Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/950 E. 2021/40 K. 25.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/950 Esas
KARAR NO: 2021/40 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/773 Esas – 2017/875 Karar
TARİH: 30/11/2017
DAVA: Hisse Devri Sözleşmesinin İptali
KARAR TARİHİ: 25/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … aleyhine açtığı ve açacağı davalara ilişkin bütün belge ve dokümanları vekili olması nedeniyle Av. …’a teslim ettiğini, daha sonrasında Av. …’ın müvekkilinin husumet içerisinde bulunduğu … yetkilileri ile görüşme yaparak, müvekkili ile … arasında yapılacak hisse alım satım anlaşmasına engel olduğunu, yine Av. …’ın müvekkilinin izni ve bilgisi olmaksızın müvekkili hisselerinin sembolik rakamlarla davalı …’a devredildiğini, müvekkilince Av. …’ın vekillikten azledildiğini, müvekkilinin Av. …’a vekalet ilişkisinden kaynaklanan hiçbir borcunun bulunmadığını, buna rağmen Av. …’ın uhdesinde olan belgeleri müvekkiline teslim etmediğini, Kartal … Noterliğinin 09/09/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile uhdesinde bulunan belgelerin müvekkiline verilmesinin talep edilmesine rağmen belgelerin müvekkiline teslim edilmediği gibi müvekkilinin eski avukatı … tarafından farklı kişiler adına hazırlanan hisse devir ve temlik sözleşmelerinden birine müvekkilinin haberi ve onayı olmadan tarih atıp başka bir müvekkili olan …’a imzalatılarak müvekkilinin hisselerinin …’a devredildiğine dair bir kurgu yapıldığını, Av. …’ın bu hisse devir sözleşmelerini müvekkili ile … A.Ş.’nin taraf olduğu dava dosyalarına sunularak davalardan feragat edildiğini, müvekkilinin eski avukatı …’e hisse devir ve temlik sözleşmesi hazırlatmaktaki amacının 12/05/2009 tarihinde müvekkilinin tanımadığı kişilerce yaralanması ve sonrasında aldığı tehditler nedeniyle kendisine bir şey olması durumunda hisselerini güvenebileceği kişilere bırakmak istemesi olduğunu, yaralama olayı ile ilgili olarak Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/8535 soruşturma dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, Av. … tarafından davalı … ile birlikte hareket edilerek müvekkilinin eski avukatı … tarafından farklı kişiler adına hazırlanan hisse devir ve temlik sözleşmelerinden birine müvekkilinin haberi ve onayı olmaksızın tarih atılıp müvekkilinin hisselerinin …’a devredildiğine dair hisse devir ve temlik sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmenin geçersiz olduğunu, avukat …’ın bu sözleşme gereğince hisse devrinin yapılması için … Hastenesine noter ihtarı gönderdiğini, hastane yönetimininde 08/10/2012 tarihli yönetim kurulu toplantı ve karar tutanağına göre sanki geçerli bir hisse sözleşmesi varmış gibi müvekkiline ait hisseleri … adına pay defterine kaydettiğini, Avukat …’ın daha sonra müvekkili ile hastane yönetimi ile arasında bulunan dava dosyalarına feragat dilekçesi bıraktığını, müvekkilinin avukat …’ın hakkında güveni kötüye kullanma suçundan Gebze Cumhuriyet Başsavcığılının 2014/3760 muhabere numaralı dosyası ile şikayetçi olduğunu, davalardan feragat edilinceye kadar geçen 2 yıllık süre içerisinde bu hisse devir sözleşmelerinden davalı … ve hastane yönetimince hiçbir yerde bahsedilmediğini, … A.Ş.’nin müvekkilinin talebine rağmen hisse senetlerini ihraç etmediğini, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nce ticaret sicil memurluklarına gönderilen 18 Aralık 1998 Tarih ve TSM-001-251 sayılı genelgesine göre anonim şirketlerde nama ve hamiline hisse senedi ihraç edilmediği durumlarda hisse senetlerinin tasdikli noter sözleşmeleri ile devir edilebileceğini, yapılan hisse devri ve sonrasındaki pay defterine kayıt işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu, hisse devrinin 1 TL gibi bir bedelle yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının hisseleri devraldıktan sonra şirketin en büyük hissedarı olan …’e devrinin kötüniyetli olduğunu, tüm bu nedenlerle müvekkilinin hisse devir ve temlik iradesini yansıtmayan … ile akdedildiği iddia edilen 22/08/2013 tarihli hisse devir ve temlik sözleşmesinin iptaline, devrin geçerli olmaması nedeniyle müvekkilinin ortaklığının devam ettiğine, … tarafından …’e devredilen hisselerin üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbire karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının dava dilekçesindeki beyanlarının hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını, davacının hakkında yaptığı şikayetin avukatlık faaliyetleri kapsamında olup soruşturma dosyasının Adalet Bakanlığına gönderildiğini, bakanlıkça bahse konu şikayet nedeniyle soruşturma izni verilmediğini, iftira mahiyetindeki şikayetten bir sonuç alınamadığını, davacının vekili sıfatıyla hakaret ettiğini iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacıyı vekil olarak hiçbir kurum nezdinde temsil etmediğini, her ne kadar davacı yargılamaya konu hisselerin hastanenin kuruluş aşamasında gösterdiği hizmetler nedeniyle kendisine verildiğini beyan etmekte ise de Ticaret Sicil Kayıtlarından davacının hisseleri kimden ve ne şekilde devraldığının