Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/885 Esas
KARAR NO : 2020/1520 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE İTCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/87 Esas – 2018/1368 Karar
TARİH: 31/12/2018
DAVA: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında 10/08/2015 tarihininde “Elektrik alım/Satım Çerçeve Sözleşmesi” bağıtlandığını, bu sözleşme kapsamında bağıtlanan protokoller uyarınca; müvekkilinin davalı şirketten elektrik enerjisi satın aldığını ve borçların teminatı olarak dava dilekçesinde dökümü yapılan 3 adet teminat mektubunun davalıya teslim edildiğini, 01/01/2016-31/12/2016 tedarik dönemi için bağıtlanan 20150810-416-Unitaltek-TRTR başlıklı protokolüne göre müvekkilinin davalıdan tedarik edeceği enerji birim fiyatının hesabında refarans alınan değerlere perakende satış hizmeti (PSH) tutarının dahil edilmeyeceğinin kararlaştırıldığını, nihai tüketiciye satılan elektrik enerji bedelleri ile ilgili endekslemede parekende tedarikçilerin son kullanıcı-tüketiciye yansıttıkları PSH, kayıp kaçak gibi ek bedellerin müvekkili şirkete yansıtılmayacağının kararlaştırıldığını, bu giderlerin tüketiciye yansıtılmasına yargı mercilerinin izin vermediğini, EPDK’nın 30/12/2015 tarihli veya 29578 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan tebliği ile; 01/01/2016 tarihinden itibaren PSH bedelinin ismen kaldırıldığını, ancak bu kalemin bu defa perakende enerji bedelleri içerisine dahil edilerek nihai tüketiciye yansıtılmaya devam edildiğini, örtülü olarak yansıtılan PSH tutarının EPDK tebliğinin gecici 3.maddesi uyarınca 0,007233kr/kWh olarak kararlaştırıldığını ve nihai tüketiciye uygulanan çıplak enerji fiyatlarına örtülü PSH ile eklendiğini, taraflar arasında bağıtlanan protokol uyarınca bu bedelin davalı tarafından yapılan hesaplamalardaki enerji bedelinden indirilmesi gerektiği halde 2016 yılı faturalarında buna uygun hesaplama yapılmadığını, müvekkilinin bu yıla ilişkin tüm ödemelerde çekince koyduğunu, davalının aleyhe olacak şekilde 01/01/2016 döneminde itibaren enerji fiyatının 0,45kr/kWh referans alarak faturalandırıldığını, EPDK dan bu konuda görüş alındığını ve yapılan açıklama ile taraflar arasındaki ikili anlaşmalarda PSH bedelinin 0,007233kr/kWh olarak enerji bedelinden düşülmesi gerektiğinin ifade edildiğini, davalının buna rağmen mutabakata aykırı şekilde fazla fatura kesmeye devam ettiğini ve 2016 yılına ilişkin dönemde fazladan 481.819,79 TL PSH bedelinin tahsil edildiğini, ihtarname keşide edilmesine ve iade faturası düzenlenmesine rağmen buna uyulmadığını, ödeme yapılmaması halinde teminat mektubunun nakde çevrileceğinin bildirildiğini belirterek davalı elinde bulunan 3 adet teminat mektubu bedelinin nakde çevrilmesinin önlenmesine ve müvekkilinin davalıya belirtilen tutarda borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkilinin uygulamalarının taraflar arasında bağıtlanan sözleşme ve protokollere uygun bulunduğunu, EPDK’dan PSH bedelinin tarifindeki ilgili enerji bedelinden düşülmesinin zorunlu olduğuna ilişkin yazı getirilmesi halinde uyuşmazlığın çözülebileceğinin davacıya bildirildiğini, davacı tarafından getirilen yazıda müvekkilinin talebinin cevaplandırılmadığını, aksine yapılan uygulamanın doğruluğunun belirtildiğini, 31/12/2016 tarihli fatura bedelinin haksız şekilde eksik ödendiğini ve iade faturası gönderildiğini, süresinde ihtarname keşide edilerek iade faturasına itiraz edildiğini ve süresi içinde ödeme yapılmaması halinde davacı tarafından teslim edilen teminat mektubunun paraya çevrileceğinin bildirildiğini, ödeme yapılmadığından teminat mektubunun paraya cevrilerek eksik ödenen tutarın faizi ile tahsil edildiğini, davacının görülmekte olan davada hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin mevzuat ve sözleşmeye uygun tahsilat yaptığını, davacının düzenlemeye ilişkin itirazının doğrudan EPDK’na yöneltmesi gerektiğini, bu