Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/97 E. 2020/1178 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/97
KARAR NO : 2020/1178
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/1170 Esas – 2018/1007 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 20/12/2017 keşide tarihli 300.000 TL bedelli çeki, dava dışı … İş Ortaklığı firmasına keşide ederek verdiğini, çekin bu şirketin işyerinde 22/10/2017 tarihinde meydana gelen hırsızlık olayı sonucu çalındığını, çek hamilinin sahte cirosu ve altında davalıların ciro silsilesi ile çekin bankaya ibraz edildiğini, ödeme yasağı nedeniyle bankanın çek bedelini ödemediğini, çekin davalılardan … Tic A.Ş tarafından icra takibine konulduğunu, bilahare takibin iptal edildiğini belirterek, dava konusu çekten dolayı müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, ilgili çek icra konusu yapılırsa icra takibinin iş bu dava sonucu kesinleşinceye kadar öncelikle teminatsız durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, olmadığı takdirde uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkili şirketin çek keşide ettiği dava dışı şirketlerin ( … Ortaklığı ) kaşe ve imzalarının sahte olması ve davalının kötü niyetli veya ağır kusurlu hamil olması nedeni ile dava konusu çek veya ilgili çek icra takip konusu yapılırsa talep edilen tüm feriler dahil mücekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalıların kötü niyetli veya ağır kusurlu hamil olması nedeni ile dava konusu çekin istirdatına, dava konusu çek icra takibine konu edilirse takip miktarının % 20′ den aşağı olmamak üzere müvekkili şirket lehine davalıların kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan…Tic San A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, davanın, çeki iyiniyetle elinde bulunduran ve son hamil olan müvekkili yönünden müvekkilinin yerleşim yeri olan Kayseri’de açılması gerektiğini, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, davacının çekteki imzası ve elinden çıkma şekline itiraz etmediğini, husumeti olmayan davacının dava açmasının açıkça kötüniyet olduğunu belirterek, davanın usulden reddine ve davacının % 20′ den az olmayacak şekilde tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/10/2018 tarih ve 2017/1170 Esas – 2018/1007 Karar sayılı kararı ile; ” … Yapılan yargılama sonucu dosya Mahkememizce kül olarak değerlendirildiğinde; dava hukuki niteliği itibariyle İİK 72 maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olup, davacı vekili müvekkilinin keşide ettiği 300.000 TL bedelli çekin dava dışı … şirketinin işyerinde iken çalınmış olduğunu, çek hamilinin sahte cirosuyla altında davalıların ciro silsilesi ile bankaya ibraz edildiğini, ödeme yasağı nedeniyle bankanın çek bedelini ödemediğini, davalılardan … Tic A.Ş. tarafından icra takibine konulduğunu ve takibin iptal edildiğini bu çekten dolayı müvekkilinin davalılara borcunun olmadığının tespitini talep etmiş ise de, davacı şirket çek keşidecisi olduğundan ve imzaya itiraz etmediğinden davacının borcuna karşılık çeki dava dışı …. verdiğini beyan ettiğinden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekilinin davalılar aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının HMK 114/1-h ve HMK 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 2-Davalılardan …Tic ve San A.Ş. lehine takdir edilen 2.180,00.-TL.vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılardan …. Tic ve San A.Ş. ye verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de, müvekkili şirketin işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu, mahkemenin hukuki yarar değerlendirmesinin hatalı olup, müvekkili şirketin çekin ödeme gününde bedelini bankada hazır tuttuğunu, Müvekkili şirketçe keşide edilerek dava dışı “…” firmasına teslim ettiği çeklerin (dava konusu çek de dahil) bu firmadan hırsızlık olayı sonucu çalındığını ve ilgili …. Firması da dahil sahte imzalar atılarak ciro yapıldığını, Müvekkil şirketin bu zamana kadar karşılıksız çıkan hiçbir çeki olmadığını, dosyada mevcut banka hesap ekstresinden çek bedelinin banka hesabında hazır olmasına rağmen ödemeden men kararı ile çek bedelinin ödenmediğinin görülebileceğini, ilgili mahkeme ilamı kaldırılmazsa dava konusu çalıntı çekin sahte imzalarla ciro edilmesi sonucunda çeki elinde bulunduran kişinin – şirketin müvekkili aleyhine icra takibi işlemlerine devam edebileceği gibi yeni icra takibi başlatabileceğini ve bu sebeple müvekkili şirketin haksız yere çek tazminatı, çek komisyonu, vekalet ücreti, icra masrafları ve benzeri masrafları ödemekle karşı karşıya kalacağını, Nitekim davalılardan “ … A.