Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/89 E. 2020/939 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/89 Esas
KARAR NO: 2020/939 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2017
DOSYA NUMARASI: 2012/314 Esas 2017/1422 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının … A.Ş İzmir Şair Eşref Bulvarı Şubesinin mudisi olarak son 4 yıl içerisinde … Ltd. Şti.’nin davalı banka merkez şubesi nezdinde bulunan hesaplarına 420.000,00TL yatırdığını, davalı banka ile … Ltd. Şti.’ arasında 04/07/2008 başlangıç tarihli mevduat hesabı sözleşmesinin akdedildiğini, adı geçen şirketin Türkiye de iş yeri ve temsilcisinin olmadığını, davacının davalı banka nezdinde açtığı merkez havuz hesabına para göndererek dava dışı … Ltd. Şti.’nin türev piyasalarda işlem yapmasını sağladığını, davacının adı geçen aracı kurum niteliğindeki şirket ile yaptığı görüşmelerde internet üzerinden türev piyasalarda işlemler yaptığını, ancak davalı bankanın gönderilen emirlerin beklemeye alınması gibi kusurlu fiilleri nedeniyle zarar uğradığını, davalı bankanın bu kusurlu eylem ve işlemleri nedeniyle davacının uğradığı zarara ilişkin olarak 1.500,00TL’nin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren reaskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 06/06/2017 tarihli dilekçesi ile, davalarını toplam 607.200,00TL olarak ıslah ettiklerini belirterek, bu miktarın davalıdan tahsilini talep etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı aleyhine açılan davayı kabul etmediğini, davacının … Ltd. Şti.’nin USD ve TL hesaplarına para yatırdığını, bu paranın toplamının 395.600,00 TL ve 60.000,00 USD olduğunu, davanın öncelikle bankacılık faaliyetinde olduğu için Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinde gerekli olduğunu, yetkili mahkemenin de İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının dava konusu bu talebinin kısmi dava açmaya uygun olmadığını, davacının kısmi dava açamayacağını, 6100 sayılı HMK’nun 114 ve 115. Maddeleri uyarınca davanın usülden reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da davalının somut olayda işleminin olağan bankacılık hizmeti olup davacı ve dava dışı 3. Kişi arasındaki para gönderme işlemini yaptığını, buradan doğan zararlardan davalı bankanın sorumlu olmadığını, esas itibariyle davalı aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davanın 17/02/2012 tarihinde açıldığını, son işlem tarihinin 02/02/2010 olduğunu, BK 60. Maddesi uyarınca 1 yıllık zaman aşımı süresinin geçtiğini belirterek zaman aşımı itirazında bulunmuş, dava dışı 3. Şahsın davalı banka merkez şubesindeki hesaplarının normal ticari mevduat hesabı olduğunu, davacının 10/10/2008 – 28/04/2009 arasında bu hesaba müteattit defalar para gönderdiğini, söz konusu hesaplardan davalı bankanın herhangi bir türev işlemi yapmadığını, dava dışı … Ltd. Şti.’nin İngiliz yetkili makamlarının denetiminde faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de ise forex piyasalarını düzenleyen bir SPK mevzuatının bulunmadığını, davacının dava dışı … Ltd. Şti.’ne para gönderdiği tarihlerde bu düzenlemenin mevcut olmadığını, yaklaşık 2,5 yıl sonra düzenlemenin yapılmış olması nedeniyle davacının iddialarının yerinde olmadığını, davalı banka ile … Ltd. Şti. arasında herhangi bir fiili irtibatın bulunmadığını, bu şirket ile banka arasında sadece yukarıda değinildiği gibi ticari mevduat hesabının bulunduğunu, bunun da ticari müşteri sözleşmesi ile yapıldığını, … Ltd. Şti.’nin vergi numarası alınırken sehven bankanın adresinin verilmiş olması nedeniyle davalı banka ile aynı olmasının sadece bir hatadan kaynaklandığını belirterek öncelikle davanın