Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/797 E. 2021/269 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/797
KARAR NO: 2021/269
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/421 Esas – 2018/614 Karar
DAVA: Alacak (Kredi Sigortası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı … Sigorta A.Ş. arasında 30.04.2013- 30.04.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … no’lu poliçe ile Kredi Sigortası sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşme ile müvekkili şirketin, ticari ilişki içinde bulunduğu bir kısım şirketlere yaptığı triko kazak üretimi ve satışından doğan risklerin teminat altına alındığını, bu risklerin kapsamında olan şirketlerden birinin de … A.Ş. olduğunu, müvekkili şirketin, … A.Ş.’ye keşide tarihleri 05.10.2012-04.07.2013 arasında olan ve vade tarihleri de 03.04.2013- 31.12.2013 tarihleri arasında olan toplam 26 adet fatura keşide ettiğini, bu faturaların teminatı olarak da … A.Ş.’den vade tarihleri 30.06.2013 – 05.03.2014 tarihleri arasında değişen teminat çekleri alındığını, … A.Ş.’nin teminat olarak verdiği çeklerin ilki olan 50.000TL tutarlı ve 30.06.2013 tarihli çekleri ve akabinde bir çok çekin karşılıksız çıktığını, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından Kredi Sözleşmesi hükümleri gereğince ve süresi içinde müdahale talebinde bulunulduğunu ve 530.000,00TL tutarındaki teminat çeklerinin karşılıksız çıkması nedeniyle yasal işlem başlatıldığının bildirildiğini, müvekkili şirketin aracı şirket … A.Ş. aracılığıyla sigorta teminat bedelini talep ettiğini, ancak tüm yazılı ve sözlü başvurulara rağmen sigorta teminat bedelinin müvekkiline ödenmediğini, müvekkiline sigorta teminat bedelinin ödenmeme gerekçesi olarak aracı şirket … A.Ş. tarafından, sigorta sözleşmesinin özel şartlar bölümünün, teminat dışı durumlara ilişkin düzenlenmiş bulunan 1.2.3-IV. maddesinden dolayı (ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunmuş olduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapmış olduğu sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar) ödenmediğinin bildirildiğini, oysa müvekkili şirketin, teminat kapsamındaki firma … A.Ş.’ye keşide ettiği son faturanın keşide tarihi 04.07.2013 olup karşılıksız çıkan ilk çekin keşide tarihinin ise 30.06.2013 olduğunu, dolayısıyla şirketin en son keşide ettiği faturanın, karşılıksız çekin ibraz süresi ve düzeltme süresi içinde olduğunu, bu tarihten sonra da fatura keşide edildiğini, başka bir deyişle firmanın ödememe durumu ortaya çıktıktan sonra müvekkili şirket tarafından bu firmaya sevkiyat, teslimat yapılmadığını, bu nedenle davalı … şirketinin sigorta teminat bedelini ödememesinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin, sözleşme hükümlerine uygun olarak yasal süresi içinde bildirimde de bulunduğunu, kaldı ki davalının aracısı olan … A.Ş. firması tarafından … A.Ş. firmasının ancak 09/07/2013 tarihinde riskli firma statüsüne sokulduğunu, yani bu tarihe kadar … A.Ş.’nin ticari riskinin riziko kapsamında olduğunu, müvekkili şirketin zararının daha fazla olmasına rağmen, uygulanan kredi limitinin 400.000,00 TL olduğunu, müvekkili şirketin risk gerçekleştikten ve müdahale talebinde bulunduktan sonra sigorta şirketine başvurduğu halde sigorta bedelinin ödenmediğini, davacı şirketin sigorta teminat bedelinin ödenmesi için davalıya Bakırköy … Noterliği’nin 29.01.2014 tarihli ve … yevmiye no’1u ihtarnamesini keşide ettiğini, ancak davalının ihtarname üzerine de sigorta teminat bedelini ödemediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 400.