Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/995 E. 2021/96 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/995 Esas
KARAR NO: 2021/96 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/972 Esas – 2019/322 Karar
TARİH: 27/03/2018
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Amerika merkezli … şirketinin … adını taşıyan ürünlerinin satış hakkını Münhasır Pazarlama ve Lisans Sözleşmesinden de görüleceği üzere Türkiye’de sadece müvekkili şirkete verdiğini, markanın Türk Patent Enstitüsüne tescil ettirilerek 566 sayılı KHK hükümleri mucibince Türkiye çapında koruma sağlandığını, TPE nezdinde … + Şekil’den ibaret 05/10/2009 başvuru tarihli ve … tescil numaralı marka Amerika’da mukim … Şti. adına tescilli olduğunu, ürünlerin satış ve dağıtımının müvekkil şirketçe bağımsız distribütörler vasıtasıyla yapıldığını, bağımsız distribütörün yanı sıra müvekkili şirketin satışlarını müvekkile ait www…com, www…com, www…com isimli üç internet sitesi aracılığıyla yaptığını, davalının müvekkilin eski distribütörlerinden olduğunu, davalının şirket ilkelerine aykırı davranışları nedeniyle Beyoğlu … Noterliğinin 10/09/2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile distribütörlüğü 6 ay süresince askıya alınarak bonus ödemelerinin durdurulacağının, …’in hiçbir faaliyetine katılamayacağının davalıya bildirildiğini, akabinde Beyoğlu … Noterliğinin 24/09/2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ikinci kez uyarıda bulunulduğunu, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin Beyoğlu … Noterliğinin 29/04/2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalının şirket ilke ve kurallara aykırı davranışları nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini, Davalının müvekkilinin piyasaya arz ettiği ürünleri piyasadan temin etmeye, satışlarını yapmaya devam ettiğini, hali hazırda davalının müvekkil adına tescil edilmiş … ürünlerini … Mahallesi, … Sokak … İş Merkezi Pendik adresinden ve çeşitli internet adresleri üzerinden satışını yaptığını, müvekkilinin satış kanallarındaki distribütörlerine de müvekkili hakkında gerçek dışı karalamalarda bulunduğunu, davalının müvekkilin ürünlerini agresif bir şekilde her türlü ticari kanaldan pazarlamaya çalıştığını, davalının haksız rekabete esas teşkil eden ürünleri piyasadan ne şekilde temin ettiği, faturalarının bulunup bulunmadığı hususlarının bilirkişi incelemesi ile yapılmasının talep edildiğini, müvekkil tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, Pendik İlçe Sağlık Müdürlüğü ile Pendik İlçe Tarım Müdürlüğüne başvuruda bulunulduğunu, müvekkile gönderilen 26/04/2016 tarihli yazıda, şikayete konu ürünlerin satışının yapıldığı, işletmenin bakanlığa kayıt yaptırmadan faaliyet gösterdiğinin tespit edildiğinin ve yasal işlemlere başlandığının bildirildiğini ileri sürerek öncelikle davalının TTK 61 madde hükümleri çerçevesinde haksız rekabete esas teşkil eden eylemlerinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davanın kabulüne, davalı tarafın hukuka aykırı, kusurlu davranışları haksız rekabeti nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu maddi zararların hesap edilerek zararın tazmini için şimdilik 10.000,00 TL’nın davalı şirketin faaliyete başladığı tarihten itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanacak avans faiz oranına göre hesaplanacak avans ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ilanına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: İddialarının asılsız olduğunu, haksız rekabet koşullarının oluşmadığını, TTK 56 ve 61 maddelerine muhalefet edilmediğini, davacının yapılan ticari faaliyetten bir zararı olmadığını, davacının ithal edip piyasaya arz ettiği serbest dolaşıma tabi olan ürünleri TTK ve vergi usul kanununa uygun olarak sattığını, davacının satılan ürünlerin sahte olduğu hakkındaki suç duyurusuna istinaden Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu tarafından yerinde yapılan inceleme ve bilirkişi raporu ile ürünlerin orijinal olduğunun tespit edildiğinden soruşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, davacının İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliğine yaptığı itirazın kesin olarak reddedildiğini, davacının mahkemeye iddiasını ispat için delil sunmadığını, sadece afaki ifadelerde bulunduğunu, davacının sunduğu münhasır pazarlama ve lisans sözleşmesinin kendisini ve diğer satıcıları ilgilendirmediğini, sözleşmeye göre …’in sadece Türkiye’ye ithalat hakkını davacıya verdiğini, bahse konu ürünleri ithal etmediğini, … + Şekil markası herhangi bir farklı ürün imalatında marka olarak veya … Uk. Gibi