yetki ve görev yönünden reddine karar verilmesini savunmuş, İzmir 6. ATM’nin 2012/141 Esas 2012/263 Karar sayılı kararıyla davanın yetki yönünden reddine ve dosyanın İstanbul Nöb. ATM’ne gönderilmesine dair verilen karar uyarınca mahkememize tevzi edildiği, esasa ilişkin olarak da hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini ve zaman aşımı yönünden de davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/11/2017 tarih ve 2012/314 Esas – 2017/1422 Karar sayılı kararında; “….Mahkememizin 07/10/2013 tarihli ara kararı ile, zaman aşımı itirazının davanın konusu, tarafların sıfatı ve yapıldığı iddia edilen bankacılık işleminin niteliğine göre, husumete yönelik itirazın kabule şayan bulunmadığından reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki davaya konu uyuşmazlığın davalı bankanın kusurlu eylem ve işlemleri nedeniyle yasanın emredici hükümlerine aykırı davranarak davacının uğradığı iddia edilen zararın ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren reaskont faiziyle birlikte tahsili talebine ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi rapor ve ek raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, davacı tarafın davalı bankanın uhdesinde açılan dava dışı … Ltd Şti aracılığıyla yapmış olduğu kaldıraçlı işlemler sebebiyle zarara uğramasından bahisle bu zararın davalı banka tarafından tahsili için açılmış bulunan tazminat davası olduğu görülmüştür. BKnun haksız fiillere yönelik hükümleri göz önüne alındığında, yine Bankacılık Kanunundaki düzenlemeler dikkate alındığında, davalı bankanın söz konusu doğan zarardan sorumlu olup olmadığının tespiti bakımından oluşan zarar, bu zararla davacının eylem yada eylemsizliği arasındaki illiyet bağı, kusur veya kusursuz sorumluluk halleri varsa bunlara ilişkin taraflar arasındaki ilişkinin ve değerlendirmenin yapılması gerekmektedir. Özellikle hemen belirtmek gerekir ki, davacının zarara uğradığı tarih itibariyle türev işlemlerin ve kaldıraçlı işlemlerin ne şekilde yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin hukuk sistemimizde bulunmadığı görülmektedir. Söz konusu türev işlemleri 31/08/2011 tarihinde SPK tarafından yapılan düzenleme ile ilk olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Daha öncesinde yapılan türev işlemleri ile ilgili herhangi bir düzenleme Türk Hukuk sisteminde mevcut değildir. Bu dönemde yani düzenleme öncesi dönemde piyasanın kendi belirlediği kurallar çerçevesinde işlemler yürütülmüştür. Özellikle belirtmek gerekir ki, davalı banka bizzat türev işlemlerini yapan kuruluş değildir. Davacı ile dava dışı … Ltd arasında türev işlemleri gerçekleştirilmiştir. Sadece davalı banka ile davacının zarara uğradığının iddia ettiği ve dava dışı … Ltd arasında mevduat hesabı yani merkez havuz hesabı sözleşmesi akdedilmiş, davacı bu dava dışı … Ltd Şti’nin açmış olduğu hesaba paralar göndermiş, bu paralarla 4 yıl süre ile kaldıraçlı işlemler yapmış ve daha sonra da söz konusu kaldıraçlı işlemler sebebiyle zarara uğradığından bahisle davalı banka aleyhine söz konusu davayı açmıştır. Başka bir anlatımla, davacının … İzmir Şair Eşref Bulvarı Şubesindeki … nolu hesabından ve zaman zaman ise elden yatırdığı paralarla dava dışı … Ltd adlı şirketin davalı banka nezdinde bulunan … nolu merkez havuz hesabına para gönderdiği ve gönderdiği bu paralarla dava dışı … Ltd Şti uhdesinde bulunan hesabı ile türev, forex ve kaldıraçlı işlemlerde bulunduğu görülmüştür. Her ne kadar mahkememizce yaptırılan incelemelerdeki bilirkişiler tarafından bankaların birer güven kurumu olduğu, bu nedenle kendilerine yatırılan mevduatlar sebebiyle davacıların oluşan zararından sorumlu oldukları