Ş.” tarafından müvekkil şirket aleyhine Kayseri …. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibinin Kayseri 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/121 E. sayılı dosyası ile iptal edildiğini, ancak dava konusu çekin yeniden icra takibine konu edilmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, müvekkilinin, çekin ödeme gününde bedelini bankada hazır tutmasına rağmen yerel mahkeme kararı neticesinde çek tazminatı, çek komisyonu, vekalet ücreti, icra masrafları ve benzeri masrafları ödemek zorunda kalacağını, dolayısıyla müvekkili şirketin menfi tespit davası açarak bu miktarlardan borcu bulunmadığının tespitini talep etmesinin doğal olduğunu ve bu sebeple hukuki yararının bulunduğunu, Yerel Mahkemece eksik inceleme yapılarak karar verildiğini, davalıların ticari kayıtlarının incelenmediğini, davalıların ticari kayıtları, mal stokları, nakliye evrakları vb. belgeleri incelendiğinde gerçek bir satış ve ticaret ilişkisi olmayacağının anlaşılacağını, mahkemece bu hususlara dahi girilmeksizin davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/1170 E – 2018/1007 K sayılı ve 25.10.2018 tarihli kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, keşidecinin açtığı çekten kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dilekçesinde, davacı şirket tarafından keşide edilen dava konusu çekin, ticari ilişki kapsamında dava dışı … firmasına teslim edildiği, bu firmada meydana gelen hırsızlık olayı sonucu çalındığı, ilgili … da dahil sahte imzalarla ciro edilerek ödenmek üzere bankaya ibraz edildiği, çek iptali davasında verilen ödemeden men yasağı nedeniyle ödeme yapılmadığı, davalı hamil tarafından başlatılan icra takibinin iptal edildiği, çek karşılığının bankada hazır bulundurulduğu belirtilerek, davacı keşidecinin söz konusu çekten dolayı davalı cirantalar ve hamile karşı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; davacı keşideci, davalı …Tic San A.Ş. hamil, diğer davalılar ise ara cirantalardır. TTK.nın 818/1-c maddesi yollamasıyla çeklerde de uygulanması gereken aynı Kanunun 677. maddesine göre, “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” TTK’nın 687. maddesinde ise “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan defi’leri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmüne yer verilmiştir.Yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve davalı hamil tarafından dava konusu çeke dayalı alacağın tahsilinin talep edildiği dikkate alındığında; imzaların istiklali (imzaların bağımsızlığı) prensibi karşısında, imzasını inkar etmeyen keşidecinin, lehtarın ve/veya ara cirantaların imzasının sahte olduğu iddiasına dayanarak hamile karşı sorumluluktan kurtulamayacağı, ancak hamilin, çeki iktisap ederken keşidecinin lehtara karşı ileri sürebileceği şahsi defileri ortadan kaldıracak şekilde, bile bile borçlunun zararına hareket edip etmediği iddiası araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetildiğinde, bu bağlamda davacı tarafça davalı hamil aleyhine dava açmakta hukuki yarar bulunduğu gözönünde bulundurularak, taraf delilleri toplanılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile dava şartı yokluğundan davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/5461 Esas 2018/5260 Karar–Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/2045 Esas 2015/15263 Karar— Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/253 Esas 2015/16368 Karar—Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/15355 Esas 2018/560 Karar )Açıklanan nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/10/2018 tarih ve 2017/1170 Esas 2018/1007 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı olması halinde davacıya iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ TTK’ nın 645. maddesinde “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine TTK 646. maddeye göre, Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur. Kıymetli evrakın en önemli özelliği mücerretlik ilkesidir. Mücerretlik, senedin tanzimine sebep olan asıl borç ilişkisinin (temel borç ilişkisi) senetten anlaşılmasına imkân bulunmamasıdır. Ancak mücerret senetler de bir temel münasebete dayanır. Bu tür senetlerle söz konusu hukuki