Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/87 E. 2020/1175 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/87
KARAR NO : 2020/1175
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/958 Esas – 2018/73 Karar
DAVA: Şirketin Feshi-Ortaklıktan Çıkarma- Tazminat
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ nin % 55 hisseli ortağı, davalının da aynı şirketin %45 hisseli ortağı olduğunu, şirketin esas sözleşmesinde bazı iş ve işlemler bakımından münferit yetkili, bazı iş ve işlemler bakımından ise müşterek yetkili olmak üzere her iki ortağın şirket müdürü olarak belirlendiğini, davalının 2015 yılı temmuz ayında eşini ve çocuklarını Almanya’ya taşıdığını, o tarihten sonra kendisinin de sık sık Almanya’ya gidip orada kaldığını, şirket işleri ile ilgilenmediğini, Almanya’ya taşınırken şirketin … Bankasındaki Euro hesabından ve bu yıl içinde TL hesabından para çektiğinin tespit edildiğini, müvekkilinin bunları fark ettiğinde kendisinin de bunların karşılığında hisseleri oranında para çektiğini, cari hesap ekstresine göre davalının 15.000,00-TL’yi kendisi için çektiğinin açıkça görüldüğünü, tüm bu sebeplerden dolayı davalının şahsından kaynaklanan haklı sebepler ile şirketin faaliyetini ve ortaklık ilişkisinin sürdürülmesinin imkânsız hale geldiğini, haklı sebeple şirketin fesih şartlarının oluştuğunu belirterek, öncelikle davalının şirketten çıkartılmasına ve şirketin devamına, bu mümkün olmaz ise şirketin haklı sebeple feshine karar verilmesini, ayrıca davalının şirket hesaplarından zimmetine para geçirerek şirketi zarara uğratmış olması sebebi ile HMK 107 maddesi gereği belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere şimdilik 10.000,00-TL’ nin davalıdan alınarak şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin Almanya’ya yerleştiği ve şirket işleri ile ilgilenmediği iddiasının gerçek dışı olduğuu, müvekkilinin ikametgahının İstanbul’da olduğunu, şirket işleri ile müvekkilinin ilgilendiğini, davacının adresinin Ankara’da bulunduğunu, davacının da hissesi oranında şirket hesabından para çektiğini, müvekkilinin banka hesaplarından çektiği paraların bir kısmının şirketin personel ve diğer giderleri için kullanıldığını, müvekkilinin şirket ortaklığından çıkartılmasına dair gerekçe bulunmayıp aksine davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına neden olabilecek gerekçelerin mevcut olduğunu, şirketi zarara uğratanın müvekkili değil davacı olduğunu belirterek, davacının şirketin tasfiyesi dışındaki tüm taleplerinin reddine, şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/125 Esas 2017/709 Karar sayılı dosyasına davacı asil tarafından ibraz edilen dava dilekçesinde özetle; davalı ile …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinde ortak olduklarını, davalının aynı zamanda bir kısım işlemleri münferiden yürütmeye yetkili şirket müdür olduğunu, davalının şirketin paralarını şirket hesabından çekerek zimmetine geçirdiği gibi şirketin alacaklarına karşılık olarak verilen çekleri de tahsil ettiğini ve zimmetine geçirdiğini, davalının temsilcisi ve ortağı olduğu firmanın Türkiye’deki temsilciliğini yaptığı ve Amerikan firması olan … firmasından söz konusu temsilciliği kardeşi adına kurduğu …A.Ş firmasına yönlendirerek ve ayrıca tüm müşteri portföyünü de bu firmaya yönlendirerek hem şirketi zarar uğrattığını hem de haksız rekabet oluşturacak şekilde fiillerde bulunarak TTK. 62. maddesinde tarif edilen suçları işlediğini, davalı şirketin müşterilerini kardeşi adına kurduğu firmaya yönlendirdiğini ve şirketi bu şekilde zarara uğrattığını, davalının davranışları ve uzun süredir yaşanan ortaklar arasındaki sorunların giderilmesine yönelik herhangi bir girişimde bulunmaması nedeniyle ortaklıklarının çekilmez hale geldiğini belirterek, davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına, aksi halde şirketin tasfiyesine ve tasfiye müdürü olarak kendisinin atanmasına karar verilmesini, ayrıca davalının şirketi zarara uğratması nedeni ile belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere şimdilik 10.000,00-TL’ nin davalıdan alınarak şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/125 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; dosyanın işbu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 25/01/2018 tarih ve 2016/958 Esas – 2018/73 Karar sayılı kararında; ” … Davada ve birleşen davada birinci talep şirket ortaklığından çıkartılmaya ilişkindir. Limited şirket ortağının çıkartılmasına ilişkin yasal düzenleme TTK 640 md. düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemeye göre limited şirket ortağının diğer ortak aleyhine haklı sebeple çıkarma davası açması mümkün değildir. Böyle bir davanın ancak …. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açılması gerekir, bu nedenle tarafların şirket ortaklığından çıkarılmaya ilişkin taleplerinin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir. Davada ve birleşen davada ikinci talep şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Şirketin sona ermesine ilişkin yasal düzenleme TTK 636 vd. maddesinde düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın niteliğine göre davanın şirket tüzel kişiliğine karşı açılması gerekmektedir. Şirket ortağına husumet yöneltilmesi doğru değildir. Bu nedenle tarafların şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin taleplerinin pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir. Davada ve birleşen davada üçüncü talep ortağın şirket hesabından zimmetine para geçirmek sureti ile şirketi zarara uğrattığından bahisle zimmete geçirilen paranın şirkete iadesi talebine ilişkin olup, yasal düzenleme TTK 555 maddesinde düzenlenmiştir. Dava ve birleşen dava HMK 107 maddesi gereği belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere 10.000,00-TL tutar üzerinden açılmış ise de şirket kayıtlarından uyuşmazlık konusu miktarın belirlenebilecek olması nedeni ile kısmî dava açmakta hukuksal yarar olmadığından ve belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığından, HMK 114/h maddesi uyarınca davada ve birleşen davada alacak talebinin hukuksal yarar yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş olup, tüm bu sebeplerden dolayı davanın ve birleşen davanın reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile; “A) 1-Asıl davanın reddine, B)1-Birleşen davanın reddine,” karar verilmiş ve karara karşı birleşen dava davacısı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Birleşen dosyada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin şirketin feshine yönelik taleplerinin pasif husumet gerekçesi ile reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, feshi istenen limited şirkette ortak sayısının iki olduğunu, karşılıklı davalarla her iki ortağın da şirketin feshini talep ettiğini, dolayısıyla şirketin ayrıca davalı gösterilmesinde hukuki bir yararın olmadığını ve her iki ortak da aynı zamanda davalı olduğundan şirketi de temsil ettiklerinin kabul edilmesi gerektiğini, (Yargıtay 11 HD 13/02/1985 E. 467/K 675 – Yargıtay 11 HD 25/06/2002 E. 5464 / K 6568 – Yargıtay 11 HD 2015/3865 E. 2015/11202 K – 28/10/2015 T. – Yargıtay HGK 1997/ 11-314, K 1997/470 T. 28/05/1997 )İlk derece mahkemesinin şirket ortaklığından çıkarılmaya yönelik talebi aktif husumet yokluğu nedeniyle reddinin de hukuka aykırı olduğunu, şirket iki ortaklı olduğunu, şirket ortağının davalı olarak gösterildiğini, tüm ortakların hasım gösterilerek dava açılması durumunda şirketin hasım olması gerekmediğini, (Yargıtay 11 HD 200/4787 e. 2000/5522 K 15/06/2000T. )Dolayısıyla yerel mahkemenin şirket ortaklığından çıkarılmaya yönelik talebi aktif husumet yokluğundan, şirketin feshi talebini ise pasif husumet yokluğundan reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin birleşen davaya yönelik kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Asıl ve birleşen dosya ile açılan davalar, limited şirket ortağının 6102 sayılı TTK’nın 640/3 maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarılması, 6102 sayılı TTK 636/3. maddesi uyarınca şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiyesi ile ortağın şirket hesabından zimmetine para geçirmek sureti ile şirketi zarara uğrattığından bahisle zimmete geçirilen paranın şirkete iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davada şirket ortaklığından çıkartılmaya ilişkin talebin aktif husumet yokluğundan, şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin talebin pasif husumet yokluğundan, alacak talebinin ise, şirket kayıtlarından uyuşmazlık konusu miktarın belirlenebilecek olması nedeni ile kısmi dava açmakta hukuksal yarar yokluğundan ve belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığından reddine karar verilmiş, karara karşı birleşen dosyada davacı tarafça, birleşen dosya yönünden ve şirket ortaklığından çıkartılmaya ilişkin verilen karar ile şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin verilen karar yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı-birleşen dosyada davalı …. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin %55, davalı-birleşen dosyada davacı …. %45 pay oranında ortaklıkları olduğu, her iki ortağın da şirket müdürü olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.Limited şirketin sona ermesi ve sonuçları başlığı ile TTK 636. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; Limited şirket, şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle, genel kurul kararı ile iflasın açılması ve kanunda öngörülen diğer hallerde sona erer. Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir. Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/6043 Esas 2014/18201 Karar sayılı ilamı “…. Haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemli davanın, kural olarak şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gerekir. Ancak, tüm ortakların taraf olduğu davalarda ayrıca tüzel kişiliğin hasım gösterilmemesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Özellikle, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi iki ortaklı limited şirketlerde ortakların davada taraf olması halinde, davanın şirkete karşı açıldığının, dava dilekçesinde diğer ortağın gösterilmesinin, şirketi temsilen olduğunun kabulü gerekir….” şeklindedir. Yukarıda belirtilen Yargıtay ilamından da anlaşılacağı üzere, tarafların, iki ortaklı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’ nin ortakları oldukları, limited şirketin ortağı olan davacı …. tarafından diğer ortak …’ a husumet yöneltildiği, bu durumda davalı … şirketi temsilen taraf olarak gösterildiği ve husumet eksikliğinin bulunmadığı gözetilerek şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin talep yönünden taraf delilleri toplanılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, şirkete husumet yöneltilmediği gerekçesi ile davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. 6102 sayılı TTK’ nın 640. maddesinin 3. fıkrası gereğince haklı sebebe dayalı olarak ortağın şirketten çıkarılması için şirket dava açabilir. Ortağın bir başka ortağın şirketten çıkarılmasını isteyebileceğine dair yasada düzenlenmiş bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca şirketin bu davayı açabilmesi için de aynı yasanın 616. maddesinin birinci fıkrasının h bendi gereğince, genel kurulun bu konuda bir karar vermesi gerekir. Kabule göre de; birleşen dosyada davacı vekili tarafından 23/01/2018 tarihinde ibraz edilen dilekçe ile, alacak taleplerinin şimdilik atiye bırakılmasını talep ettiklerini beyan ettiği dikkate alınarak, beyan doğrultusunda HMK’ nın ise 123. maddesi uyarınca gerekli işlemler yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu talebin yukarıda yazılan gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, hükümde her bir talep yönünden ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken ” davanın reddine” şeklinde tek bir hüküm kurulması da hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin birleşen dosya yönünden (pasif husumet yokluğundan redde ilişkin) yapmış olduğu istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının birleşen dosya yönünden ve açıklanan sebeple kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davalı – birleşen davada davacı …., birleşen dosyada verilen karara karşı (Pasif husumet yokluğundan redde ilişkin) yapmış olduğu istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2018 tarih 2016/958 Esas – 2018/73 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan sebeple HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde harcı yatıran tarafa iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Bakiye gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.