anlaşılacağını, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/11/2017 tarih 2016/773 Esas – 2017/875 Karar sayılı kararında; “hisse devir sözleşmesinin düzenlenme tarihinin 2009 yılı olduğu, davacının 2012 yılında avukatı olan Av. … tarafından kendisinde bulunan evraklar arasındaki sözleşmeyi …’a imzalatıldığı ispat edilemediği gibi aksine sözleşmenin 2012 yılında düzenlendiği, davacı açıkça sözleşmede tarih ve … imzası dışında kalan kısımların kendisi tarafından düzenlendiğini kabul ettiğinden iradeyi fesata uğratan hallerin de bulunmadığı, sözleşmenin tarafların gerçek iradesini yansıtması nedeniyle geçerli olduğu, TBK ve TTK’ nın 490 vd. maddesinde öngörülen koşullarda nama yazılı pay devri yapıldığı ve geçerli bir pay devri bulunduğu…”gerekçesi ile, Sübut bulmayan davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu hisse devir işleminin tamamen müvekkilinin bilgisi dışında arkasından iş çevirme gayesiyle ve kötü niyetli olarak gerçekleştirildiğini, müvekkilinin bu süreçlerin dışında kaldığını, 2009 yılında hazırlanan hisse devir sözleşmesinin adi şekilde hazırlandığını ve her hangi bir noter tarafından tasdik edilmediğini bu sebeple şekil şartına uyulmadan yapılan devrin hukuka aykırılık teşkil edeceğini, (2012/4093 Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin “Esas Sermaye Paylarının Geçişi başlıklı 103/1-b) … A.Ş’nin hisselerinin büyük değere sahip olduğunu devir sözleşmesinin sembolik bir rakam ile düzenlendiğini, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Davalı tarafın müvekkilinden haksız ve hukuka aykırı olarak elde ettiği hisseleri beş ay gibi süre sonra … A.Ş’nin en büyük hissedarı olan …’e devrettiğini, …’in iyiniyetli 3. Kişi olarak kabul edilemeyeceğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini, istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse hükmün bozularak dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki anonim şirket hisse devir sözleşmesinin iptali ile ihbar olunun şirkette pay sahipliğinin devam ettiğinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı şirket hissedarı olduğunu, dava dışı şirket aleyhine davalar açtığını, bu davalar nedeniyle başına bir şey gelmesi halinde sahibi olduğu şirket hisselerini güvenilir birisine devretmek için vekiline önceden hazırlanmış isim kısmı boş hisse devir sözleşmeleri verdiğini, iradesinin fesada uğratılarak önceden vermiş olduğu hisse devir sözleşmesinin doldurularak dava dışı şirket hisselerini davalıya devretmiş gibi sözleşme düzenlendiğini, yapılan devir işleminin geçersiz olduğunu belirterek hisse devir sözleşmesinin iptali ile dava dışı şirket ortağı olduğunun tespitini talep itmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı söz konusu hisse devir sözleşmesinin 2009 yılında devralacak kişi ve tarih kısmı boş olarak hazırlandığını, bu kısımların daha sonra iradesine aykırı olarak doldurulduğunu iddia etmiş ise de mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere davacı davaya konu hisse devir sözleşmesinin üzerinde yazılı tarih olan 2012 yılından önce 2009 yılında devralacak kimse ismi boş olarak önceden hazırlandığını ispatlayamamıştır. Mahkeme gerekçesinde açıklandığı üzere söz konusu hisse devir sözleşmesi davacının iddiasının aksine 2012 yılında ve davalı ile görüşülerek hazırlanmıştır. Davacı da hisse devir sözleşmesinde yer alan imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Davacı her ne kadar iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürmüş ise de irade fesadı hallerinin olayda gerçekleştiğini ispatlayamamıştır. Mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere devir tarihinde yürürlükte bulunan TTK’nın 490. Maddesinde nama yazılı payların devri gösterilmiş olup maddeye göre kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe nama yazılı paylar herhangi bir sınırlamaya bağlı olmaksızın devredilebilir. TTK’da anonim şirket nama yazılı payların devri için özel bir şekil şartı öngörülmemiş olup, şirket ana sözleşmesinde de şekle ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda nama yazılı paylar TBK’nın 183 vd maddelerine göre alacağın devri hükümlerine göre devredilebilecektir. TBK’nın 184. Maddesine göre de alacağın devrinin yazılı yapılması yeterlidir. Uyuşmazlığa konu pay devri de yazılı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davacı vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü TTK’nın 198. Maddesi Şirketler topluluğu alt başlıklı bölümünde düzenlenmiş olup, ancak bir sermaye şirketi hissesinin teşebbüs tarafından edinilmesi halinde tescil hususu düzenlenmiştir, somut olayımızda ihtilafa konu şirket hisselerinin teşebbüs tarafından edinilmesi söz konusu olmadığından olayda uygulanmasına imkan bulunmamaktadır. Anonim şirket pay devri istisnalar dışında tescile tabi değildir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkeme kararı gerekçesinde ayrıntılı olarak değerlendirilmiş ve karşılanmış olduğundan ve ilk derece mahkemesi gerekçesi dava dosyasına, dosya içinde bulunan delillere, usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.