Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/8 E. 2020/871 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/8 Esas
KARAR NO: 2020/871 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/1368 Esas – 2018/585
TARİH: 24/05/2018
DAVA:Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, 02.12.1972 tarihinde kurulan … hisselerinin …’in 25.10.2010 tarihinde vefatı ile veraseten müvekkillerine intikal ettiğini, şirket sermayesinin 7.000.000.000,- TL iken 12.11.2002 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında 80.000.000.000,- TL/ye çıkarıldığını, 18.04.2008 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısından itibaren …’in rahatsızlanmasından sonra yönetim kurulunda görev almaması ve vefatından sonra davalılar … ve … tarafından müvekkillerinin dışlandığını, süresinde yapılmayan 2009 yılı olağan genel kurul toplantısında şirket faaliyetleri, yıllık bilançoları, gelir tabloları hakkında bilgi verilmemesi nedeniyle şirket mal varlıkları, iştirakleri, gelirleri ve gelirlerin nerede sarf edildiğinin açıklanmadığını, itilaf nedeniyle şirket ortaklarına düşen gelirin, aylık mali dönem içinde ödenmemesi ve şirketlerin her türlü belgesinin davacılardan saklanması nedeniyle davacıların ve şirketlerin zarara uğratıldığını, yönetim kurulu üyeleri … ile …’nın …’i dışlayarak sermayesini ve şirket paylarını kendi aralarında paylaşarak … Ltd. Şti.’yi kurduklarını ve tüm şirketlerin portföyünü ve kazançlarını kurdukları bu şirkete devretmeye başladıklarını, şirketlerin kronolojik öyküsü dikkate alındığında, şirketler arasında ters orantının görüldüğünü ve bunun her iki şirkette hissesi bulunan yönetim kurulu üyelerinin tüm birikimlerin ve portföy ile mesailerinin Ltd. Şti.’ye yönlendirildiğini ispatladığını, 22.05.2014 tarihli olağan genel kurulun hükümsüz olduğunu, 22.05.2014 tarihli genel kurulda alınan, yönetim kurulunun seçilmesine ilişkin karar ile 2010-2011-2012-2013 yıllarına ait yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın ve diğer tüm kararların geçerliliğinin bulunmadığını, 2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ait genel kurulların süresinde yapılmadığını, … ve …’nın 28.07.2004 tarihinde … ile aynı konuda faaliyet gösterecek olan … Ltd.Şti.’yi kurup, … tüm müşteri ve tedarikçi portföyünü bu yeni şirketlerine aktardıklarını, bu nedenle …’nin cirosunun ve karlarının düştüğünü, … Ltd. Şti.’ninkinin ise arttığını, müvekkillerinin şahsi taşınmazlarının … Ltd.Şti.’nin kredi borçlan için ipotek edildiğini, bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun söz konusu olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin sadakat, özen, eşit davranma yükümlülüğü, rekabet yasağı gibi TTK uygulamalarına aykırı davrandıklarını, yönetim kurulu üyelerinin davalı limited şirket kurucusu ve müdürleri olması nedeniyle davacı pay sahipleri ile anonim şirketin uğradığı doğrudan veya dolaylı zararların tazmininden sorumlu olduklarını, davacıların hiçbir şekilde bilgi sahibi olmaları istenmediğinden şirket yönetim kuruluna seçilmediklerini, yönetim kurulu üyelerinin kendi kurmuş oldukları şirket üzerinde yoğunlaştıklarını, davacıların pay sahibi oldukları şirketlerde kar payı dağıtılmadığını, davacılardan …’in pay sahibi olmadığı … Ltd. Şti.’de sigortalı olarak çalışmak zorunda bırakıldığını, burada da amacın diğer şirketlerden bilgi alımını önlemek ve izole etmek olduğunu, …’in iş akdinin haksız olarak feshedildiğini bu sebeple davacıların maddi olarak mağdur edildiklerini belirterek; davalı …’nin 22.05.2014 tarihli genel kurulunun hükümsüzlüğünün tespitine; davalıların her türlü haksız kazancının …den çıkış tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte şimdilik 1.000,-TL’sinin …’ye ödenmesine; gerçek kişi davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan doğan dolaylı veya doğrudan şirkete verilen zararın ve haksız kazancın, zararın doğum tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte şimdilik 150.000.-TL’sinin …’ye veya davacı müvekkillerine ödenmesine; kar payından yoksunluk, dağıtılmayan kar payı ile yoksun bırakılan kazançlar ve davalı A.