konuda müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, bağıtlanan protokol uyarınca birim fiyat belirlemesinde net enerji bedeline göre hesaplama yapıldığını, parekende enerji satış fiyatlarının düzenlenmesi hakkında tebliğin gecici 3.maddesinin taraflar arasındaki protokole uygulanamayacağını, 01/01/2016 yürürlük tarihli tebliğ dışında EPDK tarafından PSH bedeline ilişkin başka bir düzenleme yapılmadığını, ikili anlaşmaların EPDK’nın onayına bağlı olmadığını, bu nedenle davacı iddiasının dayanaksız olduğunu, EPDK tarafından verilen cevapta müvekkilinin görüşünün doğrulandığını, müvekkili şirketin EPDK görüş yazısındaki mütaalaya uyma zorunluluğunun bulunmadığını, TBK uyarınca sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olduğunu, davacının çekince koymadan ödeme yaptığını, taraflar arasındaki protokolün geçerliliğinin sürdüğünü belirterek, davanın reddine ve kötü niyetle dava açıldığından HMK 329 maddesi uyarınca davacının tüm giderlerle ilgili cezaya mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 31/12/2018 tarih 2017/87 Esas – 2018/1368 Karar sayılı kararında;”taraflar arasında bağıtlanan 10/08/2015 tarihli “Elektrik Alım/Satış Çerçeve Anlaşması” ve protokol ile revize protokoller uyarınca davacı şirket tarafından davalı şirketten elektrik enerjisi satın alındığı ve ticari ilişkinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık; 01/01/2016-31/12/2016 tarihleri arasında davalı tarafından düzenlenen elektrik satış faturaları içinde PSH bedeline ilişkin olarak fazladan bir tahsilatın örtülü şekilde eklenip eklenmediği ve bu bedelin iade edilip edilmeyeceğine ilişkindir. EPDK tarafından verilen cevabi yazıda; 30/12/2015 tarihli 29578 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Parekende enerji satış fiyatlarının düzenlenmesi hakkında tebliğin” gecici 3.maddesinin tedarikçiler ile tüketiciler arasında imzalanan ikili anlaşmalara ilişkin olduğu belirlenmiştir. 01/01/2016 tarihi öncesinde piyasa katılımcılara arasında imzalanan ikili anlaşmalarda “Düzenlenen Enerji Fiyatı” olarak refere edilen fiyatın bu tarihten sonraki karşılığının hesaplanmasında, tebliğin gecici 3.maddesinde yer alan PSH bedelinin aktif enerji bedelinden düşülmesinin düzenlemeye uygun olduğu anlaşılmaktadır. Piyasa katılımcıları arasındaki anlaşmalarda ise PSH bedelinin anlaşma fiyatına eklenmesinin öngörülmemiş olması kaydıyla, düzenlenen enerji fiyatını referans alan anlaşma fiyatının 01/01/2016 öncesi ve sonrasındaki tutarlılığını sağlamak için dönüştürme yapılması gerekmektedir.” denilerek referans fiyat olarak 0,007233 TL/KWh bedelinin uygun olduğu belirtilmiş ancak bu konuda EPDK tarafından bir düzenleme yapılmadığı ifade edilmiştir. 01/01/2016 tarihinden sonraki dönem için dava konusu edilen PSH bedelinin aktif enerji bedeli içesinde bulunduğu EPDK tarafından kabul edilmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmede PSH bedelinin anlaşma fiyatına eklenmesi öngörülmemiştir. 01/01/2016 tarihi öncesi ve sonrasındaki dönemlerde tutarlılığın sağlanması için yukarıda açıklanan tebliğin gecici 3.maddesinde belirtilen referans PSH bedelinin tarife tablolarında yer alan ilgili enerji bedelinden düşülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Uyuşmazlık konusu dönemle ilgili olarak bu doğrultuda yapılan hesaplama sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda; dava konusu 2016 yılı tüm aylarını kapsayan dönem faturalarında davalının PSH bedeline ilişkin olarak haksız ve dayanaksız şekilde 12 fatura için 481.820,00 TL tutarında tahsilat yaptığı…”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, bizzat davacı tarafından müvekkili şirkete teslim edilen … Akmerkez Şubesi tarafından düzenlenen 23/12/2015 tarih ve A Nolu … sayılı banka teminat mektubundan tahsil edilen 484.472,99.TL’nin Ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile ikame edildiğini, Davacının her ne kadar menfi tespit ve