Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1018 E. 2022/1312 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1018
KARAR NO: 2022/1312
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/653 Esas – 2019/1370 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan), İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin ticari işletmesi bulunmakla, davalı banka şubesi ile çalışmakta iken pos cihazı için davalı bankaya müracaat ettiğini, davalı bankanın, davacı müvekkiline yazar kasa-pos ve bu cihazın bağlı bulunduğu hesaba … teklif ettiğini, davacı müvekkilinin bankanın teklifini kabul ettiğini ancak aradan geçen uzun süreye rağmen yazar kasa-pos cihazının kullanıma açılmamış ve cihazın bağlı olduğu hesaba KMH tanımlanmamış olduğunu, bunun üzerine davacı müvekkilinin, davalı bankanın Genel Müdürlüğüne şikayette bulunduğunu, yapılan şikayet sonrasında davalı banka şubesince davacı müvekkiline 30.000,00 TL, %0 faizli kredi ve hesaba 70.000,00 TL KMH tanımlanmasının teklif edildiğini ancak bunun olması için ipotek ve kefil gerektiğinin söylenildiğini, davacı müvekkiliin şahsına ait tapu suretini ve kefillere ilişkin belgeleri şube müdürüne sunduğunu, bu işlemler esnasında davalı bankaca KMH için 50.000,00 TL bedelli senet imzalatıldığını, bu işlemlerden bir süre sonra davalı banka şube müdürünün, davacı müvekkilini aradığını ve 6 ay önce müfredatın değiştiğini, bu sebeple kredi ve KMH işlemlerinin gerçekleşemeyeceğini beyan ettiğini, davalı bankanın kendi tekliflerini yerine getirmediği gibi birde davacı müvekkilinden 750,00 TL ekspertiz ücreti talep ettiğini, davacı müvekkilinin, yaşamış olduğu bu olay üzerine, davalı bankaya Büyükçekmece … Noterliği’nin 11/11/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiğini, adına kayıtlı olan yazar kasa-posun iptalini, davalı banka nezdinde bulunan bütün banka hesaplarının kapatılmasını, otomatik ödeme talimatlarının ödenmesini, 50.000,00 TL bedelli senedin ve pos-yazar kasa, pos/KMH ve diğer işlemler için imzalamış olduğu evrakların iadesini istediğini ancak davalı bankanın, davacı müvekkilinin hiçbir talebini yerine getirmediğini ve Büyükçekmece … Noterliği’nin 30/11/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile pos cihazı bedeli olarak 1.188,00 TL talep ettiğini, bu nedenle müvekkilinin 13/01/2017 tarihinde davalı banka hesabına 1.188,00 TL ödeme yaptığını, davacı müvekkilinin, davalı banka ile çalışmayı bıraktığını ve başka bankalar ile çalışmaya başladığını, davacı müvekkilinin ticari işletmesi bulunduğundan kredi kullanma durumunun söz konusu olduğunu, sürekli çalışmaya başlamış olduğu … Bankası Gürpınar Şubesine kredi başvurusunda bulunduğunu, ilgili bankanın davacı müvekkiline davalı bankaya 2.150,00 TL borçlu olduğunu ve davalı bankanın bu bedeli takip konusu yaptığını, bu sebeple kendisine kredi veremeyeceklerini söyleyerek kredi talebini reddettiğini, müvekkilinin, davalı bankaya hiçbir şekilde borcunun bulunmadığını, davalının eylemleri sebebiyle davacı müvekkilinin hem ticari itibarının zedelendiğini, hem kredi notunun düştüğünü, hem de şahıs olarak kişilik haklarının ihlal edildiğini, müvekkilinin, davalı banka nezdinde bulunan hesaplarında bulunan paraları talep ettiğini ancak davalı banka kendisine hiçbir şekilde ödeme yapmayacağını söyleyerek davacı müvekkilinin parasına el koyduğunu, bu sebeple hesabında ne kadar para olduğunun müvekkili tarafından tam olarak bilinmediğini, davalı banka tarafından KMH hesabı için müvekkiline imzalatılmış olan senetin de hala iade edilmediğini beyanla davacı müvekkilinin, davalı bankaya 2.150,00 TL borçlu olmadığının