Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/805 E. 2019/649 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/805 Esas
KARAR NO : 2019/649 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/693 D.iş 2018/717 Karar
TARİH : 18/10/2018 (Ek Karar)
İHTİYATİ HACİZ KARARINA İTİRAZ EDEN
DAVA : İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ: 02/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili dava dilekçesi ile, Borçlu … tarafından verilen 10/08/2009 düzenleme, 15/12/2009 vade tarihli 900.000 TL bedelli senedin vadesinde ödenmediğini, borçlunun açtığı menfi tespit davasının reddine karar verildiğini, borçlunun söz konusu kararı temyiz ettiğini, mal kaçırmak amacıyla mallarını elinden çıkardığını, alacağın tahsilinin imkansız hale gelmemesi için borçlunun toplam 949.950,00.TL’lik borca yetecek miktarda menkul, gayrimenkulleri ile 3.şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 10/07/2018 tarihli kararı ile, talebin kabule ile 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 257 ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati haciz talep edenin ileride ihtiyati haciz de haksız çıkması halinde borçlu/borçlular ile üçüncü şahısların bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan sorumlu olması kaydı ile ihtiyati haciz isteyen alacaklının şimdilik talebe konu alacağın %15 (yüzde onbeş) oranınına isabet eden (142.492,50) TL miktarındaki nakdi teminat tutarını veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubunu (şayet alacaklı bir banka ise kendisi dışındaki bir başka bankaya ait teminat mektubu olmak kaydı ile ) mahkememize yatırdığında veya ibraz ettiğinde borçlunun/borçluların gerek elindeki gerekse üçüncü şahıslardaki taşınır ve taşınmaz malları ile hak ve alacaklarının yukarıda miktarı yazılı alacağa yetecek kadar kısımlarının ihtiyaten haczine karar verilmiştir. İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili itiraz dilekçesi ile, İhtiyati haciz taleplerinin İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 E. 2018/422 K. sayılı kararı ile hüküm altına alınmış bir alacağa dayandığını, İİK 259. maddesinde ilama dayanan alacaklarda teminat aranmayacağının açık şekilde düzenlendiğini, mahkemece söz konusu yasal düzenlemeye aykırı olarak teminat talep edilmesinin yasanın emredici hükümlerine ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırılık oluşturduğunu, ihtiyati haciz kararındaki teminat şartına ilişkin itirazlarının kabulü ile, teminatsız bir biçimde borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini ve bu meyanda borçlunun borca yeter miktarda menkul, gayrimenkul ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi, menkullerin muhafazasına karar verilmesini talep etmiştir. İhtiyati haciz kararına itiraz eden borçlu vekili itiraz dilekçesi ile, mahkemenin verdiği ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia edenle tanışmışlığı ve hukuki ilişkisinin olmadığını, dayanak sahte senedin 2009 tarihli olup alacaklının damadı tarafından doldurulup, sahte imza ile piyasaya sürüldüğünü, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 E. sayılı red kararı üzerine hükmedilen vekalet ücretinin karşı taraf vekilince takibe konulduğunu, bunun üzerine asıl davayı temyiz ettikleri için tehiri icra kararı aldıklarını, karşı tarafın avukatının söz konusu İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararını dayanak yaparak İstanbul …. İcra müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takip başlattığını, ancak bu takibin usulsüz olduğunu, takip hakkında şikayet yoluna başvurduklarını, mükerrerlik söz konusu olduğunu, dayanak senetle ilgili alacaklının daha önce yaptığı takibe karşı yaptıkları şikayet üzerine icra mahkemesince takibin iptaline karar verildiğini, bu mahkemece yapılan imza incelemesinde senetteki imzanın müvekkili eli ürünü olmadığının belirlendiğini, öncelikle bu aşamada müvekkilinin ileride mağduriyet yaşamaması için verilen ihtiyati haciz kararının en azından mürafaa tarihine kadar muvakkaten durdurulmasına karar verilmesini, karşı tarafın kötü niyetli olması ve şu aşamada teminatlı olarak verilen kararın icraya koyması halinde telafisi mümkün olmayan zararlar oluşacağını, neticeten de iptal edilerek kaldırılmasına karar verilmesini, ihtiyati hacze konu edilen sözde alacakla ilgili daha önce İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı ile