Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/870 E. 2021/305 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/870
KARAR NO : 2021/305
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 15/11/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/752 Esas – 2018/1172 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında kuru yonca otu satımı konusunda anlaşma bulunduğunu, Mersin Limanından 186.367,20USD değerinde kuru yonca otunun 10/10/2013 tarihli fatura ile aynı tarihli gümrük çıkış beyannamesi ile ihracı yapılarak Birleşik Arap Emirliklerine gönderildiğini, davalı şirkete Ağustos 2013 tarihinden 24/12/2013 tarihine kadar 7 kez yonca otu ihracatı yapıldığını, bunlardan beşinin akreditif karşılığı ihraç olduğu halde davalı şirket ile davacı arasında yapılan anlaşma sonucu dava konusu mala ait ihracatın mal karşılığı yapılması konusunda anlaşıldığını, ihracatın mal karşılığı yapılmış olmasına rağmen şirket çalışanlarınca diğer ihracatlar gibi bu ihracatın da ödeme şeklinin akreditif olacağı düşüncesiyle sehven diğer ihracat kalemlerine ait ödeme yeri bankası ve akreditif numarası yazılarak fatura ve gümrük çıkış beyannamesinde akreditif karşılığı ihracat olduğunun belirtildiğini, ancak yapılacak incelemede anlaşılacağı üzere davacının faturada ödeme yeri bankası olarak gösterilen … İst. Şubesine akreditif belgesi sunmadığını, ihracata ilişkin bir akreditif bedeli tahsil etmediğini, davalıyla yapılan görüşmelere rağmen ihracat bedelinin gönderilmediğini, icra takibine başlandığını, takibe itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin yetkili olmadığını, davalı şirketin Amman-Ürdün’de faaliyet gösterdiğini, dava dilekçesinde gösterilen adresin davalı şirkete ait olmadığını, 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, 10/10/2013 tarihli faturadan dolayı 2015 yılında icra takibi başlatıldığını, bahse konu fatura akredatif olarak düzenlendiği halde, akredatif işlemleri tamamlanmadan malın alıcının uhdesine geçirilmesinin mümkün olmayacağını, 09.03.2013 tarihli sözleşmenin davacı tarafından yerine getirilmesi gereken edimlerini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkili şirketin 660.657 Amerikan Doları zarara uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/11/2018 tarih ve 2016/752 Esas – 2018/1172 Karar sayılı kararı ile; ” …. davalı taraf, 09.03.2013 tarihli ihracat sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü zararları ispatlayamamıştır. Davacının, 10.10.2013 tarihli konusu Türk menşeli yonca otu ihracatı ile ilgili akdi ilişkinin varlığını, teslim olgusunu, alacağın tutarını davalının savunmaları ve usulüne uygun delillerle ispatlamış olduğu kabul edilerek asıl alacak tutarı üzerinden itirazın iptaline karar vermek gerekmiştir. Bilirkişi ek raporunda, davacı iddiasının kanıtlamadığı görüşü ortaya konmuş ise de mahkememizin ispat hukukuna ilişkin konularda bilirkişi görüşüyle bağlı olmadığı değerlendirilerek yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere iddianın ispatlanmış olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Davacı takip öncesinde temerrüt olgusunu ispatlayamadığından işlemiş faiz talebi yönünden talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı likit mahiyette alacak yönünden başlatılan icra takibine haksız itirazda bulunduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kısmen kabulüyle İSTANBUL … İcra Müdürlüğünün … sayılı takibine, davalının yaptığı itirazın kısmen iptal ile takibin 186.367,20 USD asıl alacak üzerinden devamına, fazla talebin reddine, asıl alacağa takipten itibaren 1 yıl vadenin USD cinsi mevzuata Devlet Bankalarının uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasına, 2-106.065,30 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Usulüne uygun tebligat olmadığı halde kendileri tarafından önceki vekil tarafından dosyaya vekaletname sunularak taraf teşkili sağlanmış ise de, meslektaşının mesleki mazeret bildirdiği ilk celsede, üstelik mazeret dilekçesinde, mazerete ilişkin gerekçe de bulunmasına rağmen, davacı tarafa dahi sorulmadan mazeretin reddedilerek ön inceleme duruşması yapılması ve tahkikat aşamasına geçilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ön inceleme tespit tutanağı ile uyuşmazlık tespitinin yanlış yapıldığını ve tahkikatın bu tutanak doğrultusunda yürütüldüğünü, bu hususun hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğunu, kendilerine ön inceleme duruşmasına katılma imkanı verilse idi, hem uyuşmazlık tespitinin savunmaları doğrultusunda yapılacağını, hem de savunmalarının ve iddialarının tutanağa geçirilmesi imkanı olacağını, ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesinin usule aykırı olduğunu,