tespitine, davalı banka nezdinde bulunan banka hesaplarındaki bedellerin tespiti ile şimdilik 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine, davalının eylemleri sebebiyle davacı müvekkilinin kredi notunun düşmesi, ticari itibarının zedelenmesi ve kişilik hakları ihlal edilmiş olduğundan 50.000,00 TL manevi tazminat bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine, davalının elinde bulunan ve karşılığı olmayan vadesi ve tanzim tarihi doldurulmamış olan 50.000,00 TL bedelli senedin iadesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkil banka arasında 19/10/2016 tarihli Kredi Çerçeve Sözleşmesi imzalandığını, iş bu sözleşmenin 2.7. maddesinde komisyon, vergiler ve masraflar düzenlenmiş olup, 2.7.1 maddesinde; “bankanın sözleşme ile ekleri uyarınca açtığı ve açacağı her türlü krediler ile hesaplar ve aldığı teminatlar ile ilgili olarak iktisadi koşullar çerçevesinde bankanın belirletiği/belirleyeceği veya yetkili merciler tarafından saptanan veya ileride saptanacak olan oranları geçmemek üzere her nevi komisyon, kesinti, masraf, hesap işletim ücretlerini, fon ve bankacılık sigorta muameleleri vergisi (BSMV) kaynak kullanımını destekleme fonunu, (KKDF) gibi yasal ve banka düzenlemelerine veya teamüllerine göre talep edilebilecek her türlü ücret, masraf, vergi ve sair giderleri ve bunların gider vergilerini müşteri bankaya derhal ödemekle yükümlüdür.” düzenlemesinin, 2.7.4. maddesinde “Müşteri, kanun veya diğer düzenlemeler sonucu bankaya yapacağı ödemelerden bir kesinti yapılmasının zorunlu olması halinde, bu kesinti yapılmamış olsaydı bankanın eline geçecek net tutara eşit tutarda bir ödemeyi teminen ilave ödeme yapmayı kabul eder.” düzenlemesinin, 2.7.5. maddesinde; “Teminatlarla ilgili tesis, muhafaza, fek ve bunlarla sınırlı olmaksızın her türlü işlemleri, gerektirdiği tüm vergi, resim, harç, tarh edilebilecek cezaları, sigorta pirim, noter masrafları ve sair masraflar ile, bunlarda meydana gelebilecek değişikliklerin tamamı müşteri tarafından ödenecektir.” düzenlemesinin, 2.7.6. maddesinde; “Müşteri, hesabın kat edilmesi veya kredi veya teminat ilişkisinden dolayı bankanın göndereceği ihtarname veya belgeler için yapacağı her türlü masrafları, noter masraflarını ve benzeri giderleri de bankaya nakden ve defaten derhal ödemeyi kabul eder.” düzenlemesinin, 2.7.7. maddesinde; ” Müşteri, talep ettiği ve bankaca kendisine tahsis edilen kredi kullanmaktan tek taraflı iradesi ile vazgeçmesi veya kendisinden kaynaklanan sebeplerle taahhüt ettiği kredi koşullarını yerine getirememesi halinde, bankanın ilgili kredinin dosyalama, ekpertiz masraflarını, tahsis edilen kredinin hiç ya da süresinde, tamamen veya kısmen kullanılmamasından kaynaklanan komisyonlarını ve bunlarla sınırlı olmamak üzere tüm masraflarını nakden ve defaten derhal ödemeyi kabul eder.” düzenlemesinin yer aldığını, davacının 14/10/2016 tarihinde “Üye iş yeri aidatlı Çalışma Taahhütnamesi” imzalayarak müvekkili banka şubesine verdiğini, kullanacağı kredilerinin teminatını sağlamak üzere taşınmaz ipoteği vermek üzere, bildirdiği taşınmaza ekspertiz incelemesi yaptırdığını, bu taşınmazdan dolayı ekspertiz yapan … A.