değişik uzantılı internet sitesi adında kullanılmadığını, patent ve tescile aykırı bir eylem söz konusu olmadığını, davacıdan ürün satın alan distribütörlerin ürünleri satmak için aldığını, davacının açıkladığı Temmuz 2004’te uygulanan haksız yere fesih uygulamasının bu dava ile ilgisi olmadığını, davacının ürünlerini kendisinin arz ettiği ürünler olduğunu kabul ettiğini, ürünlerin taksitle satılması konusunun gıda dışı ürünler için geçerli olduğunu ve bu konuda ilgili yasaya bir muhalefet olmadığını, haksız olarak sona erdirilen distribütörlük tarihinin 29/04/2015 olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/03/2018 tarih 2016/972 Esas – 2019/322 Karar sayılı kararında; ” Davacının “…” ” …” ve “…” markalı ürünlerin, ticari marka hakkına ve Türkiye de tek satıcılık hakkına sahip olduğu, her ne kadar distribütörlük sözleşmesinde davalının imzası bulunmasa da, davalının bu yönde herhangi bir itirazı olmaması nedeni ile taraflar arasında bahsi geçen ürünlerin satışı ile ilgili distribütörlük sözleşmesine dayalı ticari ilişkinin bir süre yürütüldüğü, ancak davacı şirket tarafından sözleşmenin 29/04/2015 tarihinde feshedildiği, sözleşmenin feshinden sonra da davalının … marka ürünleri satmaya devam ettiği, davalı tarafından sözleşmenin feshinden sonra satılmaya devam edilen ürünlerin orijinal olmadığının ispatlanamadığı gibi, davalı tarafça doğrudan ithal edildiği hususunun da ispatlanamadığı, kaldı ki bu hususun markanın korunması kapsamında kaldığı ve buna ilişkin taraflar arasında Fikri Sinai Haklar Mahkemesinde görülen davaların bulunduğu, davalının tarafı olmadığı tek satıcılık sözleşmesinin davalının satış yapmasına ve örneğin diğer distribütörlerden ürün temin etmesine engel olmadığı, davacı tarafın davalının başka bir suretle ürün temin ederek sattığını ispatlayamadığına göre (zira tek satıcılık sözleşmesine göre ABD merkezli şirketten ürün ithal etme yetkisi yalnızca davacıya verilmiştir) davalının davacı tarafından ithal edilen gerek sözleşmenin feshinden önce teslim edilen gerekse davalının örneğin distribütörlerden ürün temin edebilme ihtimaline göre, temin edilen ürünlerin satışı ve bu satış sırasında … isminin kullanılmasının haksız rekabet teşkil etmediği ve dolayısı ile davacının maddi bir zararının oluşmadığı, ayrıca davalının satış politikası ile uyguladığı ürün fiyatının haksız rekabet teşkil edecek nitelikte olmadığı, bunun gibi davalının facebook hesabında kendisini …’ı olarak tanıtması yanıltıcı beyan olmakla birlikte, davalının davacı tarafından ithal edilen orijinal ürünleri satıyor olması nedeni ile yine davacının maddi zarara uğradığından bahsedilemeyeceği, yine aynı şekilde davalının paylaşımında olan ve kendi beyanına göre 06/08/2016 tarihinde paylaştığını bildirdiği “…’ın yapamadığını başardık, … ürünleri artık taksitli satılıyor” şeklindeki paylaşımının “…’ın yapamadığını başardık” kısmının davacıyı küçük düşürücü nitelikte olduğu bu nedenle haksız rekabet teşkil ettiği ancak bu paylaşımın davalı tarafça orijinal ürünlerin satılıyor olması nedeni ile maddi zarara yol açmayacağı, davalının Pendik İlçe Tarım Müdürlüğünce bakanlığa kayıt yaptırmadan faaliyette bulunması nedeni ile para cezası yaptırımı uygulanmış olması durumunun, bu hususun idari bir düzenlemeye ilişkin olması ve davalıya bir avantaj sağlayacak nitelikte de olmaması ve ayrıca davacı tarafından ithal edilen orijinal ürünlerin satılıyor olması nedeni ile yine davacının zararından bahsedilemeyeceği, davalının her ne kadar haksız rekabet niteliğinde eylemleri bulunsa da dava dilekçesinde yalnızca maddi tazminat ile hükmün ilanı talep edildiğinden ve davalının haksız rekabet teşkil eden eylemleri gerek maddi zarar doğurucu nitelikte olmadığından gerekse markanın korunması kapsamında kaldığından haksız rekabet nedeni ile maddi tazminat davasının yerinde olmadığı, kabul edilmeyen maddi tazminat istemi ile ilgili ise hükmün ilamından bahsedilemeyeceği …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalının, müvekkili şirketin eski distrdibütörü olup müvekkili şirketin tek satıcısı olduğu ürünleri haksız rekabet teşkil edecek şekilde sattığını, tüm distribütörleri nezdinde …’ın ticari itibarını zedelediğini, Yerel mahkeme kararında mağdur olanın davalı olduğu izleminini uyandıracak şekilde davalının haksız rekabet niteliğindeki eylem ve işlemlerinin her hangi bir yaptırıma tabi tutulmadığını, Yerel mahkemenin konu ile ilgili hüküm gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Davalının, müvekkile yönelik haksız rekabet teşkil eden tüm eylemlerini ikrar etmiş olduğu halde yerel mahkemenin bunu