Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1016 E. 2022/889 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1016 Esas
KARAR NO: 2022/889 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/01/2020
NUMARASI: 2019/138 Esas 2020/32 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, satıcı durumundaki davacı müvekkil şirketle alıcı durumundaki davalı arasında bir taşınır satım sözleşmesi kurulduğunu, satım sözleşmesine ilişkin “Sipariş Formu” ile satım sözleşmesi kapsamında 775 Kg tutarındaki “Lazer kaynak tozu”nun davalıya satımı ve teslimi gerçekleştirildiğini, davalı adına 07.05.2018 tarih … no’lu 12.331,00 EURO bedelli irsaliyeli fatura tanzim edildiğini, faturada yazılı son ödeme tarihinin 06.07.2018 olduğunu, davalı taraf faturada yazılı olan vade tarihinde satım bedelini ödeyemeyeceğini bildirdiğini, bu kapsamda davacı müvekkili şirket emrine …/Bahçelievler şubesi nezdindeki çek hesabından 28.12.2018 tanzim tarihli 62.891,00 TL bedelli bir adet çek tanzim edip davacı müvekkili şirkete teslim edildiğini, irsaliyeli faturada belirtilen son ödeme tarihi 06.07.2018 olup davalı tarafından fiili ödemenin yapıldığı tarihin ise 28.12.2018 olduğunu, bu kapsamda davacı müvekkil şirketçe davalıya hitaben 28.12.2018 tarih … nolu KDV dahil 11.530,41 TL bedelli “kur farkı alacağı faturası” tanzim edildiğini, ancak işbu fatura bedeli davalı tarafından ödenmediği gibi fatura posta kanalıyla davacı müvekkili şirkete iade edildiğini, davalı taraf, satım sözleşmesinden kaynaklanan kur farkı borcunu ödemediği gibi işbu alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takip kapsamında borca ve yetkiye itiraz ederek takibi durdurduğunu, dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu ancak uzlaşılamadığını beyan ederek davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas, sayılı dosyasına yaptığı yetkiye ve borca itirazın iptaline, davalının inkar edilen alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı VEKİLİ 12/10/2019 tarihinde davanın tamamen ıslahına dair dava dilekçesi sunarak; davanın HMK m.111 uyarınca terditli dava haline getirildiğini beyan ederek öncelikle asli talep olarak kur farkından kaynaklanan 11.530,41 TL tutarındaki alacağın tahsili istemiyle başlatılan İstanbul … Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiş, asli talebi yerinde görülmez ise feri talebi olarak bilirkişi raporunda hesaplanan 10.855,30 TL tutarındaki akdi faiz alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, işbu dava için yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, tarafların ödemenin çek ile yapılması konusunda anlaştıklarını, davacının ödeme tarihine kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, çek ödendikten sonra kötü niyetli olarak müvekkili aleyhine fatura düzenlediğini, davacı tarafından 07.05.2018 tarihinde müvekkiline irsaliyeli fatura ile mal teslimi yapıldığını, davacı söz konusu ürünü teslim ettiğinde 07.05.2018 tarihinde tanzim edilen 28.12.2018 vade tarihli 62.891,00 TL bedelli çeki de teslim aldığını, yani tarafların ödemenin 28.12.2018 tarihinde yapılması ile ilgili zımnen anlaştıklarını, artık taraflar arasında bir vade anlaşmasından bahsedilemeyeceğini, zira 5941 sayılı Çek Kanunu taraflar arasındaki vade anlaşmasına itibar ettiğini, 07.05.2018 tarihinde tanzim edilen çekin davalı tarafından kabul edildiğini ve taraflar arasında bir vade anlaşması gerçekleşmiş olduğunu, davacının teslim anında aldığı çekin tahsil edilmesinden sonra fatura düzenlemesinin haksız kazanç elde etme amacı ve kötü niyet taşıdığını ortaya koyduğunu, taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi bulunmadığını, dolayısıyla