takibe geçilmiş olması, bilahare İstanbul 7. İcra Hukuk mahkemesinin 2010/760 esas sayılı dosyası ile de bu takibin iptaline karar verilmiş olması ve talep konusu sözde alacakla ilgili olarak da İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 esas sayılı dosyasında yargılama devam etmekte iken ve yine İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 esas sayılı kendisi lehine bir hüküm içermeyen kararı da davalının icraya koyması mümkün olmadığı halde yine bu ilamı dayanak göstererek İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … e. Sayısı ile takibe geçmiş olması, yine aynı ihtiyati haciz kararında talep edilen vekalet ücreti ile ilgili olarak da İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayısı ile takibe geçilen ücreti burada da talep etmiş olması ve dosyanın halen derdest olması karşısında verilen ihtiyati haciz kararının usulen hatalı olduğunu, bu denli haksız işlemleri yapan karşı tarafın haksız ve kötü niyetle ihtiyati haciz talep etmiş olması ve yine diğer taraftan da aynı şekilde ilamı haksız bir şekilde İstanbul …. İcra Müdürlüğü üzerinden takibe koyması karşısında karşı taraf hakkında ihtiyati haciz konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 18/10/2018 tarih 2018/693 D.iş 2018/717 sayılı ek kararında;”İİK 257 maddesinde “rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmemiş bir para borcunun alacaklısı borçlunun yerinde veya 3.şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” hükmü yer almaktadır. İİK 265 maddesinde “borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuru ile yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir” hükmü yer almakta olup, ihtiyati hacze itiraz sebepleri sayılmıştır. Somut olayda teminata itiraz vardır. İtiraz edenin 26.07.2018 tarihli dilekçesinde belirtmiş olduğu İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün… takip dosyası incelendiğinde; söz konusu takibin İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 esas 2018/422 karar sayılı ilamına dayalı vekalet ücretinin tahsili talebi yönündeki takip olduğu anlaşılmış, itiraz edenin bu yöndeki alacağı muaccel hale gelmiştir. Alacak rehinle temin edilmiş değildir. Netice olarak İcra İflas Kanununun 257. maddesine göre ihtiyati haciz talebi yerinde görülmüş olduğundan, borçlu …’nun yukarıda belirtilen mal, hak ve alacaklarından ilama dayalı olan 49.950,00-TL’lik tutarı yönünden teminatsız ihtiyaten haczine, itiraz edenin geriye kalan 900.000,00TL’lik teminat yönünden itirazları ise kanunda sayılan ihtiyati hacze itiraz sebepleri arasında değildir…”gerekçesi ile, İhtiyati haciz talep edenin itirazının kısmen kabulü ile talebe konu alacak miktarının 49.950,00-TL’lik tutarı yönünden teminat alınmamasına, sair itirazın reddine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili istinaf dilekçesi ile, Borçlu … tarafından müvekkiline verilen 10.08.2009 düzenleme, 15.12.2009 vadeli, 900.000 TL bedelli senet vadesinde ödenmediğini, bunun üzerine borçlu …’nun, senetteki imzanın kendisine ait olmadığı iddiasıyla İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2014/718 Esas sayılı menfi tespit davasını ikame ettiğini, Bu dava neticesinde; daha önce müvekkili hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından 04.07.2012 tarihli rapor ile senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu tespit edildiğinden söz konusu davanın reddine karar verildiğini, İşbu kararın davacı tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde eksik inceleme sebebiyle bozma kararı verildiğini, ( 2013/18538 Esas, 2014/2161 Karar.) Karar üzerine ilk derece mahkemesi, Yargıtay kararına uyarak dosyayı yeni bir esasa kaydettiği ve Yargıtay ilamı doğrultusunda yargılamaya devam edildiğini, Bu yargılama neticesinde alınan yeni bilirkişi raporları doğrultusunda senetteki imzanın davacıya ait olduğu tespit edildiğinden raporlar doğrultusunda davanın bütün davacılar yönünden reddine karar verildiği ve 10.08.2009 tanzim, 15.12.2009 vade tarihli ve 900.000 TL bedelli senet bakımından davacının borçlu olduğu hüküm altına alındığını, 2014/ 718 Esas ve 2018/422 Karar sayılı işbu kararda 49.950.TL de ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, Davacı tarafın, kararı temyiz ettiği, mal kaçırmak amacıyla mallarını elden çıkarmaya başlaması üzerine İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden asıl alacak yönüden teminatsız