Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/813 E. 2021/125 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/813 Esas
KARAR NO : 2021/125 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2018
NUMARASI: 2016/64 Esas 2018/1165 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili ile davalı borçlu arasında gerçekleşen ticari iş sebebiyle takibe konu cari hesap alacağı nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazları üzerine ise takibin durduğunu, davalının itirazlarının haksız olduğunu beyanla neticeten itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın tahsiline, asıl alacak üzerinden %40 oranından aşağı olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, «…müvekkiline karşı sahte işlemler yapılarak dolandırmaya çalışan davacı şirket sahibi ve şirket müdürü tarafından suç duyurusunda bulunarak ceza davası açıldığını, şahısların bu gelişme üzerine müvekkiline karşı harekete geçtiğini ve sahte oluşturdukları cari hesap kayıtları üzerinden takip açtıklarını, hazırlanan cari hesap dokümanının hiçbir karşılık sözleşmeye dayanmayan bir doküman olduğunu, taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, müvekkilinin davacının şirketinden damacana su satın aldığını, teslim edilen sular karşılığında herhangi bir fatura düzenlenmediğini ve müvekkilinin de imzasına hiçbir fatura tanzim edilmediğini, bu nedenle fabrika yetkilileri tarafından kayıtların sahte olarak oluşturulduğunu, müvekkilinin davacıya borcu olmadığı gibi alacağının da bulunduğunu beyanla neticeten davanın reddine, mahkeme masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine, davacının kötü niyetli takibinden dolayı %20 den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/12/2018 tarih 2016/64 Esas 2018/1165 Karar sayılı kararında; “……Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; Huzurdaki dava bir İtirazın İptali davası olup, davacı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile; 6.780,35.-TL Asıl Alacak üzerinden takibe geçilmiş olup, davalının vaki itirazı üzerine işbu dava ikame edilmiştir.Takip dayanağı olarak, “6.780,35.-TL lik Cari Hesap Bakiye Alacağı” gösterilmiştir. Huzurdaki davada davacı, müvekkili ile davalı borçlu arasında gerçekleşen ticari iş sebebiyle takibe konu cari hesap alacağı nedeniyle İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalının itirazları üzerine ise takibin durduğu anlatımındadır. Davalı ise, davacı tarafından sahte işler yapılarak dolandırmaya çalışıldığı, sahte oluşturulan cari hesap kayıtları üzerinden takip açıldığı, hazırlanan cari hesap dokümanının hiçbir sözleşmeye dayanmayan bir doküman olduğu, taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı, davacıdan damacana su satın alındığı, teslim edilen sular karşılığında herhangi bir fatura düzenlenmediği ve müvekkilinin de imzasına hiçbir fatura tanzim edilmediği, bu nedenle fabrika yetkilileri tarafından kayıtların sahte olarak oluşturulduğu, davalının davacıya borcu olmadığı gibi alacağının mevcut olduğu anlatımındadır. Taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir sözleşmeye dosyanın tetkikinde rastlanılmamıştır. Ancak taraflar arasında bir ticari ilişki olduğu konusunda çekişme bulunmamaktadır. Davacı tarafından ibraz edilen ticari defterlerin tetkikinde; Davalı ile olan ticari münasebetini 120.01.34.R030 nolu cari hesap kodu altında takip etmekte olduğu, Davalıya düzenlemiş olduğu faturaları bu hesabın borcuna, davalı tarafından yapılan ödemeleri ise bu hesabın alacağına kaydetmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu hesabın takip tarihi itibari ile 6.780,37.-TL borç bakiyesi vermiş olduğu görülmektedir. Buna göre davacı kendi defterlerinde takip tarihi itibari ile davalıdan 6.780,37.