Ş.’ye 608,38 TL ödeme yapıldığını, davacının ödemesi gereken masraf ve üyelik ödemelerini yapmaması üzerine, iş bu sözleşme ve taahhütnameleri çerçevesinde fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarının saklı tutularak muhataba üye iş yeri sözleşmesine istinaden yapılan işlemlerden doğan komisyon bedeli, pos aidatı, üyelik aidatı, cihaz bedeli ve sair alacaktan kaynaklanan kredi hesaplarının kat edildiği, borçlarının muaccel kılındığı ve borcunu temerrüt faizi ve ferileriyle birlikte ödenmesi için Büyükçekmece … Noterliğinin 30.11.2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesinin keşide edildiğini, iş bu ihtarname nedeniyle de masraf yapıldığını, davacının ihtarnamede belirtilen 1,188,00 TL’yi ödediği halde, hesaplarının kat edilmesi nedeniyle, hesap kat tarihinden ödeme tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz ile birlikte 608,38 TL Ekspertiz bedelini ve Noter ihtarname masraflarını ödemediğini, davacının bankaca tahakkuk eden iş bu borcu ödememesi üzerine hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının açmış olduğu iş bu dava ile, müvekkiline 2.150,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiğini, öncelikle müvekkili banka tarafından belirtilen miktarda bir alacağı olduğuna ilişkin hiç bir ihtarname keşide edilmediğini, davacının müvekkili banka hesaplarında her hangi bir bedel bulunmadığını, davacının manevi tazminat talebinin de kabul edilemeyeceğini, zarar gördüğüne dair ispat yükünün davacıya ait olduğunu ancak dava dilekçesi ve ekli belgelerden zarara ilişkin bir belgeye rastlanmadığını, davacı ile müvekkili banka tarafından imzalan Kredi Sözleşmesi çerçevesinde ve davalı yanın kullandığı / kullanacağı krediler ile müvekkili bankanın teminatını karşılamak üzere davacı yandan 50,000,00 TL bedelli 1 adet senet alındığını, davacının halen borcu bulunmakta ve müvekkilinin riskleri tamamen kapanmamış olduğundan, senedin iadesine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 19.10.2016 tarihli kredi çerçevesi sözleşmesi imzalandığı, davacının kullanacağı kredilerininin teminatını sağlamak üzere taşınmaz ipoteği vermek için, bildirdiği taşınmaza ekspertiz yaptırdığını, kredi sözleşmesinin 2.7/1-4-5-6-7 maddeleri uyarınca, davacı yanca işlemiş olan faiz dışında ekspertiz masrafları, noter masrafları ile birlikte sair diğer tüm masraf ve komisyonların da ödenmesi gerekirken, yalnızca ihtarnamede belirtilen 1.188,00 TL’nin ödendiğini, hesaplarının kat edilmesi nedeniyle, hesap kat tarihinden ödeme tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz ile birlikte 608,38 TL ekspertiz bedeli ve Noter ihtarname masrafları ve sair diğer tüm ödemelerin yapılmadığını, davacının borçlarını ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini, davacı tarafından Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/653 Esas sayılı dosyasıyla dava açıldığını beyanla dosyanın Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/653 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflarca imzalanan sözleşme incelendiği zaman “2.7.7. maddesinde; Müşteri, talep ettiği ve bankaca kendisine tahsis edilen kredi kullanmaktan tek taraflı iradesi ile vazgeçmesi veya kendisinden kaynaklanan sebeplerle taahhüt ettiği kredi koşullarını yerine getirmemesi halinde, bankanın ilgili kredinin dosyalama, ekspertiz masraflarını, tahsis edilen kredinin hiç ya da süresinde, tamamen veya kısmen kullanılmamasından kaynaklanan komisyonlarını ve bunlarla sınırlı olmamak üzere tüm masraflarını nakden ve defaten derhal ödemeyi kabul eder…” ibaresinin yer aldığının görüleceğini, davacı müvekkilinin kredi kullanma talebinden vazgeçmediğini, aksine davacı bankanın her hangi bir bildirim ve gerekçe sunmaksızın krediyi kullandırmadığını, davacı bankanın dava konusu olarak göstermiş olduğu kredi sözleşmesinin 2.7.1 maddesinde “… Açtığı ve açacağı her türlü krediler ile hesaplar ve aldığı teminatlar ile ilgili olarak..” denmekte oldığunu, sözleşme maddesinde düzenlendiği üzere davacı bankaca, davalı müvekkilinin kullanımına açılmış bir kredi