Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/863 E. 2021/83 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/863 Esas
KARAR NO: 2021/83 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2016/1428 Esas 2018/1016 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının dava dışı … Şirketini kurduktan sonra davalıyı ortak aldığını, şirketin zaman içinde işlerinin bozulduğunu, tarafların arasında sorunların ortaya çıktığını, davalının bu sorunlardan davacıyı sorumlu tutarak ortaklıktan ayrılmasını istediğini, bunun üzerine tarafların sözlü olarak davacıya ait payın davalıya satılması konusunda ve bedelinin peyderpey ödeneceği konusunda anlaştıklarını, anlaşmaya uygun olarak 32.000,00 TL’lik bölümünün banka havalesiyle 18/09/2015 tarihinde ödendiğini, noterde yapılan işlemle davacının payını davalıya devrettiğini, sözleşmede bedelin peşin olarak alındığının yazıldığını, davacının güven duygusuyla hareket etmesine rağmen davalının 585.600,00 TL miktarındaki kalan bedeli ödemediğini, bunun üzerine davalı hakkında icra takibi yaptıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini bildirmiş, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, noterce yapılan resmi senette bedelin ödendiğinin yazılı olduğunu, aksinin ispatının davacı tarafça yapılması gerektiğini, ispatın ancak yazılı delille yapılabileceğini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/10/2018 tarih ve 2016/1428 Esas – 2018/1016 Karar sayılı kararında; “…Resmi şekilde yapılan sözleşmede bedelin tamamının nakden ödendiği kayıt altına alındığından dava konusu bakiye bedelin ödenmediğini ispat külfeti davacıya aittir. Asıl sözleşme yazılı ve resmi şekilde yapıldığından davacının iddiasını aynı nitelikteki belgelerle kanıtlaması zorunludur. Davacı bu nitelikte bir belge ve delil sunamamıştır. Yalnız taraflar arasında elektronik posta yoluyla gönderilen mesajlar olduğunu iddia etmişse de bu nitelikteki belgelerin yazılı delil başlangıcı olabilmesi mümkün ise de davacı tarafça dosyaya sunulan elektronik posta örneklerinde yazılı delil başlangıcı dahi kabul edilebilecek hiçbir bilgi ve içerik bulunmadığı gibi davacı taraf davalının savunmasına göre yazılı delille dava ve takip konusu alacağın bakiye bedelinin ödenmediği iddiasını kanıtlayamamakla davanın reddine, davacının davanın niteliği itibariyle kötü niyetli olarak takip yapmadığı dikkate alınarak davalı tarafın kötü niyet tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, Davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemece verilen karar yasaya ve hukuka aykırı olup eksik tahkikatla verildiğini, HUMK.33.maddesi ”hakim Türk hukukunu resen uygular ”hükmü ile hakimin tüm kanunları emredici kural olarak kabul etmesi kuralını koyduğunu, Şirketler Hukuku açısından ve V.U.K.’da emredici hükümler arasında olduğu, nitekim V.U.K.’nında tüzel kişilerin tüm iş ve işlemlerinin ödemelerinin banka veya resmi belge ile yapılması öngörülmekte olduğu, bu emredici kural karşında; şirket hisse bedelinin bir banka veya kurum aracılığı ile resmen çıkış gösterilerek pay şirket kayıtlarında gösterilmesi gerekmekte olduğu, Müvekkilinin vergi mükellefi olduğunu, nitekim TTK.hükümleri gereğince tutulması gerekli defter kayıtları HUMK.madde 222/1 gereğince ticari defterlerin ibrazına ve delil olarak incelenmesine resen karar verilmesini gerektirmekte olduğunu, bu nedenle V.U.K.ve ticari teamüller gereğince 617.600,00-TL.lik hissenin basit bir ibraya dayanarak geçirilmesi yasaya aykırı olup hakime verilen görevlerin yapılmadığını ortaya koymakta olduğunu, kaldı ki ibranameyi düzenleyen noterin VUK.gereğince kavli mücerret bir beyanı yasa hükümleri ve ticari teamüller karşısında kabul etmemesi , tevsikini istemesi gerektiğini, zira işlem bir alacak devri olmayıp ticari şirket devri sözleşmesi olduğunu, HUMK. yazılı delil başlangıcını düzenleyen maddelerde yapılan değişiklikle faks ve e-amil de delil başlangıcı olarak kabul edildiği, dosyanın incelenmesinde tarafların birbirlerine şirket devri ile ilgili e-mail gönderdikleri görülmekte ve dava dosyasında da birer sureti eklenmiş olduğunu, e-maillerin tamamında müvekkili şirketteki payını davalıya devrettiğini ancak kendisine devir bedelinin ödenmediğini bu nedenle ödenmesini istemekte, davalıya güvendiği için parasını almadan hissesini verdiğini söylemekte olduğunu, davalı ise net olarak hisse bedelini ödediğini söylememekte ancak şirketi devir almakla maddi olarak kayba uğradığını bunun sorumlusununda davacı olduğunu beyan