taraflar arasında davacının kur farkı alacağı isteyebileceği yönünde sözleşmesel bir hüküm de bulunmadığını, davacı 07.05.2018 tarihinde teslim yaparken aynı anda müvekkilden çek alıp 28.12.2018 vade tarihli 62.891,00 TL bedelli çekin ödenmesini beklediğini, dolayısı ile artık taraflar paranın ülke parası ile 28.12.2018 tarihinde 62.891,00 TL bedelle ödenmesi konusunda anlaşmış olduklarını, somut olayda müvekkiline herhangi bir fatura tebliğ edilmediğini, davacı tarafından tanzim edilen faturada da ödeme günündeki döviz satış kuru şerhi yer almadığını, dolayısıyla davacının döviz kuru talep etmesinin haksız kazanç elde etme gayesi güttüğünü, taraflar arasında borcun yenilenmesi sözleşmesi olmadığı için davacı hem çek alıp hem de alacak davası açabileceğini, davacı yan müvekkil tarafından verilen çekteki 28.12.2018 tarihini beklemek istemeseydi alacağı için dava da açabileceğini, ancak davacı bu hakkını kullanmayarak 28.12.2018 tarihini beklediğini, mezkur tarihte ödeme geldikten sonra hemen kur farkı faturası düzenlemesinin de davacının kötü niyetli hareket ettiğini ortaya koyduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/01/2020 tarih ve 2019/138 Esas – 2020/32 Karar sayılı kararında; “….Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmasına veya akdi ilişkinin yabancı para cinsinden olmasına bağlıdır. Davacı tarafından düzenlenen faturanın Euro cinsinden olduğu görülmekle kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; dava konusu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. Ayrıca davacı tarafın ticari defterinde kur farkına esas faturaya ilişkin olarak 08.05.2018 tarihinde 28.12.2018 vadeli 62.891,91 TL’lik çek ile ödeme yapılacağına ilişkin kayıt yer alması da çekin malın teslim anında ödeme olarak alındığını, ödeme vadesinin taraflarca 28.12.2018 tarihi olarak kararlaştırıldığını göstermektedir. Bu sebeple de davacı taraf kur farkı alacağı talebinde bulunamaz. Nitekim Yargıtay 19 HD. 2017/4782 E. 2018/5802 K. Sayılı; “Dava, kur farkı alacağından kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedel yabancı para cinsinden olup, davacı alacağının tahsili için davalı tarafından verilen çekleri teslim almış olmakla çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır.” şeklindeki ilamı da bu yöndedir. Tüm bu nedenlerle; kur farkı alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı taraf, 12/10/2019 tarihinde davanın tamamen ıslahına dair dava dilekçesi sunarak; davanın HMK m.111 uyarınca terditli dava haline getirildiğini beyan ederek öncelikle asli talep olarak kur farkından kaynaklanan 11.530,41 TL tutarındaki alacağın tahsili istemiyle başlatılan İstanbul … Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiş, asli talebi yerinde görülmez ise feri talebi olarak bilirkişi raporunda hesaplanan 10.855,30 TL tutarındaki akdi faiz alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Bu hususun irdelenmesi gerekmektedir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15.12.2016 tarih 2016/9929-12268 E/K sayılı ilamında, “ıslah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi” olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Bilindiği üzere, davacının sonuç talebini terditli dava haline dönüştürmesi kısmi ıslah niteliğindedir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. Cilt 6. Baskı, S:4015). Davanın tamamen ıslah edilmesi hâlinde, dava dilekçesi dâhil yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir.(HGK, 29.06.2011 gün ve 2011/1-364 E., 453 K.). Davanın kısmen ıslahında ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır.(Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C: IV, İstanbul 2006 s. 4014). Sonuç olarak belirtmek gerekirse; davanın tamamının ıslahı demek davacının dava dilekçesinden itibaren ileri sürdüğü hususları bir yana bırakarak davasını yeni bir nedene dayandırması demektir. Somut olayda davacı taraf, ıslah dilekçesinde davasını terditli hale getirerek önceki dava konusunu oluşturan talebini asli talep olarak ileri sürmüş, ayrıca önceki dava konusundan bağımsız bir feri talep eklemiştir. Esasında davacı davanın konusunu ve nedeninin tamamen değiştirmemiş, önceki davadaki konusunu koruyarak davayı terditli hale getirmiştir. Bu nedenle davacı tarafından yapılan ıslahın, davanın tamamen ıslahı niteliğinde olmadığı, kısmi ıslah niteliğinde olduğu kanaatine varılarak değerlendirme yapılmıştır. Burada üzerinde durulması gereken husus, dava dilekçesinde dava konusu edilmiş olan talep hakkındaki davanın terditli hale getirip, dava konusu edilmiş olan talebin asli talep olarak, dava konusu edilmemiş olan farklı bir kalem alacak talebinin kısmi ıslah yoluyla davaya dahili ile feri talep olarak kabul edilmesinin mümkün olup olmadığıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 111. maddesi gereğince, terditli davada, davacı aynı davalıya karşı aralarında hukuki veya ekonomik bağlantı bulunan birden fazla talebini, aralarında aslilik veya fer’ilik ilişkisi kurarak aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Somut uyuşmazlıkta; dava konusu edilen kur farkı alacağı ile kısmi ıslah yoluyla feri talep olarak eklenen akdi faiz talebi arasında aslilik-ferilik ilişkisi bulunmadığı, taleplerin birbiri yerine geçebilecek nitelikte olmadığı, feri talebin dava konusu edilen asli talepten tamamen farklı ve bağımsız bir alacak kalemini oluşturduğu anlaşıldığından dava konusu edilmeyen bir şeyin kısmi ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle feri talebin reddine karar verilmiştir. Ayrıca feri talebin dava konusunu oluşturduğunun kabul edilmesi halinde dahi, davacı tarafın ticari defterinde kur farkına esas faturaya ilişkin olarak 08.05.2018 tarihinde 28.12.2018 vadeli 62.891,91 TL’lik çek ile ödeme yapılacağına ilişkin kayıt oluşturulması nedeniyle ödeme vadesinin taraflarca 28.12.2018 tarihi olarak kararlaştırıldığı ve belirtilen günde ödeme yapıldığı anlaşıldığından temerrüt olgusunun gerçekleşmemesi nedeniyle temerrüt faizi alacağı talebinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle de talebin reddi gerekmektedir. Tüm bu açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Asli taleplerinin mahkemece esastan reddine karar verilmesi durumunda fer’i talepleri olan 10.855,30 TL. tutarındaki akdi faiz alacağının, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ve yargılama giderleri ile birlikte ; HMK. 176 (1) vd. maddeleri ilgili hükümlerinden hareketle dava dilekçesinin tamamı taraflarınca ıslah edilmekle, mahkemece hüküm altına alınmasının talep edildiğini, Islah talebinin ilk derece mahkemesince tümü ile değerlendirme dışında tutulduğu, hüküm tesisinde öncelikle bu yönden usul hatasına düşüldüğünü, Satıcı durumundaki davacı müvekkili şirketle alıcı durumundaki davalı arasında bir taşınır satım sözleşmesi kurulduğunu, Davacı Delil Listesi Sıra 1: Satım sözleşmesine ilişkin “sipariş formu” ve taraflar arasındaki muhtelif tarihli E-posta yazışma içerikleri sunulduğunu, Satım sözleşmesi kapsamında 775 Kg. tutarındaki “Lazer kaynak tozu”nun davalıya satımı ve teslimi gerçekleştirildiğini, satım bedeli toplamı 12.331,00 EURO olduğunu, Davacı Delil Listesi Sıra 2: Davacı tarafından taşınır satışı sözleşmesi kapsamında davalıya hitaben tanzim edilen … SIRA NO. ve 07-05-2018 tarihli 12.331,00 