bulunmadığını, davacı banka göndermiş olduğu ihtarname bedelini talep etmekte ise de, gönderilen ihtarnameye karşılık cevap mahiyetinde ihtarname gönderildiğini, üstelik gönderilen ihtarnamenin gönderilmesine müvekkilinin kusurlu bir eyleminin sebebiyet vermediğini, gönderilen ihtarnamenin konusunu, komisyon bedeli, pos aidatı, üyelik aidatı, cihaz bedeli ve bunların faiz ve ferileri oluşturduğundan, ihtarname masraflarını müvekkilinin ödemesinin kabul edilemeyeceğini, diğer yandan davacı bankanın sunmuş olduğu 3. kişi ait faturada müvekkilinin evine ilişkin ekspertiz bedelinin açıkça yer almadığını, kaldı ki davacı bankanın başka ipotek işlemleri için bu fatura bedelini ödeyip ödemediğinin de açık olmadığını beyanla davanın reddine, takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve asıl davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/12/2019 tarih ve 2017/653 Esas – 2019/1370 Karar sayılı kararı ile; “Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, genel kredi sözlemesi, hesap ekstresi pos cihazı alım sözleşmesi, icra dosyası, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; taraflar yazar kasa sözleşmesi imzalamış olup, aidatlıdır. Davacı aynı zamanda genel kredi sözleşmesi için de başvurmuş olup bu bir ticari kredidir. Ticari kredilerde ise, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olamayacaktır. Banka kullandırmasa bile yaptığı masrafları isteme hakkına sahiptir. Davacı tüketici konumunda değildir. Yazar kasa sözleşmesi olarak adlandırılan ve işyeri aidatlı çalışma taahhütnamesine gelince taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin eki durumunda olduğu her iki tarafça imzalanan ödeme planı içeriği incelendiğinde davalı bankanın davacı olan müşterisinden hangi aidat için hangi miktarda talep edebileceği net olarak gösterilmiş, bu husus tacir olan taraflarca müştereken kabul edilmiştir. Davacı tarafından davalı bankaya verilen bono ise teminat olarak verilmiş olup sözleşmesel olarak kredi talebi kabul edilip kredi kullandırılmadığından davacıya iadesi gerekir. Davacı ticari itibar kaybına uğradığını iddia ederek 50.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. B.K.m.49 da düzenlenen manevi zarar, kişilik haklarına yapılan saldırı sebebiyle maruz kalınan kişisel keder ve üzüntüyü ifade eder. Bir tüzel kişinin kişisel haklarından olan (adı, şerefi, onuru ve itibarı gibi) varlıklarına yapılan saldırının, bu manevi değerlerinde bir eksilmeye, diğer bir ifade ile manevi zarara neden olacağı kabul edilir. Duyguları olmayan tüzel kişilerin elem ve ıstırap duymaları düşünülemez. Ancak bu onların kişilik değerlerinin saldırıya uğramayacağı anlamına gelmez. Hukuk düzeni tüzel kişileri hukuk süjesi olarak tanıdığına göre tüzel kişinin üzüntü duymayacağı gerekçesiyle talebin reddi yerinde olmaz. Manevi zarar salt üzüntünün varlığı halinde değil, kişinin kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda gerçekleşen bir zarardır. Gerek Medeni Kanun, gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Ticari itibarın zedelendiğinden bahsedilebilmesi için müşteriler nezdinde kötü imaj oluştuğunun ispatı gerektiği gibi, bu imajın oluşması noktasında zarar verici eylemlerin gerçekleştirilmesi ve bunların da ispatı gerekir. Somut olayda davacı, hangi kişilik haklarına yönelmiş ne tür fiiller sebebiyle manevi zarara uğradığını ispata yarayacak delil sunamamıştır. Manevi tazminat koşulları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddi gerekmiştir ” gerekçesi ile asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, teminat senedinin davalı bankadan alınarak davacıya iadesine, birleşen