Yerel Mahkemece, kendilerince bildirilen deliller toplanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemece takas mahsup defi gereğince, davacıdan kaynaklanan zararlar nedeniyle fatura ödemesinden imtina edilebileceği belirtilmiş olmasına karşın buna ilişkin delillerinin toplanmamasının hatalı olduğunu, Müvekkili şirketle davacı şirket arasında bir çok ticari ilişki olup, daha önce yapılan alım satımlar, transit ticari işler değerlendirilmeksizin, salt son ticari ilişki üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Takip dayanağı faturada ödemenin açılacak akreditif ile yapılacağının belirtildiğini, takip dayanağı faturadan kaynaklı alacak talebinin kanuni ve akdi şartlarının oluşmadığının bilirkişi raporu ile belirlendiğini, davacıdan kaynaklanan nedenlerle akreditif açılamadığını, bu suretle davacının kendisine düşen edimi yerine getirmeden alacağını alamayacağı sabit olup haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, Her ne kadar mahkeme, malın teslimi ve ödemeye ilişkin dolaylı kabulleri olduğunu belirtmiş ise de, bütün beyanlarının akreditif ile ödeme yapılacağı ve davacıdan kaynaklanan nedenlerle akreditifin açılamadığı yönünde olduğunu, bu haliyle malın teslimi ve ödeme itirazları mevcut iken, mahkemece bu konularda uyuşmazlık olmadığından bahisle araştırma yapılmasına gerek olmadığına yönelik gerekçe yerinde olmadığı gibi, kararın da eksik incelemeye dayandığını, davacı şirketin ve müvekkil şirketin kurumsal mail adreslerinden yapılan yazışmalardan da davacının herhangi bir alacağı bulunmadığının anlaşıldığını, maillerden, müvekkil şirketin davacının sözleşmeye aykırılıkları nedeniyle zararı olduğunun anlaşılacağını, bu nedenle müvekkilinin borcu bulunmadığının sabit olduğunu, davacı tarafın da bu maillere ilişkin dolaylı kabulü mevcut iken değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu, davacı şirketle yapılan yazışmalarda belgelerin zamanında teslim edilmediği ve bunun zarara neden olduğu, davacı tarafça zararların karşılanacağı taahhüdünde bulunulduğunun görüldüğünü, Sözleşmede ürünlerin Normal preslenmiş ve yüksek yoğunlukta preslenmiş balyalar halinde teslim edilmesi öngörülmüş olduğundan, müvekkili şirketçe balya makinası alınarak davacının yükümlülüğünün müvekkilince gerçekleştirilerek, sözleşmeye uygun teslimat sağlanmaya çalışıldığını, yine sözleşmede konteynırların belirli bir ağırlığa kadar yüklenmesi gerektiği kararlaştırılmış olup, davacı tarafından balyalanmadan, belirlenen ağırlıklar aşılmak sureti ile yükleme yapılması nedeniyle zarar doğduğunu, mahkemece bu hususlar araştırılmadan, beyanları doğrultusunda müzekkere yazılarak, bilgi belge toplanmadan savunmanın ispatlanamadığı şeklindeki hükmünün yerinde olmadığını, Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, uyuşmazlık konusu teslimat öncesi ve sonrasında ödemeler düzenli olarak yapılmışken, söz konusu ödemenin yapılmamasının davacıdan kaynaklanan nedenlerle müvekkili şirketin zarara uğraması olduğunu, davacının belgeleri gönderdiğini ispatlaması gerekirken ve bu husus ispat edilemediğinden davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, maillerden anlaşılacağı üzere Emirates Farm Company tarafından ürünlerin ulaşmasından sonra bir aydan fazla süre belgelerin gönderilmemesi nedeniyle yaşanan gecikmelerden dolayı indirim yapıldığı ve bedelin ödenmediğinin yazılmış olduğunu, bu kısma ilişkin zararları ispatlanmış olmasına rağmen esas alınmamasının hatalı olduğunu, belgelerin bankaya ibrazından daha önemlisinin, davacı tarafından ne zaman gönderildiği hususu olduğunu ve bunun davacı tarafından ispatlanması gerekirken, bunun kendilerine yüklenmesinin doğru olmadığını, yine dosyada mevcut belgelerden geciken 11 konteynırın alan ve ardiye masrafı 76.426,39-USD kesildiğine ilişkin bankaya yazılan resmi yazı ve tercüme evrakının dosyada mevcut olduğunu, söz konusu miktara ilişkin zararları ispatlanmış iken esas alınmamasının hatalı olduğunu, dosyada davacı şirketin kurumsal mail hesaplarından yapılan yazışmalarda gerek Zafer beyin gerekse de Kerem beyin gecikmeden kaynaklı zararları karşılayacaklarına dair beyanlarının mevcut olduğunu, … tarafından gönderilen 04.12.2013 tarihli mailde “gecikmeden dolayı sorumluluk almaktan kaçınmayacağımızı ve tüm giderleri karşılayacağımız bilgisini verdik” denilmekte olduğunu, yine 22.12.2013 tarihli mailde Maersk firması tarafından gönderilen mailde; “konşimentoda gönderen ve alıcı olan Berin gıda’dan bir talep aldıklarını, orijinal konşimentonun alınmasında gecikmeden dolayı ilk olarak Emirates Farm onlarla görüştü ve Berin