EURO toplam bedelli, “irsaliyeli fatura” örneği sunulduğunu, faturada yazılı “son ödeme tarihi” 06/07/2018 olduğunu, İşbu faturanın tanzim edilmesini ve satım konusu ürünün davalıya teslim edilmesini takiben davalı taraf faturada yazılı olan vade tarihinde satım bedeli ödeme borcunu yerine getiremeyeceğini bildirmiş, bu kapsamda davacı müvekkili şirket emrine … / Bahçelievler Şubesi nezdindeki çek hesabından 28/12/2018 tanzim tarihli 62.891,00 TL. bedelli bir adet çek tanzim edip davacı müvekkili şirkete teslim ettiğini, Davacı Delil Listesi Sıra 3 :Davalı tarafından … / Bahçelievler Şubesi nezdindeki çek hesabından davacıya hitaben keşide edilen 62.891.00 TL bedelli, 28/12/2018 tanzim tarihli bir adet çek örneği sunulduğunu, İrsaliyeli fatura’da belirtilen “son ödeme tarihi” 06/07/2018 olup davalı tarafından işbu fatura kapsamında davacıya fiilen ödemenin yapıldığı tarih ise 28/12/2018 olduğunu, Bu nedenle, işbu tarihler arasında döviz kurlarında yaşanan büyük dalgalanma ve artış sonucunda KDV dahil 11.530,41 TL. tutarında “kur farkından kaynaklanan” dava konusu alacak kalemi oluştuğunu, Bu kapsamda davacı müvekkili şirketçe davalıya hitaben … Sıra No.’lu 28/12/2018 tanzim tarihli, KDV dahil 11.530,41 TL. bedelli bir adet ”kur farkı alacağı faturası” tanzim edildiği ancak işbu fatura bedeli davalı tarafından ödenmediği gibi işbu fatura posta kanalıyla davacı müvekkili şirkete iade edildiğini, Davacı Delil Listesi Sıra … : … Sıra No. 28-12-2018 düzenleme tarihli, 11.530,41 TL. bedelli “kur farkı alacağı faturası” ile işbu faturanın davalı tarafından davacıya iadesini gösteren posta evrakı sunulduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin E. 2012/ 9853, K. 2013/ 14066, T. 18/9/2018 tarih ve sayılı kararında; ““Türk Lirası olarak faturalandırılan borcun ödeme gününden sonra ödenmesi durumunda fiili ödeme günündeki kur ile sözleşme gereği ödenmesi gereken tarih arasında kur farkı oluşması halinde istenebileceği…” şeklinde belirtildiğini, Hal böyleyken işbu yerleşik Yargıtay kararı, gerek bilirkişi raporunda gerekse de ilk derece Mahkemesince tümü ile göz ardı edilmiş, tartışma ve değerlendirme konusu dahi yapılmadığı, bu yönde bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazları karşılayacak ek rapor da alınmadan hüküm tesis edildiğini, Davalının yukarıda bahse konu sözleşmeye aykırı fiil ve işlemleri nedeniyle asıl borcun ödenme tarihine kadar akdi ticari faiz alacağımız da muaccel hale geldiğinden, asli talebimizi oluşturan “kur farkı alacağının” Mahkemece esastan reddine karar verilmesi durumunda, HMK. Md: 111 ilgili hükmünden hareketle ıslah talebimize konu “Terditli dava” kapsamında fer’i talebimizi oluşturan “akdi ticari faiz alacağının” Mahkemece hüküm altına alınması talep edildiğini, HMK. Md: 111 (1) ilgili hükmü gereğince davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik – fer’ilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürebileceğini, Bunun için talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması esas olduğunu, İşbu beyan ve talepleri, ilk derece mahkemesince gereği gibi değerlendirilmeden usul ve esasa aykırı “Bilirkişi Raporu”na itibar edilerek hüküm tesis edildiğinden, karara karşı, istinaf kanun yoluna başvurmak zorunluluğu ortaya çıktığını, Buna ek olarak bilirkişi raporuna yönelik itirazları karşılayacak ek rapor da alınmadan hüküm tesis edildiği, yerleşik BAM ve YARGITAY kararlarına aykırı bir diğer usul hatasına daha düşüldüğünü, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, terditli dava kapsamında asli taleplerinin kabul görmemesi durumunda fer’i talepleri olan akdi ticari faiz alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmesini, icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kur farkı alacağından kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 28/12/2018 tarih ve 11.530,41 TL. Miktarlı kur farkı faturasından kaynaklı alacağın tahsili talebiyle 27/02/2019 tarihinde ilamsız icra takibinde bulunduğu, davalı borçlunun borca ve yetkiye itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür. Davacı vekili uyap sisteminden 11/11/2019 tarihinde gönderdiği harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile, davanın tamamen ıslah ettiğini belirterek talebini terditli hale getirerek öncelikle, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas. Sayılı dosyasına yaptığı borca ve yetkiye yönelik itirazının iptaline, takibin aynen devamına, bu talebin yerinde görülmemesi halinde, 10.855,30 TL. tutarındaki akdi faiz alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ve yargılama giderleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, mali müşavir bilirkişiden alınan raporda; Tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu ve sahibi lehine delil olma vasfına sahip olduğu, dava konusu 28.12.2018 tarihli 11.530,41 TL bedelli kur farkı alacağına ilişkin faturanın davacı kayıtlarında yer aldığı ancak davalının kayıtlarında yer almadığı, davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede kur farkına esas 07.05.2018 tarih … numaralı, 06/07/2018 son ödeme tarihli 12.331,00 Euro bedelli faturanın 07.05.2018 tarihinde 62.891,81 TL olarak kaydedildiği, ödemeye ait kaydın 08.05.2018 tarihinde 28.12.2018 vadeli 62.891,91 TL’lik çek bedeli olarak oluşturulduğu, davalı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede kur farkına esas 07.05.2018 tarih … numaralı 12.331,00 Euro bedelli faturanın 07.05.2018 tarihinde 62.891,81 TL olarak kaydedildiği, ödemeye ait kaydın 07.05.2018 tarih ile 28.12.2018 vadeli 62.891,91 TL’lik çek bedeli olarak kaydedildiği tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki satış sözleşmesi uyarınca düzenlenen fatura bedeli yabancı para cinsinden olup davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çeki teslim almış olmakla, çekin veriliş tarihi itibariyle alacak ödenmiş sayılacağından çek üzerindeki vadeye göre kur farkı talep edilemez. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 05/12/2019 tarih 2018/965 E., 2019/5447 K. sayılı emsal kararı) Somut olaya döndüğümüzde, ticari satıma konu faturada, vade belirtilip son ödeme tarihinin 06/07/2018 tarihi olarak belirtilmiş isede davalı tarafından vadeden önce 07.05.2018 tarihinde verilen çek ile ödeme yapılmış ve davacı alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen 62.891,91 TL’. miktarlı çeki teslim almış olmakla ve kur farkına konu 07.05.2018 tarih … numaralı 12.331,00 Euro bedelli satış faturasının 07.05.2018 tarihinde 62.891,81 TL olarak ticari defterlere kaydedildiği, ödemeye ait kaydın 07.05.2018 tarih ile 28.12.2018 vadeli 62.891,91 TL’lik çek bedeli olarak kaydedildiği tespit edilmiş olup çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davacının ayrıca kur farkı talep hakkı yoktur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2682 Esas- 2020/5731 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Davacı vekili, Islah talebinin ilk derece mahkemesince tümü ile değerlendirme dışında tutulduğu, hüküm tesisinde öncelikle bu yönden usul hatasına düşüldüğü yönünde istinaf sebebi ileri sürülmüş ise de, mahkemece verilen karar gerekçesinde davacının ıslah dilekçesinin detaylı olarak değerlendirildiği, mahkeme kabul ve gerekçesinin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.