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren başlayacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirket ile akdettiği 30.04.2013 – 30.04.2014 tarihleri arasında süreli … Poliçe no.lu Kredi Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kredi sigortasının, sigortalının ticari mal veya hizmet satışlarının fatura karşılıklarının tahsil edilememesi halinde poliçe şartları dâhilinde hasar bedeli tazmin edilmek üzere düzenlendiğini, sigortalının satış yaptığı veya yapacağı her müşterisi için sigortacıya gerekli bilgileri vererek kredi limitleri talep ettiğini, sigorta tarafından da öngörülen onaylar içerisinde satış/hizmet bedellerinin sigortalandığını, davacının; ticari ilişki içinde bulunduğu … A.Ş. İçin davacının ısrarlı talepler ile müvekkili şirket tarafından onay görerek poliçe tanzim edildiğini, davacı sigortalının 23.07.2013 tarihinde, 1.153.552,66TL tutarında müdahale talebinde bulunduğunu, yapılan inceleme sonunda davacının poliçe şartlarına aykırı işlem yaptığının tespit edilerek davacının hasar tazmin talebinin kabul görmediğini, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta tatbiki gereken; 01.02.2009 Yürürlük tarihli Kredi Sigorta Sözleşmesinin Genel Şartları: A.4 Sigorta Sözleşmesinin Süresi ve Teminat Başlaması başlığı altında “Aksi kararlaştırılmadıkça teminat sigorta sözleşme süresi içinde olması ve faturaların azami faturalandırma dönemi içinde düzenlenmiş olması kaydıyla ihracat satışlarında malların sevk edilmesi ve hizmetlerin sunulması, yurt dışı satışlarda ise malların teslim edilmesi ve hizmetlerin sunulması ile başlar.” şeklinde düzenlendiğini, bu nedenle davacının poliçe tanzim tarihi olan 30.04.2013 tarihinden önceki döneme ait satış ve hizmetlerden kaynaklanan fatura bedellerinin tazmin talebinin sigorta poliçesi ile bağdaşmadığını, dava dilekçesi ile kabul edildiği üzere davacının borçlusu … A.Ş’den teslim aldığı 30.06.2013 günlü çeklerin karşılıksız kalmasına rağmen mal ve hizmet vermeye devam ettiğini, 03.07.2013 gün ve 101.602,28TL bedelli faturası ile 04.07.2013 gün ve 110.513,00TL bedelli faturayı düzenlediğini, poliçe genel şartları uyarınca, ibraz edilen çeki karşılıksız kalan, ödeme güçlüğü içine düştüğü sabit borçlusuna mal/hizmet sevkiyatına devam eden davacının karşılıksız kalan çek sonrası düzenlenen fatura bedellerinin tazminine dair talebinin davalı şirket tarafından reddinin yerinde olduğunu, uyuşmazlıkta tatbiki gereken Kredi Sigortası Genel Şartlarının; A. 7- Teminat Dışında Kalan Haller başlığı altında; A.7.1.6.’da “Ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar ” A.7.1.7.’de belirtilen sigortalının ödeme güçlüğü içine düştüğünü bildiği alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar” teminat dışı zararlar olarak kabul edildiğini, Yine taraflar arasında düzenlenmiş Kredi Sigorta Poliçesinin 1.2.3. hükmü uyarınca teminat dışında kaldığı belirtilen zararlar arasında; ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunmuş olduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapmış olduğu sevkiyat teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar, sigortalının aciz hali içinde olduğunu bildiği alıcılara yapmış olduğu sevkiyat teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar ” yer aldığını, söz konusu yasal düzenleme ve poliçe şartları göz önüne alındığında davacının müşterisinin 30.06.2013 günlü karşılıksız çeklerine rağmen poliçe şartlarına aykırı olarak mal ve hizmet sağlamaya devam ettiğini ve bu çerçevedeki fatura bedellerinin poliçe teminat kapsamında olmadığının sabit olduğunu, davacının Kredi Sigortası Genel Şartlarında belirlenen tüm yükümlülüklerine rağmen dava dilekçesi ile de kabul ve beyan edildiği üzere davalı şirkete sunduğu 27.07.2013 günlü müdahale talebi ile keşide tarihi 05.10.2012 ve 04.07.2013 arasında olan 26 adet fatura için ödeme vadelerinin 03.04.2013-31.12.2013 arasında olduğu belirtmesine rağmen, ilki 30.06.2013 günlü karşılıksız kalmış çeklerin alındığının beyan edildiğini, davacının esasen borçlusunun temerrüt içinde bulunduğunu, 6 ay olarak kararlaştırılmış vadeye rağmen alınan/ötelenen çeklerle borçlusuna 8 ayı aşan vadeler