Ş.’nin portföyünün kullanılması nedeniyle davalı Ltd. Şti.’nin elde etmiş olduğu kazanç üzerinden hesaplanacak tazminatın zarar ve kazanç tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, şimdilik 150.000.-TL’sının davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, Davacıların dava dilekçesinde konusu ve tarafları birbirinden farklı olan çok sayıda davayı, aynı dilekçe ile açmış olduğunu, davacı ve davalı tayininin usule açıkça aykırı olduğundan, her şeyden önce davanın esasına girilmeden davanın usul yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 22.05.2014 tarihli genel kurul kararının hükümsüzlüğünün tespiti davasında, A.Ş. dışındaki müvekkillerinin her hangi bir davalı sıfatının bulunmadığını, davacıların …genel kurul kararlarının hükümsüzlüğünün tespiti davasında, … Ltd. Şti.’ni ve diğer müvekkillerini davalı göstermesinin usule aykırı olduğunu, şirket yöneticilerinin sorumluluğundan doğan tazminat davasında … A.Ş. ve davacılar ile her hangi bir ilgisi bulunmayan … Ltd. Şti.’nin davalı olarak gösterilmesinin usule aykırı olduğunu, davacı tarafın iddialarının somut delillere dayanmayan soyut ve davacıların tek taraflı iradelerinin ürünü olduğunu, dava haklarının zamanaşımına uğradığını, müvekkillerinin kusurlu olduklarına ve somut bir zarar meydana geldiğine ilişkin somut bir delil ibraz edilmediğinden, dava dilekçesini ve dilekçeye konu talepleri esas açısından da kabul etmediklerini, davacıların murisinin pay sahipleri tarafından yönetim kuruluna seçilmemiş olmasının müvekkillerinin, murisin ve davacıların yönetim kurulunda görev almalarını engellediği şeklinde yorumlanmasının hukuki dayanağı bulunmadığını, davalı … A.Ş.’nin 22.05.2014 tarihinde yapılan her hangi bir genel kurulunun bulunmadığını, davacıların murislerinden bahsederek 4 yıl sonra dava açmalarının kötü niyetli olduğunu, davalıların ortağı olduğu … Ltd.Şti.’nin davacıların murisinin sağlığında ve murisin bilgisi dâhilinde onun muvafakati ile 2004 yılında kurulduğunu, …’nin gelir ve giderleri ile mali tablolarına ilişkin bilgilerin bu şirketin ticari defterlerinde mevcut olduğunu, …’in sağlığında kendisine ait taşınmaz üzerinde … Limited Şirketi lehine ipotek tesis etmesinin, kendi açık rızası ile gerçekleştirilen resmi bir işlem olduğunu, …’in pay sahibi olmadığı … Ltd. Şti.’nde sigortalı olarak çalışmayı kendisinin talep ettiğini, davacının pay sahibi olduğu şirket hakkında bilgi sahibi olması için bu şirkette çalışması zorunluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın hangi dönemle ilgili ne miktarda tazminat talep ettiğini açık ve net olarak belirtmesi zorunluluğu olduğunu, gerçek kişi davalıların ortağı olduğu … Ltd. Şti.’nin davacılar ve bu davaya konu talepler ile bir ilgisi bulunmadığını belirtilerek davanın bu şirket açısından husumet nedeni ile reddine, davacı tarafın davasının usul ve esas açısmdan reddine karar verilmesi talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davalı … Hakkında açılan 22.05.2014 tarihli olağan genel kurulun hükümsüz olduğunun tespiti davası tefrik edilerek mahkemenin 2015/688 Esasına kaydedilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/05/2018 tarih 2014/1368 Esas – 2018/585 sayılı kararında; “Şirket yetkililerinin sorumluluğu ile, Genel Kurul İptali talebi aynı dava gibi görülemeyeceğinden, Genel Kurul Kararının iptali talebi dosyamızdan tefrik edilerek Mahkememiz esasının 2015/688 Esas sırasına kayıt edilmiştir. Böylece davamızın konusunun davalıların şirkete ve davacılara doğrudan ve dolaylı olarak verdikleri zararın tazmini, yöneticilerin sorumluluğuna gidilmesi talebi olduğu gözükmektedir. Mahkememizce şirket defterleri, kayıtları, Genel Kurul toplantı tutanakları, bilançoları uzman bilirkişilere inceletilmiş, davalıların dava konusu şirketi doğrudan veya dolaylı olarak zarara uğrattıklarına ilişkin somut bir belge yada bilgiye ulaşılamamıştır. Bu sebeple davacılar davalarını ispat edemedikleri…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar ve davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu; …’in hastalığı nedeni ile işlerle ilgilenemediğini dönemde davalılardan … ve …’nın 28/07/2004 tarihinde …A.Ş. ile aynı konuda faaliyet gösterecek olan … Ltd.Şti.’ni kurduğunu, … tüm müşteri ve tedarikçi portföyünü bu yeni şirketlerine aktardığını, … Tic.A.