dava yönünden; davanın kabulüne, Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile 960,09 TL asıl alacak, 236,16-TL faiz ve 11,81-TL BSMV yönünden iptali ile takibin devamına, 1.208,03 TL üzerinden takip tarihinden itibaren %36 oranında akdi faiz yönünden ve %5 BSM yürütülmek suretiyle devamına, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan 1.208,03 TL’nin %20’si olan 241,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl davanın davacısı/ birleşen davanın davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davanın davacısı/ birleşen davanın davalısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olmakla kaldırılması gerektiğini, Mahkemece her ne kadar dosyada bulunan ilk bilirkişi raporunu hükme esas almış ise de, tarafsızlık ve objektiflik ilkesine aykırı olarak, davalı bankanın tek taraflı beyanları dikkate alınarak hazırlanmış olan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının kararı hukuka aykırı kıldığını, söz konusu bilirkişi kök ve ek raporunda bilirkişi hukukçu olmamasına rağmen davanın esasına etki edecek hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunduğunu, Bilirkişi hukukçu olsa dahi mahkemenin yetki ve görev alanına müdahale ederek hiçbir şekilde hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamayacağını, kök ve ek raporda açıkça kanun ve yönetmeliğin amir hükümlerine aykırı olarak tarafsızlık ve objektiflik ilkesi ile bağdaşmayan beyanlarda bulunduğunu, Bilirkişinin yasal dayanağı olmayan ve tamamen davalı bankayı korumaya yönelik bu beyanları kabul etmenin mümkün olmadığını, bilirkişinin raporlarında davacı müvekkilinin açık bir şekilde bankanın her kalemi ödemek zorunda olduğunu beyan ettiğini, bilirkişinin adeta mahkemenin yerine geçerek hüküm kurduğunu ve banka lehine alacak hesabı yaptığını, bankanın alacak kalemi olarak belirtmiş olduğu hususların zaten davanın konusunu oluşturmakta olduğunu, bilirkişinin bu hususları mantıklı diye yorumlamasının açık bir şekilde hakimin yetki alanına müdahale niteliğinde olduğunu, ayrıca borca ilişkin itirazlarının soyut beyanlara dayandığı şeklinde bir değerlendirmeyi de yapacak olanın bilirkişi olmadığını, buna rağmen yerel mahkemenin bu raporu hükme esas almasının hatalı olduğunu, Yerel mahkemenin kanun ve yönetmeliğin emredici hükümlerine aykırı olan bilirkişi raporunu esas alarak birleşen dava yönünden davanın kabulüne karar vermesinin hatalı olduğunu, davacı müvekkili ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesi kapsamında, davalı bankanın ekspertiz bedelini ve ferilerini talep edebilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 2.7.7 maddesinin “Müşteri, talep ettiği ve Bankaca kendisine tahsis edilen krediyi kullanmaktan tek taraflı iradesi ile vazgeçmesi veya kendisinden kaynaklanan sebeplerle taahhüt ettiği kredi koşullarını yerine getirememesi halinde, Bankanın ilgili kredinin dosyalama, ekspertiz masraflarını, tahsis edilen kredinin hiç ya da süresinde, tamamen veya kısmen kullanılmamasından kaynaklanan komisyonlarını ve bunlarla sınırlı olmamak üzere tüm masraflarını nakden ve defaten derhal ödemeyi kabul eder.” şeklinde olduğunu, sözleşme hükmünün açık olduğunu, davacı müvekkilin bu bedellerden sorumlu tutulabilmesi için kredi kullanmaktan vazgeçmesi veya kendisinden kaynaklanan sebeplerle taahhüt ettiği kredi koşullarını yerine getirememesi gerektiğini, oysa burada müvekkilinin kredi talebi dahi yokken bankanın kötü hizmetini telafi edebilmek amacıyla müvekkiline kredi teklifinde bulunduğunu, davalı bankanın vaatlerinin hiçbirini yerine getirmediğini, davacı müvekkilinin krediyi