Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/953 E. 2021/256 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/953 Esas
KARAR NO : 2021/256 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI : 2017/6 Esas 2018/1110 Karar
DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında cari hesap ilişkisine dayanan ticari bir ilişki bulunduğunu, bu ilişkiye konu ürünlerin davalı tarafça müvekkilinden teslim alındığını, bu satıma ilişkin olarak davalının cari hesap ekstresine 22.200,00-TL borç işlendiğini, satılan ürünlerden bir kısmının davalı tarafça müvekkiline iade edildiğini, bu nedenle 22.200,00-TL’den düşüm yapıldığını, müvekkilinin davalıdan alacağının toplam miktarının 12.250,00-TL olduğunu ve bu miktarın ödenmediğini, alacağın tahsili için Bakırköy …. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından takip başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin ticaret mahkemelerinde görülemeyeceğini, müvekkilinin gerçek kişi olduğunu, bu nedenle asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, yalnızca fatura kesilmiş olmasının alacağın doğduğuna kanıt olamayacağını, faturanın ve malın teslim edilip edilmediğinin ortaya çıkarılmasının gerektiğini, müvekkilinin iade ve teslim edildiği iddia edilen malları teslim almadığını, teslime ilişkin imzaların müvekkiline ait olmadığını, bu nedenle müvekkilinin davacıya borçlu olmadığını belirterek davanın reddine, davalının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmeisne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/11/2018 tarih ve 2017/6 Esas – 2018/1110 Karar sayılı kararında;”….İddia, savunma, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemlerine ait taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi sunmuş olduğu raporunda özetle; taraflara ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davacıya ait defterlerin incelenmesinde davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 12.250,00 TL alacaklı olduğu yönünde görüş ve kanaat sunmuştur. Dosya değerlendirildiğinde, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından davalıya 22.200,00 TL bedelli fatura düzenlendiği, davalının 9.950,00 TL’lik iade faturası nedeniyle bakiye miktarın 12.250,00 TL olduğu, davalı şirket ticari defterlerinin de bu miktarı doğruladığı, taraf kayıtlarında ihtilaf bulunmadığı, her ne kadar davalı malların teslim edilmediğini iddia etmiş ise de, dava konu faturanın davalı tarafından kayıtlarına alınmış olduğu, ayrıca bu fatura nedeniyle 9.950,00 TL’lik iade faturasının da düzenlendiği ancak bakiye kısım için ödeme yapılmadığı tespit edildiğinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almakta olup, davalının itirazında haksız olduğu ve alacağın likit olduğu dikkate alınarak asıl alacak miktarının %20’sine tekabül den icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilerek…”gerekçesi ile, 1-Davanın kabulü ile, davalının Bakırköy …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, 2-Alacak tutarı 12.250,00 TL tutarın %20 oranında tazminatın davalıdan tahsiline, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemenin sunulan delilleri yeterli incelemeden hatalı ve eksik karar verdiğini, Usul yönünden;Öncelikle davanın açıldığı mahkeme açısından yetkiye itiraz edildiğini, yerel mahkeme burada hatalı değerlendirme neticesi yetki itirazını reddedip davanın esas incelemeye geçtiğini, yetki açısından 6100 sayılı HMK mad. 7 maddesinde ki selayiyet hükmü gereği ve açıkça Yargıtay 13. HD, 2004/4124 Esas, 2004/13816 Karar ve 6.10.2004 tarihli kararında da açıkça ifade edildiği gibi “itirazın iptali davalarında yetkili mahkemenin takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu” için davacı taraf açtığı dava bakımından yetkili mahkemeler Bakırköy Adliyesi Mahkemeleri olup İstanbul Adliyesi Mahkemelerinin (İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) dolayısıyla yerel mahkemenin yetksi olmadığını,Esas yönünden; İddialarının faturayla sabit olan ticari ilişkinin olmadığı değil, asıl meselenin müvekkilinin