-TL alacaklı durumdadır. Davalı tarafından sunulan ticari defterlerin tetkikinde ise; Davalı işletme defteri kullanmakta olup, bu nevi defterler taraflar arasındaki ticari alış verişi ve bilhassa borç – alacak durumunu tespite imkan vermezler. Çünkü bütün gelirler ve giderler bu defterin yapısı itibarıyla peşin ödenmiş ya da tahsil edilmiş gibi deftere kaydedilirler. Davalıya ait defterlerin incelenmesi neticesinde ise; davacının düzenlemiş olduğu faturaların (15/08/2012 tarihli 391,15.-TL lik ve 18/08/2012 tarihli 324,66.-TL lik fatura hariç) tamamının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar sonucunda davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 6.780,37.-TL Alacaklı durumda olduğu, dosyaya sunulan banka ekstrelerine göre davalının kredi kartı ile yapmış olduğu ödemelerin bir kısmının davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bir kısmının ise kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Davalının yapmış olduğu davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan ödemeler toplamının 10.740,50.-TL olduğu, bu tutarın Sayın Mahkemece kabulü halinde davacı alacağı olan 6.780,37.-TL den tenzili ile (10.740,50.-TL – 6.780,37.-TL = ) 3.960,13.-TL davalının alacaklı duruma geçtiği, bu belgelere nazaran davacının davalıdan talep edilebilir herhangi bir alacağının kalmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, her ne kadar davalı vekilince, müvekkilince ayrıca davacıya banka hesaplarından da ödeme yapıldığı iddia edilmiş ve mahkemenizce davalı yanın …, … Bankası ve … Bankası’ndan vadesiz hesap dökümleri istenmiş ise de, gelen hesap ekstrelerinde davacıya yapılan herhangi bir ödemeye rastlanılmadığı, Sonuç olarak; taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte, fiili bir ticari ilişki olduğunun her iki yanında kabulünde olduğu, davacının kendi defterlerinde takip tarihi itibari ile davalıdan 6.780,37.-TL alacaklı durumda olduğu, yukarıda rapor içinde arz edildiği üzere, davacı işletme defteri tuttuğundan dolayı, taraf defterlerini karşılaştırmak ve aradaki mutabakatsızlığın neden kaynaklandığını tespit etmenin mümkün olmadığı, ancak davacının düzenlemiş olduğu faturaların (15/08/2012 tarihli 391,15.-TL lik ve 18/08/2012 tarihli 324,66.-TL lik fatura hariç) tamamının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı yana ait banka hesapları için bankalara yazılan müzekkerelere gelen cevabi yazılar ekindeki ekstrelerden, bu tarihlerde davalı hesabından davacıya yapılan bir ödeme kaydına rastlanılmadığı, ancak dosyada mevcut banka kredi kartı ekstrelerine göre ise davalının kredi kartı ile yapmış olduğu ödemelerin bir kısmının davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bir kısmının ise kayıtlı olmadığı, davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan ödeme tutarının 10.740,50.-TL olduğu, bu tutarın Sayın Mahkemece kabulü halinde, bu tutarın davacı talebi olan 6.780,37.-TL den tenzili ile (10.740,50.-TL – 6.780,37.-TL = ) 3.960,13.-TL davalının alacaklı duruma geçtiği, bu belgelere nazaran davacının davalıdan talep edilebilir herhangi bir alacağının kalmadığı,07/08/2018 tarihli ek raporunda ise; Davacı tarafından kök rapordan sonra dosyaya sunulan ve davalı defterlerinde kayıtlı olmayan faturaların tetkikinde: 15/08/2012 tarihli 391,15.-TL lik, 18/08/2012 tarihli 324,66.-TL lik davacı tarafından davalıya düzenlenen irsaliyeli faturalar olduğu, faturaların konusunun 19. LT Damacana Su olduğu, faturaların teslim eden ve teslim alan kısımlarında imzaların mevcut olmadığı ve davalıya ait olduğu anlaşılamadığından, bu bedeller yönünden davacı taraf davalının yapmış olduğu 10.740,50.