etmekte olduğunu, Mahkeme bu e-mail içeriklerini delil başlangıçları olarak kabul etmesi ve bu nedenle tanık dinlemesi gerektiğini, hukukta asıl olan adaletin sağlanması, gerçeğin ortaya çıkması olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının ortağı olduğu dava dışı … Limited Şirket hisselerinin davalıya limited şirket hisse devir sözleşmesi ile devri nedeniyle hisse devir bedelinin ödenmediği iddiasıyla tahsili amacıyla girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu hisse devri Kartal … Noterliği’ nin 18/09/2015 tarih ve … yevmiye nolu hisse devir sözleşmesi ile yapılmış ve ticaret siciline de tescil edilmiştir. Kartal … Noterliği’ nin 18/09/2015 tarih ve … yevmiye nolu hisse devir sözleşmesine göre; davacının, “davalı şirketteki 617.000,00 TL hissesini bütün aktif ve pasifiyle, hukuki ve mali yükümlülükleriyle birlikte davalı …’a 617.000,00 TL bedel karşılığı devir ve temlik ettiğini, devir bedelini tamamen ve nakden aldığını” beyan ettiği anlaşılmıştır. Noterden düzenlenen Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 207/2.maddesine göre hisse devir bedelinin davacıya ödendiğine dair davalı lehine karine oluştuğundan bu karinenin aksinin davacı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Davacı tarafça, tarafların sözlü olarak davacıya ait payın davalıya satılması konusunda ve bedelinin peyderpey ödeneceği konusunda anlaştıklarını, anlaşmaya uygun olarak 32.000,00 TL’lik bölümünün banka havalesiyle 18/09/2015 tarihinde ödendiğini, noterde yapılan işlemle davacının payını davalıya devrettiğini, sözleşmede bedelin peşin olarak alındığının yazıldığını, davacının güven duygusuyla hareket etmesine rağmen davalının 585.600,00 TL miktarındaki kalan bedeli ödemediğini, bunun üzerine davalı hakkında icra takibi yaptıklarını, belirtip delil olarak mail yazışmaları sunulmuştur. Davacı tarafça sunulan mail yazışmaları incelendiğinde; davacının dava dışı şirketteki payını davalıya devrettiğini ancak kendisine devir bedelinin ödenmediğini bu nedenle ödenmesini istediği, davalının cevabi maillerinde ise, şirketin halen …TL. Borcu bulunduğu, bugüne kadar cebinden ödediği paranın ….USD.ye yaklaştığı, hatta davacının kendisine ….USD. Borcu olduğuna yönelik beyanlar olduğu ve mail içeriklerinde hisse devir sözleşmesinden kaynaklı hisse devir bedelinin ödenmediğine yönelik davalının beyanının olmadığı anlaşılmıştır. HMK. 202/1 madde uyarınca ancak delil başlangıcı bulunan hallerde tanık dinlenebilecek olup mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, bu nitelikteki belgelerin yazılı delil başlangıcı olabilmesi mümkün ise de davacı tarafça dosyaya sunulan elektronik posta örneklerinde yazılı delil başlangıcı dahi kabul edilebilecek hiçbir bilgi ve içerik bulunmadığından delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğine yönelik mahkeme kararı yerinde olup davacı vekilinin tanık dinlenmediğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının delil istesinde, ticari defterlerin ibrazına ve delil olarak incelenmesine yönelik delili olmadığından ve HMK. 357/1-son cümlede belirtildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz hükmü uyarınca davacı vekilinin ticari defterlerin ibrazına ve delil olarak incelenmesine mahkemece resen karar verilmediğine yönelik istinaf sebebi HMK. 357/1-son cümle gereği dairemizce değerlendirilmemiştir. Davacının hisse devir bedelinden kaynaklanan alacağını dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nın 200 vd. maddeleri uyarınca yazılı belge ile ispatlaması gerekir.Ancak davacı bu iddiasına ilişkin olarak dosyaya yazılı bir belge sunmadığından davalı lehine oluşan karinenin aksini kesin delil olan yemin delili ile de ispat edebilir. Bu itibarla, davacı dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış olduğundan, ilk derece mahkemesince davacıya yemin delilini hatırlatıldığı, davacı tarafça 04/05/2018 tarihli yemin metnini ibraz ettiği, davalı tarafından 24/10/2018 tarihli duruşmada;” Kartal …Noterliğinde yapılan 18/09/2015 tarihindeki pay devir sözleşmesi ile kendisinden şirketi devraldığım davacı …’a payına karşılık 617.600,00 TL ödeyerek devraldığıma yemin ederim,” şeklinde yemin ettiği, ilk derece mahkemesince davacı taraf davalının savunmasına göre yazılı delille dava ve takip konusu alacağın bakiye bedelinin ödenmediği iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine yönelik verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 28/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.