tanıdığını ikrar ettiğini, keza davacının müdahale talebine konu ettiği poliçe tanziminden sonraki 03.05.2013 gün ve … nolu ilk faturasının vade farkına dair olup iş bu fatura bedelinin Genel şartlar A. 7.1.8 uyarınca poliçe teminat kapsamında olmadığını, iş bu faturanın aynı zamanda Kredi Sigorta Poliçesi düzenlendiği ve … Tekstil için 400.000,00 TL Limit tahsis edildiği tarihte, poliçelinin borçlusu şirketten vadesi geçmiş borçlarının bulunduğunun bir göstergesi olduğunu, uyuşmazlıkta tatbiki gereken 01.02.2009 yürürlük tarihli Kredi Sigortası Genel Şartlarının Limit tahsisine dair A.5 hükmünde, Zarar ve tazminata dair B1f.2 ve B7 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde sigortacının teminatı azaltma ve kaldırma hakkını sigortalının beyanları çerçevesinde kullanabileceğini, ancak sigortalının vade farkı faturalarına rağmen borçlusunun ödeme güçlüğünü ve gecikmelerini davalıdan gizlediğinin açık olduğunu, Taraflar arasında düzenlenmiş Kredi Sigortası Özel Şartları 9.2. maddesi ile; “Sigortalı tarafından iş bu sözleşme konusu kredi sigortası ile ilgili yapılan herhangi bir talep esnasında veya herhangi bir zarar ile ilgili yapılan beyan esnasında sigortacıya verilen bilgilerin ve yapılan beyanın yanlış veya eksik olduğu anlaşıldığında iş bu sözleşmeyi sona erdirme, bir tazminat talebi ile ilgili ödemeyi reddetme ve daha önce sigortalıya ödenmiş olan tazminatların geri iadesini talep etme hakkına sahiptir. ” Davacının, poliçe şartlarına aykırı olarak borçlusu hakkındaki olumsuz bilgi bildirimini gizleyerek, mevcut borçlarını ödeyemeyen borçlusunun ödemelerini öteleyerek, bir yandan vade farkı faturası düzenleyip diğer taraftan da satış/hizmet faturası düzenlemeye devam ettiğini, akabinde zararının poliçe kapsamında olduğundan bahisle tazminini talep ettiğini, ancak sözleşme kapsamına göre davacının zarar ve ziyanının poliçe teminat kapsamında olmadığını belirterek, davanın reddine, iş bu taleplerinin reddi halinde ise Kredi Sigortası Genel Şartlarının A 9. Muafiyet hükmü ile poliçe teminat oranının %90 olarak kararlaştırıldığı göz önüne alınarak müvekkilinin sorumluluğunun limit olarak kararlaştırılan 400.000,00TL değil, %90 olarak kararlaştırılan teminat uyarınca 360,000,00TL ile sınırlı olduğundan bunu aşan talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/05/2018 tarih ve 2015/421 Esas – 2018/614 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sigorta sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır. …. son raporun bilirkişisinin sigorta hukukçusu olduğu ve son raporda yapılan değerlendirmede 03/07/2013 ve 04/07/2013 tarihli faturalarla ilgili “azami kredi süresini aşan şekilde çekler kabul edilmesi ” gerekçesiyle sigorta döneminde düzenlenen faturalarında sigorta güvencesi dışında görülmesi dosya kapsamına dosyada mevcut sigorta poliçesi özel şartlarına ve kredi sigortası genel şartlarına uymamakta olup, sözleşme süresinde düzenlenen 4 faturanın her birinde açıkça vadesi ve ödeme sürelerinin belirtildiği, çeklerinde bu süreler ile uyumlu olarak alındığı, çeklerin bu süreler ile uyumlu olmaması halinde ise çek tarihlerinin vade sürelerini uzatacağı ifa amacıyla alınan ileri tarihli çeklerin düzenleme tarihlerinin gözetilmesi gerektiği, oysa dosyada davacının aldığı çeklerin düzenleme tarihlerinin faturalarda belirtilen 180 günlük vade şartına aykırı olduğunun söylenmesinin mümkün olmadığı, alınan çekler ile düzenlenen faturaların bu sürelere uyularak 180 gün azami vade şartının sağlandığı anlaşılmış olup, toplam 4 adet ve 27/05/2013 – 13/06/2013 tarihlerinde düzenlenen fatura ve sevk irsaliyeleri ile teyit edilen alacak miktarları bakımından davacı bakımından sigorta konusu riskin gerçekleştiği, davacının sigorta sözleşmesi süresince sunduğu hizmetler dolayısıyla tahsil edemediği faturalar kaynaklı toplam zararının 203.170,76 TL olarak hesaplandığı, sigorta