Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/967 E. 2021/331 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/967
KARAR NO : 2021/331
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/279 Esas – 2018/1081 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 10.02.2015 tarihinde, yapılacak ticari ilişki nedeniyle, müvekkilinin avans olarak davalı şirket lehine keşide ettiği senetleri verdiğini, ancak taraflar arasında herhangi bir alış verişin gerçekleşmediğini, bu nedenle senetlerin konusuz kaldığını, buna rağmen davalının, söz konusu senetleri İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden takibe koyduğunu, müvekkilinin cebri icra tehdidi altında takibe konan 10.02.2015 tanzim tarihli 30.06.2015 vadeli 50.000 TL tutarlı senedi ödemek zorunda kaldığını, bu tutarın istirdatı gerektiğini, ayrıca 10.02.2015 tanzim tarihli 30.09.2016 vadeli 50.000 TL, 10.02.2015 tanzim tarihli ve 30.12.2015 vadeli 50.000 TL bedelli olmak üzere iki senet dayanak gösterilerek icra takibine geçildiğini belirterek, davalıya verilip de henüz vadesi gelmemiş olan senetlerden dolayı davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, ayrıca müvekkilinin İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına ödediği 50.000.TL’nin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 20.12.2013 tarihinde davacı, dava dışı “…Tic.Ltd.Şti” ile müvekkili şirket arasında bir protokol imzalandığını, protokolde, …, müvekkili şirkete olan cari hesap borcuna karşılık olarak davacı şirketin, Van100.Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden olan 228.889.16 TL alacağını müvekkili şirkete temlik edilmesinin hüküm altına alındığını, protokol gereğince davacı şirketin, Van ….Noterliğinin 26.12.2013/… yevmiye nolu temliknamesiyle Van 100.Yıl Üniversitesinden olan 228.889.16 TL hak ediş alacağını müvekkiline temlik ettiğini, …Tic.Ltd.Şirketi ve ….Ltd. şirketinin temsil ve imza yetkilisinin … olduğunu, protokole her iki şirketin de temsilci olarak iki şirket adına imza attığını, …, yetkilisi olduğu şirketler adına, müvekkili şirketten mal aldığını, …, müvekkil şirkete olan borçlarına karşılık, diğer şirketinin Van l00 .Yıl Üniversitesinde bulunan hak ve alacaklarını temlik ettiğini ve bu bağlamda … şirketinin borcuna karşılık, diğer şirketinin, yani davacı şirketin 6 adet senedini de verdiğini, çek senet bordrosundan da görüleceği üzere 30/09/2016 vade tarihli 75.000,00 TL bedelli ve 30/12/2016 vade tarihli 75.000,00 TL bedelli senetlerin müvekkilinin bilgisi dışında olduğunu ve müvekkiline teslim edilmediğini, davacıdan alınan bu senetlerden vadesi gelip de ödenmeyen 30.06.2015 vade tarihli 50.000 TL bedelli senet borcunun İstanbul ….icra müdürlüğünün … E sayılı dosyasına istinaden davacı tarafından ödendiğini, vadesi geldiği halde ödenmeyen 30.09.2015 vadeli 50.000 TL ve 30.12.2015 vadeli 50.000 TL bedelli senetler hakkında İstanbul ….icra müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve halen ödenmediğini, … şirketinin borçlarını devralan davacının müvekkili şirkete Dolar hesabından 73.733.74 USD; Euro hesabından 28.657.73 Euro ve Türk Lirası hesabından da 185.000 TL borcunun olduğunu, … devralınan bu borcun davacı şirket tarafından halen ödenmediğini, savunarak, davanın reddini ve % 20 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/10/2018 tarih ve 2017/279 Esas – 2018/1081 Karar sayılı kararı ile; ” … Davacının dava konusu senetlerin taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle avans olarak verildiğini iddia ettiği, ispat yükü davacıda olup davacının dava konusu senetleri avans olarak verdiğini yazılı belge ile ispatlayamadığı, davacının inceleme sırasında defterlerini ibraz etmediği, davalıya ait incelenen ticari defter kayıtlarına göre taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu, dava tarihi itibariyle davalının 472.996,55 TL alacağının bulunduğu belirlenmiştir. B.K. 207/2 maddesi gereği adet ve sözleşme olmadığı durumlarda satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle mükellef oldukları, senet bir ödeme aracı olup, borcun ifası amacıyla verilir karinesi karşısında dava konusu senetleri avans olarak verdiği, ticari alış veriş gerçekleşmediği için karşılıksız kaldığı iddiasını davacının yazılı belge ile ispatlaması gerektiği, ancak davacının iddiasını yazılı belge ile ispatlayamadığı, delilleri arasında açıkça yemin deliline de dayanmadığı görülmekle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. … ” gerekçeleri ile; 1-Kanıtlanamayan DAVANIN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar gerekçeli kararda, müvekkilinin ticari defterlerini sunmadığı belirtilmişse de, ticari defterlerin incelenmesi için gerekli tüm beyan ve taleplerinin dosya içerisine sunulu dilekçelerde mevcut olduğunu, deprem nedeni ile adres tespitinin yapılamamasından kaynaklı olarak müvekkilinin mağduriyetinin doğduğunu, 14.07.2016 tarihli duruşma sırasında verilen (5) nolu ara karar ile ‘Davacı vekiline ihtilafın ilişkin olduğu döneme dair ticari defterlerinin onaylı örneklerini HMK 219’a uygun olarak ibrazı için 2 haftalık süre verilmesine’ hükmedildiğini, söz konusu ara karar uyarınca 28.07.2016 tarihli ticari defter yerinin bildirilmesine ilişkin dilekçeleri ile ticari defterler üzerinde yerinde inceleme yapılmasının talep edildiğini ve ticari defterlerin bulunduğu adresin bildirildiğini, akabinde 03.07.2017 tarihli dilekçe ile ‘Van ilinde meydana gelen deprem nedeniyle Van ilindeki mükellefler tarafından 23.10.2011 tarihinden mücbir sebep halinin sona erdiği 31.05.2017 tarihine kadar verilmesi gereken beyanname ve bildirimlerin 31.08.2017 tarihine kadar sunulması gerektiğinden 03.06.2017 tarihli Maliye Bakanlığı kararının belirttiği sürenin bitiminde defter ve kayıtların yerinde incelenmesi’ talepli beyanlarının sunulduğunu, ancak adres tespit edilememesi gerekçesi ile yapılamayan defter incelemesi nedeni ile müvekkilinin defterlerini ibraz etmediğinin kabulünün mümkün olmadığını, nitekim müvekkilinin, ticari defterlerin sunulmasını kapsar bahse konu dönemde yaşanan deprem gibi bir olağanüstü hal nedeni ile hak kaybına uğranmasının mağduriyetine sebep olduğunu, bu konudaki eksikliklerin giderilmesi için, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, müvekkilinin ticari defterleri üzerinde yerinde inceleme yapılması ve yapılan inceleme neticesinde yeni bir bilirkişi raporu tanzim edilmesini talep ettiklerini, Mahkemece yazılı delil sunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, 20/12/2013 tarihli protokolün dava konusu takip ve borçtan tümüyle farklı olup, protokolde yer alan borcun müvekkili şirket tarafından ödenmiş olduğunu, düzenlenen senetlerin avans olarak verildiğini, 20.12.2013 tarihli protokolün dava dışı … borçlu olduğu bir hukuki ilişkiye dayandığını, SMMM … tarafından tanzim edilen bilirkişi raporu ile; temlik protokolü uyarınca tahsilatın gerçekleştiği, yapılan temlik sözleşmesi ile ilgisi olmayan ve alınma sebebi belirsiz senetlere istinaden işlem yapılamayacağı, ortakları aynı olsa bile iki ayrı tüzel kişilik için birbirlerinin borcundan dolayı gerekli yargılama kararı olmaksızın icra yoluna gidilemeyeceği hususlarının belirtildiğini, ayrıca raporun 4. maddesi ile ’20.12.2013 tarihli protokol davalının alacaklı olduğu … Ltd. Şti’nin mevcut borcuna karşılık olarak davalının Van 100. Yıl Üniversitesindeki 228.889,15 TL alacağının temlikine ilişkin olup, bu miktar üniversite tarafından …’e ödenmiştir’ tespiti ile, protokolün dava konusu senetlerle ilgili olmayan daha eski tarihli borca ilişkin olduğu ve işbu protokol uyarınca borcun davalı yana ödendiği hususlarının ispatlanmış olduğunu, dolayısıyla neden teslim edildiği belli olmayan senetlerden dolayı ayrı tüzel kişiliğe haiz … Tic. Ltd. Şti.’ye ait borçtan dolayı takibe geçilmesinin geçersiz olduğu sonucuna varıldığını, tüm bunlar karşısında yazılı belge sunulamaması nedeni ile dava konusu senetlerin avans olarak verildiğinin kabul edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 