Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/893 E. 2020/402 K. 19.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/893 Esas
KARAR NO : 2020/402 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/739 Esas – 2018/956 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 19/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ün, …nde 2.740.370 adet paya sahip bulunduğunu, 29.03.2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2., 5., 6. ve 7. gündem maddelerinin kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davalı şirketin genel kurulda müvekkilini bilgilendirmediğini, şirket yönetim kurulu üyeleri hakkında açılmış sorumluluk ve ceza davaları mevcut olmasına rağmen tekrar bu kişilerin yönetim kuruluna seçildiklerini, davalı şirket müvekkili temsilcileri tarafından yöneltilen bir kısım sorulara muğlak, geçiştirici cevaplar verdiğini, bir kısım sorulara ise dürüst resim ilkesini ve hesap verme ilkesi hiçe sayarak cevap vermekten imtina ettiklerini, açıklanan nedenlerle davalı … A.Ş.’ nin 29.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2., 5., 6. ve 7. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların müvekkilinin yasadan kaynaklanan vazgeçilmez ortaklık haklarını sınırlandırması ve ortadan kaldırması nedeni ile TTK. 447/1-a maddesi gereğince butlanlarının, bu istemin kabul görmemesi halinde açıkça yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı talep konusu kararların TTK 445. Maddesi gereğince iptallerine, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Genel kurul toplantısında sorulan sorulara bilgi edinme hakkı çerçevesinde aydınlatıcı cevaplar verilmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, genel kurulda alınan kararların iyi niyet kuralına aykırı olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, yönetim kurulu üyesinin yeniden yönetim kuruluna seçilip seçilmeyeceğine karar verenin pay sahipleri olduğunu, davacının dava dilekçesini kopyala/yapıştır yöntemiyle hazırladığını, başka şirketlere ait iddiaların dava dilekçesinde yer aldığını, bu durumun dahi ikame edilen davanın gayrıciddi olduğunu gösterir nitelikte olduğunu, açıklanan nedenlerle haksız ve dayanaksız davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 22/10/2018 tarih 2016/739 Esas – 2018/956 Karar sayılı kararında; “…Davacı tarafça açılan genel kurul kararına karşı yokluk ve iptal davasında davayı açtığı esnada şirket ortağı olmasına rağmen dosyada sunulu bölge adliye mahkemesi kararı, o dosyadaki yazılı beyanı ve bölge adliye mahkemesi kararına karşı aynı davalının hisselerini devrettiğini belirtmiş olup başta dava açılırken bulunması gereken davacıya ait aktif husumetin dava sonuçlanana kadar devam etmesi gerektiği, oysa dosyada mevcut belgelerden anlaşıldığı üzere davacının yargılama sırasında aktif dava ehliyetini kaybetmiş olduğu, bilahare tekrardan cüzzi bir hisseye sahip olması ona ilk davanın açıldığı tarih itibariyle korunması gereken aktif husumet ehliyetini mevcut görülmekte olan dava yönünden yeniden kazandırmaz. Davacının sahip olduğu yeni hisseler yönünden, bu kendisine ancak yeni sahip olduğu hissenin sahiplendiği tarihten ve o tarihten sonraki hususlar için ortaklık hakkı bahşeder. Ortaklık hakkının kaybedildiği tarihten öncesi için tekraren bir ortaklık hakkı bahşetmez bu nedenle de açılan bir davada davanın başından sonuna kadar bulunması gereken dava şartlarının ki bu arada davacıya ait aktif husumetin arada kaybedilmiş olması nedeniyle ve bilahare cüzzi miktarda hisse ile yeniden ortak olmasının mevcut yürüyen davaya bir etkisi olamayacağından davacının davasının aktif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile;”Davacının davasının AKTİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince, dava konusu talepleri hakkında eksik inceleme neticesinde hüküm kurulduğunu, Pay sahipliği sıfatının ve dolayısıyla davacılık sıfatının gerek dava tarihinde mevcut olduğu ve hüküm kesinleşmesine kadar pay sahipliği sıfatının devam ettiği dosya kapsamında sabit vakıalardan olduğunu, Dava konusu taleplerinin, dava konusu kararların öncelikle butlanının tespitini içermektedir. Butlanın tespiti talebinin her halükarda pay sahipliği sıfatının mevcudiyetinden bağımsız biçimde ileri sürülebileceğinin şüphesiz olduğunu, ( Yargıtay 11 HD 12/03/2015 gün 2014/4814 E. 2015/3384 K )Davalı şirketin payları borsada işlem gören, SPK denetimine tabi halka açık bir şirket olduğunun gözetildiğinden halihazırda süren pay sahipliği dikkate alınarak aktif husumet ehliyetinin devam ettiği sonucuna varılmasının hukuka ve hakkaniyete uygun bir yaklaşım olacağını, Nitekim, davalı şirketçe kabul edilen kar dağıtımı politikasında tespit edilen %20’lik oranın altında kar payı ödemesi yapılmasına dair, dava konusu 6 nolu kararın batıl sayılması gerektiği, esasen ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu kapsamında tespit edildiği, Dava konusu 5 nolu ibra kararının keza TTK md 447 uyarınca batıl olduğunu, Yalnızca pay sahiplerinden …A.