Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/866 E. 2021/84 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/866 Esas
KARAR NO : 2021/84 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2018
NUMARASI : 2016/1279 Esas 2018/1007 Karar
DAVA TÜRÜ : İstirdat
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,davacı aleyhine, davalı banka tarafından İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının hukuk dışı borç yüklenmek suretiyle haciz tehdidi altında banka hesaplarına kendisinin ve oğlunun çeşitli mallarına haciz konması sebebi ile ödeme yapmak zorunda bırakıldığını, … San. Tic.Ltd.Şti.’nin kullanmış olduğu banka kredisinde, davacının kefil olduğundan bahisle icra takibinde borçlu olarak gösterilerek takip başlatıldığını, ancak davacının takibe konu borcu doğuran kredi sözleşmesine taraf olmadığını, dava dışı şirketin taraf olduğu birden fazla kredi sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmelerin ilki olan 2007 düzenleme tarihli olanda davacının imzasının bulunduğunu, takibe konu borcu doğuran ve sonradan düzenlenen kredi sözleşmesinde davacının taraf olmadığını, imzasının bulunmadığını, ikinci (2010 tarihli), üçüncü (2014 tarihli) yada dördüncü (2015 tarihli) kredi sözleşmesi ile asıl borçluya verildiğini, icra takibi ile asıl borçluya yüklenen borcun davacı tarafından imzalanmış kredi sözleşmesinden sonraki sözleşmelerden kaynaklı ödemelere ilişkin olduğunu, zaten taraflarına keşide edilen hesap kat ihtarında temerrüt tarihinin 10.05.2016 olduğunun görüldüğünü yani ilk kredi sözleşmesi kapsamında hiç borç kalmamış iken yeni sözleşmeler aktedildiğini ve bu yeni sözleşmelere göre asıl borçluya yeni kredi tahsislerinin yapıldığını, bu yeni sözleşmelerde davacının ve oğlunun kefaletinin bulunmadığını, davacının önceki tarihli imzalamış olduğu ve borca esas olmayan kredi sözleşmesinin takibe dayanak gösterildiğini, davacının imzasının bulunmadığı geçerli olan kredi sözleşmesinden kaynaklı borç ilişkisi, sanki önceki tarihli sözleşmeden kaynaklanıyormuş gibi işlem yapılarak icra takibi başlatıldığını, davacının borçlu şirketteki hisselerini Bursa …. Noterliğinin 29.04.2010 tarihli, … sayı ile tasdikli hisse devir sözleşmesi ile devrettiğini, bu hususun, 18.05.2010 tarihli, 7566 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanarak ilan edildiğini. dolayısı ile müvekkilinin işbu tarihten sonra, kişisel borçları haricinde, şirket ile ilgili borçlardan sorumluluğunun bulunmadığını takibe konu borcun doğumunun 5 yıl, muacceliyet tarihinin ise işbu devirden 6 yıl sonraya dayandığını, davalının kefil olduğu sözleşmeden kaynaklı tahsis ettiği bir kredi sebebi ile alacağı söz konusu değilken, sonradan yaptığı bir sözleşmeden alacağını haksız olarak ilk sözleşmeye dayanarak yansıtmasının ve icra takibi başlatmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek davanın kabulü ile tahsil harcı dahil dosya borcuna ilişkin olarak ödemek zorunda kalınan 131.803,77 TL’nin ödeme tarihi olan 13.07.2016 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili bankanın İçerenköy şubesi ile … Sanayi Tic.Ltd.Şti, arasında 16.08.2007 tarihinde Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, davacı …’in bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, borçlular tarafından borcun ödenmemesi üzerine borçlulara ihtarname gönderilerek borcun muaccel hale geldiğini ve ödenmesinin ihtar olunduğunu, ödeme yapılmaması üzerine İst. Anadolu …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığını, dosya kapsamında müteselsil kefil … tarafından yapılan ödemelerin, bu ödemelerin ve borç ilişkisinin mahiyetinin de bilinerek yapıldığının açık olduğunu, açılan takibe süresinde itiraz edilmeyerek takibin kesinleştiğini, buna göre itiraz süresi içinde takip konusu borcu kabul ederek ve ihtirazi kayıt ileri sürmeden ödeme yapan borçlunun yaptığı ödemelerin kendisini bağlayıcı olduğundan davanın kabulü için zorunlu yasal koşulların gerçekleşmediğini, öte yandan davalı firmanın borçlu firma ile