ihtiyati haciz kararı vermesini talep etmişlerse de mahkemenin ilk etapta talebi ancak teminat yatırılması koşuluyla kabul ettiğini, müvekkilinin eşi adına kayıtlı gayrimenkulü teminat göstermek istemişse de mahkeme teminatın yalnızca nakden verilebileceğini ifade ederek gösterilen gayrimenkul teminatını kabul etmediğini, teminata yaptıkları itirazın da 49.950.TL yönünden kabul edildiğini ve asıl alacak olan 900.000 TL yönünden reddedildiğini, Davalı tarafından 14. Asliye Ticaret Mahkemesi ilamında yer alan vekalet ücretine ilişkin başlatılan icra takibinde; bu borçla ilgili olarak ilgili icra dosyasına para yatırarak temyiz aşaması sonuçlanana dek icranın geri bırakılması kararı alındığını, ihtiyati haciz talebinin ücreti vekalete ilişkin değil asıl alacağa ilişkin olduğunu, buna rağmen mahkemenin zaten mehil vesikasına konu olmuş bir alacak yönünden teminatsız ihtiyati haciz kararı vererek sair talepleri reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kural olarak teminatsız ihtiyati haciz kararı verilemez ise de kanunlarda teminat alınmayacağına ilişkin istisnai hükümlerin bulunması halinde, bu istisnaî hükümlerin amacı ve kapsamı ile sınırlı olarak teminat aranmaksızın ihtiyati haciz kararı verilebileceğini, İİK`nın 259`uncu maddesinde ilama dayanan alacaklarda teminat aranmayacağı açıkça ifade edilmiş olup, yasanın bu emredici hükmü karşısında, ihtiyati haciz talebinin teminat şartına bağlanmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay’ın bu hususta pek çok yerleşik içtihadı bulunduğunu, (Yargıtay 19. H.D. 07.02.2010 tarih 2009/11811 Esas 2010/1632 Karar, 11. H.D. 21.01.2013 tarih 2012/18671 Esas 2013/1127 Karar)İhtiyati haciz talebi İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ( 2014/718 Esas ve 2018/422 Karar) hüküm altına alınmış bir alacağa yani bir ilama dayandığından bu hususun İİK 259. maddede düzenlenen ihtiyati haciz kararının teminat aranmaksızın verileceği hallerden olduğu nazara alınmaksızın alacağın yüzde onbeşi tutarında teminat talep edilmiş olmasınin hem yasanın emredici hükmüne hem de yerleşik içtihatlara aykırı olup kararın kaldırılmasını gerektiğini, Ayrıca talep kısmen kabul edilmiş olmasına karşın vekalet ücretine hükmedilmeyerek davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olup kararın kaldırılmasını gerektiğini, İleri sürerek hem kısmen kabul kararına karşı vekalet ücretine hükmedilmemiş olması yönünden, hem gösterilen gayrimenkul teminatının gerekçesiz bir biçimde kabul edilmemesi yönünden hem de somut olaydaki ihtiyati haczi talebinin, teminatsız ihtiyati haciz kararı verilmesi gereken istisnai hallerden biri olmasına rağmen ancak teminat yatırmaları halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği kararı yönünden, duruşmalı olarak yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden yargılama neticesinde talep gibi karar verilmesini talep etmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili istinaf dilekçesi ile, İhtiyati haciz kararının kaldırılması için yapılan itirazın reddine dair 18/10/2018 tarihli ek kararının ilk parağrafının son cümlesinde; “… vekilinin 26/07/2018 tarihli itiraz dilekçesinde mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararında teminat şartına ilişkin itirazlarının kabulü ile ihtiyati haciz karının teminatsız olarak verilmesini talep etmiştir.” şeklinde yazıldığını, gerekçeli kararın bu bölümüne göre kendilerinin ihtiyati haciz kararının teminatsız verilmesini talep etmiş gibi göründüğünü, bu durumun açık bir hata olduğunu, 900.000.TL’lik sahte senetle ilgili olarak bu kadar bariz usul eksiklikleri ve esas yanlışlıkları yapılmasının hayatın olağan akışına ters olduğunu, bu kadar yüksek bir meblağı olan ve 9 yıllık safahatı olan sahte bir senetle ilgili olarak bu kadar bariz hatalarla verilen ihtiyati haciz kararı ve bu karara istinaden yanlış beyanlarla okumadan ve incelemeden ek gerekçeli karar oluşturulduğunu, Karşı tarafın ihtiyati haciz talebinde bulunduğu senedin 2009 tarihli olduğunu ve yine (sözde) alacaklı …’nın damadı … tarafından doldurulduğu ve sahte imza ile piyasaya sürüldüğünü, müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia eden …’yı tanımadığını, hatta …’nın dahi müvekkilini tanımadığını devam eden diğer yargılama safahatları sırasında kabul ettiğini, İhtiyati haciz talep edene karşı açtıkları menfi tespit davası olan İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davalılarından … bu mahkemeye yaptığı beyanlarında “…’nu tanımadığını ve senedi müvekkilimden almadığını; davaya konu edilen senedin sahte olduğunu” beyan ettiğini, sözde senette alacaklı olarak gözüken her iki kişi de müvekkilini tanımadıklarını söylemesine rağmen; bu senedin ne için alındığı ve hukuki sebebini ispat edememelerine rağmen 9 yıldır bu süreç devam etmekte olduğunu, zaten kendilerini tanımadığını ifade eden bu iki kişi sözde sahte senetle ilgili olarak alacaklı olamayacaklarını, zira … sahte senedi müvekkilinden almadığını ve senedin sahte olarak düzenlendiğini beyan ettiğini, İhtiyati hacze konu sözde sahte senetle ilgili karşı tarafın 2010 yılında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takibe geçtiğini, bunun üzerine de ilgili takip dosyasına karşı açmış oldukları imzaya ve borca itiraz davasının İstanbul 7. İcra Hukuk mahkemesinin 2010/760 esas sayılı kararı ile talepleri gibi takibin iptaline karar verildiğini, Karara müstenit olan iki ayrı kişilik heyet raporu alındığını, bu iki ayrı raporda da senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığı yönünde ortak görüş bildirildiği, bu iki ayrı 3 kişilik heyet raporları üzerine mahkemenin talep gibi karar verdiğini, İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/760 esas sayılı kararını karşı tarafın (ihtiyati haciz isteyene taraf) temyiz ettiğini, ancak Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2012/15340 esas 2012/33217 karar ve 15/11/2012 tarihli ilamı ile onanarak 07/03/2013 tarihinde kesinleştiğini, neticede takibin iptaline karar verildiğini, Özetle ihtiyati haciz istenen sözde senetle ilgili yapılan icra takibinde takibin iptaline karar verildiğini, senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığına dair iki ayrı 3 kişilik heyet görüş bildirdiğini, buna rağmen bu kadar süre ve yargılama safahatı geçen usulsüz ve sahte bir senetle ilgili 9 yıl sonra ihtiyati haciz müracaatının iyi niyetli olmadığı gibi ve bu müracaat üzerine mahkeme heyeti tarafından verilen iş bu ihtiyati haciz kararının da iyi niyetle verilmediğini, yargılama süreçleri dikkate alındığında yargılama safahatı devam eden bir senetle ilgili ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,2010 yılında yukarıda bahsi geçen icra takibi başlatıldıktan sonra her ihtimale karşı da İstanbul 3. Asliye ticaret Mahkemesinin 2010/527 esasına kayıt edilen bir menfi tespit davası açıldığını, bilahare mahkemelerin çoğalması neticesinde İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesine dosya devredildiği ve 2011/206 esasa kaydedildiğini, bilahare İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin vermiş olduğu ret kararı üzerine kararı temyiz ettiklerini, Yargıtaydan dosyanın bozularak geldiğini, yine Yargıtay’dan bozularak gelen dosyanın İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesine devredildiğini ve davanın bu aşamadan sonra İstanbul 14 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 esas sayılı kaydedilerek yargılamaya devam edildiğini, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin de bu yıl içinde menfi tespit talepli davanın reddine karar verdiğini, İstanbul 14 Asliye Ticaret Mahkemesince verilen red kararı üzerine mahkemenin karşı taraf için hükmettiği tek şeyin karşı vekalet ücreti olduğunu, davayı takip eden Av….ın da karşı vekalet ücreti olarak çıkan meblağ olan 49.950 TL lik nispi vekalet ücretini İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayısı ile takibe koyduğunu, bunun üzerine de dosyayı temyiz ettikleri için dosyaya teminat yatırıp tehir-i icra kararı aldıklarını, buna rağmen ihtiyati haciz isteyen tarafın İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararında hükmedilen ve icra takibi yapılan ve kendilerinin de teminatını yatırdıkları bir hususu iş bu usulsüz ihtiyati hacize konu ettiklerini, verilen ek kararda da …. ilama dayalı olan 49.950.TL’lik tutarı yönünden teminatsız ihtiyaten haczine…. karar verildiğini, bu hususun esasa ve usule aykırı olduğunu, Bu nedenle verilen ihtiyati haciz kararı ve ek kararın hatalı olduğunu, başka bir ilamlı icraya konu olmuş ve teminatını yatırdıkları ve takibin durdurulmasına karar aldıkları bir icraya konu alacak hakkında mahkeme heyetinin karar oluşturduğunu,Burada talep edilen ihtiyati hacze dayanak gösterilen İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718 