açısından borçlanmaya gerektirecek mal tesliminin olmadığı hususu olduğunu, yerel mahkemece bu şekilde dosyayı incelerken sadece ticari kayıtlar değil, sundukları Yargıtay kararlarında , TTK ve VUK doğrultusunda müvekkili açısından borçlu doğup doğmadığını yani mal teslimi gerçekleştirip gerçekleştirilmediği araştırması gerektiği, dava için elzem olan mal teslimi hususu bilirkişi tarafından eksik bıraktığı, bu açıdan yerel mahkemece eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, Yerel mahkemeye sundukları kararların tamamında açıkça “…olayda davacı satım akdine dayandığından bu ilişkinin ve bedeli isteyebilmenin karşılığı olan teslimin vukubulduğunu onun isbat etmesi gerekmesine ve salt fatura tebliği bir alacak hakkı doğurmayacağına göre,” denilerek asıl borcun teslimle doğacağı beyan edildiği, Yerel mahkemenin kendisi için bağlayıcı olan bu hükme rağmen ticari defter kayıtlarının var olması teslim anlamına geleceği değerlendirmesiyle hatalı olarak davanın kabulüne karar verdiğini, oysa mahkeme teslimin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini araştırması ve bu hususta şüphe kalmaması halinde karar vermesi gerektiğini, Ayrıca yerel mahkemenin sundukları delillerin araştırılmasını, bunun eksik inceleme olduğunu gösterdiğini, bu eksiklik yerel mahkemece teslim olarak kabul edilen ticari defterlerde kayıtlı fatura ve irsaliye ile bunların müvekkiline veya tesellüme yetkili adamına teslim edilip edilmediğinin davacıdan ispatlamasını istememesi veya bu yönde inceleme yapmaması olduğunu, yerel mahkemeye sundukları Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 1998/9731 E. 199/1822 K. saylı kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/133 E. ve 2012/3464 K. saylı kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2002/19-753 E. 2002/661 K. sayılı kararları açısından bakıldığında bu yönde inceleme yapılmadan verilen karar açıkça hatalı kabul edilip bu yöndeki tüm kararların bozulduğunu, Müvekkilinin bu faturayı ve de fatura münderacatındaki iadesi için fatura kesilmeyen malları teslim almadığı, fatura altında bulunan imzada müvekkiline ait olmadığını, bunun dahi faturanın teslim edilen şahsın kendisi olmadığını açıkça ortaya koyduğunu, malların müvekkiline tesliminin söz konusu olmadığını, bu açıdan fatura altında teslim alan kısmındaki imzanın müvekkiline ait olup olmadığının incelemesi yapılmaksızın verilen karar hatalı ve kaldırılması gerektiğini, Nihai olarak; gerek sunulan Yargıtay kararları, gerek 213 sayılı VUK ve gerekse özel bir yasa olan 3065 sayılı KDVK’nun 10/b bent hükmü gereği herhangi bir mal sevkıyatı olmadan, mal teslimi veya hizmet ifasından önce düzenlenen fatura Borçlar Kanunu’na göre “alacak hakkı” doğurmayacağı, bunun için karşı tarafa borç yükümlülüğü doğuran bir işlem ile ispat etmesi olması gerektiği, davacı yan bu zamana kadar “Malların Teslimine Dair” bir belge sunulmadığını, aksi takdirde edimini yerine getirmeyen davacının müvekkilinden edimini yerine getirmesini beklemenin kanunen mümkün olmadığı gibi doğru bir karar da olmadığını, bu nedenle haksız davanın reddi gerektiğini, Yukarıda belirtilen sebeple ve HMK m. 355 hükmü gereğince re’sen gözetilecek nedenlerle, İstinaf gerekçelerimizi daha ayrıntılı ifade edebilmemiz için istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davaya konu malların teslimine dair yapılmayan incelemenin yapılmasına, fatura üzerinde ki “Faturayı Teslim Alan” hanesinde ki imzanın müvekkilime ait olup olmadığı açısında da ayrıca bilirkişi incelemesi yapılmasına, davanın reddine, alacağın tahsilini zorlaştıran davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Davanın kabulü ile, davalının Bakırköy …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır. Davalı vekilinin usule yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davaya konu icra dosyasının Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası olup yapılan icra takibine davalı- borçlu tarafından borca itiraz edildiği ve icra dairesinin yetkisine yönelik bir itirazda bulunulmadığı