Ş’nin toplam 63.065.857,26 adet paya bağlı %31,53’lük oy hakkı düşünüldüğünde dahi davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrası için gereken karar nisabı olan 91.808.712,75 adet oya ulaşılmasının mümkün olmadığı, bu bakımdan dava konusu 5 nolu kararın gerekli karar nisabına uyulmaması sebebiyle butlan ve malul olduğunun sabit olduğunu, bu nedenle aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine hükmedilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Müvekkilin bilgi alma ve inceleme haklarını ihlal eden, dava konusu 2 nolu karar TTK md 447/1-b uyarınca batıl olduğunu, İlk derece mahkemesinin kararı, müvekkilinin adil yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarını ihlal ettiğini, İlk derece mahkemesi tahkikat aşamasını usul hukukuna aykırı bir biçimde yürüttüğünü ve sonuçlandırdığını, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasının gerektiğini, ( HMK 321 madde)Tahkikat aşaması usulünce tamamlanmadan kararın verilemeyeceğini, ancak hükmün şekli bir hüküm değildir. Tarafların hukuki dinlenilme hakkı ve bununla bağlantılı olarak adil yargılanma hakkının özünü teşkil eden bir hüküm olduğunu, hukuki dinlenilme hakkı HMK md. 27 de açıkça düzenlenen bir hak olduğunu, açıklama ve ispat hakkının da ihtiva ettiğini,İlk derece mahkemesince anılan yasal gerekliliklere uymaksızın tahkikatı usulünce sonuçlandırmadığını, sözlü yargılama için ayrı bir duruşma günü tayin etmediğini, İlk derece mahkemesince davanın reddine dayanak gösterilen sıfat yokluğunun, her halükarda hüküm kurulmadan önce tamamlandığını, mahkemenin bu nedenle davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bir davada sıfat yokluğunun dava şartı eksikliği teşkil etmeyeceğini, zira sıfat yokluğunun davanın esasına ilişkin bir itiraz olduğunun açık olduğunu, ilk derce mahkemesi ise davayı ”aktif husumet yokluğu” sebebi ile reddedildiğini, bir an için sıfat yokluğunun dava şartı olduğu varsayıldığında dahi, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, ( HMK 115)Müvekkili son duruşmadan çok önce davalı şirkette 22/03/2017 tarihinde yeniden pay sahipliği sıfatı kazandığının sabit olduğunu, bu sebeple sıfat yokluğu sebebiyle davanın reddedilmesi HMK 115. maddesi kapsamında hukuken mümkün olmadığını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının yapılacak istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, dava konusu 29/03/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 2.5, 6 ve 7 numaralı kararların TTK md 447 uyarınca butlanının tespitine aksi takdirde TTK md. 446 hükmü uyarınca iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Mahkemece, Davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin tahkikat aşaması usulünce tamamlanmadan, hukuki dinlenilme hakkı ve bununla bağlantılı olarak adil yargılanma hakkına aykırı karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;Davacı tarafça adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair somut bir delil sunulmadığı, bu yönde İDM.ne bir beyanda bulunulmadığı, dosya kapsamına ve mahkemenin kabulüne görede adil yargılanma hakkının ihlal edilmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin, taleplerinin aynı zamanda 29/03/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 2.5, 6 ve 7 numaralı kararların TTK md 447 uyarınca butlanının tespitine yönelik olup butlan davasının pay sahipliği sıfatından bağımsız biçimde ileri sürüleceğine yönelik ve mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde;Somut olayda, davacının talebinin davalı … A.Ş.’ nin 29.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2., 5., 6. ve 7. gündem maddeleri uyarınca alınan kararların davacının yasadan kaynaklanan vazgeçilmez ortaklık haklarını sınırlandırması ve ortadan kaldırması nedeni ile TTK. 447/1-a maddesi gereğince butlanlarının tespitine, bu istemin kabul görmemesi halinde açıkça yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı talep konusu kararların TTK 445. Maddesi gereğince iptallerine ilişkindir.Davalı …A.Ş.’ nin 29.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan,”2 nolu gündem maddesi; Yönetim kurulunca hazırlanan 2015 yılına ait yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi,5 nolu gündem maddesi; Şirketin 2015 faaliyetlerinden dolayı yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmeleri,6 nolu gündem maddesi; Karın kullanım şeklinin, dağıtılacak kar ve kazanç payları oranlarının belirlenmesi,7 nolu gündem maddesi; Yönetim kurulu üyelerinin ve bağımsız yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve görev sürelerinin belirlenmesine, ” ilişkin olup davacı tarafça ileri sürülen iddialar genel olarak butlan değil iptal yaptırımı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Hukuki niteleme mahkemeye aittir. Genel kurul kararlarının iptalini isteyen ortağın bu sıfatının iptal davasının kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekmektedir.Somut olayda dava tarihinin 29/06/2016 tarihi olup davacının davalı şirketteki hissesini devredip 06/01/2017 tarihinde davalı şirketten ayrıldığı anlaşılmış olup davacının işbu davada taraf sıfatının kalmadığı, davacının 22/03/2017 tarihinde yeniden davalı şirkette pay sahipliği sıfatı kazanması davacıya ilk davanın açıldığı tarih itibariyle korunması gereken aktif husumet ehliyetini mevcut görülmekte olan dava yönünden yeniden kazandırmayacağı, Yargıtay 11 HD 2014/15157 E 2015/608 K 19/01/2015 Tarihli emsal kararı da gözetildiğinde, genel kurul kararlarının iptalini isteyen ortağın bu sıfatının iptal davasının kesinleşmesine kadar devam etmesi gerekmektedir. Buna göre davacı asilin ortaklık sıfatını karar kesinleşmeden kaybettiği anlaşılmakla, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olmakla, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.