Esas sayılı mahkeme kararını icraya koyduklarını, yani ihtiyati haciz talep ettikleri hususu zaten icraya konu ettiklerini, hal böyleyken ihtiyati haczi kararına bu yön itibariyle yaptıkları itiraz dahi görmezden gelindiğini, derdestliğin söz konusu olduğunu, mükerrerlik söz konusu olduğunu, aynı konuda hem ilamı icraya koyup hem de ayrı bir ihtiyati haczi kararı almalarının hukuken aykırı olduğunu, aynı senede ilişkin olarak hem ilam hem de senetle ilgili icra takibi yapıldığını, ihtiyati haciz kararı veren ve taleplerini reddeden mahkeme heyetinin vermiş olduğu ihtiyati haciz kararının usulsüz ve yanlış olduğunu, Senedin sahte olarak düzenlendiğine dair beyanlar ve İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesince verilen bilirkişi raporları ve netice itibariyle takibin iptaline verilen kararlar dikkate alındığında, ihtiyati hacze konu edilen senedin sahte ve düzenleme bir senet olduğu dahi aşikar olmasına rağmen ve bu husus da delilleriyle birlikte mahkemeye sunulmasına rağmen hiç bir şekilde dikkate alınmadığını, İleri sürerek verilen kararın usul ve esas yönünden istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına ve esasa girilmek suretiyle yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/693 D.iş 2018/717 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294-297. maddelerinde, hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen yargılamanın açıklığı ve kararların gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesinde mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı düzenlenmiş, 298/2. maddesinde de; gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemenin yasal sonucu “duruşmada tefhim edilen hüküm özetinin ( kısa kararın ) hükmün esasını teşkil ettiğidir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nin yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Yine 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz (veya istinaf) sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.Bu genel açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, İhtiyati haciz talep eden alacaklının talebi üzerine mahkemece 10/07/2018 tarihli kararla teminat karşılığında talebin kabulü ile ihtiyati haciz kararı verilmiş, iş bu karara karşı ihtiyati haciz talep eden alacaklı vekili teminata yönelik, aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen borçlu vekili ise ihtiyati haciz kararının esasına yönelik itirazda bulunmuş, mahkemece taraf itirazlarının duruşmalı değerlendirilmesine karar verilmiş, bu amaçla 18/10/2018 tarihli itirazların değerlendirilmesine ilişkin duruşma yapılmış, anılan duruşmada verilen kısa kararla “1- İhtiyati haciz talep edenin itirazının kısmen kabulü ile talebe konu alacak miktarının 49.950,00 TL’lik tutarı yönünden teminat alınmamasına, sair itirazın reddine,2- Aleyhine ihtiyati haciz talep edilenin itirazının reddine,” denilmiştir.Mahkemece 08/11/2018 tarihinde yazılan gerekçeli karar ise kısa kararla çelişkili olmuştur. Teminat yönünden alacaklı vekilinin itirazı bulunmasına ve kısa kararda bu yönde olmasına rağmen, mahkeme gerekçeli kararında, sehven hatalı olarak borçlu vekilinin itirazının teminata yönelik olduğu, ihtiyati haciz kararının teminatsız verilmesi gerektiği yönünde itiraz edildiği belirtilmiştir.Yine, mahkeme kısa kararında aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlunun itirazının reddine karar vermiş, gerekçeli karar da ise bu yönde her hangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi, hüküm fıkrasında bu konudaki karara da yer verilmemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararı ile kısa kararı arasında açık çelişki bulunduğundan ve bu husus kamu düzenine ilişkin olup HMK 355 maddesi gereğince istinaf aşamasında resen gözetileceğinden, mahkeme kararının kaldırılmasına kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilerek yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile, 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2018 tarih 2018/693 Esas 2018/717 Karar sayılı ek kararının HMK 355, 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca yatırılan 98,10’ar,TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 35,90’ar.TL istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 3-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/05/2019 tarihinde HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.