Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/975 E. 2021/92 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/975 Esas
KARAR NO: 2021/92 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1268 Esas – 2018/1310 Karar
TARİH: 19/12/2018
DAVA: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin), Ticari Şirket (Ortaklıktan
Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
BİRLEŞEN DAVA : İSTANBUL ANADOLU 16. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİNİN 2014/62 ESAS SAYLI DAVASI YÖNÜNDEN;
DAVA: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin), Ticari Şirket (Ortaklıktan
Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA ; Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil …’ın, 03.04.2007 tarihinden bu yana davalı şirketin ortağı olduğunu, şirket ortakları arasında ciddi uyuşmazlıklar mevcut olup, uyumsuzluk ve husumetin uzun süredir devam ettiğini, bu durumun, şirket ortaklarının bir araya gelmesini ortadan kaldırdığını, böylece şirketin amacına ulaşmasını güçleştiren ve devamlılığını ortadan kaldıran bir sebep oluştuğunu ve haklı fesih durumunun meydana geldiğini, Bu kapsamda müvekkili ve ortağı arasında ihtarnameler keşide edildiğini, davalı ortak … tarafından müvekkiline Kadıköy …noterliğinden … yevmiye sayılı ihtarname yollandığını, müvekkil tarafından da davalı …’ye, şirket defterlerinin düzgün tutulmadığı, müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında şirkete krediler alındığı ve bu kredilerin nerede kullanıldığının belli olmadığı ve ortak …’nin bazı harcamalarının şirketten karşılandığı hususunda İstanbul … noterliğinden … yevmiye sayılı ihtarname keşide edildiğini, bunun yanı sıra 2010, 2011 ve 2012 yılına ait yönetim kurulu toplantı tutanaklarının da istenmiş olmasına rağmen müvekkiline gönderilmediğini, şirket genel kurulunun uzun zamandan beri toplanamadığını, ortaklar arasında birlik ve beraberliğin sağlanmadığını, görüş ayrılığının olduğunu, şirketin zarar ettiğini ileri sürerek, şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının ileri sürdüğü iddialarının mesnetsiz ve dayanaksız olduğunu, davacının hiçbir toplantıya, iş yerine ve iş görüşmelerine gelmediğinden kötü niyetlinin bizzat davacı olduğunu, müvekkili şirket genel kurulunun düzenli olarak toplandığını, davacının müvekkillerini zor duruma düşürmek adına genel kurula katılmadığını, davacının kötü niyeti yüzünden müvekkillerinin zarara uğradığını, zira davacının belirtilen gün ve tarihlerde genel kurul toplantılarına katılmış olsaydı istediği tüm bilgileri temin edebileceğini, çünkü davacının belirtilen tarihlerde münferit müdür konumunda olduğunu, müvekkili şirketin tasfiyesini gerektirecek bir durumun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
BİRLESEN DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … Ltd. Şirketinin % 67 hissesine sahip ortağı ve şirket yetkilisi olduğunu, davalının % 37 hisseye sahip diğer ortak olduğunu, müvekkili ile davalı arasında gerek şirket işleriyle ilgili ve gerekse ticari anlamda sıkıntılar olduğunu, davalının şirket genel kurul toplantılarına katılmadığını, şirkete gelmediğini, şirket işleriyle ilgilenmediğini, davalının İstanbul Anadolu 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/316 E sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin dava açtığını ve davanın derdest olduğunu, her iki dava arasında hukuki bağlantı bulunduğunu ileri sürerek, davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına ve işbu davanın, 2013/316 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2018 tarih 2014/1268 Esas – 2018/1310 Karar sayılı kararında; “Somut olayda, davacı bilgi alma hakkının engellendiği iddiasıyla genel kurulu toplantıya çağırmaya ilişkin prosedürü başlattığına ve bunun akabinde de bilgi alma hakkının kullanılması için mahkemeye başvurduğuna ilişkin herhangi somut bir delil yoktur. Bir diğer ifadeyle, davacı, bilgi alma hakkının kullanılması için TTK m. 614’de belirlenen hukuki yollara başvurduğunu ispatlayamamıştır. Bu hukuki yollar tüketilmeden bilgi alma hakkının ihlal edilmesinin fesih için haklı sebep teşkil etmeyeceği