Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/806 E. 2021/25 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/806 Esas
KARAR NO : 2021/25 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2017
NUMARASI : 2015/1161 Esas 2017/199 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil şirketin 1196 yılından beri … ürettiği ve … markası ile satılan tüm ürünlerin Türkiye’de ihtalatı satış ve pazarlamasını yaptığını, 2005 yılından bu yana … ile … arasında akdedilen acentelik anlaşmaları uyarınca … ve … tek ve münhasır yetkili satıcısı ve acentası olarak anılan şirketler tarafından üretilen ve/veya … ve … markası ile satılan tüm karo ve rulo halı ürünlerinin ithalatı, satış ve pazarlamasını yapma hakkına müvekkilinin haiz olduğunu, Türkiye sınırları içerisinde müvekkilinin tanınak hak mühasır olup başka bir kişi veya şirket bu hakkı haiz olmadığını, müvekkilinin 16 yılı aşkın bu süre zarfından gerek yurt içinde gerekse yurtdışında tanınmış ve tescilli marka olan … ve … ürünleinin ithalatı ve satışı ile pazar payının oluşturulması ve arttırılması için büyük çabalar sarfettiğini ve yatırımlar yaptığını, müvekkilinin ticari iş ve ilişki içinde olduğu firmalar ve genel olarak müşteri çevresinden gelen bilgiler doğrultusunda yapılan araştırmalar sonucu davalının sektörel yapı kataloglarında ve dergilerde izinsiz olarak … ve … logosunu kullandığını, basılı evraklarda izinsiz ve hukuka aykırı olarak logo kullanımı haricinde müşteri ziyaretlerinde ve katıldığı fuarlarda davalının kendisini desso’nun yetkili satıcısı ve/veya bayisi olarak tanıttığını, davalıya uyarı gönderildiğini, davalının bu uyarıya rağmen haksız rekabet teşkil eylemlerine devam ettiğini, davalının … ve … yetkili satıcısı ve/veya bayi olmadığı halde ve … ürünlerini Türkiye’de yalnızca ve münhasıran müvekkil şirket satmaya yetkili olduğunu, 3. kişi ve şirketler nezdinde kendi faaliyetleri hakkında yanıltıcı ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, broşur ve basılı evraklarda hukuka aykırı olarak … ve … logosunu kullanması, internet sayfasında … ürünlerini başka bir ad altında teşhir ederek satışını yaptığını, sattığı ürünlerin 2. kalite ve seri sonu olduğunu, beyan etmeksizin sanki aynı kalitede ürünü müvekkilinin sattığı fiyatın daha altında bir fiyatla kendilerinden temin edilebilecekleri yolunda yanıltıcı beyan ve davranışlarda bulunduğunu, haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkil şirkete zarar verdiğini, müvekkilinin maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı saklı kalmak kaydı ile davalının internet sitesinde yer alan ve haksız rekabet teşkil eden yanlış ve yanıltıcı mahiyetteki bilgilerin ve beyanların düzeltilerek internet sitesinin içeriğinin değiştirilmesine, haksız rekabete neden olan basılı eserlerin toplatılmasına ve imhasına, burada yere alan reklam ve ilanların düzeltilmesine, kararın ulusal bir gazetede ilanına, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalından tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacının Türkiye’de tek ve mühasır yetkili satıcısı ve acentesi olduğunu iddia ettiği … markalı ürünleri Türkiye içerisinde internet üzerinden veya başka bir yöntemle tanımını pazarlamasını ve satışını yapmadığını, müvekkilinin değişik markalı ürünleri yurtdışından ithal ederek kendi ünvan ve markası ile satışa sunduğunu, müvekkilinin internet sitesinde tanıtımını ve üretimini yaptığı ürünleri … Halı markası ile tanıttığını, davacının kendisinin tek yetkilisi, satıcı ve acentesi olduğu iddia ettiği … markalı ürünleri Belçika’da faaliyet gösteren … ünvanlı firmadan ithal ettiğini, … firması bu ürünlerin Belçika sınırları içerisinde pazarlamasını ve satışını ve ihracatını yaptığını, haksız davanın usul ve esastan reddini, masraf ve ücreti vekaletin davacıya tahmilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 17/03/2017 tarih ve 2015/1161 Esas – 2017/199 Karar sayılı kararında;” ….Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan husus; davacının tek satıcısı olduğu … ve … marka ithal halıların haksız rekabet teşkil edecek şekilde davalı tarafça pazarlanıp pazarlanmadığı noktasında toplanmaktadır. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davacının dava dışı … ve … isimli firmaların ürettiği … ve … markalı karo ve rulo halıların 2005 yılından bu yana Türkiye’deki tek satıcısı olduğu, bu firmaların Türkiye’deki acentesi olduğu, davalı tarafın 2011 yılı kataloğunda başka markalar ile birlikte … ve … marka halıların da satışının yapıldığına dair bilgi yer aldığı, markaların logolarının kullanıldığı, dinlenen tanık beyanlarından davalının bir dönem sadece Desso marka halıların satışını yaptığının anlaşıldığı, buna karşılık Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulaması ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 13/1 fıkrası uyarınca davalının … ve … markalı halıları yurt dışından ithal ederek pazarlamasının “paralel ithalat” kapsamında kalıp haksız rekabet teşkil etmeyeceği, markalı bir ürünün marka sahibi tarafından ya da onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra, marka sahibinin markalı ürünün sonraki satışlarına müdahale etme hakkının ortadan kalktığı, kaldı ki tek satıcılık sözleşmesinin yalnızca sözleşmenin taraflarını bağlayacağı göz önünde bulundurulduğunda, tek satıcının sözleşmeden doğan tek satıcılık hakkını paralel ithalat yapan üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceği, davalı tarafın 2011 yılı kataloğu incelendiğinde, kataloğun 316 ve 317. sayfalarında … ve … markalarına ait logoların diğer markalara ait logolarla eşit alan ve büyüklükte yer aldığının görüldüğü, paralel ithalat hakkında sahip davalının, dava konusu markaları ön plana çıkarmaksızın herhangi bir aldatıcı tanıtıma yer vermeksizin logo kullanımının 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 maddesi kapsamında dürüst kullanım mahiyetinde olduğu ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği hususları mahkememizce sabit görülmüştür. Mahkememizce üç farklı bilirkişi heyetinden alınan raporlarda da; davalının … ve … marka halıların ithalatını ve satışını yapmasının yine bu markalara ait logoları dosyada örneği mevcut 2011 yılı kataloğunda görüldüğü biçimde kullanmasının “Paralel ithalat” ve dürüst kullanım” kapsamında kaldığı hususları ortak tespittir. Nitekim dinlenen tanık beyanları ve incelenen ticari defterler ile diğer deliller çerçevesinde davalının anılan markaların Türkiye’de tek satıcısı olduğu yönünde tanıtım yaptığı hususu ispat edilememiştir. Birinci ve ikinci bilirkişi heyetlerinden alınan raporlarda yer alan teknik incelemelerden; davalının 2011-2012 yılı katalogunda ve bu katalogun paylaşıldığı internet sitesinde …. marka halıların desen ve modellerini değiştirmeksizin kullandığı; ancak bu kez … markasını kullanmayıp bu halıları “…” markası altında yayınladığı anlaşılmaktadır. Davalının bu eyleminin haksız rekabet teşkil edip etmediği hususu ise yine tek satıcılık sözleşmesinin hukuki niteliği çerçevesinde değerlendirilmek gerekir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/9402 Esas, 2016/4290 Karar sayılı ve 18/04/2016 tarihli ilamında da açıkça belirtildiği üzere; “tek satıcılık sözleşmesi, sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyle yapımcı ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir (Bkz. Prof. dr. Haluk Tandoğan Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri C. I Ankara 1985 sayfa 27 vd). Tek satıcılık sözleşmesinde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin taraflar arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez, zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının bu hakkını üçüncü kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması ilke olarak mümkün değildir.” Davalının 2011-2012 yıllarında …. marka halıların desen ve modellerini değiştirmeksizin “…” markası altında katalogunda yayınlayıp bu halıların ithalatını ve satışını yaptığı, davacının ise … ve … marka halıların tek satıcısı ve sağlayıcı firmaların yetkili acentesi olduğu, marka hakkı sahibi olmadığı, dolayısıyla tek satıcılık sözleşmesinden doğan haklarını haksız rekabet hükümlerinden faydalanarak korumasının mümkün olmadığı, bu haliyle davalının bu