göz ardı ettiğini, Yargıtay içtihatları ile düzenlenen haksız rekabete ilişkin temel ilkelerin davaya konu olayla ilgili yapılan yargılamada dikkate alınmadığını, (YHGK 2010/396 E. 2010/371 K.) Yargıtay kararlarında haksız rekabete ilişkin karar verilirken tüm dellilerin değerlendirilmesi gerektiğinin açıkça ifade edildiğini, ( Yargıtay 11. HD 2015//15145 E. 2017/2421 K. – Yargıtay 11.HD 2016/610 E. 2017/366 K. – Yargıtay 11. HD 2016/1231 E. – 2017/713 K.) İleri sürerek, Yerel mahkeme kararının kaldırılmasını yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi tazminat ve kararın ilanı istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dışı … Şirketi ile yaptığı münhasır pazarlama ve lisans sözleşmesi ile … Şirketinin “…” adını taşıyan ürünlerinin Türkiye’de satış hakkının müvekkiline ait olduğunu, davalının müvekkili şirketin eski distribütörlerinden olup taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin 29/04/2015 tarihli ihtarname ile haklı nedenle feshedildiğini, ancak davalının “…” ürünlerini piyasadan temin etmeye ve dilekçede belirtilen adresinde ve çeşitli internet sitelerinde satışa arz etmeye devam ettiğini, davalının müvekkilinin rızası ve onayı hilafına halen müvekkilinin distribütörüymüş gibi hareket etmekle kalmayıp, müvekkilini, müvekkilinin distribütörlerine karşı gerçek dışı ithamlarla karalamalarda bulunduğunu, bu doğrultuda 500 kadar distribütöre whatsapp mesajı atarak asılsız ithamlarda bulunduğunu ve saldırgan bir ticari tutum içinde olduğunu, müvekkilinin distribütörlerine ürünlerin ucuz fiyata satıldığı, böylece zor durumda kalacakları ucuz fiyata kendisinin sattığını belirttiğini, yine facebook üzerinden “…in yapamadığını başardık, … ürünleri artık taksitle satılıyor” diyerek ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davrandığını, müvekkilinin sattığı ürünleri satış fiyatının altında sattığını kabul ettiğini böylece haksız rekabet yaptığını belirterek maddi tazminat ve hükmün ilanını talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Haksız rekabet TTK’nın 54. Maddesinde rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilen kurallardır. 55. Maddede haksız rekabet oluşturan başlıca haller belirtilmiş olup haksız rekabet halleri genel olarak belirtilmiş sınırlama getirilmemiştir. Dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiiller haksız rekabet olarak görülmüştür. Yine mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, davalı tarafından satışa sunulan ürünler orjinal ürünler olup bu ürünlerin davacının başka distribütörlerinden temin edilmek suretiyle satışa arz edilmesi yasaya aykırı değildir. Davalının söz konusu ürünleri rekabeti bozucu şekilde zararına satış teşkil edecek şekilde düşük fiyatlarla sattığı da tespit edilememiştir. Bilirkişi raporunda davalı tarafça sunulan ürünlerin tedarik ve satış fiyatları dikkate alındığında satışların zararına satış olmayıp indirimli satış olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davaya konu ürünlerin Türkiye’ye ithali konusunda davacı münhasır yetkili ise de davalının ürünleri ithal ettiğine ilişkin bir bilgi dosyada bulunmamaktadır. Eskiden davacının distribütörü olan davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra elinde kalan ürünleri veya diğer ditribütörlerden temin ettiği ürünleri satışa arz etmesi haksız rekabet oluşturmaz. Mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, davacının facebook hesabında kendisini “…” olarak tanıtması yanıltıcı beyan olsa da tarafların konumu, beyanın yer aldığı ortam, davalının orjinal ürünler satması karşısında davalının eylemi nedeniyle davacının zarara uğradığı veya uğrama ihtimali bulunduğu ispatlanamadığından ve davalının işyerinde bakanlığa kayıt yaptırmadan faaliyette bulunması davalıya avantaj sağlayacak nitelikte olmaması nedeniyle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Yine mahkeme kararında belirtildiği üzere, dava haksız rekabet nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup, tespit ve men talebi bulunmamaktadır. Davalının bazı eylemleri davacıyı karalayıcı ve yanlış beyan niteliğinde bulunmakta ise de, davalının, davacı tarafından ithal edilen orjinal ürünleri satıyor olması, saldırgan satış politikası uyguladığının ispatlanamaması, davalının zararına satış yaptığının ispatlanamaması, davalının satışlarının sadece indirimli satış olduğunun tespiti karşısında davalının tüm eylemleri nedeniyle davacının zarara uğradığının veya uğrama ihtimalinin bulunduğu ispatlanamamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 28/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.