kullanmaktan vazgeçmediğini ve sorumluluklarını yerine getirdiğini, kredinin davalı bankadan kaynaklanan sebeplerle kullandırılmadığını, Davalı bankanın, davacı müvekkilinden, kredi sözleşmesine dayanarak kötü niyetli ve haksız olarak gönderilen ihtarname ve posta masraflarının isteyemeyeceğini, Genel Kredi Sözleşmesi’nin 2.7.1 maddesinde “… Açtığı ve açacağı her türlü krediler ile hesaplar ve aldığı teminatlar ile ilgili olarak …” denmekte olduğunu, oysa sözleşme maddesinde düzenlendiği üzere davalı bankaca, davacı müvekkilinin kullanımına açılmış bir kredi olmadığını, davalı bankanın kötü hizmet vererek kredi teklifini ve taahhütlerini yerine getirmediğini, kredinin kullanılmamasında da davacı müvekkiline yüklenebilecek herhangi bir kusur olmadığını, dolayısıyla da davacı müvekkilinin ihtarname ve posta bedellerinden sorumlu olmasının kabul edilemeyeceğini, bu sebeple birleşen dava yönünden verilen kabul kararının bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini, Ancak davalı bankanın, davacı müvekkilin krediyi kullanmaktan vazgeçtiği, davacı müvekkilden kaynaklanan sebeplerle kredi kullanılmadığı veya krediyi kullandırdığını iddialarından herhangi birini ispat edememesine rağmen Yerel Mahkemenin hatalı bilirkişi raporlarını dikkate alarak davalı bankanın birleşen dava yönünden davasının kabulüne karar verdiğini, bu kararın hatalı olup kaldırılarak birleşen dava yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkeme her ne kadar bilirkişi raporuna ve Genel Kredi Sözleşmesine dayanarak birleşen dava yönünden davanın kabulüne karar vermiş ise de, bankalar tarafından tek taraflı olarak düzenlenen ve ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak amacı taşıyan genel kredi sözleşmesinin hükümlerinin, TBK.m.20 kapsamında genel işlem koşulu niteliğinde olduğu hususunun somut bir gerçek olduğunu, davacı müvekkilinin menfaatlerine açıkça aykırı olan genel işlem koşulu niteliğindeki genel kredi sözleşmesi maddelerinin yaptırımının, TBK’nın 21. maddesine göre yazılmamış sayılma olduğunu, bu sebeple de genel kredi sözleşmesinin, davacı müvekkili aleyhine olan maddelerine dayanarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak birleşen dava yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Birleşen dava yönünden verilen kararda, her ne kadar davalı- birleşen dava davacısı bankanın % 36 oranında akdi faiz ile takibin devamına karar verilmiş ise de, bu kararın taleple bağlılık ilkesine açık bir şekilde aykırı olduğunu, zira dava konusu olan, devamı istenen, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinde, temerrüt faiz oranı kısmının boş bırakıldığını, ayrıca birleşen dava yönünden, davacının dava dilekçesi incelendiği zaman görüleceği üzere Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibi için herhangi bir faiz talebi olmadığını, dolayısıyla taleple bağlı bulunan yerel mahkemenin herhangi bir faiz talebi olmamasına rağmen faize hükmetmesinin hatalı olduğunu, Diğer yandan davalı bankanın, sunmuş olduğu … A.Ş.’ye ait faturaya dayanarak ekspertiz bedeli talep ettiğini ve yerel mahkemenin de bu talebin kabulüne karar verdiğini, ancak söz konusu faturada davacı müvekkilinin evine ilişkin ekspertiz bedelinin açıkça yer almadığını, fahiş olan ve davalı bankanın hangi bankanın hangi ipotek işlemleri fatura bedelini ödeyip ödemediği açık olmayan, bahse konu faturanın kabulü mümkün olmamakla, yalnız iddiadan öteye gitmeyen bir bedelden müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, Asıl dava kısmen kabul edilmesine rağmen, yerel mahkemenin kabul kısmı için avukatlık asgari ücret tarifesinin altında ücret