eyleminin, davacıya karşı, eylem ve dava tarihleri itibariyle yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Kanunun 57/3 fıkrası kapsamında haksız rekabet teşkil etmeyeceği mahkememizce sabit görülmekle davanın esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.. …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket tarafından davalının müvekkili aleyhine yürüttüğü haksız ve hukuka aykırı haksız rekabetinin önlenmesine karar verilmesi talep edildiği, mahkemenin davanın esastan reddine karar verdiğini, Dava dilekçesinde de belirtildiği üzere müvekkili şirketin 1996 yılından beri … ürettiği ve … markası ile satılan tüm ürünlerin Türkiye’de ihtalatı satış ve pazarlamasını yapmakta olduğu, bu kapsamda 2005 yılından bu yana .. ile … arasında akdedilen acentelik anlaşmaları uyarınca … ve Armstrong’un tek ve münhasır yetkili satıcısı ve acentası olarak anılan şirketler tarafından üretilen ve/veya … ve … markası ile satılan tüm karo ve rulo halı ürünlerinin ithalatı, satış ve pazarlamasını yapma hakkına haiz olduğu, Bu hak münhasır bir yetki şeklinde olup; Türkiye’de başka bir kişi veya şirket bu hakka haiz olmadığı, müvekkili şirketin dava tarihi itibariyle 16 yılı aşkın süre zarfında gerek yurt içinde gerekse yurtdışında tanınmış ve tescilli marka olan … ve … ürünlerinin ithalatı ve satışı ile pazar payının oluşturulması ve arttırılması için büyük çabalar sarfetmiş, yatırımlar yaptığı, Müvekkilinin ticari iş ve ilişki içinde olduğu firmalar ve müşterilerden gelen bilgiler doğrultusunda yapılan araştırmalar sonucu davalının sektörel yapı kataloglarında ve dergilerde izinsiz olarak … ve … logosunu kullandığı, basılı evraklarda izinsiz ve hukuka aykırı olarak logo kullanımı haricinde müşteri ziyaretlerinde ve katıldığı fuarlarda davalının kendisini desso’nun yetkili satıcısı ve/veya bayisi olarak tanıttığı tespit edildiği, bunun üzerine davalıya eylemlerini sonlandırması için ihtar gönderildiği, Davalı ise bu uyarıya rağmen haksız rekabet teşkil eylemlerine devam ettiği, … ve … yetkili satıcısı ve/veya bayi olmadığı halde ve … ürünlerini Türkiye’de yalnızca ve münhasıran müvekkili şirket satmaya yetkili olduğunu beyan ettiği, müşteriler ve potansiyel alıcılar nezdinde kendi faaliyetleri hakkında yanıltıcı ve gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu, broşür ve basılı evraklarda … ve … logosunu kullandığı, internet sayfasında Desso ürünlerini başka bir ad altında teşhir ederek satışını yaptığı, sattığı ürünlerin 2. kalite ve seri sonu olduğunu belirtmeksizin sanki aynı kalitede ürünü müvekkilinin sattığı fiyatın daha altında bir fiyatla kendilerinden temin edilebilecekleri yolunda yanıltıcı beyan ve davranışlarda bulunduğu, Davalının bu eylemleri -aşağıda ayrıntılı olarak açıklayacağımız üzere- açıkça haksız rekabet teşkil etmekte olduğu, dolayısı ile davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin gerekçesinin açıkça yasaya ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, zira Yargıtay uygulamasına göre haksız rekabet davasının açılması için marka veya patent hakkına dayanılması şart olmadığı, huzurdaki davada olduğu gibi TTK’daki haksız rekabet hükümlerine dayalı olarak dava açılmasının mümkün olduğunu, Kaldı ki huzurdaki dava marka hakkının korunmasına yönelik bir dava olmadığı, dava özellikle TTK 55. Maddede ifadesini bulan dürüstlük kuralına aykırı davranışların önlenmesi ve bu davranışlar ile oluşan haksız rekabetin ortadan kaldırılmasını içermekte olduğu, TTK 55. maddelerinin davalı tarafından ihlal edildiği bizzat davalı ikrarı ile ve yine dosyada mevcut tanık beyanları ve diğer deliller ile sabit olduğunu Davalı şirketin bizzat ikrar beyanına rağmen red kararı verilmesi hukuka açık aykırılık teşkil etmekte olduğu, nitekim mahkemece ifadesi alınan davalı şirket temsilcisi … beyanında;” Biz tanıtım maksatı ile piyasa markalarının tamamını geçici bir dönem internetimize koyduk. Bunların içinde … markası ve dolayısı ile logosu da vardı… Yaklaşık 3 yıl kadar önce bu sektöre yeni girmiştim. yaklaşık 3 yıl önce bir ay kadar bu marka ve logoları internet sayfamızda yayınladık. Bu