Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/918 E. 2020/1552 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/918 Esas
KARAR NO : 2020/1552 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/988 Esas – 2018/226 Karar
TARİH: 27/02/2018
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, İcra takip dosyasına itiraz etmemiş olmakla beraber takip dosyasında Tasfiye Halinde…San.ve Tic. A.Ş.nin müvekkili banka bünyesinde birleşen … A.Ş. ile imzaladığı genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandığını, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıklarını, borçlunun kredi işleyişi ile ilgili edimlerini yerine getirmemesi, teminat mektup komisyon bedellerini zamanında ödememesi üzerine kredi sözleşmesi gereğince Beşiktaş …. Noterliğinin 09/04/2010 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini, buna rağmen bankaya borçların ödenmemesi ve banka teminat mektubunun iade edilmemesi üzerine bunların temerrüt faizi ve feri alacaklarıyla birlikte tahsili için İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından 15.430,05 TL nakdi, 535 TL gayrinakdi alacağın takipteki şartlarla ödenmesi istemli olarak genel kredi sözleşmesini imzalayan davalılar aleyhine komisyon alacakları için takip başlatıldığını, takipte deposu talep edilen 535 TL (takip tarihi itibari ile güncel değeri 5.883,77 TL) bedelli mektupların takipten sonra risk çıkışının gerçekleştiğini, bu nedenle takibe konu depo borcunun sona erdiğini, davalı tarafın alacaklara itiraz ettiğini beyanla itirazın iptaline, takibin devamına, davalıdan icra inkar tazminatı alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevap dilekçesinde özetle: Tarafına gönderilen ilamsız takiplerde ödeme emrini kabul etmediklerini, ödeme emrinde belirtilen nakit alacağa, gayri nakit alacağa, asil alacağa, gecikme faizine, masrafa, BSMV ve vekalet ücretine tamamen itiraz ettiklerini, şirketin tasfiyeye girmiş olduğunu, teminat mektuplarında zamanaşımının 10 yıl ile sınırlı olduğunu bu nedenle aleyhlerine açılan davanın hem usul hem de esas yönünden reddini talep ettiklerini ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/02/2018 tarih 2016/988 Esas – 2018/226 Karar sayılı kararında;” davalıların dava dışı şirketin kullanmış olduğu krediler nedeniyle müteselsil kefil sıfatı ile borç taahhüdü altına girdikleri, usulüne uygun hesap kat ihtarı ile temerrüte düştükleri, alacağın 5411 sayılı Bankacılık kanunu kapsamında fon alacağı niteliğinde olması gözetildiğinde 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davalıların zamanaşımı itirazlarının bu nedenle yerinde olmadığı,…”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davacının davalılar hakkında başlatmış olduğu İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas (Eski Esas …) sayılı dosya kapsamında davalı borçluların yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takip konusu asıl alacak 12.090,75 TL işlemiş faizi 1.422,34 TL, faizin %5 BSMV’si 71,12TL masraf 566,09TL olmak üzere toplam 14.140,30 TL alacak üzerinden tahsille tekerrür olmamak üzere takip talebinde belirtilen şartlarla birlikte takibin devamına,2-Davacının icra inkar tazminatının kabulü ile, alacağın (14.140,30-TL) %20’si tutarında olmak üzere 2.828,06-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Anayasa Mahkemesinin, Bankacılık Kanunu’ndaki zamanaşımı süresini 20 yıla çıkaran geçici 26. maddenin iptaline karar verdiğini, 10 yıla düşürdüğünü, Anayasa Mahkemesi kararı gereğince yerel mahkemenin davanın kısmen kabulü yönünde verdiği kararın bozulması gerektiğini, Taraflarına gönderilen herhangi bir tebligat bulunmadığını, bu nedenle temerrüdün ve takibin yasal dayanağı olmadığını, davacının aynı konu, aynı alacak ile ilgili açtığı iki davayı kaybettiğini, açılan bu davanın da aynı konu ve alacakla ilgili olduğundan reddi gerektiğini, asıl borçlu şirketin tasfiyeye girdiğini, şirketin tasfiye sonucu sona erdiğini, süreç içinde davacı tarafça kendilerine veya tasfiye kuruluna bu yönde müracaatta bulunulmadığını, 6186 sayılı torba yasa gereğince 100 TL’nin altında kalan alacakların yasa ile ortadan kaldırıldığını, teminat mektuplarının ise 77 TL ve 31 TL olduğunu bu yön gözetilerek davanın reddi gerektiğini, teminat mektuplarında zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, teminat mektuplarının hukuken geçerliliğinin kalmadığını, teminat mektuplarının tahsili cihetine gidilemeyeceğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının bozulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır.Davacı vekili, müvekkili bankaya devredilen … ile dava dışı asıl borçlu tasfiye halinde şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların GKS’leri müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, kredi sözleşmesi ile asıl borçlu şirkete teminat mektubu verildiğini, teminat mektubu komisyon bedellerinin süresinde ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek, borçlulara kat ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine yapılan takibe davalıların haksız olarak itiraz ettiğini, takipte talep edilen gayrınakdi alacaklarını oluşturan teminat mektuplarının risk çıkışı yapıldığından konusu kalmadığını belirterek davalıların