poliçesinde kabul edilen %90 teminat oranı gözönünde tutulduğunda davacının 182.853,68 TL sigorta tazminatının davalıdan talep edebileceği, vade farkı faturasına konu edilen alacak bakımından sigorta poliçesi teminatına dahil olmadığının tespit edildiği ve bu nedenle davanın kısmen kabulü ile 182.853,68 TL tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesinin dosya kapsamına uygun olacağı, Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, sigorta poliçesi, hasar dosyası, gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli sigorta hukukçusu bilirkişi raporu dosyadaki belgeler ve tüm dosya kapsamı itibariyle anlaşılmış olmakla … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kısmen kabulü ile 182.853,68 TL tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın kısmen kabul yönünden verilen kararının hukuka uygun olduğunu, ancak davanın reddedilen kısmının ise, hukuka aykırı ve deliller değerlendirilmeden verilmiş bir karar olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçesinden, sigorta kapsamında varsayılmadığı için sigorta kapsamında değerlendirilmeyen faturaların neden reddi yönünde karar tesis edildiğinin anlaşılamadığını, ancak bilirkişi raporundaki ifadelerden; gerekçeli kararda çokça bahsedildiğinden, rapor doğrultusunda kısmi red kararı tesis edildiğini anladıklarını, Oysa ki; bilirkişi raporunun 7. sayfasının 6. bendinde ‘…… davacının aldığı çekler ödeme için vade sağlama , kredi sağlama amacı güden , fatura tarihlerinden itibaren 180 gün veya daha az süre vadelendirmeyi sağlayan kambiyo senetleridir. Sıf bu çeklerin yenileri ile değiştirlmesi veya farklı tarihlerde olması veya ödenmemesi başı başına davacının sigorta güvencesinden çıkmasına yol açmayacaktır. Ancak, her bir fatura bazında, fatura ve konusu işe ilişkin irsaliyeler gözetilerek 180 günden daha uzun süreli vade sözkonusu olmadığı sürece, davacının faturalardan kaynaklı alacakları sigorta teminatında olacaktır…’ şeklindeki beyanlar ile çeklerin ödenmemesi durumunun temelde, sigorta sözleşmesindeki tazminat hakkını ortadan kaldırmayacağının ifade edildiğini, bilirkişinin bu yönde beyanda bulunduktan sonra raporda karşılıksız çek tarihi olan 30.06.2018 tarihinden sonraki faturaları ise kapsam dışına çıkardığını, müvekkil lehine tespitlerin varlığına rağmen, müvekkil aleyhine kısmi red kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Sigorta sözleşmesinde asıl olanın fatura olup, buna göre müvekkilinin almış olduğu çeklerin ibraz- düzeltme süreleri içindeki riski de sigortacının taşımakla mükellef olduğunu, Yerel mahkemenin – kendileri tarafından sunulan – tahkim komisyonu Sigorta Hakemi …’nun mütalaasındaki değerlendirmeleri de hiç dikkate almadığını, bu mütalaada davaya konu poliçenin, kredilendirmeyi sigortalayan poliçe olduğunun belirtildiğini, Ayrıca, davaya konu dosyada, Kredi Sigortası Genel Şartları’nda müvekkilinin imzası olmadığı gibi olumsuz bilgi bildirimi ile ilgili kısımlarında da müvekkilinin imzasının bulunmadığını, davalının sunduğu “Kredi Sigortası Bilgilendirme Formu”nda da en son sayfanın imzalı olduğunu, davalının sigortacı bildirim yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, Davalı şirketin, takasa verilmiş bir çekle ilgili olarak, çeklerin ibraz – düzeltme süresi içinde kesilen tüm faturalardan sorumlu olduğunu, sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükünün sigortacıya ait olduğunu ve risk sigortalayan davalı şirket, … firması için 180 günlük kredi süresi öngördüğünden, davalının müvekkilinin poliçe uyarınca tüm riskini karşılaması gerekirken, yerel mahkemenin sadece belli faturalarla ilgili olarak sigorta sorumluluğuna gitmesinin eksik ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/421 E – 2018/614 K sayılı dosyasında davanın reddedilen kısmının istinaf incelemesi sonucu bozulması ile ortadan kaldırılmasına, kısmen