Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/80 E. 2019/1576 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/80 Esas
KARAR NO : 2019/1576 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/140 Esas 2018/152 Karar
TARİH : 07/02/2018
DAVA : Şirket Hisse Değerinin Tespiti
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin maliki olduğu … ili, … ilçesi, … mevkii, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazı ayni sermaye koyması, koyduğu sermayeye karşılık %23,50 (B) grubu hissesinin sahibi olması ve taşınmaz üzerine otel yapılarak bu otelin hissedarlardan … AŞ’ye kiralanması ile ilgili düzenlemeleri içeren 16/04/1987 tarihli hissedarlar sözleşmesi ile … AŞ’nin hissedarı olduğunu, davalı şirket ile davacı idare arasında hukuki ihtilaflar bulunduğunu, şirket ortaklığı hususunda idarenin yetkili organlarınca yapılacak değerlendirmeler ve alınacak kararlara esas teşkil etmek üzere kamu malı niteliğindeki şirket hisse değerinin tespitinin zorunlu olduğunu, ayrıca 26/04/2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 2. maddesinin son bendi kapsamında da belediyenin malik olduğu hisselerin değerinin tespiti gerektiğini beyanla, İstanbul Ticaret Siciline kayıtlı bulunan davalı şirketteki belediye hissesinin değerinin tespitini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın ikame ettiği tespit davasının hukuki dayanağının bulunmadığını, ne TTK’ da de HMK’ da davacıya doğrudan şirketteki hisselerinin değerinin tespiti davası açmasını sağlayacak bir hukuki düzenleme bulunmadığını, böyle bir tespit istenebilmesi için varlığı zorunlu olan koşulların da somut olayda bulunmadığını, davacının, yürürlükteki mevzuatın, şirket değerinin tespiti konulu bir dava açma imkanını kendisine vermediği bilincinde olacağını, dava dilekçesinde bir takım olaylar silsilesine yer vererek talebin haklılığı ve samimiyeti konusunda mahkemeyi inandırmaya çalıştığını, davalı şirketin kayıtlarının detaylı olarak incelendiğinde görüleceği üzere şirketin uzun yıllardır ekonomik sıkıntıda ve temerrüt halinde olduğunu, davalı şirket nezdindeki işlemlerin ise tamamen şirketin menfaatine, şirketin içine düştüğü aciz halden kurtarmaya, tek malı olan gayrimenkülün satılmasına engel olmaya yönelik olduğunu, davacının ise, ortağı olduğu davalı şirketin ekonomik bakımdan kalkınması için herhangi bir girişimde bulunmadığını, davacı tarafın sahip olduğu şirket hisselerini kamu malı olarak nitelendirdiğini, oysaki bu hisselerin kamu yararına tahsil edilmemiş olduğunu, dolayısıyla niteliği gereği kamu malı da olmadığını beyanla, davanın hukuki menafaat ve yarar yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 07/02/2018 tarih 2017/140 Esas 2018/152 Karar sayılı kararında;”Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı … Başkanlığının maliki olduğu … ili, … ilçesi, … mevki, …pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazın davalı şirkete ayni sermaye olarak konulduğu ve bunun karşılığında davalı şirketin %23,50 oranında B grubu hisse sahibi olduğu belirtilerek söz konusu hissenin dava tarihi itibariyle değerinin tespitini talep ve dava etmiş ise de, davaya konu davalı şirketin 1987 yılında kurulduğu, söz konusu şirketin kurulmasından sonra gerek davacı … başkanlığına ait hissenin, gerekse diğer hissedarlara ait hissenin tespit edildiği ve bu şekilde pay defterlerine geçtiği, şirket hisselerinin iki türlü değerinin olduğu, bunlardan birinin şirket hisselerinin nominal değerini ifade eden değer olduğunu, bu değerin hisse senedi, tahvil ve benzeri senetler gibi kıymetli evraklar üzerinde yazılı bulunan ve senedin değerini gösteren bedel ve değer olduğunu, yani yazılı ve ismen var olan değer olduğunu, davacı şirketin bu şekildeki hisse değerinin zaten şirket kayıtlarına göre belli olduğunu ve bunu tespit ettirmekte davacının hukuki yararının bulunmadığını, hisse senedinin nominal değeri dışında ayrıca rayiç ve reel değerinin de bulunduğunu, rayiç veya reel değerinin ne olduğu hususunda da piyasayı oluşturan şahıs veya şirketlerin arzı ve talebine bağlı olarak alınıp satıldığı bedel olduğunu, genellikle borsada işlem gören şirketler yönünden borsada hisse senedinin alım satım değeri ile tespit edilebileceği, ancak bunun dışında hisse senetlerinin rayiç veya güncel değerinin tespitinin