Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/945 E. 2020/1578 K. 31.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/945 Esas
KARAR NO: 2020/1578 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/181 Esas – 2018/1164 Karar
TARİH: 22/11/2018
BİRLEŞEN 15.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2018/169 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 31/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili özetle; müvekkilinin davalı şirketin hissedarlarından olduğunu, 11 Mayıs 2015 tarihi itibariyle 500.000-TL sermayeli şirkette 74.996,03-TL itibari değerde 74.996,03 adet paya sahip olduğunu, hissedarlardan …’ ın 16 Temmuz 2015 tarihinde vefat ettiğini, yönetim kurulu başkanı …’ ın talebi üzerine İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesince 2015/833 Esas, 2015/490 Karar nolu mirasçılık belgesinin düzenlendiğini, halen geçerli olan bu mirasçılık belgesine göre murisin mirasçlarının …, …, … ve … olduğunu, erbirliği halinde mülkiyet türünde maliklerin mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortak olduklarını, vefat tarihi itibariyle muris …’ ın miras bıraktığı 215.027,80-TL itibari değerde 215.027,80 adet paya mirasçılarının elbirliği ile sahip olduklarını, yönetim kurulunun mirasçların bir kısmının talebi ile mirasçıların tümünün rızası olmaksızın elbirliği ile ortaklığı bozmasının hukuken mümkün olmadığını, davalı şirket yönetim kurulunun mirasçılarının elbirliği ile sahip olduğu miras ortaklığı payını, yönetim gücünü kullanarak hiçbir yasal zemin oluşturulmadan kanuna aykırı şekilde paylaştırıldığını, İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/620 esas sayılı dosyası ile yasal düzenlemeye uygun hareket ederek ortaklığın giderilmesi davasının açıldığını, davalı şirketle aynı ortak yapısına sahip bir diğer aile şirketi aleyhine açılmış İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/1109 esas sayılı dosyasında teminatsız tedbir kararının verildiğini, 07/03/2016 tarihli Yönetim Kurulu Kararı’nın batıl olduğunun tespiti ile yeni hisse devirlerinin yapılmaması için teminatsız tedbir kararı verilmesini, davalı şirketin 07/03/2016 tarihli, 1 nolu Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespitini, batıl yönetim kurulu kararına göre pay defterine işlenen kayıtların önceki duruma getirilmesini/düzeltilmesini, yargılama giderleri ile karşı tarafa vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili özetle; müvekkilinin … A.Ş.’de 11 Mayıs 2015 tarihi itibariyle 500.000 TL sermayeli olan şirketin 74.996,03 TL itibari değerde, 74.996,03 adet payının sahibi olduğunu, Şirketin diğer hissedarlarının …, …, …, … ve … A.Ş. olduğunu, Hissedarlardan … ın 16 Temmuz 2015 tarihinde vefat ettiğini, vefat üzerine İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/833 E., 490 K. Sayılı Mirasçılık Belgesi nin alındığını, mirasçılık belgesininde İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/181 E. Sayılı dosyasında mevcut olduğunu, Müşterek muris ve şirket ortağı olan …’ın şirket hisselerinin, batıl olduğunun tespiti ile iptali istenen yönetim kurulu kararı ile mirasçılık belgesindeki miras paylarına göre değili, murisin vasiyetnamesinde açıklanan paylara göre paylaştırıldığını, Yönetim Kurulunun, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan mirasçılık belgesi gereğince eşit paylaşım yapmak yerine, geçerliliği henüz sabit olmayan ve vasiyetnamenin iptali için açılmış dava mevcutken, yani vasiyetname kesinleşmemişken, ilgili devirleri kanuna ve görevlerine aykırı olacak şekilde vasiyetname içeriğine göre paylaştırılarak, hisse intikallerini kesinleşmeden pay defterine işlettiğini, oysa vasiyetnamenin henüz kesinleşmediği gibi, tenfizinin de yapılmadığını, ortaklık giderilmeden yönetim kurulunun yetki ve sınırlarını aşarak usulsüz bir şekilde mirasen şirket hisselerinin