takdirinde bulunduğunu, yerel mahkeme ilamının bu yönüyle de eksiklik arz etmekte olduğunu beyanla Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2017/653 Esas – 2019/1370 Karar sayılı ilamının müvekkili yönünden kaldırılmasına, asıl dava yönünden davanın tamamen kabulüne, birleşen dava yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, genel kredi sözleşmesi ve üye işyeri sözleşmesi uyarınca davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti, kredi sözleşmesi nedeniyle verilen teminat senedinin iadesi, banka nezdindeki hesaplarda bulunduğu iddia edilen paranın iadesi ve davalı bankanın eylemleri nedeniyle ticari itibarın zedelendiğinden bahisle manevi tazminat talebine; birleşen dava genel kredi sözleşmesi kapsamında davacı banka tarafından ödendiği iddia edilen ekspertiz ücreti, işlemiş faiz alacağı ve ihtarname masrafının tahsili amacıyla başlatılan genel haciz yolu ile takibe vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök ve ek raporu uyarınca asıl davanın kısmen kabulü ile teminat senedinin iadesine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, asıl davada davacı/birleşen davada davalı vekili tarafından asıl ve birleşen davada verilen karar yönünden istinaf yoluna başvurulmuştur. Birleşen dava yönünden; 6100 sayılı HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca dava değeri ve kabul edilen alacak miktarı karar tarihi itibariyle kesinlik sınırının altında kaldığından, aynı yasanın 352/1-b maddesi uyarınca istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.Asıl dava yönünden; T.C. Anayasası’nın 141/3. maddesi hükmüne göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmeli, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hüküm açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, İstinaf aşamasında re’sen nazara alınması gerekmektedir. Somut davada, kararın hüküm sonucunda, dava dilekçesinde yer alan “borçlu olmadığının tespiti” ve “alacak” talepleri ile ilgili bir karar verilmediği gibi, “manevi tazminat” talebi ile ilgili olarak kararın gerekçe kısmında haksız olduğu açıklanmakla birlikte yine hüküm sonucunda bir karar verilmediği, bu şekilde kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulduğu ve kararın açıklanan mevzuat hükümlerine aykırı olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle; birleşen davada davalının istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca usulden reddine, asıl davada davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca hükmün kaldırılması ve mahkemesine iadesine, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Birleşen davada davalı …’in birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352/1 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Asıl davada davacı …’in asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2017/653 Esas – 2019/1370 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-4 ve 355. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından asıl davaya yönelik olarak yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Asıl dava yönünden yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde istinaf talep eden …’e iadesine, 5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından birleşen davaya yönelik olarak yatırılan 148,6 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 6-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince, birleşen dava yönünden istinaf talep edenden alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın istinaf talep eden …’ten tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 8-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.