şekilde müşterilerin hangi ürünlere talepleri olduğunu tespit etmeye çalıştık.. Ancak … ile yaptığımız yayına tepki olunca sayfamızdan bu markaya ait logo ve görsel olan herşeyi kaldırdık… yaklaşık üç yıl kadar önce ve bir aylık bir zaman dilimi içinde bir yapı internet sitesine arkadaşlarımız ilan vermiştir. Bu ilanda … logosu şirketimiz tarafından sadece o dönemle sınırlı olarak kullanılmıştır. Aslında bunlar da … markaya artı değer katan şeylerdir…” şeklinde beyanda bulunduğu, Görüldüğü üzere davalı şirket bizzat beyanında hukuka aykırı eylemlerde bulunduğunu, çeşitli zaman ve sürelerle müvekkili şirketin münhasıran yetkili satıcısı bulunduğu şirketin logo, ünvan ve bilgilerini kullandığını ikrar ettiği, üstelik bunun markaya değer kattığını dahi iddia etmekte olduğunu, Davalının; Sektörel yapı kataloglarında ve dergilerde izinsiz olarak … ve … logosunu kullandığı, – Basılı evraklarda izinsiz ve hukuka aykırı olarak bu markaların logosunu kullandığı,- Müşteri ziyaretlerinde ve katıldığı fuarlarda davalı kendisini … yetkili satıcısı ve/veya bayisi olarak tanıttığı,- İnternet sayfasında Desso ürünlerini başka bir ad altında teşhir ederek satışını yaptığı, – Sattığı ürünlerin 2. kalite ve seri sonu olduğunu belirtmeksizin sanki aynı kalitede ürünü müvekkilinin sattığı fiyatın daha altında bir fiyatla kendilerinden temin edilebilecekleri yolunda yanıltıcı beyan ve davranışlarda bulunduğunu, Bütün bu eylemler müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini olumsuz etkilediği gibi, yetkili satıcısı olduğu markanın da itibarını etkiler nitelikte olduğu, bu ise mülga TTK’nın 57. ve yeni TTK 55. ve 56 vd. maddeleri hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, Zira; Davalının … markalı ürünleri bir başka marka adı altında pazarlaması haksız rekabet olduğu, (Davalı … markası altındaki 5 farklı ürünü … adı altında piyasaya sürdüğünü)- Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere müvekkili firmanın onca yılda kendi çabasıyla oluşturduğu marka imajından, piyasa tanılırlılığından davalının hiçbir çaba göstermeksizin faydalanması iyiniyet kurallarına aykırı olup ve bu durum haksız rekabet teşkil etiğini, -Davalının muhtemel müşteri piyasasına yanıltıcı bilgi sunması (fiyat, ürün adları, kalite vb.) haksız rekabetin tipik örnekleri ve olayda hepsi mümkün olduğunu, Dolayısı ile Mahkemenin ne tek satıcılık bakımından ne de haksız rekabetin ön koşulları bakımından gerekçesi yeterli ve gerekçeli değildir ve istinaf incelemesi sonunda kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız rekabetin tespit ve men’i ile kararın ulusal bir gazetede ilanı istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacının dava dışı …. firması tarafından üretilen ve … Markası ile satılan ürünlerin 1996 yılından beri Türkiye’de ithalatı, satış ve pazarlamasını, 2005 yılından bu yana da, … ve … ile yapılan acentelik anlaşmalarına istinaden … ve … tek ve münhasır yetkili satıcısı ve acentesi olarak bu şirketler tarafından üretilen ve … ve … markası ile satılan tüm karo ve rulo halıların ithalat,satış ve pazarlamasını, yapma hakkına sahip olduğu, Hollanda da mukim …. ile davacı …Ltd. Şti. arasında imzalanmış olan 30/06/2011 tarihli acentelik anlaşması ile 17/04/2000 ve 10/05/2005 tarihli anlaşmaları yenilemişlerdir. Anlaşma ile … tekstil yer kaplama ürünleri ve aksesuarlarının Türkiye’de satışı ve müşterilere teşviki için yegane acente olarak davacı … Şirketi yetkili kılınmıştır. Almanya’da mukim … ile davacı …Ltd. Şti. arasında imzalanmış olan 02/12/2011 tarihli Acentelik Sözleşmesine göre; … 11/10/2005 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığı, 02/01/2007 tarihinde … ile … birleştiği, bu sözleşmenin önceki sözleşmelerin yerine geçmek üzere imzalandığı, sözleşme ile … tekstil döşeme ürünleri ve aksesuarlarının Türkiye’de satışı ve müşterilere teşviki için yegane acente olarak davacı … Şirketi yetkili kılındığı anlaşılmıştır. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği ve İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 21/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.