Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/884 E. 2019/846 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/884
KARAR NO : 2019/846
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2017
DOSYA NUMARASI : 2017/352 Esas – 2017/621 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29/05/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların murisi … hakkında Bakırköy 6. AHM.nde menfi tespit ve istirdat davası açtıklarını, davanın devamı sırasında … ölümü üzerine davaya mirasçıları hakkında devam olunduğunu, verilen kararın kesinleştiğini, davanın safahatı sırasında alınmış olan bilirkişi raporu ile müvekkilinin alacağının belirlendiğini, ancak mahkemenin taleple bağlı kalınarak karar verdiğini, kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık süre içinde bilirkişi raporunda belirlenen alacak için Bakırköy … İcra Dairesi’ nin … sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ancak davalılarca icra takibine itiraz edildiğini bildirerek davalıların itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ve hatta murislerinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının dava konusu icra takibine dayanak yapılan bilirkişi raporunun tek başına bir borç ilişkisi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki dayanak bilirkişi raporunun içeriğinin de gerçeği yansıtmadığını, icra takibine dayanak olan bilirkişi raporunun Bakırköy 6.AHM.nin 2001/23 E.sayılı dava dosyası kapsamnda yapılan inceleme neticesinde sunulan bir bilirkişi raporu olduğunu, davacının işbu davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğuna ilişkin bir talebi ve beyanı bulunmadığını, varolduğu iddia edilen borç-alacak ilişkisinin gerçek olduğu kabul edilse dahi icra takibinin zamanaşımı süresi içinde yapılmadığını bildirerek takibe konu edilen bedelin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 03/07/2017 tarih ve 2017/352 Esas – 2017/621 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Davacının davalıların murisi … hakkında Bakırköy 6.AHM.nde menfi tespit ve istirdat davası açtığı, davanın devamı sırasında … ölümü üzerine davaya mirasçıları hakkında devam olunduğu, yargılamada davacı alacağının belirlendiği, ancak mahkemenin taleple bağlı kalınarak karar verdiği, bilirkişi raporunda belirlenen alacak için Bakırköy … İcra Dairesi’ nin … sayılı dosyası ile icra takibi başlattıkları, ancak davalılarca icra takibine itiraz edildiği, Kararı veren Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin gerekçeli kararı ve dosya kapsamı itibariyle, bilirkişi raporunun davacı tarafa 23.08.2004 tarihinde tebliğ edilmek suretiyle zarar miktarından davacının haberdar olduğu ve 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 5.12.2014 tarihinde icra takibine başlanılmış olduğu, takip alacağının zamanaşımına uğramış alacak için yapıldığı, davacının davasının zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davacının davasının zamanaşımına uğramış olması sebebiyle zamanaşımı sebebiyle REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin, kurduğu hükümde bilirkişi raporunu tek başına hüküm ifade edebilecek kuvvette bir unsur olarak görüp, tanzim edilen raporun tebliğinden itibaren alacağın zamanaşımını başlattığı ve takibin zamanaşımına uğradığı şeklinde karar verdiğini, Mahkeme kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na ve TBK’ ya aykırılık teşkil ettiğini, yargılama esnasında alınan raporun, karar ile bir bütün olduğunu, bu nedenle kararın kesinleşmesi ile birlikte alacağın zamanaşımının başlayabileceğini, Bilirkişi raporunun hükümden bağımsız değerlendirilemeyeceğini ve tek başına geçerlilik kazanamayacağını, ancak mahkeme kararı ile geçerlilik kazanabileceğini, yani Mahkemece verilen karar kesinleşmeksizin yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunun tek başına kesinlik taşıyıp, alacağın zamanaşımını başlatamayacağını, bu nedenle yargılama esnasında elde edilen delillerin, yargılama sonunda oluşan kararla ayrı değerlendirilemeyip, karar ile bütünlük teşkil edeceğini, hal böyle olunca raporun tek başına alacak zamanaşımını başlatamayacağının açık olduğunu, davalılar aleyhine başlatılan takibin, mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren ( 23.10.2010 kesinleşme tarihi ) 10 yıllık sürede başlatıldığında zamanaşımına uğramasının söz konusu olmadığını beyanla; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 03/07/2017 tarih ve 2017/352 Esas – 2017/621 Karar sayılı kararının kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava davalıların murisi ile davacı arasındaki ticari satım ilişkisi kapsamında alacaklı olunduğu iddia edilen tutarın tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali davasıdır. İstinaf açısından uyuşmazlık, dava konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır. Davacı, alacağını Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2001/23 sayılı dosyasında alınan 23/08/2004 tarihli rapora dayandırmaktadır. Adı geçen raporda