tamamen arz ve talep dengelerine bağlı olarak ve yine şirketin ekonomik durumu, sermaye yapısı, karlılık oranı, fiyat kazanç oranı, temettü kapitalizasyonu, şirketin nakit durumu vs. gibi pek çok etkenin yer aldığı, hisse senedi için hisse senedinin satışa arzı halinde aynı hisse senedine bir alıcı tarafından X Lira değer biçilebilir iken, başka bir alıcı tarafından Y Lira, bir başka alıcı tarafından ise Z Lira değer biçilebileceği, TTK’ da mahkemeler tarafından değer tespitine yönelik hükümlerin sadece taşınmazların yada ayni sermayenin şirkete sermaye olarak konulması halinde yada şirketlerin bölünme veya birleşmelerinde ayni sermaye teşkil eden mal varlıklarının TTK 342 ve 343.maddeleri uyarınca değerlerinin tespit edilebileceği, yine TTK 459. maddesi uyarınca sermaye taahhüdü yolu ile şirket sermayesinin arttırılması halinde arttırıma ayni olarak katılacak şirket ortaklarının katacakları ayni sermayenin değerinin tespiti için başvurulabileceği, bunun dışında davacının şirket hisse değeri tespit ettirmekte başkaca hukuki bir yararının bulunmadığı, şirket hisse değer tespitinin davacı tarafça şirket değerleme uzmanları aracılığıyla da yaptırabileceği, davacı tarafın söz konusu şirket hisse değerinin tespitini istemesindeki hukuki yararı açıklaması için davacı vekiline süre verildiği halde, davacı vekili tarafından şirket hissesinin değerinin tespiti noktasındaki hukuki yarar olarak davacının alacağı kararları gösterdiğini, davacının bu şekilde alacağı kararlar yönünden dışarıdan şirket değerleme uzmanları aracılığıyla şirket değerini tespit ettirebileceği …” gerekçesi ile; Davacının davasının hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile;Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verildiğini, Yerel mahkeme kararının kabulünün mümkün olmadığını, kurumun davanın açılmasında ve yargılama sonucunda yapılacak değer tespiti konusunda hukuki yararının mevcut olduğunu, Taraflarınca dava dilekçesinde olayların gelişimi başlıklı metinde yer verilen sebeplerin hepsinin hukuki yararı ispatladığını, Dava dilekçesinde belirtikleri hukuki ihtilaflar gözetildiğinde şirket ortaklığı hususunda idarenin yetikli organları ile yapılacak değerlendirme ve alınacak kararlara esas teşkil etmesi adına ileride açılacak bir davada veya bir hukuki uyuşmazlıkta kullanılmak üzere şirket hisse değerinin tespitini talep ettiklerini, Dava dilekçesinde 5. ekinde sundukları 26/04/2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 2. maddesinin son bendi kapsamında belediyenin malik olduğu hisselerin değerinin tespit edilmesinin kabul edildiğini, belediye malları kurul olarak kamu malı olup belediyelerin her türlü işleminde kamu yararının esas olduğunu, Mahkemece yapılacak değer tespitinin ilerde ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda kurumlarınca kullanılabilecek olup, bu nedenle hukuki yararın kamu yararından kaynandığı bu durumun dahi tek başına tespit davası açmalarına hukuki yararının mevcut olduğunu gösterdiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi dosyasının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/140 Esas 2018/152 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, davacının davalı şirkette bulunan hisselerinin dava tarihi itibarıyla değerinin tespiti istemine ilişkindir.
HMK’nın 106. maddesinde tespit davası düzenlenmiştir. Maddenin 2. fıkrasına göre “Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır”Davacı, davalı şirket ile aralarında oluşan hukuki ihtilaflar nedeniyle şirket ortaklığı hususunda idarenin yetkili organlarınca değerlendirme yapılması ve alınacak kararlara esas teşkil etmek üzere şirkette bulunan hisselerinin değerinin tespitini talep etmiştir.Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere şirket hisselerinin nominal değerleri zaten belirlidir. Dava tarihi itibarıyla gerçek değerinin tespiti konusunda ise hukuki yararının bulunması gerekir. Davacı idarenin yetkili kurullarınca durum değerlendirmesi yapılması için davacının temin edeceği şirket değerlendirme uzmanları aracılığı ile şirket hisselerinin değerleri, şirketin mali yapısı konusunda tespit yaptırabileceği açık olduğundan davacı dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu ispatlayamamıştır. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.