Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/959 E. 2021/288 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/959 Esas
KARAR NO : 2021/288 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2018
NUMARASI : 2014/921 Esas 2018/1363 Karar
DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01/01/2011 tarihli ticari şartlar anlaşması imzalandığını bu anlaşma kapsamında müvekkil şirketin davalıya ürün satışı yapacağını davalı 31/12/2012 tarihli ceza bedeli açıklamalı ve 21.051,51 TL bedelli faturayı müvekkiline gönderdiğini fatura içeriğine ve miktarına süresi içinde itiraz edildiğini, 16/12/2013 tarihinde yine ceza bedeli açıklamalı 23.195,76 TL bedelli faturayı müvekkiline gönderdiğini müvekkilin bu faturaya da itiraz ettiğini haksız olarak düzenlenen iki fatura bedelinin davalı tarafından müvekkilinden aldığı mallar karşılığı yapacağı ödemeden mahsup ederek eksik ödemede bulunduğunu bu nedenle dava konusu 31/12/2012 ve 16/12/2013 tarihli toplam 44.247,27 TL borcunun bulunmadığının tespit edilmesine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu olan faturaların taraflar arasında akdedilen sözleşme çerçevesinde düzenlendiğini bu nedenle davacının faturalara itiraz hakkının bulunmadığının, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 24/12/2018 tarih ve 2014/921 Esas – 2018/1363 Karar sayılı kararında;”…..Dava konusu faturalarda belirtilen ceza bedellerinin taraflar arasında yapılan promosyon anlaşmalarında sevk edilmeyen ürünler için kararlaştırılmış olduğu taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı tarafından davacıya verilen siparişlerin ilgili mağazalara teslim edilip edilmediği değerlendirilmesi için siparişlerin ıspatı konusunda davalının bilgisayarlar üzerinde yapılan incelemede sipariş kayıtlarına rastlanılmadığı 2012 ve 2013 yıllarına ait verilerin kaldırıldığı tespit edilmiş olduğundan dava konusu ceza bedelli faturalara ilişkin hangi tarihli ve hangi miktarda siparişlerin davacı tarafından davalıya teslim edilmediği gerekçesiyle ceza bedelinin yansıtıldığının tespiti yapılamadığından dava konusu olan 31/12/2012 ve 16/12/2013 tarihli toplam 44.247,27 TL bedelli faturalardan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir….”gerekçesi ile, Davanın kabulüne, 31/12/2012 tarihli 017355 nolu, 21.051 TL bedelli ve 16/12/2013 tarihli 604715 nolu, 23.195,76 TL bedelli faturalardan dolayı davacının borçlu bulunmadığının tespitine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkeme kararında, davanın kabulü ile 31/12/2012 tarihli 017355 nolu, 21.051 TL bedelli ve 16/12/2013 tarihli … nolu, 23.195,76 TL bedelli faturalardan dolayı davacı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, fakat karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti açısından “davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 2.783,49.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulduğunu, Menfi tespit davası açılışında, müvekkili şirketin 31/12/2012 tarihli 017355 nolu, 21.051,51.TL bedelli fatura ve 16/12/2013 tarihli, 604715 nolu, 23.195,76.TL bedelli faturalardan toplam 44.247,27.TL borcunun olmadığı iddia edilen toplam miktar üzerinden nispi harç alındığı ve yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği, ancak hüküm kurulurken 16/12/2013 tarihli … nolu 23.195,76.TL bedelli sadece faturalardan birinin bedeli üzerinden nispi tarifeye göre karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretine hükmedilerek kesik hüküm kurulduğunu, Mahkeme kararında müvekkili şirketin 31/12/2012 tarihli 017355 nolu 21.051,51.TL bedelli fatura ve 16/12/2013 tarihli … nolu 23.195,76.TL bedelli faturalardan toplam 44,24727.TL borcunun olmadığına karar verdiği gibi toplam, 44.247,27.TL üzerinden nispi tarifeye göre karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, tek bir fatura bedeli üzerinden vekalet ücretine hükmettiğini, mahkeme karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti açısından hatalı ve eksik karar verdiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda vekalet ücreti yönünden kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacı tarafından, müvekkili şirket tarafından davacı adına düzenlenen faturalar nedeni ile davacı şirketin borçlu olmadığının tespiti talebi ile huzurdaki davanın ikame edildiği, yerel mahkeme tarafından tesis edilen 24.12.2018 tarihli, 2014/921 Esas ve 2018/1363 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne karar verildiği, ancak kararın usul ve hukuka aykırı olduğunu, Dosya kapsamında tanzim olunan rapor ile de sabit olduğu üzere davalı müvekkili firma tarafından tutulan ticari defterlerin açılış / kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yapılmış olduğu tespit edildiği, bu nedenle işbu defterlerin sahibi lehine delil olma vasfına haiz olduğunun hukuken sabit olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun “Defter Tutma Yükümlülüğü” başlıklı 64.maddesi kapsamında usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerin sahibi lehine delil teşkil edeceğini, Dosya kapsamında tanzim olunan 05.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda da bilirkişi tarafından; ”Davalı defterlerini, 6102 sayılı TTK M.64/3, VUK. madde 182 uyarınca tutulması zorunlu olan 2012 yılı Yevmiye, Defter-i Kebir ve Envanter defterlerinin açılış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, 2012 yılı Yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, 2013 ve 2014 yılları ticari defterleri ile ilgili olarak, davalının 2013 yılında E-defter sistemine geçmiş olduğu, E-defter sisteminde yalnızca Envanter defterinin noter tasdikine tabi olduğu, davalının 2013 ve 2014 yılları Envanter defteri açılış tasdikinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, bu itibarla HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 mad. gereğince mevcut haliyle davallının 2012, 2013 ve 2014 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu”tespitiyle tanzim olunan rapor ile bu husus beyan edildiğini, Dolayısıyla, davalı müvekkili tarafından usulüne uygun tutulan ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ile de tespit edildiği üzere davacı şirketin davalı müvekkiline 44.247,24-TL borçlu olduğunu, Yine yerel mahkeme nezdinde tanzim olunan bilirkişi raporunda taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu ve ilgili ceza bedeli faturalarının bu ilişki kapsamında yer alan promosyon anlaşmalarından kaynaklandığı sübuta ermiş olup, dava konusu faturaların hukuka uyun olarak düzenlendiği dosyada mübrez anlaşmalar ile sabit olmasına karşın bilirkişiler tarafından davacı yanın borçlu olmayacağı yönünde tespit ve değerlendirme hükme esas alınamayacağı beyanları dikkate alınmadığı ve dahil yeni bir bilirkişi raporu tanzim edilmesi taleplerinin reddolunduğunu, Davacı yanın her iki taraf arasında, dava konusu olan “Ceza Bedeli” açıklamalı faturalardaki “Ceza Bedeli” ifadesini açıklayan herhangi bir ticari ilişki ve sözleşme olmadığı iddiasının tanzim olunan 0509.2018 tarihli bilirkişi raporu ile hakkaniyete aykırı olduğu ortaya çıkmış olup, bahsi geçen ceza bedeli faturaları müvekkili tarafından hukuka uygun olarak taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında imzalanan promosyon anlaşması kapsamında düzenlendiğini, Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, Yerel mahkeme tarafından tanzim olunan 05.09.2018 tarihli mezkur bilirkişi raporunda da; “Dosya münderecatının incelenmesi neticesinde davalı tarafından dosyaya 2012 ve 2013 yıllarında taraflar arasında tanzim edilmiş promosyon anlaşmalarının sunulduğu tespit edilmiştir. Anlaşmaların alt kısmında yazılı olan maddelerde “yapılan promosyon anlaşmasında ilgili ürünler sevk edilmediği ve şartlar yerine getirilmediği takdirde firmaya her artikel için 500 Euro+KDV mağaza sayısı kadar fatura kesilecektir” ifadesinin yer aldığı ve anlaşmalarda Dr. Oetker şirketinin imza kaşesinin bulunduğu…” tespitinin yer aldığını, Davacının iddiası her ne kadar taraflar arasında hiçbir ticari ilişki ve sözleşme olmadığı yönünde ise de işbu durumun gerçeği yansıtmadığı tanzim olunan tüm raporlar ile dosya kapsamında yer alan deliller ile sabit halde olduğu, Nitekim sunulan cevap dilekçesinde detayları ile izah edildiği üzere davacı ile müvekkil şirket arasında dosyada mübrez;16.01.2012 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 05.03.2012 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 24.07.2012 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 20.09.2012 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 01.11.2012 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 17.12.2012 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 24.09.