Ş.‘nin cirosu ve karlarının hızla düştüğünü, … Ltd.Şti.’nin ise hızla arttığını, müvekkillerin şahsi taşınmazlarının dahi … Ltd.Şti.’nin kredi borçları için ipotek edildiğini. Davalıların gerek … olarak genel kurullarda aldıkları kararların, gerekse … Ltd.Şti.’nin kuruluşunun TTK. kapsamında batıl işlemlere dayandığını, bu nedenle … Ltd.Şti.’nin haksız kazançlarının tespit edilerek … Tic.A.Ş.’ne iadesine karar verilmesinin talep edildiğini, Her iki şirketin gelişiminin, kazancının, birbirleri ile ters orantılı olarak değiştiğini, bu ters orantı nedeniyle gerek şirket ve gerekse müvekkillerinin zarara uğradıklarını, Müteveffa …’in 2002 yılında rahatsızlanmasından sonra davacı müvekkillerinin pay sahibi olduğu şirketlerde kazanç artışı olmadığı gibi, yönetim kurulu üyeliğinden de uzaklaştırılmış ve mirasçı davacılarında hiçbir şekilde bilgi sahibi olmaları istenmediğinden şirket yönetim kuruluna seçilmediklerini ve bazı dönemlerde de şirketin zarara uğratıldığını, davalı Limited Şirketin kuruluş tarihi itibariyle gerek sermaye artırımları ve gerekse yeni şube açılışlarının bu şirket üzerinden yapılmasının, diğer şirketlerdeki mali kayıtların tamamen bu şirkete yöneltilmesi sonucunda yönetim kurulu üyelerinin kendi kurmuş oldukları şirket üzerinde yoğunlaştıklarını, her iki şirketin kuruluş amacına uygun olarak davranmaları gerekirken kendi şirketlerinin kar amacını güttüklerini, davacıların pay sahibi oldukları şirketlerde kar payı dağıtılmaması, yine … Ltd. Şti. ’ne ait gayrimenkulün rayiç değerinin çok altında bir fiyata satılarak elde edilen gelirin kendi şirketlerine aktarılması ve davacılara ait miras yolu ile geçen gayrimenkulün, pay sahibi olmadıkları limited şirket lehine ipotek edilmesi ve halen bu ipoteğin çözülmemiş olması nedeniyle … Bankası Elmadağ Şubesine Beyoğlu … Noterliğinden 15/09/2014 tarihinde, … yevmiye no ile gönderilen müvekkillere ait gayrimenkul üzerinde yeni bir kredi ve risk işlemi yapılmaması hakkında ihtarname ile müvekkillerinin artık daha fazla mağdur edilmemesinin istendiğini, mevcut ipoteğin sadece müvekkillerinin pay sahibi olmadığı …lehine konulmuş olmasının, müvekkillerinin pay sahibi oldukları …A.Ş., …A.Ş., ve … Ltd.Şti. şirketleri lehine ise herhangi bir hüküm ifade etmemesinin dahi, davalı yönetim kurulu üyelerinin niyetini ortaya koyduğunu,Bunun yanı sıra, davacı müvekkillerin pay sahibi olduğu şirket ile yine davacıların pay sahibi olduğu diğer şirketler olan … A.Ş. ile … Ltd.Şti.’nin tüm mali işlemlerinin davalı yönetim kurulu üyelerinin kurucu ve müdür oldukları … Ltd. Şti. aracılığı ile ve bu şirkete aktarılarak yapıldığının diğer bir kanıtının da, müvekkillerden …’in kendi pay sahibi olduğu şirketler değil de, pay sahibi olmadığı …’de sigortalı olarak çalışmak zorunda bırakılması olduğunu,. Ayrıca davalı şirketlerin kuruluşlarından itibaren ticari ve sair tüm defterlerini, fatura, irsaliye ve benzeri tüm muhasebe kayıt ve belgelerini, kararları, pay defterleri, ortaklar kurulu kararları, tüm sözleşmeleri ve sair her türlü kayıt ve belgeleri, Ticaret Sicil Memurluğu, Bankalar, Vergi Dairesi, SGK, Tapu Sicili, Trafik Sicili ve sair her türlü kurum ve kuruluşlar nezdindeki kayıtları, sözleşme, talimat, vekalet, beyan ve sair her türlü doküman ve belgelerin getirtilmesi sonucunda iddiaların kanıtlanacağını, Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporun tek taraflı ve yanlı düzenlendiğini tüm yorumların davalılar lehine yapıldığını, İleri sürülerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile; yerel mahkemenin, davanın, davalı şirket yönünden husumet yokluğu, davalı gerçek kişiler yönünden ise ispatsızlık sebebiyle REDDİNE karar verdiğini, Gerekçeli kararda 2.180,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, hükmedilen vekalet ücretinin hatalı ve eksik hesaplandığını, kararın vekalet ücretine ilişkin kısmının bozulması, düzeltilmesi gerektiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının vekalet ücretine ilişkin kısmının bozulmasına veya yeniden karar verilip düzeltilerek onanmasına, AAÜT 3. Kısmında yer alan tutarlar ve oranlar dikkate alınarak hesaplanacak nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak taraflarına verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız rekabetten, yöneticilerin rekabet yasağına, kanun ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı davranışlarından kaynaklanan doğrudan ve dolaylı zararın tazmini talebine ilişkindir.Davacılar vekili müvekkillerinin … A.