/2017 tarihli dilekçesi ile alacağın 18.984,34 TL. Olduğu, sehven fazla talep edildiğini beyan etmiş, davalıya ödeme emrinin 01/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu vekili tarafından 06/03/2017 tarihinde borca ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Huzurdaki davanın itirazın iptali davası olmadığı ve alacak davası olarak açıldığı anlaşılmıştır. Taraf ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle alınan bilirkişi raporları doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili, 07/02/2020 tarihli duruşmada davacı tarafa yemin teklifinde bulunacaklarını beyan ettiği, mahkemece, aynı tarihli duruşma ara kararı ile, cevap dilekçesindeki delilleri arasında açıkça yemin deliline dayanılmaması nedeniyle davalının yemin deliline dayanma talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda yasa koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaştırma külfeti getirdiği, bu düzenlemeye göre tarafların iddia ve savunmasını ispatlamak bakımından yemin deliline başvuracaklarını dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde açıkça belirtmesi gerektiği, tarafın “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi ibareler kullanmış olmasının açıkça yemin deliline dayanmış olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, bu bağlamda davalı cevap dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanmadığından ilk derece mahkemesince yemin deliline dayanma talebinin reddine yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olup bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. (benzer mahiyette 03.03.2017 gün ve 2015/2 Esas – 2017/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ) Davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,sahibi ve halefleri aleyhine delil sayılır. Somut olaya döndüğümüzde, davalı cevap dilekçesinde borcu olmadığını savunmuştur. Davaya konu alacağın dayanağı olan iki adet faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalının kendi ticari defterlerine görede davacıya 10.016,34 TL. borçlu gözüktüğü, taraf ticari defterleri arasındaki 8.968, 00 TL. Lik farkın bulunduğu, ihtilafın davalı tarafından davacı adına düzenlenen 28/02/2017 tarihli fazla kesilen ve teslim alınmayan bitkiler toplamı açıklamalı 8.968, 00 TL. Bedelli iade faturasından kaynaklandığı, davalı tarafından gönderilen iade faturasının davacıya 06/03/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından iade faturasının kabul edilmeyerek Bodrum … Noterliğinden çekilen 07/03/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile faturaya itiraz edilerek davalıya iade edildiği, davalının iade faturasına konu ettiği davacı faturasını ticari defterlerine kaydederek kayıtlarına aldığı, kanuni süresi veya süresinden sonra itiraz etmediği, davacının davalı aleyhine 03/01/2017 tarihinde icra takibi başlattıktan sonra davalı tarafından iade faturasının düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu durumda ispat külfeti davalı tarafta olup, tüm bu değerlendirmeler ışığında, davalı tarafından 28/02/2017 tarih ve … numaralı, 8.968,00 TL tutarlı iade fatura kaydını kanıtlaması gerekmektedir. Davacı faturalarını ticari defterine kaydetmiş olan davalının, iade faturasına konu ürünlerin eksik teslim edildiğine ilişkin herhangi bir ispat vasıtası sunulmadığı, davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı, davalı tarafça yargılama aşamasında süresi içerisinde ayrı bir delil listesi vermediği, cevap dilekçesinin deliller bölümünde de açıkça yemin deliline dayanmadığı, temerrüt faizine hükmedilmesi TBK’nın 117.maddesi koşullarına bağlı olup icra takibindeki ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edildiği tarih itibariyle davalının temerrüde düştüğü anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 1.296,79.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan toplam (54,40.TL+269,79.TL=) 324,19.TL harcın mahsubu ile bakiye 972,60.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.