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 09.11.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 24.09.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 05.07.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 17.05.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 27.09.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması”, 20.08.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması” ve 25.06.2013 tarihli “Promosyon Anlaşması” akdedilmiş olup bu durum dosya kapsamından net bir şekilde anlaşıldığını, Müvekkili tarafından tanzim edilen ve dava konusunu teşkil eden faturalar işbu sözleşmelere uygun olarak tanzim edildiğini, davacının bu sabit duruma karşı dile getirmiş olduğu taraflar arasında bahsi geçen faturaların düzenlenmesini gerektirecek herhangi bir ticari ilişki ve sözleşme bulunmadığı yönündeki iddiaların aksi yazılı deliller ile sabit olduğunu, Hal böyle iken davacının somut gerçeklerle bağdaşmayan iddialarına itibar edilmesi mümkün olmayıp bu doğrultuda tümüyle hukuka uygun olarak düzenlenen ilgili ceza bedeli faturalarına karşılık bilirkişilerin davacı yanın borçlu konumda olmadığına ilişkin tespitleri tümüyle eksik ve hatalı inceleme neticesinde oluşturulan kanaat sonucu dosyaya ibraz edildiğinden anılan raporun hükme esas teşkil etmeyerek yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması zorunluluk arz ettiğini, ancak yerel mahkeme nezdinde dosya kapsamındaki itirazları dikkate alınmamış olup, mezkur hatalı ve eksik bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verildiğini, İzah olunanlar doğrultusunda davacı yanın borçlu bulunmadığı yönünde tespitlere yer verilen bilirkişi raporunun hukuk ve hakkaniyete aykırılık sebebiyle kabulü mümkün olmayıp işbu sebeplerden ötürü hükme esas teşkil edecek nitelikte rapor tanzimi adına dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilmesi gerekmekte iken yerel mahkeme nezdinde davanın kabulü yönünde karar tesis edilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı tarafından davacı şirket adına düzenlenen 2 adet ” ceza bedeli ” açıklamalı faturalardan kaynaklı borçlu olmadığının tesbiti talepli menfi tesbit davasıdır.Mahkemece, Davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili cevap dilekçeleri ile, ceza bedeli faturalarının taraflar arasında akdedilen promosyon anlaşmalarına istinaden düzenlendiğini, söz konusu anlaşmalarda ilgili ürünler ve şartlar yerine getirilmediği taktirde firmaya her artikel için 500 EURO+KDV mağaza sayısı tutarı kadar fatura kesileceğine dair hüküm bulunduğu belirtilmiştir.Mahkemece 24/10/2014 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde ibraz etmiş olduğu promosyon anlaşması başlıklı cezai şart öngören sözleşmelere karşı davacı vekilinden beyanı sorulduğunda davacı vekili; ” cevap dilekçesi ekinde fotokopileri sunulan promosyon başlıklı sözleşmeler doğrudur, taraflar arasında yapılmıştır, ” şeklinde beyanda bulunduğu tesbit edilmiştir.Somut davada, taraflar arasında ticari ilişki olduğu uyuşmazlık konusu olmayıp davalı tarafından davacıya kesilen toplam: 44.247,27 TL. bedelli 2 adet ceza bedeli açıklamalı faturalarda belirtilen ceza bedelinin taraflar arasında yapılan promosyon anlaşmalarında sevk edilmeyen ürünler için kararlaştırılmış olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının ne zaman hangi ürünlerin siparişini verdiği, hangi ürünlerin sevkinin istendiği veya davacıya verildiği iddia edilen siparişlerin ilgili mağazalara teslim edilip edilmediği ve hangi şartların yerine getirilip getirilmediği noktasındadır.