yeni sözleşmeler yapmış olmasının, var olan eski sözleşmelerin sona erdiği anlamına gelmemekte olup söz konusu sözleşmelerin birbirinin devamı niteliğinde olduğunu, sözleşmenin 70.Maddesinde de ifade edildiği üzere, davacı tarafın kefaletinin asıl borçlu şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarına ilişkin olduğunu diğer taraftan şirket hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılma ile kefalet müessesesinin doğurduğu hukuki sonuçların farklı olduğunu, şirket ortaklığından ayrılmanın kefaleti ortadan kaldırmadığı gibi sona da erdirmediğini, kaldı ki davacının sözleşme ilişkisi devamınca da, bu kapsamda müvekkili bankaya ulaşan bir irade beyanı da bulunmadığını gerek taraflar arasında imzalanan sözleşmeler, gerekse yasa hükümleri gereğince de kefaletten tek taraflı rücu imkanı da bulunmadığını ileri sürerek, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/10/2018 tarih ve 2016/1279 Esas – 2018/1007 Karar sayılı kararında; “İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporları ile icra takip dosyası içeriklerine göre; davacı banka ile dava dışı …. Şti. arasında muhtelif tarihlerde çerçeve niteliğinde ve süresiz genel kredi sözleşmesi imza edildiği, davacının da bu sözleşmelerden 16/08/2007 tarihli genel kredi sözleşmesinde 30.000,00 TL, 04/04/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde 53.000,00 TL olmak üzere toplam 83.000,00 TL kefaletinin bulunduğu, 24/07/2014 ve 10/08/2015 tarihli sözleşmelerde kefalete ilişkin imzasının bulunmadığı, bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği üzere davacının kefil olduğu sözleşmeler nedeniyle verilen kredi borcunun kapatılmış olduğu bu suretle kefalet borcunun sonra erdiği, dava konusu takibe konu borcun davacının imzasının yer almadığı sözleşmelerden doğduğu bu nedenle davacının söz konusu sözleşmelere kefaletinin bulunmaması sebebiyle davacının bu sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu olmayacağı, her ne kadar davalı vekili tarafından genel kredi sözleşmesinin çerçeve niteliğinde sözleşme olduğunu ve imzalanan ikinci sözleşmenin de ilk sözleşmenin bir parçası olduğu, geçerli bir kefalet ilişkisi kurulduktan sonra kefilin tek taraflı olarak kefaletini geri alamayacağı, kefilin sorumluluğunun tüm krediler için söz konusu olduğu beyan dilmiş ise de davacının hisse devir sözleşmesine istinaden dava dışı şirketteki hisselerini devrettiği, devrin ilan edildiği ve bu durumu noter ihtarı ile takip öncesinde davalı bankaya bildirdiği, davalının herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi 6102 sayılı TTK 89 vd. maddelerine uygun bir cari hesabın varlığına ilişkin delil de sunamadığı bu nedenle davalının bu itirazlarının da yerinde olmadığı yerleşik içtihatlar uyarınca da (Yargıtay 19. HD. 21/12/2015 t; 2015/13050 E.; 2015/17368 K., 2016/5063 E; 2016/9101 K.) davacının kefil olmadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulamayacağı dolayısı ile ihtilaf konusu olmayan ödemeleri ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan istirdatını talep edebileceği kanaatine varılarak davanın kabulü ile 131.803,77-TL davacı alacağının 126.704,-TL’sine 13/07/2016 5.099,77-TL’sine ise 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı her ne kadar tazminat talebinde bulunmuş ise de istirdat davasında tazminat hükmü kurulamayacağından yasal koşuları bulunmayan tazminat isteminin reddine karar verilmiş …”gerekçesi ile, Davanın kabulü ile 131.803,77-TL davacı alacağının 126.704,-TL’sine 13/07/2016 5.099,77-TL’sine ise 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Yasal koşuları bulunmayan tazminat isteminin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiğini, Müvekkili bankanın İçerenköy Şubesi ile … Sanayi Tic. Ltd. Şti. arasında 16.08.2007 tarihinde Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, Borcun ödenmemesi üzerine, borçlulara ihtarname gönderilerek borcun muaccel hale geldiği ve ödenmesi ihtar edildiği, ödemede bulunulmadığı, bu durum