Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/907 E. 2021/307 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/907
KARAR NO : 2021/307
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla )
TARİH: 12/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2015/612 Esas – 2018/25 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Çin Halk Cumhuriyetinden satın almış olduğu 3 adet düz kesim makinelerinin yüklenmeden önce davalılardan … A.Ş’ye sigortalandığını, davalı … Tic. ve San A.Ş’nin satın alınan makinelerin nakli hususunda anlaşma yapılan … şirket olduğunu, diğer davalının emtiaları taşıyan firma olduğunu, müvekkilinin Çinli üreticiden satın almış olduğu ve davalıların sorumluluğunda nakliyesi yapılan makinelerin taşınması aşamasında tamamen kullanılamaz hale geldiğini, büyük hasar görerek makinelerin pert olduğunu, ana makineye bağlı … model yazıcı makinenin de taşıma ve nakil aşamasında kısmen hasar meydana geldiğini, enkaz halindeki makinelerin müvekkili şirketin bünyesinde saklandığını, müvekkilinin somut olayda toplam zararının 230.610 USD tutarında olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 USD’nin talep tarihi olan 01/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşımaya konu emtiaların, müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, müvekkiline hasar ihbarına müteakip ekspertiz çalışması yapılıp hasarın deniz şartlarına uygun olmayan yetersiz ve emniyetsiz ambalajlanma sonucunda meydana geldiğinin belirtildiğini, zararın teminat kapsamında olmadığını, davacının aktif husumet ehliyetini ispatlaması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Tic. ve San A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aktif husumet ehliyetini ispat etmesi gerektiğini, dosyaya proforma faturanın sunulup asıl fatura ve ödeme ile ilgili banka transferinin sunulmadığını, malın faturası ile ödeme belgesinin dosyaya sunulması gerektiğini, ekspertiz raporunda, hasarın yetersiz ambalaj ve konteyner içine istifte hatanın bulunması sebebiyle oluştuğunun yazılı olup, müvekkilinin hasardan sorumlu olmadığını, konşimentodaki kayda göre de, malların konteyner içine yükleme ve istifleme işlemenin yükleyici tarafından yapıldığını, davacı tarafın yükleyicisinin hatasından yükleyicinin kendisinin sorumlu olduğunu, davacı tarafın sovtajı kabul ederek, davalı tarafın zararlarını azaltması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; acenteye karşı doğrudan dava açılmayacağını, TTK’nın 105. maddesi gereğince müvekkili şirket hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, … A.Ş’nin, … Türkiye acentesi olduğunu, davanın TTK nın 1188. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, yetkili mahkemenin konşimentodaki yetki şartına istinaden İngiliz Mahkemeleri olduğunu, konteyner muhteviyatı emtiaların taşımanın hangi aşamasında hasarlandığının belli olmadığını, dava konusu olayda müvekkilinin veya donatanının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, yapılan surveyde geminin bölgedeki şiddetli fırtına nedeniyle ciddi bir dalga ve sallantıya maruz kaldığını ve konteyner muhteviyatı emtianın sabitlenmesinin yetersiz yapıldığının tespit edildiğini, somut olayda yükleyicinin kusur ve ihmalinin bulunduğunu, konteyner taşımacılığında konteynerlerin kapalı ve mühürlü bir şekilde taşıyana teslim edilip, taşıyanın konteynerin içindeki yüke müdahale etmesinin mümkün olmadığını, konteynerin mühürlü olarak teslim alınıp aynı şekilde teslim edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/02/2018 tarih ve 2015/612 Esas 2018/25 Karar sayılı kararı ile; “1- … Tic ve San A.Ş. hakkında açılan davanın vazgeçme nedeniyle reddine, 2- Davanın davalı… A.Ş yönünden kısmen kabulü ile 5.000 Usd nin dava tarihinden itibaren bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, ıslah edilen bedelin hak düşürücü süre nedeniyle reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili, davalı… A.Ş. vekili ve davalı …Tic. ve San. A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının yok hükmünde olduğunu, 18.06.2014 gün 6545 sayılı Yasa ile yapılan düzenlemeye göre: Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk lirasının üzerinde olan dava ve işlerin, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütüleceğini ve sonuçlandırılacağını, Bilirkişi raporları çerçevesinde; müvekkili davacıya ait dava konusu sigortalı emtianın hasarlanmasında meydana gelen zararın toplam 215.110.-USD tutarında olduğunun kesinleşmesi ile 05.12.2017 tarihli ıslah dilekçeleri ile dava değerinin 215.110.-USD olarak ıslah ettiklerini, ıslah ile dava değeri 215.110.