DAVALI VEKİLİNİN MAHKEMENİN KABULÜNE YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE,Yargılama aşamasında talimat mahkemesince davacının ticari defterleri inceletilmek suretiyle mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava konusu faturaların davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı belirtilmiştir.Talimat mahkemesince davalının ticari defterleri inceletilme suretiyle mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava konusu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu belirtilmiştir.Davalı vekili uyap sisteminden gönderdiği 24/12/2014 havale tarihli dilekçesi ile; taraflar arasındaki 01/01/2011 tarihli ticari şartlar anlaşmasının 21 maddesi uyarınca tarafların EDI isimli bir sipariş sistemi ile sipariş vereceklerini kararlaştırdıklarını beyan etmiştir.Davalı vekili uyap sisteminden gönderdiği 26/05/2015 havale tarihli dilekçesi ile; taraflar arasındaki sipariş sistemi, teknik adıyla EDI Programı müvekkili şirketin Bağcılar/İstanbul adresinde çalıştığı ve uzman bilirkişi marifetiyle yerinde incelenmesini talep etmiştir.Mahkemece resen seçilen mali müşavir ve Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğretim üyesi bilirkişi marifetiyle davalıya ait şirket adresinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda, davalı davacı tarafından promosyon anlaşmaları uyarınca teslim edilmesi gereken siparişlerin teslim edilmemesi nedeniyle ceza bedeli faturaların düzenlendiği sipariş ve sevkiyatların bilgisayar kayıtlarından “EDI” yazılı programında mevcut olduğunu belirterek yerinde inceleme yapılmış olup davalıya ait olan bilgisayar üzerindeki programda yapılan incelemede 2012 – 2013 yıllarında davalı tarafından davacıya sipariş verilip verilmediği incelenmek istenmiş ise de 2012 ve 2013 yıllarına ait sipariş kayıtlarına rastlanmadığı davalının işlem sorumlusunda programın kayıtlarının akıbeti sorulduğunda bilgi işlem sorumlusu tarafına 2012 ve 2013 yıllarına ait verilerin kaldırıldığı beyan edilmiş olmakla davalıya ait bilgisayar ve EDI programı üzerinde işlem yapmak mümkün olmadığı ve dava konusu ceza bedeli faturalarına ilişkin hangi tarihli ve hangi miktarda siparişlerin davacı tarafından davalıya teslim edilmediği gerekçesiyle ceza bedeli yansıtıldığının tesbiti yapılamadığından davalı iddialarının mevcut şartlar altında ispata muhtaç olduğu belirtilmiştir. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağı kanıtlamadığı gibi faturanın tebliğ edilmiş olması da fatura içeriği alacağın varlığı sonucunu doğurmaz. Dava konusu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olması, tek başına alacağın varlığına yeterli olmayıp davalının bu fatura konusu ceza bedelinden kaynaklı alacaklı olduğunu da ispat etmesi gerekmektedir. Davalı tarafından davacıya gönderilen dava konusu faturaların davacı tarafından davalıya iade edildiği ve davalının dava konusu ceza bedeli faturalarına ilişkin hangi tarihli ve hangi miktarda siparişlerin davacı tarafından davalıya teslim edilmediği ve bu faturalardan kaynaklı alacaklı olduğu dosya kapsamı itibariyle ispat edilemediği tesbit edilmiş olmakla, davalı vekilinin dava konusu faturaların müvekkili şirketin usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olması sebebiyle davacının borçlu olduğu yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.HMK 266 maddesinde “Mahkeme çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” yine HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” şeklinde yasal olarak düzenlenmiş olup, davalı vekilinin bilirkişi heyet raporuna verdiği beyan dilekçesindeki itiraz konuları cevap dilekçelerinde de ileri sürüldüğü ve bilirkişi heyet raporunun inceleme ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle mahkemece verilen yeni bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddine yönelik verilen karar dosya kapsamına, bilirkişi rapor içeriğindeki tesbitlere göre yerinde olup davalı vekilinin itirazları dikkate alınmadan eksik ve hatalı mevcut raporun hükme esas alındığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. DAVACI VEKİLİNİN LEHLERİNE HÜKMEDİLEN VEKALET ÜCRETİNE YÖNELİK İSTİNAF SEBEBİ İNCELENDİĞİNDE, Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13.maddesi uyarınca; “(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir, hükmü uyarınca mahkemece tarifenin üçüncü kısmına göre karar tarihi itibariyle 5.217,19.TL. davacı yararına nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken anılan düzenlemeye göre vekalet ücretine hükmedilmemesi yerinde görülmeyip davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.(Yargıtay 3 HD.nin 2015/12811 Esas- 2016/6820 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce vekalet ücreti yönünden yeniden karar verilmesi gerektiği ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK. 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A) Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B) Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/12/2018 tarih ve 2014/921 Esas 2018/1363 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile;1-Davanın KABULÜNE, 31/12/2012 tarihli … nolu, 21.051 TL bedelli ve 16/12/2013 tarihli … nolu, 23.195,76 TL bedelli faturalardan dolayı davacının borçlu bulunmadığının tespitine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 3.022,53.TL karar harcından davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 755,65.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.266,88.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça sarf edilen 755,65.TL peşin harç, 349,70.TL tebligat / müzekkere gideri, 3.230,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam: 4.335,35.TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Davalı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 6.552,15 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hzineye gelir kaydına, 8-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 755,63.TL istinaf karar harcının davalı tarafından yatırılan toplam (44,40.TL+1.540,10.TL=) 1.584,50.TL harçtan mahsubu bakiye 828,87.TL’nin talep halinde davalıya iadesine, 9-Davacı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 10-Davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 11-Davacı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Bakiye gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/03/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.