yönünde görüş bildirmişler ise de, söz konusu güven kurumu sebebiyle sorumluluk yüklenebilmesi için davalı bankanın uhdesine yatırılan mevduat hesapları üzerinde doğrudan doğruya banka tüzel kişiliği yada banka çalışanları aracılığıyla hukuka aykırı bir işlem yapılması halinde söz konusu güven teorisi kavramı ve kusursuz sorumluluk hallerine ilişkin kuralların devreye gireceği izahtan varestedir. Dolayısıyla bankanın sorumluluğuna gidebilmek için ya banka çalışanlarının kusura dayalı sorumluluklarının bulunması yada davalı bankanın adam çalıştıran sıfatı ile olağan sebep sorumluluğu açısından objektif özen yükümlülüğünü ihlal etmesi gerekmektedir. Oysa davamızda davalı bankanın yegane yaptığı işlem, dava dışı … Ltd adlı şirket adına banka uhdesinde bir mevduat hesabı açmasından ibarettir. Her ne kadar davacı tarafça … Ltd isimli şirketin davalı bankanın bir yan kuruluşu olduğundan bahisle bu iddia ileri sürülmüşse de ve …’nın merkez adresi gösterilerek hesap açıldığı ileri sürülmüşse de, sırf vergi dairesine verilen formda dava dışı … Ltd Şti’nin adresinin … olarak gösterilmiş olması, davalı banka ile ilişkisi olduğunu ispatlamaya yeterli nitelikte değildir. Kaldı ki … birden fazla bloktan oluşan ve pek çok şirketin merkez adresinin yada işletmesinin bulunduğu büyük bir iş merkezi olup, davalı banka dışında pek çok farklı işyerinin de bulunduğu bir plaza topluluğudur. Dolayısıyla sırf adresinin vergi dairesine aynı olarak bildirilmesi (ki bu davalı tarafça yapılmış bir hatadan ibaret olduğu ileri sürülmüş olup) gerek bu form yanında vergi dairesine verilen kuruluş belgesi, yönetim kurulu kararı ve vergi dairesinin diğer kayıtlarında gözüken adresin farklı olması da dikkate alındığında, söz konusu vergi dairesine verilen formda adresin davalı şirketin adresi olarak gösterilmiş olmasının davalı ile dava dışı … Ltd arasında organik bir bağ olduğunun da göstergesi olamayacağı, bu itibarla davalı ile dava dışı … Ltd arasındaki organik bağın ispatlanamamış olması sebebiyle dava dışı … Ltd Şti’nin eylem ve işlemleri sebebiyle davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, forex piyasalarının niteliği ve özellikleri dikkate alındığında, bu piyasalardan işlem yapan şahısların söz konusu piyasaları iyi bilen yatırımcılar olması gerektiği, forex piyasalarında genel olarak farklı ülke pariteleri arasındaki fiyat değişimleri (piplerin) sebebiyle yapılan işlemler sonucu forex piyasalarının kaldıraç etkisi ile birlikte küçük paralarla daha büyük hacimli işler yapma imkanı verdiği, kaldıraç etkisi uyarınca katılımcılar tarafından yatırılan paranın teminat olarak tutulduğu, bu kapora limitindeki teminat olarak tutulan para ile kaldıraç oranları uyarınca (1/2 ile 1/400 arası değişmektedir) işlem yapıldığı, dolayısıyla 1TLlik bir işlemle 100TLlik işlem yapıldığı yada 1 USDlik işlemle kaldıraç oranına göre 400USD miktarında işlem yapılabileceği, ancak en çok kullanılan kaldıraç işleminin 1’e 100 olduğu, bu işlemlerde yatırımcıların teminat karşılığında parite fiyatlarında meydana gelen kur farklarında kar elde etmeye çalıştıkları, yine paritenin tersine işlemesi halinde ise söz konusu kur farkından dolayı yatırımcının zararının oluştuğu, ancak forex işlemlerinde teminat olarak yatırılan miktarın forex işlemindeki parite kaybında belirtilen kur sebebiyle oluşan zararın yatırılan teminat miktarını bulması durumunda ise, müşterinin yatırdığı tüm parayı kaybetme riskinin bulunduğu, dolayısıyla bu tür işlemleri yapan yatırımcıların aynı zamanda işlemleri çok iyi bilen yatırımcılar olması gerektiği, bu tarz işlemlerle çok büyük oranda paralar kazanılabileceği gibi, kaldıraç etkisi sebebiyle