-USD olduğundan, 18.06.2014 gün 6545 sayılı Yasa ile yapılan düzenlemeye göre davaya “HEYETÇE” bakılması gerekirken, tek hakimle karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olup, kararın yok hükmünde olduğunu, Davanın belirsiz alacak davası olduğunu, gerek dava dilekçesi gerekse yargılama sırasında sundukları dilekçeleri ve beyanlarından davanın, belirsiz alacak davası olduğunun sabit olduğunu, ayrıca davanın kısmi dava olduğu konusunda açık hiçbir beyanlarının bulunmaması karşısında mahkemece davanın kısmi dava olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2015/14601 E. 2015/20243 K. sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere, Mahkemece, kendilerine bir haftalık kesin süre verilerek talep ve davalarının belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesinin istenmesi gerektiğini, Mahkemece, davanın kısmi dava olduğu konusunda açık hiçbir beyanları bulunmaması karşısında, açıkça aleyhlerine olan bir biçimde davanın re’sen kısmi dava olarak değerlendirilerek, müvekkilinin haklı alacağının miktarının ıslah edilen kısmının, davanın kısmi dava olması ve hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Hasar davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmakta olduğunu, nitekim sovtaj bedeli düşülmeden gerçek zararın tespit edilemediğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/23476 E. 2015/2261 K. – Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2015/10352 K. 2016/1371 ) Yargıtay kararlarından anlaşılacağı üzere, müvekkilinin, sigortalı emtianın hasarlanmasında meydana gelen zararını davanın açıldığı tarihte net olarak bilmesinin mümkün olmayıp, ancak delillerin toplanması ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ile gerçek zararın ve sovtaj bedelinin tespiti ile belirlenebilir hale geldiğini, bu nedenle müvekkili davacı şirketin zarar görmemesi ve hak arama hürriyetinin olumsuz etkilenmemesi bakımından belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunduğunu, Müvekkiline ait dava konusu sigortalı emtianın hasarlanmasında, kusur oranları ve sorumlu kişilerin tespitinin yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle davanın açıldığı tarihte kusur oranları ve sorumlu kişilerin tespit edilememesi nedeniyle de davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinde müvekkilinin hukuki yararının bulunduğunu, Gerçek zarar miktarı ile zarar verenin, sorumlu kişinin tespiti kesinleşmeksizin, müvekkilinin zamanaşımı süresinin başladığından söz edilmesinin doğru olmadığını, zaten bu yüzden de davalarının belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğini, nitekim, bilirkişiler kurulundan en son alınan 10/10/2017 günlü rapor ile önceki tarihlerdeki bilirkişi raporları doğrultusunda artık belirsiz olan alacak davalarının belirli hale gelmesiyle sundukları ıslah dilekçesindeki beyanlarından, davanın açıldığı tarihte gerçek zararı ve zarar vereni tespit edemediklerinin anlaşıldığını, Mahkemece, hak düşürücü sürenin hatalı değerlendirildiğini, bilirkişi raporlarıyla birlikte; zarar miktarının, sovtaj bedelinin, zarardan dolayı davalıların kusur oranları ve sorumluluk durumlarının kesinleşmiş olduğunu, bu nedenle hak düşürücü sürenin, bilirkişiler kurulundan en son alınan 10/10/2017 günlü rapor ile başlayacağını, ıslah dilekçelerinin ise mahkemeye gönderildiği tarihin 05.12.2017 olduğunu, bu durumdan mahkemece hak düşürücü sürenin hatalı değerlendirildiğinin açıkça anlaşıldığını belirterek, – İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, -Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilmesi halinde; ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılmasına ve yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, ICC 4.3 klozunun yanlış yorumlanması sonucunda tanzim edilen bilirkişi raporları doğrultusunda hüküm kurduğunu, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere hasarın meydana gelmesinin sebeplerinden biri emniyetli bir şekilde ambalajlanmama hususu olduğundan meydana gelen hasarın sigorta teminatı kapsamında olmadığını, Emtia Sigortası Genel Şartları Madde 5’e göre “aşağıdaki hallerin gerek doğrudan doğruya, gerek dolayısıyla doğuracağı avakıp sigortaya dahil değildir… malların gereği veçhile hazırlanmamış veya tertiplenmemiş olmasından veya ambalaj kifayetsizliğinden ileri gelen ziya ve hasarlar.”’ın sigorta teminatı kapsamında olmadığını, Dava konusu zarar da ambalaj kifayetsizliğinden de meydana geldiğinden Emtea Nakliyat Sigorta Poliçesi teminatı dışında olduğunu ve müvekkil şirketin davacı sigortalıya karşı nezdindeki poliçeden kaynaklanan herhangi bir tazminat sorumluluğu bulunmadığını, ALL RISK / ICC (A) klozunun Genel İstisnalar Klozu başlıklı 4.3 klozunda, genel şartla aynı paralelde bir düzenleme olup, maddenin genel şartların 5. maddesinden farklı olarak konteynır içinde yapılan istifleme hatasının sigortalı veya adamları tarafından yapılmasını ambalajlamaya dahil edip istifleme hatasını da duruma göre teminat dışı kabul ettiğini, 4.3 klozu uyarınca tüm ambalajlanma hatalarının ayrım yapılmaksızın teminat dışında tutulduğunu, kloz uyarınca sadece sigortalı veya adamları tarafından yapılmış ise ya da kim tarafından yapıldığı önemli olmaksızın sigorta başlamadan önce istifleme