münasebet arasında bir bağ kurulmamıştır. Senet hamili bir ihtilaf hâlinde alacağını kıymetli evraka dayandırabilir. Geçerli bir temel münasebetin bulunmadığına ilişkin defilerin dermeyanı ve ispatı meselesi borçluya yüklenmiştir. Bu prensibin en üst seviyede uygulandığı senet türü kambiyo senetleridir ( Öztan, F.; Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2013, s.36). Kambiyo senetlerinden olan çek, Türk Ticaret Kanunu’ nda tanımlanmamıştır. TTK 780. Maddede belirtilen çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna., E/ Göç Gürbüz, D: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s:268). Çek bir kıymetli evraktır. Her kıymetli evrak gibi çekte bir hak içerir ve bu hak çeklerde bir alacak hakkıdır. Çeke bağlanmış olan alacak hakkının istenebilmesi için çekin ibrazı şarttır. Başka bir kişiye devri de ancak çekin devri yoluyla sağlanabilir. Düzgün bir ciro silsilesi ile hamil görünen kimseye meşru hamil denir ve bu kişi çekten doğan hakları kullanabilir. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki yararın bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. TTK’ nın 677. maddesinde düzenlenen ve 818/1-c maddesi yollaması ile çekler hakknıda da uygulanacak olan imzaların bağımsızlığı ilkesi, poliçeye atılan her geçerli imzanın (düzenleyenin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen, poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların geçersizliği ilkesi ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak tanımaz. Poliçeye imza koyan kişi diğer imzaların geçersiz veya sahte olmasının riskini de taşır. Sahte imza sahibini bağlamaz, ancak sahte imzanın sahibi, sonradan onay verirse senetten dolayı egemen olan görüşe göre sorumlu tutulabilir. Kamu güvenliğini haiz bir senedin dolaşım gücü böyle sağlanabilir. Maddeye göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar (P., Reha/ T., Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, İstanbul 2018, s: 178). Çekten dolayı kendisine başvurulan kişi hamile karşı bir takım def’ileri ileri sürebilir. Bunlar çekten kaynaklı (çekte kendisine ait imzanın sahteliği, çekte tahrifat gibi) mutlak defiler ile TTK 687/1 maddesinde belirtilen şahsi (bedelsizlik iddiası gibi) defilerdir. Mutlak def’iler herkese karşı ileri sürülebilirken, şahsi def’iler ise ancak ilişkide bulunulan kişiye, kötü niyetli olması halinde hamile karşı ileri sürülebilirler. (TTK 687) Somut olayda davacı, davaya konu çekin keşidecisi olup ilgili çeki lehdar emrine keşide ederek vermiştir. Yine iddiaya göre çek lehdar elinde iken çalınmış ve lehdarın sahte imzası ile ciro edilerek davalılara geçmiştir. Davalılar ile keşideci davacı arasında her hangi bir ilişki bulunmamaktadır. Davacı keşideci olduğundan çek istirdadı talebinde bulunamayacaktır. Davacı keşideci çekte keşideci imzasının sahteliğine ilişkin mutlak def’i veya bedelsizliğe ilişkin şahsi def’i ileri sürmemiştir. İmzaların istiklali prensibi gereğince ancak lehdar tarafından ileri sürülebilecek olan lehdar imzasının sahte olduğu iddiasına dayanmaktadır. Lehdar imzası sahte olsa bile bu çekten dolayı keşideci imzasını ve keşidecinin sorumluluğunu etkilemeyecektir. Keşideci, çekte kendi imzasını inkar etmediği için soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusundaki havaleden dolayı çek hamiline karşı sorumluluğu devam etmektedir. İhtilaf söz konusu çekin gerçek hamilinin kim olduğu konusunda ortaya çıkmaktadır. Çekin gerçek hamilinin kim olduğu lehdarın çeki elinde bulundurana karşı açacağı çek istirdadı davasında inceleme konusu yapılarak sonuçlandırılabilecek bir husustur. Davacı keşideci çekte bulunan imzasını inkar etmediğinden ve lehdara karşı haiz olduğu bedelsizlik def’ini de ileri sürmediğinden ve çekten dolayı borçlu olduğunu kabul ettiğinden menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Çekin gerçek hamilinin ihtilaflı olması durumunda keşideci ya çek bedelini banka hesabında bloke ederek yada tevdi mahalli tayini isteyerek ve buraya çek bedelini yatırarak söz konusu havale borcundan kurtulabilecektir. Buna göre davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından ilk derece mahkemesi kararı esas itibarıyla usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nın 353 maddesi ile esastan reddine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğum için çoğunluk görüşüne katılmıyor muhalif kalıyorum.. 22/10/2020