paritelerdeki küçük oynamalardan dolayı çok büyük paraların da kaybedilebileceği bilinmektedir. Davalı bankanın davacının dava dışı … Şti ile yapmış olduğu forex işlemlerine bir dahli , bir katkısı bulunmamaktadır. Söz konusu işlemler tamamen davacı ile dava dışı … Ltd Şti arasındaki işlemlerden kaynaklanmıştır. Bu nedenle davacının oluşan zararı ile davalının eylem yada eylemsizliği arasında kusurlu sorumluluğu yada kusursuz sorumluluğu doğurabilecek nitelikte uygun illiyet bağının bulunmadığı görülmektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, davacının uğramış olduğu zarardan dolayı davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacının zarar iddiasının doğrudan doğruya kendi eylemleri ve dava dışı … Ltd Şti’nin eylemleri sebebiyle oluştuğu, yine davalı bankanın kusursuz sorumluluğuna gidebilecek şekilde yada kusura dayalı sorumluluğuna gidilebilecek şekilde uygun illiyet bağının da bulunmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur….”gerekçesi ile, Davacının davasının subut bulmadığından REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemece dava konusu zarara davalı şirketin sebebiyet vermediği, kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunu gerektirir bir fiilin bulunmadığı, zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiğini, Davanın davalı bankanın kusurlu veya/da kusursuz eylem ve işlemleri nedeniyle yasaların emredici hükümlerine aykırı davranılarak davacı müvekkilinin uğradığı zararın tahsilini konu edindiğini, Davalı bankanın kısaca “müşterini tanı” olarak zikredilen mevzuat hükümlerini ihlal ettiği, suç gelirinin aklanması için dava dışı … şirketinin işlemlerini MASAK’a bildirmediği, adı geçen şirketin yabancı menşeili bir şirket olmasına ve ülkemizde hiçbir temsilciliğinin olmamasına rağmen foreks işlemleri yapmak için havuz hesabı açmak suretiyle zararlandırıcı sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği, vergi numarasının açılmasından merkez ibaresinin davalı şirketin merkez adresi olarak verilmesine kadar tüm işlemlere davalı şirket çalışanlarının destek olduğu, dava dışı şirketin 19/03/2010 tarihi itibariyle TL hesaplarında 3475 adet hesap kaydının bulunduğu, USD hesaplarında ise 5055 adet hesap kaydının bulunduğu, hesap bakiyesinin 1.194.841,00.TL’ye ulaşması karşısında davalı bankanın emredici kanuni hükümler hilafına hareket ederek oldukça yüklü ve dahi tek yönlü hesap akışına karşılık MASAK gibi kuruluşlara hiçbir şekilde şüpheli işlem bildirimi yapmaması, hesaba yatan paralardan çeşitli gelirler elde etmesine rağmen dava dışı şirketin hukuka aykırı işlemlerine bilmesine rağmen ses çıkarmaması sebebiyle ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu, Yerel mahkeme gerekçeli kararında davalı banka çalışanlarınca dava dışı şirkete vergi numarası oluştururken … merkez adresinin gösterilmesinin tek başına yeterli olmadığı, söz konusu adreste birçok iş yerinin olduğu, davalının inkarı da dikkate alındığında davalı bankanın gerek kendisinin gerekse çalışanlarının sorumluluğu kapsamında bir eyleminin olmadığının belirtilmesi de gerekçenin hukuki ve maddi vakıalara dayalı olmaktan uzak olduğu sonucunu doğurduğunu, Taraflarınca, davalı şirket ile dava dışı şirket arasında organik bağ olduğu iddia edilmediği için ispatı hususu da hukuki açıdan gereksiz olup, bir güven kurumu olan davalı bankanın gerek yukarıda zikredilen izahatlar, gerekse kök ve ek rapordaki saptamalar çerçevesinde davacı gibi birçok mudinin zarara uğramasına sebebiyet verdiği, davalı bankaca dava dışı şirkete salt bir hesap açılmadığı dikkate alındığında, davalının kusurlu eylemleri ve çalışanlarının kusurlu