karşısında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, Kredi ödenmemesi ve anılan sözleşme hükümlerine uyulmaması neticesi müşteri hesabı kat edildiği ve kendisine gönderilen kat ihtarnamesine davacı tarafından itiraz edilmediği gibi, yapılan icra takibi de itiraz edilmeden kesinleştiğini, Davacının ilgili sözleşme ve mevzuat gereğince ödediği meblağı dava konusu ederek geri istemesi haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterdiği, (Yargıtay 4. H.D. 1979/3002 E. 1979/8358 K.)Davacı tarafın kefaleti …San. Tic. Ltd. Şti.’nin doğmuş ve doğacak tüm borçlarına ilişkin olduğunu, Şirket hisselerini devredilerek ortaklıktan ayrılma ile kefalet müessesesi farklı hukuki müesseseler olup, her iki müessesenin doğurduğu hukuki sonuçlar farklı olduğu, şirket ortaklıktan ayrılma kefaleti ortadan kaldırmadığı gibi sona da erdirmeyeceğini, Davacı hakkındaki icra takibinin şirket ortağı olması nedeniyle değil, dava dışı borçlu … Şirketinin müvekkili banka nezdinde doğmuş ve doğacak borçlarına olan kefaleti nedeniyle başlatıldığını, Gerek taraflar arasında imzalanan sözleşmeler, gerekse yasa hükümleri gereğince de kefaletten tek taraflı rücu imkanı da bulunmadığını, Borçlu …’in kefalet limiti nispetinde, müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile borçtan sorumlu olduğunu, …’in kefaleti, … San. Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkili bankaya karşı doğmuş ve doğacak borçlarını kapsamakta olup, TBK 582 mad. Kapsamında, ileri doğacak bir borç veya geciktirici koşula bağlanmış bir borç için kefil olmasının mümkün olduğunu,Bu bağlamda kefillerden …’in sözleşmede belirlenen limit oranında borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, Mahkemece eksik ve hatalı bilirkişi raporu ile hüküm tesis edildiğini, Raporda ise, … sanki hiçbir krediden sorumlu değilmiş gibi bir açıklamaya gidildiği ve sonuca varıldığı, bunun kabulünün mümkün olmadığını, Dosyada yer alan sözleşmelerden de görüleceği üzere, 1214-336763 nolu kredi ticari mevduat hesabı (açılış 17.08.2017) ile … nolu şirket kredi kartı kendisine (açılış 07.04.2008) … , … VE … kefalet imzaları bulunduğu, dolayısıyla … bu kredilerden sorumlu olduğu gibi, önceden imzalanmış olduğu bu sözleşmenin devamı niteliğindeki aylık taksitli ticari kredi borcundan da kefalet limiti oranında sorumlu olduğunu, Şirket hisselerinin devredilerek ortaklıktan ayrılma ile kefalet müessesesi farklı hukuki müesseseler olup, her iki müessesenin doğurduğu hukuki sonuçların farklı olduğu, şirket ortaklığından ayrılma kefaleti ortadan kaldırmadığı gibi sona erdirmeyeceğini, Davacı tarafından 2010 yılında şirket hisselerinin devredildiği bu nedenle de o tarihten sonraki işlemlerden sorumlu olmadığı iddia edildiği, oysa ki davacı hakkındaki icra takibi şirket ortağı olması nedeniyle değil dava dışı borçlu … Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkili banka nezdinde doğmuş ve doğacak borçlarına olan kefaleti nedeniyle başlatıldığı, Kefaletten rücu ve kefaletin sona ermesine ilişkin hususlar yasa ile belirlenmiş olup, hisse devri kefaletten doğan sorumluluğu sona erdirmediği, kaldı ki davacının kendisinin de ikrar ettiği üzere hesap kat edildiği tarihe kadar, müvekkili bankaya bu hususta ulaşan irade beyanı da bulunmamakta olup, gerek taraflar arasında imzalanan sözleşmeler gerekse yasa hükümleri gereğince de kefaletten tek taraflı rücu imkanı da bulunmadığı, Bu nedenlerle haksız ve hukuka aykırı davanın reddi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemenin talepleri ile ilgili gerekli ve yeterli araştırmayı yaptığı, ödeme yapılan takibe konu icra dosyasından müvekkilinin aslında en başından beri sorumlu olmadığını tespit ettiği ve davayı kabul ettiğini, Konu ile ilgili rapor tanzim eden bilirkişi raporunu hazırlarken yine bizzat davalı kurumun kayıtlarını tetkik ederek müvekkilinin sorumsuzluğunu belirlediği, Yani davalı kurum kendi kayıtlarında açıkça belli olmasına rağmen haksız yere müvekkiline icra takibi yaptığı, haciz uyguladığı ve müvekkilince