doktrin ve yargı kararlarıyla da sabit olmakla davacının davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı nedenlerin oluştuğu iddiasını kanıtlayamadığı görülmekle; davalı şirket aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, Haklı nedenlerle limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemli davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerekli ve yeterli olup, davalı ortağa husumet yöneltilemeyeceği, bu nedenle davalı … aleyhine açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir. Birleşen davada ise davacı … davalı …’un şirket işleriyle ilgilenmediğini, genel kurul toplantılarına katılmadığını, şirkete gelmediği, davalının yetkilendirdiği kişinin de usulsüz işlemler yaptığı iddiası ile ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiştir. Dosyaya sunulan İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü kayıtları incelendiğinde, davalı şirketin kuruluşundan bugüne kadar 15.06.2007, 04.09.2008, 01.06.2009, 02.08.2010, 23.10.2013 tarihlerinde genel kurul toplantılarının yapıldığı ve davalının bu toplantılardan sadece 23.10.2013 tarihli toplantıya katılmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bir sermaye şirketi olan limited şirket ortağının genel kurul toplantısına katılması bir hak olup bir görev niteliğini taşımamaktadır. Müdür sıfatını taşımayan ortağın şirketin işleriyle ilgilenmesine ilişkin bir yükümlülük ve görev TTK’da düzenlenmemiştir. TTK m. 613 vd. maddeleri uyarınca şirketin yönetimi ve temsili müdürlere aittir. Müdürlerin bu görevlerini yerine getirmemesi halinde ise TTK m. 630 uyarınca müdürlük görevinden azledilebilir veya mahkeme kararıyla bu görevlerine son verilebilir. Somut olayda davalının müdürlük görevi 23.10.2013 tarihli toplantıyla sona ermiştir. birleşen davanın davacısının ileri sürdüğü sebeplerin davalının şirketten çıkarılması için haklı neden oluşturmadığı, Bunun yanı sıra, TTK m. 640/3 uyarınca ortağın haklı sebeple çıkarılması davasının açılabilmesi için TTK m. 621/1-h maddesinde belirtilen yeter sayı ile genel kurulun çıkarılma davası açılması konusunda karar alması gerekmekte olup, bu hususta alınmış bir karar olmadığı…”gerekçesi ile,
HÜKÜM; Ayrıntıları ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, A-ASIL DAVA YÖNÜNDEN, 1-Davalı … Limited Şirketi aleyhine açılan davanın REDDİNE, 2-Davalı … aleyhine açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
B-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN, Koşulları oluşmayan DAVANIN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı asıl dava davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl dava davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin gerekçeli kararında davanın kabulü için haklı sebep olmadığı ve bu nedenle davanın reddine karar verildiğini belirtirken gerekçe olarak limited şirketin feshi ve tasfiyesi istenilen davanın ortaklık ve tüzel kişiliğine karşı açılması gerekli ve yeterli olduğu ve davanın ortağa husumet olarak yöneltilemeyeceği yazılı ise de ortak … ortak olup, davalılardan biri olduğunu, tüzel kişinin şirket olduğunu belirttiğini, yerel mahkemenin bu gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dosyada toplanan delillerle, karşılıklı çekilen ihtarlarla davacı müvekkilinin kusurlu olmadığını yerel mahkemenin gerekçesinin bu nedenle de usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ara karar gereği alınan bilirkişi raporunda davalı tarafça şirket karar defterlerinin incelemeye sunulmadığının belirtilmesine rağmen her hangi bir usulsüzlük ve zararın bulunmadığı yönünde değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, Raporun ‘’B’’ başlığında davalının, müvekkilinin bilgisi ve imzası dışında çeşitli tasarruflar içerisinde olduğu açıkça belirtilmiş olmasına karşın, davalının tek başına imza yetkisi olmasından bahisle, herhangi bir zarar oluşmadığı şeklinde değerlendirme yapılmasının kabul edilemeyeceğini, Şirket müdüründen şirket ile ilgili bilgi alamayan ortağın, kanunen haklı fesih hakkı bulunduğunu, TTK 614. maddenin haklı fesih hakkının kullanılması için ön koşul olarak değerlendirilemeyeceğini, İleri sürerek, Yerel mahkeme kararının asıl dava yönünden kaldırılmasına, asıl davanın kabulü ile iki ortaklı … Ltd. Şti.’nin haklı nedenlerle feshine ve 6102 Sayılı kanunda gösterilen şekillerde tasfiyesine karar verilmesini, birleşen dava yönünden davanın reddi kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava haklı nedenlerle davalı şirketin fesih ve tasfiyesi, birleşen dava ise ortaklıktan çıkarma davasıdır. Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalı …’nin, diğer davalı şirketin ortakları olduğunu, ortaklar arasında ciddi uyuşmazlıklar, uyumsuzluk ve husumet bulunduğunu ve uzun süredir devam ettiğini, bu durumun, şirket ortaklarının bir araya gelmesini ortadan kaldırdığını, böylece şirketin amacına ulaşmasını güçleştiren ve devamlılığını ortadan kaldıran bir sebep oluştuğunu, ortaklar arasında karşılıklı ihtarnameler gönderildiğini, şirket defterlerinin düzgün tutulmadığını, müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında şirkete krediler alındığını ve bu kredilerin nerede kullanıldığının belli olmadığını, ortak …’nin bazı harcamalarının şirketten karşılandığını, bunun yanı sıra 2010, 2011 ve 2012 yılına ait yönetim kurulu toplantı tutanaklarının da istenmiş olmasına rağmen müvekkiline gönderilmediğini, şirket genel kurulunun uzun zamandan beri toplanamadığını, ortaklar arasında birlik ve beraberliğin sağlanmadığını, görüş ayrılığının olduğunu, şirketin zarar ettiğini ileri sürerek haklı nedenlerle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini, birleşen davada ise davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında gerek şirket işleriyle ilgili ve gerekse ticari anlamda sıkıntılar olduğunu, davalının şirket genel kurul toplantılarına katılmadığını, şirkete gelmediğini, şirket işleriyle ilgilenmediğini davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece asıl davada davalı … hakkında açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı şirket hakkındaki dava ile birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl dava davacı vekili asıl dava yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur. Şirket fesih ve tasfiyesi davasının şirket hasım gösterilmek suretiyle açılması yeterlidir. Şirket ortağının bu davada hasım gösterilmesine yasal olarak imkan bulunmamaktadır. Mahkemece davalı … hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi usul ve yasaya uygundur. Şirket hakkında açılan davaya gelince davacı şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirir haklı nedenlerin varlığını kanıtlayamamıştır. Dava tarihi itibarıyla her iki ortağında münferit yetkili müdür oldukları anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davalı … şirketi münferiden temsile yetkili olup, tek başına imzaladığı kredi sözleşmeleri ile kullanılan krediler dava tarihi itibarıyla şirketçe ödenmiş olup, bankalara olan kredi borçları şirketin davadan sonra kullandığı kredilerden kaynaklanmaktadır. Anılan kredilerin usulsüz kullanıldığına dair davacının somut bir iddiası olmadığı gibi bu husus da ispatlanamamıştır. Yine davacı, davalı müdürün şahsi harcamalarını şirket hesaplarından karşıladığını iddia etmiş ise de bilirkişi raporu ile belirtildiği üzere bu husus ispatlanamamış olup davacı da belirli somut bir olay belirtmemiş, soyut iddia da bulunmuştur. TTK’nın 614. Maddesinde ortağın bilgi alma hakkı düzenlenmiştir. Ortağın bu hakkının TTK 636/3 maddesinde öngörülen haklı nedenle fesih sebebi sayılabilmesi için ortağın maddede öngörülen usule uygun şekilde bilgi alma hakkını kullanması buna rağmen şirket müdürünün ortağın bilgi alma hakkını yasaya aykırı olarak engellemiş olması gerekir. Şirket kayıtlarına göre davacı da dava tarihi itibarıyla şirket müdürü olup, bu sıfatı ile şirket kayıtlarına her zaman ulaşması mümkündür. Şirket kayıtlarına ulaşmasının davalı tarafından engellendiğini ispatlayamamıştır. Bu nedenle asıl dava davacı vekilinin asıl dava yönünden istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; asıl dava yönünden mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 28/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.