davranışları neticesinde ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulmaları gerekirken, aksi yönde ve yanılgılı gerekçeyle aleyhe karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, Dava dışı şirketin Türkiye’de mevduat topladığı kendi yönetim kurulu kararıyla sabit olduğu, ancak bu yönde kendisine verilmiş bir yetkinin olmadığı, dahası davalı bankanın bu durumu bilmesine rağmen dava dışı şirketin Türkiye’deki yurttaşlardan toplanan mevduatlarını yurtdışına çıkarılmasına aracılık ettiği, dava dışı şirkete sadece mevduat hesabı açmadığı, foreks platformuyla birlikte çalışan bir bankacılık hizmeti vererek milyonluk işlemlere sayısız hesap hareketine göz yumduğu, bu hususta SPK ya da MASAK’a bildirimde bulunmadığı, işlem tarihlerinde Türkiye’de mevzuatta boşluk olsa bile 4721 sk madde 2 gereğince dürüstlük kuralı gereğince sorumlu tutulmasının gerektiği, güven kurumu olmanın verdiği rahatlıkla davacının zarara uğramasına ve artmasına sebebiyet verdiği ve ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu, Gerek dava dışı … adlı şirketin gerekse de davalı bankanın SPK mevzuatına aykırı olarak işlem gerçekleştirdiği ve bu işlemleri danışıklı olarak yaptığı dikkate alındığında adı geçen karara ilişkin madde hükümlerinin davalı yan için cari olmayacağını, 15/e bendi hükmüne aykırı davranarak … adlı şirketin TPKK’ya aykırı davranışına davalı bankaca kusurlu ve/ ya da dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak teşvikte bulunulduğu ve müsteşarlığa da bugüne dek bilgi verilmediği resmi kayıtlarla sabit olduğunu, 5549 sayılı Kanunun yükümlü başlıklı 2/d’ye göre davalı bankanın bu hüküm kapsamında kaldığını, Yine dayanak Kanunun şüpheli işlem bildirimi 4/1.maddesine göre, … adlı şirketin bir aracı kurum olduğu ve Türkiye’den SPK’nın emredici hükümlerine aykırı davranarak yurtdışına yasa dışı yollarla elde ettiği paraları aktararak müvekkili müşterinin de aralarında bulunduğu yurttaşları zarara uğrattığı açıkça ortada olup, davalı bankanın söz konusu işlemlere ilişkin kanunla öngörülen yükümlülüklere aykırı davrandığı ve hatta adı geçen şirket ile hukuki ve fiili irtibat içinde bulunduklarını, Yönetmeliğin 11.maddesine davalı bankaca aykırı davranıldığını, Davacı bankaca ilgili yönetmeliğin gerçek faydalanıcının tanınması ve tüzel kişilere özel dikkat gösterilmesi başlıklı 17/I ve V maddesi hükümleri ile özel dikkat gerektiren işlemler başlıklı 18.maddesi hükmüne aykırı davrandığını, … adlı şirkete merkez şubede açılan havuz hesapla belirtilen kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince hiçbir denetime tabi tutulmadığı, … adlı şirketin hesabına yatan milyonlarca USD ve TL’nin şüpheli işlem niteliğinde olduğu açıkça ortadayken bu yöndeki araştırma ve dikkat yükümlülüğünün ihlal edildiğini, Davalı bankaca müşteri durumu ve işlemlerin izlenmesi başlıklı 19. madde hükmü ile teknolojik risklere karşı tedbir alınması başlıklı 20.maddesine de aykırı davranılarak … adlı şirkete ait kayıt, bilgi ve belgeler güncel bir şekilde tutulmadığı ve/ ya da bir kısım işlemler göz ardı edilerek tutulduğunu, Davalı bankanın 4054 s. RKHK mad.1’de … adlı şirket ile hayata geçirdiği işlem zincir ile müşterilerden SPK ve BDDK mevzuatına aykırı olarak haksız kazanç elde ettiğini, 4054 s. RKHK mad.4/1 hükmü ve hemen II. fıkrada örnekseyici olarak sayılan yasak haller karşısında davalı bankaca girişilen işlemlerin kanuna ve rekabet mevzuatına aykırı olduğunu, 5411 s. B.K. mad.60 hükmüne rağmen … adlı şirketin kanunun emredici normlarına aykırı olarak Türkiye’de mevduat toplayarak yurtdışına çıkarılmasına, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, bankalar