nakdi alacak yönünden takibe itirazlarının iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalılar istinaf sebebi olarak, davaya konu takip dayanağı borçla ilgili olarak daha önce dava açıldığını, açılan davaların reddedildiğini belirtmiş ise de dosya içine sundukları tüm dilekçelerinde ilgili mahkeme dosyalarına ilişkin herhangi bir bilgi vermemişlerdir. Dosyaya yansıyan aynı alacakla ilgili daha önce açılmış bulunan davaya ilişkin her hangi bir bilgi ve belge bulunmadığından davalıların soyut itirazları inceleme konusu yapılmamıştır.Davalılar istinaf sebebi olarak teminat mektubundan kaynaklanan gayrı nakdi alacakların, zaman aşımı, teminat mektuplarının nakde çevrilmediği bu nedenle talep edilemeyeceğini belirtmiş iseler de takipte talep edilen gayrınakdi alacak risk çıkışı yapıldığından konusu kalmadığı belirtilerek dava konusu yapılmamış, mahkemece gayrınakdi alacak talebi yönünden her hangi bir karar verilmemiştir. Bu nedenle istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Dava ve takip dayanağı genel kredi sözleşmelerini davalılar müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Kefalet akdinin geçerliliği yönünde herhangi bir itiraz bulunmamaktadır. Asıl borçlu şirketin tasfiye haline girmesi, müteselsil kefillerden alacağın tahsilinin talebine engel teşkil etmemektedir. Bu nedenle bu istinaf sebebi de yerinde değildir.Davalıların istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü çeşitli tarihlerde torba yasalar ile (6111 sayılı kanun gibi) düzenlenen ve belirli bir miktarın altında kalan amme alacaklarının tahsilinden vazgeçilmesine, bazı vergi cezaları ile idari para cezalarının ve bunların gecikme faizlerinin affına ilişkin düzenlemeler, amme alacakları bakımından uygulanacak olup, davaya konu alacak özel hukuk ilişkilerinden kaynaklandığından söz konusu yasal düzenlemeler kapsamında değildir. Ayrıca takipte talep edilen nakdi alacak asıl borçluya kullandırılan teminat mektubunun devre komisyon bedellerinden kaynaklanmakta olup, kullandırılan teminat mektuplarından kaynaklı risk için bankanın devre komisyon ücreti alacağı taraflar arasında imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmesi ile kararlaştırılmış olup, bilirkişi tarafından asıl borçluya kullandırılan teminat mektubundan kaynaklı komisyon ücret alacağı hesaplanmış, mahkemece de bu alacağa hükmedilmiştir. Teminat mektubundan kaynaklanan gayrı nakdi alacak dava konusu yapılmamıştır. Bu nedenle istinaf sebebi yerinde değildir.Davadan önce davalılar hakkında anılan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar için takip yapıldığı, ödeme emrinin davalılara tebliğ edildiği, davalıların itirazı üzerine takibin durduğu dosya içinde bulunan takip dosyası ile sabittir. Davalılar her ne kadar kat ihtarının kendilerine tebliğ edilmediğini bu nedenle takibin yasal dayanağı bulunmadığını ve temerrüt faizi talep edilemeyeceğini belirtmiş iseler de, 818 sayılı BK. 487. (TBK 586) Maddesine göre müteselsil kefilin takibi için hesabın kat edilerek asıl borçluya kat ihtarının tebliği yeterli olup alacaklı asıl borçluya müracaat etmeden ve rehinleri paraya çevirmeden müteselsil kefilleri takip edebileceğinden davalıların takibi için müteselsil kefillere kat ihtarının tebliği gerekmemektedir. Kat ihtarının müteselsil kefillere tebliği sadece kefillerin temerrüdüne ilişkindir. Bilirkişi de raporunda takipten önce davalı müteselsil kefillerin temerrüde düşürüldüğünün ispatlanamadığını belirterek takipten önce temerrüt faizi hesaplamamıştır. Bu nedenle davalıların bu yöne ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir.Fon alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirildiği için söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz zamanaşımı süresini doldurmamış tüm Fon alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzamıştır. Dolayısıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi, anılan Kanun’a eklenen ek 3. maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinden itibaren yirmi yıl olmuştur. 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde de mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ek 3. maddesine benzer bir hükme yer verilerek 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır.Davaya konu kredi borcu 10/10/1997 tarihinde kat edilerek muaccel hale gelmiştir. Bu tarihte zamanaşımı süresi 10 yıldır. Söz konusu alacak BDDK’nın 30/11/2001 tarihli kararı ile dava dışı bankanın TMSF’ye devri ile bu tarih itibarıyla fon alacağı olmuştur. 4389 sayılı Bankalar Kanuna 26/12/2003 tarihinde eklenen ek 3. Madde ile fon alacaklarında zamanaşımı süresi 20 yıla çıkarıldığından bu tarih itibarıyla 10 yıllık zaman aşımı süresi dolmamış olduğundan zaman aşımı süresi 20 yıla çıkmıştır. 5411 sayılı bankacılık kanununun 141. Maddesinde de benzer hüküm düzenlendiğinden fon alacağı olan davaya konu alacakta zaman aşımı süresi 20 yıldır. Takip tarihi itibarıyla 20 yıllık zaman aşımı süresi dolmadığından davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalılardan alınması gereken 965,92.TL istinaf karar harcından istinaf edenler tarafından yatırılan 241,48.TL harcın mahsubu ile bakiye 724,44.TL’ nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.