yapılmış ise bu durumda da istifleme ambalajlanmaya dahil edilip teminat dışında tutulmakta olduğunu, sadece sınırlı olarak istiflemenin ambalajlanmaya dahil edilip, sigorta teminatı kapsamında sayılmadığını, Karar dayanağı bilirkişi raporunda 4.3 klozu maddesi yorumlanırken hataya düşüldüğünü, sanki sadece sigortalı ve adamları tarafından yapıldığında ambalajlanma istisnasından yararlanılabileceği gibi bir sonuca vardıklarını, 4.3 klozu uyarınca asıl olanın tüm ambalajlanmalardan kaynaklı hasarların teminat dışında kaldığı hususu olduğunu, istifleme hatası var ise, sadece istisna olarak sigortalı ve adamları tarafından yapılan istiflemenin ambalajlamaya dahil edilip teminat dışında olacağını, Mahkemece tüm itiraz ve beyanlarına rağmen yeniden rapor alınması talepleri red edilerek, hem eksik inceleme ile hem de yasaya, usule ve hukuka aykırı bir hüküm kurulduğunu, Davayı ve sorumluluklarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla; taşıyanın müterafik kusurlu olduğu hususunun da dikkate alınmadığını, davalı taşıyıcının, denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve hiçbir müdahale ve itirazda bulunmamakla oluşan hasar nedeni ile kusurlu olduğunu, taşıyıcının yükleme ve ambalajlamadaki hatalara yönelik ihtirazi kayıt koymadan malları teslim almasının davalı tarafın kusurlu olduğunu gösterdiğini, raporda yükün ambalajın yeterli nitelikte olmadığının bildirilmesi nedeniyle davalı tarafa kusur izafe edilmeyeceği değerlendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstifleme hatası olduğu varsayılsa dahi davalı tarafından yükümlülüklerini yerine getirdiğine ilişkin teslim aldığı ürünlerdeki istifleme, yükleme ve ambalajlamadaki hatalara yönelik ihtirazi kayıt koymadan malları teslim almasının, tarafların birlikte kusuru olduğunu göstereceğini, bu kapsamda istifleme hatasında dahi, taşıyanın müterafik kusurunun olduğu hususu dikkate alınması gerekirken mahkemece dikkate alınmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, itirazları doğrultusunda esasa dair yeniden inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …Tic. ve San. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça müvekkili bakımından davanın atiye terk edildiği bildirilmiş ise de, atiye terk talebine muvaffakat edilmediğini, bu nedenle ıslah edilen 210,110 USD üzerinden reddedilen kısımla orantılı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, Müvekkili … lehine ıslah edilen 210.110 USD dava değeri üzerinden ücreti vekalete karar verilmesine, yerel mahkeme kararının düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, deniz yolu ile taşımadan kaynaklanan hasar bedelinin rücuen tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı … Tic ve San A.Ş hakkında açılan davanın vazgeçme nedeniyle reddine, davanın, davalı … A.Ş yönünden kısmen kabulü ile 5.000 Usd nin dava tarihinden itibaren bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, ıslah edilen bedelin hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinde 18/6/2014 tarihinde 6545 sayılı Yasa’nın 45 maddesi ile değişiklik yapılmıştır. Buna göre, asliye ticaret mahkemeleri kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunacağı ve konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değerinin üç yüz bin Türk lirasının üzerinde olduğu dava işlere ilişkin tüm yargılama safhalarının, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütüleceği ve sonuçlandırılacağı düzenlenmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça dava dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000. USD alacağın ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, yargılama sırasında davacı vekilince sunulan 05.12.2017 tarihli dilekçe ile; davalı … yönünden dava değeri 215.110.-USD olarak ıslah edilerek, ıslah harcı yatırılmıştır. İlk Derece Mahkemesince yargılama tek hakimle yürütülmüş, 12/02/2018 tarihli karar ile yine tek hakimle sonuçlandırılmıştır. Ancak, davacı tarafça ıslah ile talep edilen tutar 300.000,00 TL’nin üzerinde olduğundan, ıslah ve karar tarihinde yürürlükte olan yukarıda anılı hüküm uyarınca davanın heyet halinde görülerek sonuçlandırılması gerekirken, tek hakimle yargılamaya devam olunarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.4 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın heyet halinde görülüp sonuçlandırılması için dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebepleri ile, davalılar vekillerinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) verilen 12/02/2018 tarih ve 2015/612 Esas – 2018/25 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacının sair istinaf nedenlerinin ve davalıların istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar haçlarının talep halinde istinaf talep edenlere iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı varsa, talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/03/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.