Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/855 E. 2019/859 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/855 Esas
KARAR NO : 2019/859 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/50 Esas 2019/76 Karar
TARİH: 24/01/2019
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı bankanın gerekli önlemleri almaması ve kusurlu davranışları nedeniyle müvekkilinin uğradığı 18.647,00-TL maddi zarar ve bu olay nedeniyle yaşadığı sıkıntı karşılığı 2.000,00-TL manevi zarara uğradığını iddia ederek; davalıdan işleyecek bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 24/01/2019 tarih 2019/50 Esas 2019/76 sayılı kararında;”Dava, davacının davalı bankadan alacağının bulunup bulunmadığı hususunda açılan alacak (tazminat) davasıdır.Maddi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmenin, yani maddi zararların giderilmesi; manevi tazminat davası ise aynı işlem veya eylemler nedeniyle bireyin yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmanın yol açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan bir dava türüdür.19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle…”gerekçesi ile, 6100 Sayılı HMK’nın 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, 04/01/2019 tarihinde İstanbul Anadolu 10.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın dava şartı olan arabuluculuk başvurusu yapılmadan açılması nedeniyle usulden reddolunduğunu, Sehven Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava hakkında görevsizlik kararı verilmesi gerekirken arabuluculuk başvurusu yapılmadan dava açılması nedeniyle usulden red kararı verilmesinin hukuka uygun olmadığını, Dava konusu her ne kadar davalı banka için ticari nitelikte olsa da 6502 sayılı TKHK m. 3/l e göre” Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” kapsadığını, Yine aynı kanunun m.83/2’ye göre “Taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” şeklinde ifade edildiğini, TKHK’nın bu hükmü karşısında TTK’nın 19/2. maddesinde düzenlenen ticari iş karinesi başlıklı hükmün dava bakımında önemi kalmadığını, zira TTK 19/2 taraflardan biri için ticari nitelikte olan sözleşmelerin, kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılacağını düzenlediğini, fakat TKHK m. 83/2, TTK m. 19’da sözü edilen aksine düzenleme olduğunu, TKHK m. 73/1’e göre tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevli olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin dava şartı olan arabuluculuk başvurusu yokluğundan kaynaklanan usulden red kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak görevsizlik kararı verilmesine ve dosyanın görevli mahkeme olan Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/50 Esas 2019/76 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde havale yapılması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.Mahkemece, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmadığı gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili yukarda belirtilen sebeple istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK 5/A maddesinde ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması, bu düzenlemeye göre arabulucuya başvuru şartı, davanın mahkemelerde açılmasına ilişkin özel dava şartlarından olup diğer genel dava şartlarından önce incelenmesi gerekmesine, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A-2 maddesine göre; arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının tespiti halinde herhangi bir işlem yapılmadan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekmesine ve davalının istinaf başvurusunda belirttiği tüketici mahkemesinin görevli olduğuna dair hususun araştırılma yapılmasını gerektirmesine ve yasadaki açık düzenleme gereğince mahkemenin bu hususu araştırmasına imkan bulunmamasına ve davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi halinde de ticari dava vasfı değişmeyeceğınden aynı nedene dayalı olarak reddedileceğinden görevsizlik kararı verilmesinde davacının hukuki yararı olmayacağına göre, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/05/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.