ancak davalı borçlu tarafından cevap dilekçesi ile mahkemenin yetkisine dair ilk itirazda bulunulduğu anlaşılmıştır. İstinaf incelemesine konu dosyadaki çözümü gereken konu; itirazın iptali davasının, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yargı çevresi dışında bulunan bir mahkemede açılıp açılamayacağı konusudur. Bu nedenle öncelikle itirazın iptali davasında özel bir yetki şartı kuralı getirilip getirilmediği üzerinde durulması gerekmektedir. İtirazın iptâli davalarında HMK’nun yetkiye ilişkin düzenlemelerinin uygulanması gerekmektedir. Usul yasasında da bu davalar bakımından kesin bir yetki kuralı düzenlenmemiştir. (Yargıtay 3 HD.nin 2016/13218 Esas, 2018/2456 Karar sayılı içtihadı da benzer mahiyettedir.)İtirazın iptali davasında, usulüne uygun başlatılmış ve derdest bir icra takip dosyasının olması dava şartı olup somut itirazın iptali davasında davaya konu icra dosyasının Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası olduğu, buna göre dava şartının gerçekleştiği görülmüştür.HMK’ nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri mahkemesi Olup davalının sicil kaydına göre adresi Arnavutköy olduğu, Arnavutköy’ün İstanbul adli yargı sınırları içinde kaldığı, buna göre İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri yetkili olduğundan, ilk derece mahkemesinin 22/03/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile yetki itirazının reddine yönelik verdiği karar yerinde olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin, malın teslim edilmediğine yönelik esasa ilişkin istinaf sebepleri incelendiğinde, Uyuşmazlık taraflar arasındaki alım satım ilişkisinden kaynaklanmaktadır.Davacı davalıya mal satıp teslim ettiğini ancak satım bedelinin ödenmediğini iddia etmiş, davalı ise mal teslim edilmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.Davacı tarafından davalıya 19/02/2016, 847997 numaralı ve 22.200,00 TL tutarlı İrsaliyeli Fatura düzenlendiği, teslim alan kısmında imzasının olduğu, fatura içeriği 10 adet klimadan 6 adet klimanın iade edildiğine dair davalı tarafından davacıya 16/03/2016 tarih ve … numaralı ve 9.949,98 TL. Bedelli iade faturası düzenlenip iade faturasına konu malların davacıya iade edildiği ve bu konuda uyuşmazlık olmadığı tespit edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde faturadaki iade faturası kesilmeyen malların teslim edilmediğini, imzanın kendilerine ait olmadığını beyan etmiş isede, davalı tarafından iade faturası düzenlenen klimaların ve iade edilmeyip ücreti ödenmeyen klimalarında aynı tek bir irsaliye ile teslim edildiği, irsaliye üzerinde bir kısım klimaların teslim edilmediğine yönelik irsaliye üzerinde kayıt olmadığı tesbit edilmiştir. Her ne kadar davalı vekili faturanın tebliğ edilmediği ve içeriği malın müvekkiline teslim edilmediğini savunmuş ise de, davalının usulüne uygun olarak tutmuş olduğu bilirkişi raporu ile saptanan işletme defterinde davacı tarafından davalıya tanzim edilen 19/02/2016, … numaralı ve 22.200,00 TL tutarlı İrsaliyeli Faturanın gider hanesine, davalı tarafından davacıya düzenlenen 16/03/2016 tarih ve 054802 numaralı ve 9.949,98 TL. Bedelli iade faturasının ise gelir hanesine kayıt edildiği tesbit edilmiş olup davalı kendi ticari defterlerine görede davacıya 12.250,02 TL. Borçlu olduğu anlaşılmaktadır.Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2004/7898 Esas – 2005/2012 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,sahibi ve halefleri aleyhine delil sayılır. Bu durumda artık davalı vekilinin malın teslim edilmediği ve borcu olmadığı yönündeki savunmasına itibar edilemeyeceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde ilk derece mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK. 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 836,79.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından yatırılan 210,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 626,79.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/02/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.