-TL lik ödemelerin parekende satış ödemeleri olduğu, aldığı malın bedeli kadar ödeme yapıp, fişini aldığı, bu nedenle de cariye işlenmeyen ödemeler olduğu, 6.780,37.-TL lik cari hesap alacaklarında bu nedenle görülmediği iddiasındadır. Davacı tarafından bu iddialarına ilişkin kök rapordan sonra sunulan Depo Çıkış Fişleri ile davalı tarafından yapılan ödemelerin karşılaştırılması sonucunda depo çıkış fişleri ile davalı ödemelerinin 16. sıradaki fiş hariç birbiri ile uyumlu olduğu, fişlere göre davalı tarafından kredi kartı ile teslim almış olduğu sular için ödemeler yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Kök raporda davalının kredi kartı ödemelerinin mahkemece kabulü halinde davalının davacıdan 3.960,13.-TL alacaklı duruma geçtiği şeklinde kanaat bildirilmiş olduğu, ancak davacı tarafından sunulan yeni belgelerin tetkiki sonucunda; davacının takip tarihi itibariyle ticari defterlerinde davalıdan 6.780,35.-TL alacaklı durumda olduğu, sunmuş olduğu depo çıkış fişlerinin Sayın Mahkemece kabulü halinde davacı alacağından tenzil edilmemesi gerektiği, yukarıdaki listedeki 01/03/2013 tarihli 500,00.-TL lik ödemeye ilişkin depo fişi karşılığı olmaması ve sunulan 2 adet irsaliyeli faturadaki imzaların da kime ait olduğu (391,15 TL+324,66 TL) anlaşılamadığından bu tutarların davacı alacağından tenzilinin gerektiği, buna göre davacı alacağından faturaların ve depo fişinin tenzili ile davacının davalıdan ( 6.780,35.-TL – 500,00.-TL – 391,15.-TL – 324,66.-TL = ) 5.564,54.-TL alacaklı durumda olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli kök ve ek bilirkişi raporlarına göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş…”gerekçesi ile, Davacının davasının KISMEN KABULÜ İLE; -Davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 5.564,54-TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa yıllık % 10,50 avans faizi uygulanarak devamına, -Fazlaya ilişkin talebin reddine,Alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatı 1.113,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının iddia ettiği gibi bir cari hesap sözleşmesi olmadığını, Taraflar arasında bir hesap mutabakatı bulunmadığını, Davacının iddia ettiği gibi bir neticenin haklı görülebilmesi için önce arada yapılmış bir hesap mutabakatı olması gerektiğini, Ortada delil mahiyetinde davacının kendine ait defterlerinde tek yanlı olarak gerçek dışı olarak oluşturulmuş olduğu defterleri bulunduğunu, hatta bu defterlerdeki kayıtların hangi su satışları neticesinde düzenlendiğinin de belirsiz olduğunu,Vekil edeni haklı bulan ilk bilirkişi raporuna karşı hukuk usulüne aykırı olarak sonradan sundukları delillerden depo çıkış fişleri dikkate alınmak suretiyle lehlerine olarak mahkeme kanaat oluşturduğu, ancak bu depo çıkış fişlerinin hukuki mahiyetlerinin olmadığını, Belge üzerinde depo çıkış fişi düzenlenmekteyse bunun karşılığı olarak fatura da tanzim etmeleri gerektiğini, depo çıkış fişi uygulamada hukuk sistemimizde atıf yapılan delil mahiyetini haciz belgelerden olmadığı, bir an için sahte olarak tanzim edildiğini varsayarsak dahi bu depo çıkış fişlerinin yasal belge sistemine sokulması zarureti olan belgeler olduğunu, Vekil edene karşı bu şirket icra takibi yaptığı, gerçek nedeninin, …. Şirketinin sularının kısa sürede yosun tutması ve kalitesiz oluşu nedeniyle vekil edenin bu suratı satmaktan vazgeçmiş olması olduğunu, bu nedenle vekil edene haksız saldırıya geçildiğini, Vekil edene icra takibinden önce başka icra takibinde de bulunduğunu, o nedenle kendisine İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesinde dolandırıcılık suçlaması ile dava açtıklarını ve bu davanın temyiz aşamasında