devrini yaptığını belirterek; 07.03.2016 tarihli Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespiti ve yeni hisse devirlerini önlemek için teminatsız tedbir kararı verilmesini dava ve talep etmiştir. Asıl davada davalı vekili özetle; müvekkili şirketin hissedarlarından … ve …’ın talebi yönünde murisin vasiyetnamesine uygun olarak pay devrinin gerçekleştirilmesi yönünde müvekkil şirketten 07/03/2016 tarihinde muristen kalan payların ” ölüme bağlı tasarruflar bir mahkeme kararı ile iptal edilip o mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçerlidir” ilkesi çerçevesinde murisin vasiyetnamesine uygun olarak genel kurul pay defterine kaydedildiğini, davacının dayandığı mirasçılık belgesinin vasiyetname dikkate alınmadan hazırlandığını, bu mirasçılık belgesinin iptali ve vasiyetnameye uygun mirasçılık belgesi verilmesi istemi ile dava açıldığını, şirket yönetim kurulunun murisin bağlayıcı nitelikteki vasiyetnamesine uygun olarak karar aldığını, davacının davasının tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/11/2018 tarih 2017/181 Esas – 2018/1164 Karra sayılı kararında; ” davacının davalı şirkette ortak olduğu, aynı şirketteki ortaklardan …’ın vefat ettiği, dosyaya sunulan vasiyetname kapsamına göre davacının …’ın mirasçısı olduğu, öte yandan murisin düzenlediği vasiyetname ile davacının mirasçılık hakkını saklı payla sınırladığı, ancak vasiyetname henüz kesinleşmeden davalı şirket yönetim kurulunca vasiyetname gereğince pay sahipliğinin belirlendiği, buna göre pay defteri oluşturulduğu, kararın yasaya aykırı olduğu …”gerekçesi ile, 1-Asıl Davanın Kabulü ile; davalı Şirket Yönetim Kurulu tarafından alınan 07/03/2016 tarihli (1) nolu kararın 6102 Sayılı TTK’nun 391/1 fıkrası uyarınca batıl olduğunun TESPİTİNE, 2-Birleşen İstanbul 15 ATM’nin 2018/169 Esas Sayılı davasında; … A.Ş.nin pay defterindeki 07/03/2016 tarihli (1) nolu yönetim kurulu kararı ile oluşturulan kaydın; kararın hükümsüzlüğü nedeniyle önceki duruma getirilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve Birleşen Davanın davalıları vekilleri istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkeme hakiminin, hakimin davayı aydınlatma ödevinin sınırlarını aştığını, yargılamanın sevk idaresinin hakime ait olduğu ilkesinin sınırlarını da aştığını, hakimin reddi sebeplerinin gerçekleşmesine neden olduğunu, red sürecinin başlatılmadığını, ancak bu hususun yargılamanın gereken tarafsızlıkla yapılmadığı hususunda şüphe oluşturduğunu, Murisin T.C Bodrum … Noterliği nezdinde 24/07/2014 tarih ve … yevmiye numaralı vasiyetnamesinin düzenlendiğini, vasiyetnamenin ölüme bağlı tasarruf olduğunu, iptal edilinceye kadar hüküm ve sonuçlarını doğuracağını, Davacının dayandığı mirasçılık belgesinin, vasiyetnamenin dikkate alınmadan hazırlandığını, mirasçılık belgesinin iptali ve vasiyetnameye uygun mirasçılık belgesi verilmesi istemi ile dava açıldığını, Müvekkili şirketin, kurucu hissedarlardan …’ın vasiyetnamesine uygun hareket ettiğini, müvekkili şirket yönetim kurulunun 07/03/2016 tarihli kararında Türk Ticaret Kanunu’nun 391.maddesine aykırılık bulunmadığını, Davacının, murisin son arzularını riayet edilmesini istediğini, bu nedenle hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı davrandığını, İleri sürerek, istinaf yargılamasını duruşmalı olarak yapılmasını, asıl ve birleşen davada davanın kabulü yönündeki kararın kaldırılmasını, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini, reddine karar verilmeyecek olursa davanın çözüme kavuşması için uyuşmazlığa neden olan vasiyetname hakkında davacı tarafından açılan Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/406 E. Numaralı dosya nezdinde görülmekte olan vasiyetnamenin iptali davasının bekletici mesel yapılması ile dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava. yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ve