bir güven kurumu olarak bünyelerinde yapılan her türlü işlemden ötürü, en ufak bir kusurlarının olması halinde bile sorumlu oması karşısında davalı bankanın ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulması gerektiğine dair kök ve ek rapordaki mütalaalar ile tüm iddiaları dikkate alınarak nihai kararın ortadan kaldırılarak haklı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Davalı banka ile … adlı şirket arasında var olan acente ve/ ya da başkaca bir anlaşma gereğince davalı bankanın bu işlemlere giriştiğini, bir aracı kuruma kanun hükümlerine aykırı davranılarak merkez şubede havuz açılmasının başka bir izahının mümkün olmadığını, Gerek kök gerek ek gerekse dilekçede yapılan açıklamalar ile dosyaya giren belgeler dikkate alındığında, davalı bankanın ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulması gerekirken aksi yönde ve yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, 395.600,00.TL’nin dava dilekçesinin ekinde Ek.6 başlığı altında sunulu ihtarnamenin davalı yana tebliğ tarihi olan 28/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte 60.000,00 USD’nin ise dava dilekçesinin ekinde Ek-6 başlığı altında sunulu ihtarnamenin davalı yana tebliğ tarihi olan 28/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte ödeme tarihindeki rayiç üzerinden TL cinsinden davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı tarafın davalı bankanın uhdesinde açılan dava dışı … Ltd Şti aracılığıyla yapmış olduğu kaldıraçlı işlemler sebebiyle zarara uğradığından bahisle bu zararın davalı bankadan tahsili için açılmış tazminat davasıdır. Mahkemece, davacının davasının subut bulmadığından reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; somut olayda, davacının … İzmir Şair Eşref Bulvarı Şubesindeki … nolu hesabından ve zaman zaman ise elden yatırdığı paralarla dava dışı … Ltd adlı şirketin davalı banka nezdinde bulunan … nolu merkez havuz hesabına para gönderdiği ve gönderdiği bu paralarla dava dışı … Ltd Şti uhdesinde bulunan hesabı ile türev, forex ve kaldıraçlı işlemlerde bulunduğu görülmüştür.Davalı bankanın yegane yaptığı işlem, dava dışı … Ltd adlı şirket adına banka uhdesinde bir mevduat hesabı açmasından ibarettir.Hesap açan bankanın hesap açtıran müşterinin güvenilirliğini sorgulama sorumluluğu yoktur. Bankanın veri sağlama sorumluluğu ve görevi de yoktur. Davacı, dava dışı …nin davalı bankada açtığı hesabına para yatırıp internet üzerinden …nin vermiş olduğu verilerle işlem yaptığı, ve davalı bankanın veri hizmeti vermediği anlaşılmıştır. Davalı banka bizzat türev işlemlerini yapan kuruluş değildir. Davacı ile dava dışı … Ltd arasında türev işlemleri gerçekleştirilmiştir. Davalı bankanın davacının dava dışı … Şti ile yapmış olduğu forex işlemlerine bir dahli , bir katkısı bulunmamaktadır. Söz konusu işlemler tamamen davacı ile dava dışı … Ltd Şti arasındaki işlemlerden kaynaklanmıştır. Bu nedenle davacının oluşan zararı ile davalının eylem yada eylemsizliği arasında kusurlu sorumluluğu yada kusursuz sorumluluğu doğurabilecek nitelikte uygun illiyet bağının bulunmadığı görülmektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, davacının uğramış olduğu zarardan dolayı davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, yine davalı bankanın kusursuz sorumluluğuna gidebilecek şekilde yada kusura dayalı sorumluluğuna gidilebilecek şekilde uygun illiyet bağının da bulunmadığı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller ve yapılan yargılama sonunda kurulan hüküm gerekçesinde davacı vekilinin istinaf sebepleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 24/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.