Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/101 E. 2022/203 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/101
KARAR NO: 2022/203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/19 Esas – 2019/759 Karar
TARİH: 18/09/2019
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 1996 tarihinde borçlu firma … Ltd. Şti ile … … Bankası T.A.Ş. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine davalıların kefil olduklarını, kredi sözleşmesine aykırı davranılarak borcu ödemede temerrüde düşen borçlu ve kefillere Üsküdar … Noterliği tarafından 31/10/1196 tarihinde ihtarname keşide edildiğini, ihtarname ile alacağın muaccel hale geldiğini, ama borçluların borcu ödemediklerini, krediyi kullandırılan …’ın TMSF tarafından devralındığını, banka kökenli tüm alacakların TMSF-FON alacağı haline geldiğini, 28/12/2001 tarihinde bankadan TMSF’ye devir ve temlik olunan alacağın, 10/03/2006 tarihinde de TMSF tarafından yine TMSF’ye ait olan … A.Ş’ye devir ve temlik olunduğunu, müvekkili şirketin hisselerinin tamamının TMSF’ye ait olması nedeniyle alacağın fon alacağı hükmünde olup, zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, davalı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde olmadığını, davalılardan … ve …’ın borcu ödediklerini, ancak ellerinde ödeme dekontu ve ibraname olmadığını ifade ettiklerini, mükerrer takipten bahsedilebilmesi için ortada ikinci bir takip bulunması gerektiğini, bapsedilen takip dosyasının 1997 yılına ait olup, 10 yıl geçtikten sonra icra dairelerinin dosyaları bulundurmadıklarını, takip açılmadan önce ilgili dosyanın mahzenden araştırıldığını ancak bulunamadığını, bu nedenle mükerrer takip iddialarının yerinde olmadığını belirterek, davalıların itirazlarının (İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası) iptal edilerek, takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …’nın verdiği cevap dilekçesinde özetle: alacaklı olduğunu iddia edene karşı hiçbir borcunun olmadığın, borca, faize, borcun tüm ferilerine itirazlarını sunduğunu, ayrıca zamanaşımı itirazında bulunduğunu, asıl borçlulara kefil olduğunu belirterek, davacıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafın işbu borç nedeniyle daha önce 1997 yılında icra takibi yapılmasına ve borç ödenmesine rağmen nedense İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde … esas sayılı dosya ile yeniden müvekkilleri aleyhine icra takibİ başlatıldığını, derdestlik, borca, faiz ve zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, müvekkilleri aleyhine 1997 yılında başlatılan icra takibi nedeniyle müvekkillerinden … adına kayıtlı … plakalı araç üzerine haciz konduğunu, bunun üzerine icra tehdidi altında müvekkillerin o dönemde yani 1997-1998 yıllarında dosya borcunu ödediğini, ancak aradan bu kadar zaman geçtiği için ibraname ve ödeme makbuzlarını temin ederek dosyaya sunma imkanlarının olmadığını, mahkeme tarafından 1997 yılında dava konusu Genel Kredi Sözleşmesine istinaden başlatılan icra takibi dosyasının ve … plakalı aracın trafik kaydının istenmesi ve incelenmesini talep ettiklerini, borç ödenmeden haczin kalkmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın da 1997 yılına ait bir icra takip dosyası olduğunu ikrar ettiğini, ancak dosyanın bulunmamasını kendi lehlerine yorumlayarak yeniden alacak ihdas etmeye çalıştıklarını, aradan 16 yıl geçtikten sonra 2013 yılında yeniden icra takibi yapmak suretiyle 1.535,48-TL asıl alacak ve 25.088,75-TL işleyen faiz üzerinden takip başlatıldığını, fahiş oranda faiz işletilmesinin bile davacı tarafın kötü niyetini ortaya koyduğunu belirterek, davanın reddine, HMK 329 madde gereğince İstanbul Barosu En Az Asgari Ücret Tarifesi uyarınca % 10’dan az olmamak üzere ödenecek vekâlet ücreti ile para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/09/2019 tarih 2015/19 Esas – 2019/759 Karar sayılı kararında; “…. dava dışı şirket … Denizcilik ile … arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların bu sözleşmede kefil oldukları anlaşılmıştır. Dava konusu edilen borç için daha önce davalı … adına kayıtlı olan araç üzerine … tarafından 1997 yılında haciz konulduğu ve daha sonra bu haczin fekkedildiği, davacının dava konusu alacağı 31/10/1996 tarihinde düzenlenen ihtarname içeriğine dayandırdığı, ihtarname dışında borca dayanak bilgi ve belgenin bulunmadığı, ihtarnamenin tek taraflı düzenlenen bir belge olduğu ve 1996 tarihinde ihtarname gönderildiği ve davalı aleyhine konan haczin 1997 yılında fekkedildiği değerlendirildiğinde, bakiye alacağı ispat etmesi gerekenin davacı taraf olduğu ve alacağın ispatlanmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini, bilirkişinin raporda herhangi bir hesaplama işlemi yapmadığını, dosyaya ihtarname haricinde bir evrak sunulmadığı, bu ihtarname dışında alacaklı olduğuna ilişkin herhangi bir belge ve verinin dosyada mevcut olmadığını iddia ettiğini, bilirkişinin dosyada sadece kat ihtarı varmış gibi rapor düzenlediğini, Rapora itiraz edilmiş olmasına rağmen hem de yerinde inceleme talebi olmasına rağmen yerel mahkemece bu itirazların dikkate alınmayarak ek rapora dahi gönderilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Mahkemece, alacağın tespitinde ispat yükünün tek başına taraflarına yüklenmesinin de hatalı olduğunu, haczin kaldırılmış olmasının borcun sona erdiği anlamına gelmediğini, borçlu olmadıklarına ilişkin ispat yükü bulunan davalıların söz konusu haciz fekkine rağmen, borcun ödendiğine ilişkin herhangi bir belge sunmamış olmalarının çelişkili olduğunu, çelişkilerin giderilmesi, doğru bir rapor aldırılması amacıyla taraflarınca yerinde inceleme talebinde bulunulmuş olmasına rağmen mahkemece talepleri dikkate alınmadan ve iş bu çelişkileri gidermeye yönelik bir araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın, müteselsil kefil davalılardan tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, herkes iddiasını ispat ile mükellef olup, davacı tarafça ileri sürülen alacağın dosya kapsamı ile ispatlanamadığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenden alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,3 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.