pay defterine işlenen kaydın eski haline getirilmesi istemine ilişkindir. Asıl ve birleşen davada, davacı, davalı şirket ortaklarından …’ın vefat ettiğini, kendisi ile birlikte mirasçılar bulunduğunu, tüm mirasçıların ölen …’ın şirkette bulunan hisselerine el birliği ile sahip olduklarını, mirasın henüz taksim edilmediğini, davalı şirket yönetim kurulunun miras henüz taksim edilmemiş olmasına rağmen miras ortaklığının payını 07/03/2016 tarihinde aldığı bir kararla mirasçılar arasında hukuka aykırı olarak paylaştırarak murisin paylarını mirasçılar adına şirket pay defterine kaydettiğini, yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ile pay defterine işlenen kayıtların önceki durumuna getirilmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece asıl davanın kabulü ile anılan şirket yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine, birleşen davanın kabulü ile 07/03/2016 tarihli 1 nolu yönetim kurulu kararı ile oluşturulan kaydın önceki durumuna getirilmesine karar verilmiş, karara karşı asıl ve birleşen davanın davalıları istinaf başvurusunda bulunmuştur. Hakimin reddi HMK’nın 34 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. 36. Madde de red sebeplerine, 38. Maddede red usulüne, 42. Maddede talebin incelenmesine, 43 ve 44.. Maddelerde red talebine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna ilişkin hükümler düzenlenmiştir. İstinaf dilekçesinde belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında davalılarca hakimin reddi talebinde bulunulmamıştır. Usulüne uygun yapılmış, hakimin reddi talebi bulunmadığından ve davada hakimin yasaklılığı hali de gerçekleşmediğinden istinaf aşamasında bu hususun incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davalılar vekilinin bu istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı şirket ortaklarından …’ın öldüğü, terekesi içinde bulunan davalı şirkette sahip olduğu hisselerin mirasçılarına geçtiği sabittir. Medeni Kanunun 640. Maddesine göre, birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesi ile birlikte paylaşıma kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçlar üzerinde miras ortaklığı bulunmaktadır. Ölenin şirket hisseleri de terekeye dahil olduğundan bu hisselerin tamamı da paylaşıma kadar miras ortaklığına ait olup, tüm mirasçılar tarafından el birliği ile idare edilecektir. Yasal mirasçılar ile atanmış mirasçıların bulunması ve bunların tereke üzerindeki ve özel olarak davalı şirkette murise ait hisseler üzerindeki payları, terekenin taksimi yapılmadıkça mirasçılara kendiliğinden geçmez. Somut olayda da, mirasçılar arasında henüz paylaşımın yapılmadığı, miras ortaklığının devam ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre ölenin davalı şirketteki hisseleri bir bütün halinde miras ortaklığına geçtiğinden ve henüz terekenin taksimi yapılmadığından, hisselerin taksimi ile mirasçılar adına şirket pay defterine kaydedilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle ölenin şirket paylarının mirasçıları arasında taksimi edilmediğinden ve vasiyetname de henüz kesinleşmediğinden, payların mirasçılar adına pay defterine kaydına ilişkin yönetim kurulu kararı batıldır. Davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içindeki belge ve bilgilere, delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre asıl ve birleşen dava davalılar vekillerinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davalıların istinaf başvurularının HMK’ nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Asıl ve birleşen yönünden, Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, asıl ve birleşen davanın davalıları tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL’ nin asıl ve birleşen dava davalılarından tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 31/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.