Ş. Ortağı olduklarını, söz konusu hisselerin murislerinden intikal ettiğini, söz konusu şirketin 22/05/2014 tarihinde yapılan genel kurulunun hükümsüzlüğünün tespitine, davalı gerçek kişilerin … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi oldukları dönemde izin almaksızın aynı alanda faaliyet göstermek üzere davalı … Ltd. Şti.’ni kurduklarını ve bu şirketin yönetim kurulu üyesi olduklarını, böylece rekabet yasağına aykırı davrandıklarını, ayrıca ortağı oldukları şirket müşterilerinden ve tedarikçilerinden oluşan portföyü davalı şirkete aktardıklarını ve haksız rekabet oluşturduklarını, bu nedenle ortağı oldukları şirketin zarara uğramasına neden olduklarını, müvekkillerinin ortağı oldukları şirket ile ilgili bilgi alma haklarını kullanmalarını önlediklerini, şirketten kar payı, huzur hakkı, maaş ve sair adlar altında haksız olarak kazanç elde ettiklerini, diğer davalı şirketinde haksız rekabette bulunarak ortağı oldukları şirkete zarar verdiğini ileri sürerek şirketin ve kendilerinin uğradıkları zararların davalılardan tazminini talep ve dava etmiştir. Mahkemece genel kurul kararının butlanı ve iptali davasının tefrikine karar verilmiş, bu dava ayrı bir esasa kaydedilmiş, davaya yönetici sorumluluk ve haksız rekabet davası olarak devam edilmiş, yargılamanın sonunda ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili ve vekalet ücreti yönünden ise davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava dilekçesinde davacı olarak …, … ve … gösterilmiş olup, gerekçeli kararda davacı olarak yazılan … sadece davacılardan … adına davacılar vekiline dava açması konusunda vekaletname veren vekil konumundadır. Davada davacı olma sıfatı bulunmamaktadır. Yine davalı … A.Ş. Hakkında açılan dava da bu davadan tefrik edilerek başka bir esasa kaydedilmiştir. Gerekçeli karar başlığında davacı sıfatı bulunmayan …’nın davacı olarak, hakkındaki dava tefrik edilerek ilk derece mahkemesinin başka esasına kaydedilen … A.Ş.’nin davalı olarak gösterilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Dosyada alınan bilirkişi raporu dosyaya sunulan ticaret sicil kayıtlarına ve ilgili şirket ile davalı şirket ticari defter ve belgelerine göre düzenlenmiş olup, davacılar tarafından somut bir iddia belirtilmediğinden ve söz konusu incelenen belgeler dışında bir delilde davacılar tarafından sunulmadığından davacılar vekilinin bilirkişi raporunun yetersiz ve çelişkili olduğu yanlı hazırlandığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Ayrıca HMK’nın 282 maddesinde hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği hükmü yer almaktadır. Mahkemede dosyada bulunan tüm delillerle birlikte bilirkişi raporu da değerlendirilerek hüküm kurmuştur. Davacılar vekili, davalı gerçek kişilerin davacıların ortağı olduğu … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olduklarını ve bu davalıların genel kuruldan izin almadan ve müvekkillerinin ortağı olduğu şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren davalı … Ltd. Şti.’ni kurarak ve yöneticiliğini yaparak rekabet yasağına aykırı davrandıklarını, müvekkillerinin ortağı olduğu şirket portföyünün davalı şirkete aktarılarak haksız rekabet oluşturulduğunu bu nedenle ortağı oldukları şirketin zarara uğradığını beyan ederek tazminatın şirkete ödenmesini talep etmiş iseler de, dosya içinde bulunan ticaret sicil kayıtlarından davalı … Ltd. Şti.’nin 2004 yılında kurulduğu, bu tarihten itibaren söz konusu şirketin ortak ve yöneticilerinin davalı gerçek kişiler olduğu, davacılar murisinin 2010 yılında ölümüne kadar … A.Ş.’nin ortağı olduğu, davacılar murisinin davalı … Ltd. Şti.’nin kurulduğu 2004 yılından sonra yapılmış olan … A.