gıda bu tarihe kadar meydana gelen demuraj giderlerini ödemeyi istiyor, akreditifte ödemeyi Berin gıda’ya değiştirmenin uygun olup olmadığını bilmek istiyorlar” şeklinde bildirimde bulunduklarını, aynı şekilde müvekkili şirket ticari müdürü tarafından davacıya sürekli konşimentoyu ve belge setini göndermesi yönünde mailler atıldığını, davacı şirket çalışanı…’in 10.12.2013 tarihli mailinde “geç kaldığım için üzgünüm, şimdi hastayım ve ilaç alıyorum, dizüstü bilgisayarımda ekteki belgeleri bulabilirsiniz, Sayın … konuyla ilgileniyor” şeklinde cevap verdiğini, görüldüğü üzere 10.12.2013 tarihine kadar belgelerin halen gönderilmediğinin anlaşıldığını, önceki maillerde de (01.12.2013 tarihli) belgelerin gecikmesinin Ukrayna ekibinin deneyimsizliğinden kaynaklandığı, sorumluluğun kendilerinde olduğunun belirtildiğini, müvekkil şirketin zarara uğradığı sabit olup bunun davacı tarafça da kabul edildiğini, yine davacının konşimentoyu geç gönderdiğinin yapılan yazışmalarla sabit olup malların geç çekilmesinden dolayı oluşan zararlardan davacının sorumlu olduğunu, ilk bilirkişi raporundan sonra heyete akreditif uzmanı ve dış ticaret uzmanı hukukça bilirkişi dahil edilerek hukuki değerlendirme haricinde teknik konulardaki beyanlarının esas alınmamasının hatalı olduğunu, Uyuşmazlık yargılamayı gerektirmesine rağmen, alacağın likit olduğundan bahisle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, alacağın likit olmadığını, likit olmayan bir alacağa itiraz eden borçlunun itirazın iptali davasını kaybetse dahi inkar tazminatına mahkum edilemeyeceğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının duruşmalı olarak yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari alım satımdan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında ticari mal alım satımı konusunda anlaşma bulunduğu, davacı tarafça davaya konu yonca otu emtiasının Mersin limanından davalı şirketin yerleşik bulunduğu Ürdün’e gönderildiği ve bu ihracata ilişkin düzenlenen 10/10/2013 tarihli faturadan kaynaklı alacağın tahsilinin talep edildiği, davalı tarafça davaya cevap dilekçesi ve yargılama aşamalarında, 09.03.2013 tarihli sözleşmenin, davacı tarafından yerine getirilmesi gereken edimlerin yerine getirilmemesi sebebiyle davalı şirketin zarara uğradığı beyan edilerek, davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği, bilirkişi raporunda, davacının 10.10.2013 tarihli ihracata konu Türk menşeli yonca otu ile ilgili talepte bulunduğu, davalının zarar ziyan talebinin ise 09.03.2013 tarihli ve 24.10.2014 tarihli Ukrayna menşeli yonca otunun ihracatı ile ilgili olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Mahkemece de belirtildiği üzere; davalı tarafça, 10.10.2013 tarihli ihracat konusu emtianın (Türk Menşeli Yonca Emtiası) teslim alınmadığı yönünde savunma yapılmadığı, davaya konu edilmeyen 09.03.2013 tarihli ihracat işleminde uğradığını iddia ettiği zararlar nedeniyle kendisinin alacaklı olduğununun ileri sürüldüğü, istinaf dilekçesindeki “uyuşmazlık konusu teslimat öncesi ve sonrasında ödemeler düzenli olarak yapılmışken, söz konusu ödemenin yapılmamasının davacıdan kaynaklanan nedenlerle müvekkili şirketin zarara uğraması olduğu” yönündeki beyan da dikkate alındığında, davacı tarafça dava konusu mal tesliminin yapıldığı ve bedelinin davalı tarafça ödenmediğinin sabit olduğu, davalı tarafça 09.03.2013 tarihli ihracat işleminde zarara uğranıldığı belirtilmesine rağmen, cevap dilekçeleri ve yargılama sırasında usulüne uygun olarak ileri sürülmüş bir takas def’inin bulunmadığı, dolayısıyla davalı tarafça ileri sürülmeyen takas def’ine göre inceleme yapılarak hüküm kurulması mümkün olmadığı gibi, mahkemece bu hususta davalı tarafça bildirilen deliller gerekçede tek tek tartışılarak davalı alacağının ispatlanmadığının tespit edildiği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davalı vekilinin, ön inceleme duruşması için göndermiş olduğu mazeret dilekçesi ekinde, mazeretini tevsik edici belge sunmadığı, mahkemece dava dilekçesi ve cevap dilekçelerine göre taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının tam ve doğru olarak tespit edildiği, hak kaybına sebebiyet verecek bir hususun da bulunmadığı, bu hali ile, mazeretin reddi ile ön inceleme yapılmasında usule aykırılık olmadığı, Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121, 30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 36.844,1 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 9.056,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 27.787,45 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 04/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.