26/12/2013 tarihinde protokolde düzenlenen miktarda alacağın davalıya temlik edildiğini, protokolden kaynaklı yükümlülüğün yerine getirildiğini, Van Valiliği Defterdarlık Yüzüncü Yıl Üniversitesi Döner Sermaye Saymanlık Müdürlüğü tarafından temlik kaydı alınarak davalıya ödendiğini, davalı tarafın iddia ettiğinin aksine müvekkili şirketin davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, Davalı tarafın, müvekkilinin … yerini aldığı ve … tüm borcunu üstlendiği yönündeki iddialarının ise hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, protokolde, …’nin davalıya olan açık cari hesap borcuna karşılık müvekkilinin toplam 228.889,15TL bedelli muhtelif faturalardan kaynaklı alacağının davalıya devredileceği ve temlik edilen bu miktarın YSF’nin cari hesap borcundan düşüleceği düzenlenmesi karşısında müvekkilinin, yalnızca temlikini taahhüt ettiği bu bedel ile sorumlu tutulabileceğini, TTK m.97’ye göre; tarafların hukuki durumunu ifade eden alacaklılık ve borçluluğun, ancak sözleşme süresinin sonunda hesabın kesilmesiyle belli olacağını, Somut olayda protokol tarihi itibariyle kat edilen bir cari hesap bulunmadığından borçluluk-alacaklılık durumundan söz edilemeyeceğini, ayrıca protokolde geçen –açık cari hesap borcuna karşılık- alacağın temliki ifadesinin, açık cari hesap borcuna mahsuben şeklinde yorumlanması gerektiğini, bu gerekliliğin ise yasal zorunluluktan ve borcun nakli sözleşmelerinin hukuki mahiyetinden kaynaklandığını, açık cari hesap borcuna karşılık olarak ifadesinin, protokolde ivaz mahiyetinde olduğunu, bu nedenle davalının YSF’nin tüm borçlarından müvekkili şirketin sorumlu olduğu yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, Davalı yanın alacağı olmadığı halde elindeki senetlerle icra baskısı ile tahsilat yaptığını, müvekkili şirketin borçlu olmadığının davalının kendi defterleri ile de ortaya konulduğunu, davalı tarafça dayanak olarak gösterilen protokolden, ne müvekkili şirketin davalıyla ticari ilişkide bulunduğu ne de takip konusu senetlerin temliknameye bağlı olduğu sonucunun çıkmadığını, protokol ile taahhüt altına alınan edimin, müvekkili şirketin anlaşılan miktarda alacağının davalıya temlik edilmesi olduğunu, bu edimin temlikname ile yerine getirildiğini, borcun da ödendiğini, taraflar arasındaki ilişkinin son bulduğunu, davalı tarafça, takip konusu avans mahiyetindeki senetlerin, cebri icranın baskı ve zorlama gücünden yararlanmak suretiyle hukuka ve hakkaniyete aykırı tahsil sağlama amacıyla edimleri ifa edilerek sona erdirilmiş bir sözleşmeye dayandırılmaya çalışıldığını, 20.12.2013 tarihli protokolün imzalanması ve edimlerin yerine getirilmesinden iki yıl gibi bir süre geçtikten sonra, 10.02.2015 tarihinde, davalıya tekrar aynı hukuki ilişkiye ilişkin senet düzenlenip verilebileceğinin kabulünün hayatın olağan akışına uygun olmadığını, Dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, SMMM … tarafından tanzim edilen rapor ile, protokolün dava konusu senetlerle ilgisi olmayan daha eski tarihli borca ilişkin olduğu ve işbu protokol uyarınca borcun davalı yana ödendiği, dolayısıyla yapılan ödemeye rağmen davalının işbu avans senetlerini protokolle ilişkilendirerek icra takibi başlatmasının yerinde olmadığı tespit edilmişken, … tarafından tanzim edilen raporda, yalnızca davalı yanın beyanları dikkate alınarak hesaplama yapılması ve üniversite temlik kayıtları incelenmeden hüküm kurulmasının, eksik inceleme dolayısıyla hakkaniyetsiz sonuçlar doğurduğunu, bu nedenle iki rapor arasındaki çelişkilerin giderilmesi konusunda yeni bir raporalınmaksızın hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin, davanın reddi kararının kaldırılmasına, öncelikle yukarıda izah edilen bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdiine ve talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, avans olarak verildiği iddia edilen bonolardan kaynaklanan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, dava konusu bonoların taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalıya avans olarak verildiği iddia edilmiş, davalı tarafça, söz konusu bonoların, mal karşılığı alndığı savunulmuş, bilahare yargılama sırasında davalı vekili 27/06/2018 tarihinde Uyap sistemine eklenen ıslah dilekçesi ile; 30/09/2016 vadeli 75.000,00 TL bedelli ve 30/12/2016 vadeli 75.000,00 TL bedelli senetlerin teslim alınmadığı, diğer senetlerin ise mal/hizmet karşılığı alındığına ilişkin savunmalarını HMK 176 vd maddeleri uyarınca ıslah ettikleri, dava konusu 30/03/2016, 30/05/2016, 30/06/2016 vadeli ve istirdatı talep edilen 30/06/2015 vadeli senetlerin müvekkili şirkete mal/hizmet karşılığı alındığına ilişkin savunmalarını, işbu senetlerin, müvekkili şirketin davacı şirketten olan alacağına karşılık alındığı şeklinde ıslah ettiklerini beyan etmiştir. Bu durumda, davalı vekilince henüz tahkikat sona ermeden önce cevap dilekçesinin ıslah edildiği, ıslahın karşı tarafın kabulüne de bağlı olmadığı nazara alındığında, ıslah edilmiş cevap dilekçesindeki savunmalara göre uyuşmazlığın incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Davaya konu bonolarda davacı keşideci davalı ise lehtar konumundadır ve keşideci imzası inkar edilmemiştir. Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen örneklerine göre, bonolarda düzenleme nedeni gösterilmemiştir. Davacı, sözkonusu bonoların taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle avans olarak verildiğini, ancak herhangi bir alışveriş gerçekleşmediğini, bu nedenle bonoların bedelsiz kaldıklarını ileri sürmektedir. Davalı ise, ıslah edilmiş cevap dilekçesiyle, söz konusu bonoların davacı şirketten olan alacağına karşılık verildiğini savunmaktadır. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı olan alacaklıdadır. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır. Örneğin, menfi tespit davasında takibe konu kambiyo senedinin bedelsizliğini ileri süren davacı olan borçlu bu iddiasını HMK’nun 200 ve 201’inci maddelerine göre yazılı delillerle ispatla mükelleftir. Mahkemece de belirtildiği üzere, davacı tarafça, ticari defterler bilirkişi incelemesi için ibraz edilmemiştir. Her ne kadar davacı vekili, deprem nedeni ile adres tespitinin yapılamamasından kaynaklı olarak müvekkili şirket defterlerinin incelenmediğini, bu durumun ticari defterlerin ibraz edilmediği şeklinde değerlendirilmesinin hak kaybına sebebiyet verdiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, bildirdiği adreste ticari defterlerin incelenmesi için mahkemece talimat yazıldığı, yine davacı tarafça bildirilen adreste yerinde inceleme yapılması için bilirkişiye yetki verildiği, bilirkişi tarafından inceleme için gidildiğinde, belirtilen adreste davacı şirketin bulunmadığı tespit edilerek ibraz edilen bilirkişi raporunda; davacı tarafça belge ibraz edilmediğinden ötürü belge ibrazından kaçınıldığı kanaatine varılarak, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre değerlendirme yapıldığının belirtildiği, bilirkişinin bu tespitine, davacı tarafça itiraz edilmediği gibi yargılama sırasında tekrar kendi ticari defterlerinin incelenmesi talebinde de bulunulmadığı nazara alındığında, davacı defterlerinin ibraz edilmediği yönündeki mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayrıca ilk bilirkişi raporunun sadece dosyada mevcut belgelere göre hazırlandığı, ikinci raporun davalı taraf ticari defterleri incelenerek hazırlandığı dikkate alındığında, raporlar arasında çelişki bulunduğunun kabulü de mümkün değildir. Davaya konu senetler kambiyo senedi vasfında olup sebepten mücerrettir. Islah edilen savunmaya göre, davalı tarafça bonoların ihdas nedeni değiştirilmemiştir. Dosya kapsamı ile, davacı tarafça senetlerin avans olarak verildiği iddiası yazılı delillerle ispatlanmadığı gibi yemin deliline de dayanılmamıştır. Bu hali ile, ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça dava ispatlanamamış olup, istinaf sebepleri yerinde değildir.
Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurmaharcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.