yaptığı ödemelerin istirdadını istemiş ise de davacının yaptığı ödemelerin her hangi bir takip prosedürü içerisinde ya da cebri icra tahdidi altında yapılmadığını, davacının kendini borçlu zannederek her hangi bir ödemede bulunmadığını, (Yargıtay 4.HD 01/03/2017 T. 2016/16593 E. 2017/1234 K.)Hukuki nitelendirmenin yanlış yapıldığını, ispat yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, Perakende enerji satış fiyatlarının düzenlenmesi hakkında tebliğin ve bu tebliğin geçici 3.maddesinin davacı ve müvekkili şirket arasındaki protokole uygulanmasının mümkün olmadığını, geçici 3.madde ile belirtilen enerji bedelinin düzenlemeye tabi aktif enerji bedelinin bağımsız belirlenmiş olmasının şartı gerçekleşmediğinden tebliğin geçici 3.maddesinde taraflar arasındaki protokole uygulanmasının mümkün olmadığını,Davacı ile müvekkili şirket arasında taraf iradelerini yansıtan geçerli bir özel hukuk sözleşmesi akdedildiğini, tarafların sözleşmede bedel unsurunu da serbest şekilde kararlaştırdıklarını, davacının iş bu dava ile geçerli ve haklı nedeni olmaksızın sözleşmede yer alan bedelden indirim yapılmasını talep ettiğini, Müvekkili şirket tarafından tahsil edilen faturalarda her hangi bir ihtirazi kayıt bulunmadığını davacının davayı ikame etmesi ve ileri sürdüğü tüm taleplerin ahde vefa ilkesine basiretli tacirin özen yükümlülüğüne ve mevcut yasal düzenlemelere aykırılık teşkil ettiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, menfi tespit/istirdat talebine ilişkindir.Davacı vekili, taraflar arasında 10/08/2015 tarihli elektrik alım satım çerçeve anlaşması ve bu anlaşma kapsamında imzalanmış protokoller uyarınca müvekkili şirketin davalıdan elektrik enerjisi satın aldığını, protokol ile alınacak elektrik enerjisi birim fiyatının belirlendiğini, belirlenen fiyata Parakende Satış Hizmeti (PSH) tutarının dahil edilmeyeceğinin açıkça kararlaştırıldığını, kamuoyunda da bilindiği üzere tüketiciler tarafından açılan davalar sonucunda PSH ve kayıp kaçak bedellerinin tüketiciye yansıtılması uygulamasının yargı kararları ile engellenmesine karar verildiğini, bunun üzerine EPDK’nın 30/12/2015 tarih 29578 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Parakende enerji fiyatlarının düzenlenmesi hakkındaki tebliğ” ile 01/01/2016 tarihinden itibaren elektrik enerjisi piyasasında PSH bedeli isminin kaldırıldığını, ancak ismen kaldırılan PSH’nin bu kez parekende enerji bedelleri içinde yer aldığını, PSH bedeline karşılık gelen tutarın bu kez tedarikçiler tarafından enerji bedelleri içine dahil edilerek son kullanıcıya yansıtıldığını, tebiliğin geçici 3 maddesinde elektrik enerji fiyatlarının içine örtülü şekilde yansıtılan PSH tutarının ne kadar olduğunun belirtildiğini, yani 2016 tarihinden itibaren ismen kaldırılan PSH bedellerinin örtülü olarak nihai tüketicilere uygulanan çıplak enerji fiyatları içine yansıtıldığını ve bunun miktarının da tebliğin gecici 3. Maddesi ile belirlendiğini, davalı şirketinde aralarında imzalanan protokol gereğince satış bedelinden düşmesi gereken PSH bedellerini 2016 yılı faturalarından düşmeyerek fazla miktarda fatura düzenlediğini, davalıya belirlenen enerji fiyatlarından örtülü yer alan PSH bedellerinin indirilmesi gerektiğinin ihtar edildiğini, bu konuda EPDK’dan görüş alınarak bu görüşün de davalıya bildirildiğini ancak davalının buna yanaşmadığını ve fazla bedel üzerinden fatura düzenlemeye devam ettiğini, davalı tarafından düzenlenen faturaların itirazi kayıtla kabul edildiğini, söz konusu fazla tahakkuk ettirilen elektrik enerji bedellerinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu bedellerin davalıya verilen teminat mektuplarından tahsili halinde ödeme tarihinden itinaren işleyecek faizi ile tahsilini talep ve dava etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan protokolle belirlenen satıma konu elektrik enerjisi birim fiyatının belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan sözleşme eki protokolde elektrik enerji fiyatı “referans elektrik fiyatı, güncel TEDAŞ Ulusal Elektrik tarifesi 4 nolu bağlantı grubuna tekabül eden ‘diğer tüm dağıtım sistemi kullanıcıları’ tarifesi altında yer alan ticarethane tek terimli tek zamanlı ve orta gerilim sanayi tek terimli tek zamanlı tarife birim fiyatlarının içerisinden iletim, dağıtım, sayaç okumaya ilişkin parakende satış hizmeti, sayaç okuma dışındaki parakende satış hizmet bedeli, kayıp enerjiye ilişkin bedeller hariç olmak üzere net enerji bedellerinin aritmetik ortalaması alınarak oluşturulan birim fiyatı” olarak belirlenmiştir.2015 yılı ve öncesinde elektrik enerji fiyatlarının belirlenmesinde parakende satış hizmetleri (PSH) bedelleri ayrı bir kalem halinde fiyatlara yansıtılmakta iken 2016 yılından itibaren PSH bedelleri ismen kaldırılmış olup, EPDK’nın 30/12/2015 tarihli resmi gazetede yayınlanan tebliğin geçici 3. Maddesi ile ismen aldırılan PSH bedellerinin nihai fiyat içinde yer aldığı, nihai fiyat içinde PSH bedelinin ne miktarda yer aldığının belirlendiği anlaşılmıştır.Somut olayda taraflar arasında satıma konu elektirk enerji birim fiyatının nasıl tespit edileceği protokol ile kararlaştırılmış olup protokolde yer alan açık düzenlemeye göre parakende satış hizmetleri (PSH) bedelleri birim fiyatın belirlenmesinde hesaplamaya dahil edilmeyecektir. 2015 yılı ve öncesi elektrik enerjisi fiyatlarının tespitinde PSH bedelleri ayrı bir kalem halinde belirlenerek fiyatlar içine dahil edilirken tüketicilerin açtığı davalar sonucunda nihai tüketici fiyatlarına bu bedellerin yansıtılmasının haksız olduğuna mahkemelerce karar verilmiş olup, enerji fiyatlarının içinde ayrı bir kalem olarak PSH bedellerinin yer alması uygulamasına 2016 yılından itibaren son verilmiştir. Ancak PSH bedelleri fiyat tespitinde ismen kaldırılmış ise de elektrik enerjisi birim fiyatları içinden bu bedeller tamamen çıkartılmamış olup, nihai fiyat içinde örtülü olarak yer almaya devam etmiştir. EPDK tebiliğinin geçici 3. Maddesinde de PSH bedellerinin nihai fiyat içinde yansıma oranları belirtilmiştir. Buna göre taraflar arasında imzalanan protokolle belirlenen fiyat içinde PSH bedelinin yer almayacağı açıkça kararlaştırıldığından. 2016 yılından itibaren düzenlenen faturalarda nihai bedel içinde yer almaya devam eden ve tebliğin geçici 3 maddesinde belirlenen PSH bedeline tekabul eden kısmın davalı tarafça düzenlenen fatura bedellerinden indirilmesi gerekmektedir.Bilirkişilerce tebliğ ile belirlenen PSH katsayısı davalı tarafça düzenlenen fatura bedellerinden düşülmüş ve davacıdan fazladan tahsil edilen miktar belirlenmiştir. Mahkemece de dava belirlenen bu bedel üzerinden kabul edilmiştir.Davalının 2016 yılı enerji bedellerinden PSH bedelinin düşülmesi gerekmediğine ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. İİK 72. Maddesinde borçlunun takipten önce de borçlu olmadığının tespiti davası açabileceği düzenlenmiştir. Menfi tespit davasının açılması için borçlu hakkında takip yapılmış olması şart değildir. Hukuki menfaatinin bulunması halinde borçlu hakkında takip yapılmadan önce de borçlu olmadığının tespitini talep edebilecektir. Yine menfi tespit davasının görülmesi sırasında davaya konu borcun ödenmiş olması halinde menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşecektir.Somut olayda da davalı borçlu davalı tarafından düzenlenen faturaların fazla bedel üzerinden düzenlendiğini belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Faturalar düzenlenmiş olduğundan bu fatura bedellerine karşı borçlu olmadığının tespitini talep etmekte davacının hukuki yararı bulunmaktadır. Bu nedenle davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 32.913,12.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 8.228,28.TL harcın mahsubu ile bakiye .24.684,84.TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 24/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.