olduğunu, Şayet bu tarihte işbu davadaki alacakları mevcut idi ise neden daha eski tarihli takip sırasında işbu davadaki alacaklarını da icraya koymadıkları daha sonra icraya koyduklarını, bunu nedeninin vekil edene yönelik olarak duydukları husumet ve mümkün olacak en fazla zararı verebilmek ve saldırmak olduğunu, Eldeki belge düzeninden alacak üretebilirmiyiz diyerek saldırdıklarını,Davacı firmanın bir çok su bayisine aynı şekilde hareket etmek suretiyle istismar etmeye çalıştığını, Dosyaya sunulan mevcut banka kredi kartı ekstrelerine göre vekil edenin yaptığı tüm ödemeler dikkate alındığında, vekil edenin yapmış olduğu ödemeleri kendi defterlerine kaydetmeyip vekil edeni kendi usulsüz olarak oluşturduğu defterlerinde borçlu göstermeye devam ettiğini, Bilirkişi raporunda bu hususun açık bir şekilde belirtildiğini, Bu ödemelerin bir kısmını kendi defterlerine işlediği ancak bir kısmını defterlerine işlemeyerek vekil eden aleyhine oluşacak şekilde kayıt oluşturduğunu, Bilirkişi açık bir şekilde davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan ödeme tutarlarının 10.740,50.TL olduğunu tespit ettiğini, Davacı daha sonra sunduğu depo çıkış fişlerinin keyfi ve sahte olarak kolaylıkla oluşturulabilen mali değeri bulunmayan, vekil edenin kabul etmediği herhangi bir onayının kabulünün bulunmadığını, Depo çıkış fişlerinde vekil edenin imzası dahi olmadığını, Depo çıkış fişlerini delil olarak sunan davacının depo çıkış fişlerini yasal mahiyet kazandırabilmesi için fatura haline getirerek vekil edene yollaması gerektiğini, mahkemece depo çıkış fişlerine itibar etmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davalı olarak bu depo çıkış fişlerinin altındaki imzaların taraflarına ait olmadığını belirttiklerini, ancak inceleme yapılmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişki nedeniyle bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Davacının davasının kısmen kabulü ile; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 5.564,54-TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa yıllık % 10,50 avans faizi uygulanarak devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkiline karşı sahte işlemler yapılarak dolandırmaya çalışan davacı şirket sahibi ve şirket müdürü tarafından suç duyurusunda bulunarak ceza davası açıldığını, şahısların bu gelişme üzerine müvekkiline karşı harekete geçtiğini ve sahte oluşturdukları cari hesap kayıtları üzerinden takip açtıklarını, hazırlanan cari hesap dokümanının hiçbir karşılık sözleşmeye dayanmayan bir doküman olduğunu, taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, müvekkilinin davacının şirketinden damacana su satın aldığını, teslim edilen sular karşılığında herhangi bir fatura düzenlenmediğini ve müvekkilinin de imzasına hiçbir fatura tanzim edilmediğini, bu nedenle fabrika yetkilileri tarafından kayıtların sahte olarak oluşturulduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dosya kapsamından taraflar arasında TTK. 94 Madde kapsamında cari hesap sözleşmesi olmadığı anlaşılmıştır.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi de ; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir..” hükmünü içermektedir. Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin 2015/7885 Esas, 2016/284 Karar Sayılı İçtihadında belirtildiği üzere, karşılıklı edim yükleyen ticari satış sözleşmelerinde (818 S. BK 81. madde, TBK 97.madde) satışın peşin satış olduğu, edimlerin aynı anda ifa edildiği ve malın da teslim edildiğinin kabulünü gerektirir. Satış sözleşmesinde kural, peşin satıştır. Tarafların karşılıklı edimlerini aynı anda ifa ettikleri satışın, peşin yapıldığı kabul edilir. Bunun aksi yazılı belge ile kanıtlanır. Somut olayda, davalı vekili, teslim edilen sular karşılığında herhangi bir fatura düzenlenmediğini ve müvekkilinin de imzasına hiçbir fatura tanzim edilmediğini, sahte oluşturdukları cari hesap kayıtları üzerinden takip açtıklarını, hazırlanan cari hesap dokümanının hiçbir karşılık sözleşmeye dayanmayan bir doküman olduğunu, davacı şirket müdürü aleyhinde İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesinin de dolandırıcılık suçlaması ile dava açtıklarını ve bu davanın temyiz aşamasında olduğunu, belirtmiştir.Mahkemece alınan kök bilirkişi raporunda;”… davacının kendi ticari defterlerine göre davalıdan 6.780,37 TL. Alacaklı konumda olduğu, davalı işletme defteri tuttuğundan dolayı, taraf defterlerini karşılaştırmak ve aradaki mutabakatsızlığın neden kaynaklandığını tespit etmenin mümkün olmadığı, davacının düzenlemiş olduğu faturalardan 15/08/2012 tarihli 391,15.-TL lik ve 18/08/2012 tarihli 324,66.-TL lik fatura hariç tamamının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan, dosyada mevcut davalı banka kredi kartı ekstrelerine göre davalının 10.740,50 TL. Ödeme olduğu, davacı alacağı, davalı ödemesinden düşüldüğünde davalının davacıdan 3.960,13 TL. Alacaklı duruma geçtiği, ” belirtilmiştir.Davalı vekili, davacı hakkında İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesinde dolandırıcılık suçlaması ile dava açıldığını ve bu davanın temyiz aşamasında olduğunu, belirttiği halde bu dosyanın dava konusu ile ilgili olduğuna dair delil ibraz edilmediği tesbit edilmiştir. Davalı vekili 19/12/2016 teslim tarihli dilekçesinde; vekil eden … davacı şirketten damacana su satın aldığını, kendisine her defasında depo çıkış fişinin verildiğini, davacı tarafından vekil eden adına kesilen 2013 yılına ait tüm depo çıkış fişlerinin davacı taraftan istenilmesini, buradan anlaşılacağı üzere hiçbir depo çıkış fişinde bakiye görülmediğini,vekil edenden tahsilat miktarı yekün tahsilat kısmında yazdığını ve teslim fişi teslim edenin imzasının bulunduğunu belirtmiştir.Dosya içerisinde davacı tarafça sunulan depo fişlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.Mahkemece alınan ek bilirkişi raporunda; ”….davacının sunmuş olduğu depo çıkış fişlerinin mahkemece kabulü halinde sonuç itibariyle davacının davalıdan 5.564,54 TL. Alacaklı olduğu,” belirtilmiştir.Davalı vekiline ek bilirkişi raporunun 15/08/2018 tarihinde tebliğ olduğu, davalı vekili süresi içerisinde ek rapora karşı beyanda bulunmadığı, 23/11/2018 tarihinde uyap sisteminden gönderdiği beyan dilekçesi ile;” vekil eden … tarafından dosyaya sunulmuş olan kredi kartı ekstrelerinin kabulü ile vekil edenin ödemelerinin 10.750 50 -TL olduğu şüphesizdir.3.960. TL müvekkilin alacaklı olduğu kesindir,” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. (Emsal mahiyetinde Yargıtay 8. HD 2018/5522 Esas 2020/5316 Karar- Yargıtay 21 HD 2015/5210 Esas 2015/11321 Karar- Yargıtay 11. HD 2013/10446 Esas 2014/3825 Karar- Yargıtay 17 HD 2019/4957 Esas 2020/3496 Karar- Yargıtay 3 HD 2015/14043 Esas 2016/8002 Karar)Davalı tarafça sunulan istinaf dilekçesinde, ek bilirkişi raporundaki tesbitlere ilişkin istinaf sebepleri ileri sürülmüş ise de, yargılama sırasında mahkemece alınan ek bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmesine rağmen, davalı vekili tarafından ek rapora itiraz edilmemiştir. Bu durumda bilirkişi ek raporu, davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 380,11.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan toplam (44,40.TL+51,00.TL=) 95,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 284,71.TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/02/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.