icra baskısı altında dosyayı ödemek zorunda kaldığı, Bu çerçevede tüm şartları oluşmuş olan %20 kötü niyetle haksız haciz tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin ret edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu yönden kararı istinaf ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının icra tazminatı yönünden istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalı bankadan alınıp lehlerine ödenecek şekilde %20 haksız icra tazminatı ödenmesi eklemesi yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, GKS. Ve Ticari Kredi Kartı sözleşmelerinden kaynaklı istirdat davasıdır.Mahkemece, davanın kabulü ile 131.803,77-TL davacı alacağının 126.704,-TL’sine 13/07/2016 5.099,77-TL’sine ise 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Yasal koşuları bulunmayan tazminat isteminin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Davalı banka ile dava dışı …. Şti. arasında muhtelif tarihlerde çerçeve niteliğinde ve süresiz genel kredi sözleşmesi imza edildiği, davacının bu sözleşmelerden 16/08/2007 tarihli genel kredi sözleşmesinde 30.000,00 TL, 04/04/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde 53.000,00 TL olmak üzere toplam 83.000,00 TL kefaletinin bulunduğu, 04/04/2008 Tarihli Bussines Card Sözleşmesinde 53.000,00 TL. Kefalet imzasının bulunduğu, 24/07/2014 tarihli 200.000,00 TL. limitli ve 10/08/2015 tarihli 185.000,00 TL. Miktarlı GKS. de kefalet imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalı Banka tarafından asıl borçlu şirket ve kefillere Kadıköy … Noterliğinden çekilen 12/05/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile … nolu krediden 63.781,71 TL., 1214-336763 nolu krediden 32.659,20 TL., Şirket Kredi Kartından 27.391,49 TL. Olmak üzere toplam: 123.832,40 TL.nin 7 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.Dosya içerisinde borcun dayanağı kredi sözleşmelerinin tam sayfalarının bulunmadığı görülmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacının 04/04/2008 Tarihli Bussines Card Sözleşmesinde 53.000,00 TL. Kefalet imzasının bulunduğu , ticari kredi kartına dayanak GKS. De kefalet imzası bulunmadığından borçlardan davacının sorumlu olmadığı belirtildiği halde dosya içerisinde davacının kefil olarak imzasının bulunduğu 04/04/2008 Tarihli Bussines Card Sözleşmesi dışında başkaca kredi kartı sözleşmesinin olmadığı, ayrıca kat ihtarında belirtilen 191807 nolu kredinin ve 1214-336763 nolu kredinin hangi kredi sözleşmesine istinaden hangi tarihte çekildiği, buna göre davacının sorumluluğunun tam olarak tesbit edilmediği ve bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmıştır.HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir. 6100 sayılı HMK’ nın 31.maddesi kapsamında hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü dahilinde, mahkemece davalı banka ile dava dışı … Şti. arasında imzalanan tüm Genel Kredi Sözleşmeleri, şirket kredi kartı sözleşmesinin tam nüshaları, kat ihtarında belirtilen 191807 nolu kredinin ve 1214-336763 nolu kredinin hangi kredi sözleşmesine istinaden hangi tarihte çekildiğine dair kayıt ve belgeler ve hesap özetleri getirtilerek ve mahkemece dosyanın bankacı bilirkişiye tevdi edilerek ve bilirkişiye davalı davalı banka kayıtları da inceletilmek suretiyle denetime elverişli yeni bir rapor alınmak suretiyle istirdadı gereken alacağının olup olmadığı duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 mad. uyarınca; Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, açıklanan nedenler ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, verilen kararın sonucuna göre davacı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/10/2018 tarih ve 2016/1279 Esas – 2018/1007 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Dairemizce verilen kararın sonucuna göre, davacının istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan toplam (44,40.TL+2.255,00.TL=) 2.299,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 6İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.