davacının 30/08/2000 tarihli sözleşme uyarınca 10.468.210.000 TL (bugünkü para birimi olarak 10.468,21 TL) ödemede bulunduğu, davacının çekle yaptığı ve bedelsiz kalan çekleri gerek 3. Şahısların yaptıkları ilamsız icra takipleri gerekse elden olmak üzere ödediği, davalının bu zarardan sorumlu olduğu, dava konusu elden yapıldığı öne sürülen 3.825.000.000 TL’lik ödemeye ilişkin belge bulunmadığı ifade edilmiştir. Söz konusu dosyasının 26/10/2004 tarih ve 2001/23 E-2004/380 K. Sayılı kararı ile kabul ile sonuçlandığı, davalıların … (ölü) …’a velayeten kendi adına asaleten … olduğu, karar ile taraflar arasındaki 3/08/2001 tarihli sözleşmeden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, ödenmiş olan 3.825.000.000 TL’ nin dava tarihi olan 9/1/2001 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği, kararın halen kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Kararın gerekçesinden anlaşıldığına göre davacı ile davalıların murisi arasında 03/08/2000 tarihli (bugünkü karşılığı) 13.325,00 TL bedelli sözleşme kapsamında davalıların murisinin davacıya bir kısım giyim eşyası sattığı, davacının çekle ödeme yaptığı, davalının malları teslim etmediği, davacının ise davalıya 3.825.000.000 ödediği belirlenerek 03/08/2000 tarihli sözleşmeden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı kabul edilmiş ödendiği kabul edilen tutarın da tahsiline karar verilmiştir. Mahkeme 20/09/2016 tarihli inceleme tutanağı düzenlemiş, tutanakta bilirkişi raporunun davacı vekiline 04/10/2004 tarihinde tebliğ edildiği belirlenmiştir. Davacının mahkeme kararına bağlanan 3.825,00 TL’nın tahsili için Bakırköy … İcra Dairesi’ nin … sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yaptığı, borçlu mirasçılarının Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2015/118 E sayılı dosyasında mirasın hükmen reddini talep ettikleri, yargılamanın halen devam ettiği, inceleme tutanağında belirtilmiştir. Dairemizce inceleme safhasında adı geçen mahkemeden icra dosyasının taranarak gönderilmesi istenmiş, incelenmesinde icra takibinin 10/05/2010 tarihinde yapıldığı daha sonra yenileme ile dosya numarasının … takip numarasına dönüştüğü anlaşılmıştır. Davacı esas olarak satım sözleşmesine konu malların bedelini ödemiş fakat malları alamamıştır. Kısmi alacak ve menfi tespit davası açmış sözleşmeden dolayı borçlu olmadığı tespit edilmiş ve davaya konu tutarın tahsiline karar verilmiştir. Davacının sözleşme uyarınca bedelsiz kalan çekleri ödediği bu kapsamda 10.468,21 TL alacaklı olduğu raporda ifade edilmiştir. Davalıların murisinin edimini yerine getirmediği yani temerrüde düştüğü anda satım sözleşmesinden döndüğü anlaşılan davacının verdiği bedeli isteme hakkı doğmaktadır. 6098 sayılı TBK’ nın 149.maddesine göre zamanaşımı alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar. Dava konusu olayda davacının alacağının muaccel olması için bir bildirim yapmasına gerek yoktur. Davalıların murisi olan satıcının edimini yerine getirmediği, davacı ile muris arasındaki sözleşmede (Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/23 E sayılı dosyasına yansıdığına göre) edimini 15/11/2000 tarihine kadar yerine getirmesinin kararlaştırıldığı, davacının bunun karşılığı olan (bugünkü para birimiyle) 13.325,00 TL tutan malın karşılığını 11 adet çekle ödediği, 09/01/2001 tarihinde açtığı ve Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2001/23 E sayılı dosyasında, bedelsiz kalan çeklerden dolayı değil de 03/08/2000 tarihli sözleşmeden dolayı borçlu olmadığının tespitine ve ödenen 3.825,00 TL’ nin davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ettiği ve bu doğrultuda karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı çeklerle ödeme yaptığına göre çeklerin bedelsiz kaldığını öğrendiği anda alacağın muaccel olması nedeniyle ve kısmi alacağı yönünden açtığı dava sonucu mahkeme kararıyla belirlenen 3.825,00 TL alacağı açısından 10/05/2010 tarihinde başlattığı icra takibi bu kısmi alacak yönünden zamanaşımını keser fakat davacının 10.468,00 TL alacağı yönünden TBK 154. maddesinde yazılı olduğu şekliyle zamanaşımını kesen bir sebep bulunmamaktadır. Sonuç olarak; davacı alacaklının çekle yaptığı ödemelerin karşılığı olan malları alamadığı anda alacak hakkının doğduğu, açtığı menfi tespit davasında kısmi alacak talebinde bulunduğu, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2001/23 E-2004/380 K sayılı dosyasında hükme bağlanan kısmi alacağı dışında kalan ve şimdiki davanın konusu olan 10.468,00 TL alacağının muaccel olduğu tarihten itibaren Bakırköy … İcra Dairesi’ nin … sayılı dosyasında takibin başlatıldığı,08/12/2014 tarihine kadar sürede 10 yıldan fazla zaman geçtiği ve TBK’nın 146.maddesine göre dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla istinaf nedenleri yerinde değildir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından; yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/05/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.