Ş.’nin genel kurularına katıldığı, şirket yöneticileri olan davalılar … ve …’nın diğer davalı şirketi kurduklarını bilmesine rağmen genel kurullarda yönetici olan bu davalıların ibrası yönünde oy kullandığı, rekabet yasağına aykırı davrandıklarını ileri sürmediği ve ayrıca adına kayıtlı taşınmaz üzerinde davalı şirket lehine ipotek tesis ederek bu durumu bildiği buna rağmen rekabet etme yasağına aykırılığı ileri sürmediği bu konuda zımni olarak icazetinin bulunduğu, davacılarında ilgili şirket hisselerinin veraset yoluyla kendilerine intikal ettiği ve şirket ortağı oldukları 2010 yılından beri bu hususu bildikleri ancak dava tarihine kadar bu yönde bir itirazda bulunmadıkları sabittir. Ayrıca davacılar, davalı şirketin, ortağı oldukları şirketle aynı alanda faaliyet gösterdiğini, şirket portföyünün ve müşterilerinin davalı gerçek kişilerin haksız eylemleri ile yeni kurulan davalı şirkete aktarıldığını, böylece davalı şirketin ortağı oldukları şirket aleyhine haksız rekabette bulunarak kazanç sağladığını, bu nedenle şirketin zarara uğradığını ileri sürmüş iseler de bu iddialarını ispatlayamamışlardır. Alınan bilirkişi raporuna göre davacıların ortağı olduğu şirketin 2010 yılı net satışları 210.214,18 TL iken 2015 yılında 494.720,77 TL olmuş, aynı dönemde davalı şirketin net satışları 2010 yılında 10.961.288,43 TL iken 2015 yılında 32.649.179,90 TL’ye ulaşmıştır. Her iki şirketin anılan dönemler içindeki net satışlarında yakın oranlarda artış meydana gelmiştir. Davacıların ortağı olduğu şirket 2010-2011-2012 yıllarında zarar etmiş iken 2013-2014 ve 2015 yıllarında kar elde etmiştir. Tüm bu dönemler içinde davalılar şirket yönetim kurulu üyesidir. Yine davalıların yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirket ise 2010 yılında kar, 2011-2012 yılında zarar diğer yıllarda kar etmiştir. Yine her iki şirketin de net karlılık oranları birbirine yakındır. Şirketler arasındaki sermaye farkının davacıların ortağı olduğu şirket kaynaklarından kaynaklandığı da davacılar tarafından ispat edilememiştir. Buna göre davacılar, davalıların haksız rekabet ettiklerini, davalı gerçek kişilerin rekabet yasağına aykırı davrandığını, davalı yöneticilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı davrandıklarını bu nedenle ortağı oldukları şirketin zarara uğradığını, yine davalıların eylemleri nedeniyle kendilerinin doğrudan zarara uğradıklarını ispatlayamamışlardır. Bu nedenle davacılar vekilinin somut bir gerekçeye ve delile dayanmayan soyut beyanlardan oluşan istinaf sebepleri yerinde olmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir. Davalılar vekilinin istinaf sebebine gelince, lehlerine hükmedilen vekalet ücretinin dava değeri üzerinden nispi olarak hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. Dava haksız rekabet, rekabet yasağına aykırılık, kanun ve esas sözleşme hükümlerine aykırılık nedeniyle şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanan maddi zararın tazminine yönelik olduğundan davanın reddi halinde dava değeri üzerinden davalılar lehine nispi esasa göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Buna göre dava değeri 301.000 TL olarak gösterilmiş ve mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece reddedilen dava değeri üzerinden AAÜT 13. maddesine göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle, davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından istinaf talebinin esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının vekalet ücretine yönelik olarak kaldırılmasına ve davalılar yararına dava değeri üzerinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A- Davacıların istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B- Davalıların istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/05/2018 tarih ve 2014/1368 Esas – 2018/585 sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesine göre alınması gereken 54,40.TL harcın, peşin yatırılan 5.140,35.TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.085,95.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 29.520,00.TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50. TL’nin davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına, 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 10-Davalılar tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacılardan alınarak davalılara verilmesine, 11-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 17/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.