kabul edilen kısım yönünden ise kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece, eksik inceleme neticesinde, poliçe şartlarına ve yasaya aykırı olarak karar verildiğini, mahkeme tarafından yargılama sırasında, değişik üniversitelerden sigorta konusunda uzman bilirkişilik yapabilecek öğretim üyelerinin isimlerinin bildirilmesinin istendiğini ve oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan kök bilirkişi raporu ile; a-Dava konusu yapılan alacakların bir kısmının poliçe tanziminden önceki dönemdeki ticari ilişkiden kaynaklı olduğu ve teminat dışında kaldığı, b)Bir kısmının ise, davacı yanın borçlusuna ait ilki 30.06.2013 tarihli karşılıksız çekten sonraki dönemde düzenlenmiş faturalardan kaynaklı olduğu ve bu durumun poliçe şartlarına aykırılık teşkil ettiği ve teminat dışında kaldığı, c)30.04.2013-30.06.2013 poliçe dönemi arasında düzenlenmiş faturalardan kaynaklı alacak talebinin ise, poliçe tanziminden önce 15.03.2013 günü 3.020,00 TL bedelli faturası ile poliçe tanziminden sonraki dönemde düzenlenen ilk fatura olan 03.05.2013 günlü 3.352,00 TL bedelli faturaların vade farkı faturası olduğu tespit edilerek poliçe döneminde düzenlenmiş olsa dahi bu dönemdeki alacağın; Kredi Sigortası Genel Şartlarının A.7.1.6.’da “Ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararların, A.7.1.7.’de ise, sigortalının ödeme güçlüğü içine düştüğünü bildiği alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararların teminat dışında kalacağının düzenlendiğine işaret edilerek, davacı tarafından düzenlenmiş vade farkı faturasından sonra düzenlenmiş fatura bedellerinin, poliçe teminat kapsamında olmadığına ” dair görüş bildirildiğini, Düzenlenen bilirkişi raporuna karşı davacı yan tarafından yapılan itirazlar üzerine, mahal mahkeme tarafından sigorta konusunda uzman olduğundan bahisle İ.Ü. Ulaştırma ve Lojistik Fakültesi Öğretim Üyesi bilirkişiden ek rapor alındığını, Ek rapor ile; 30.04.2013 – 30.06.2013 dönemi arasında düzenlenmiş faturalar yönünden, davacı tarafından poliçe tanziminde önce düzenlenmiş 15.03.2013 günlü vade farkı faturası ile poliçe tanzimine müteakip düzenlenmiş 03.05.2013 günlü vade farkı faturaları hakkında değerlendirme yapmadan ve herhangi bir sonuç bağlamadan olumsuz bilgi paylaşımı yükümlülüğünün karşılıksız çekler ile doğduğundan bahisle, bir kısım alacak talebinin kabulü gerektiğine dair görüş bildirildiğini, Yerel mahkeme tarafından iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden ve hangi gerekçeler ile ek rapora itibar edildiğine dair görüş dahi bildirilmeden, ek rapor çerçevesinde davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta tatbiki gereken 01.02.2009 yürürlük tarihli Kredi Sigorta Sözleşmesinin Genel Şartlarının; A.7- Teminat dışında kalan haller başlığı altında yapılan düzenlemeler, yine taraflar arasında düzenlenmiş Kredi Sigorta Poliçesi’nin 1.2.3 hükmü göz önüne alındığında, işbu poliçe şartlarına aykırı olarak davacının, müşterisinin ödeme güçlüğü içinde olduğunun göstergesi olan vade farkı faturalarını düzenlemesine rağmen ticari ilişkisine ve mal ve hizmet sağlamaya devam ettiği ve bu çerçevedeki fatura bedellerinin poliçe teminat kapsamında olmadığının sabit olduğunu, Kredi sigortası genel şartlarının, rizikoya ilişkin olarak sigortalının yükümlülükleri hususunda; sigortalının, bu sigorta kapsamında yükleneceği rizikonun tayini için sigortacıya yardımcı olması ve rizikoyla ilgili olarak bildiği tüm ayrıntıları sigorta sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden önce sigortacıya iletilmesinin zorunlu olduğunu, ancak davacı sigortalının, müşterisi tarafından ödeme yapılamadığını bildirmek yerine, vade farkı faturası düzenleyerek müşterisinin ödemelerini ötelemek yoluna gittiğini, akabinde borçlunun ödemelerini tatil ederek iflas erteleme yoluna müracaat ettiğini, poliçe tanziminden önce ve poliçe sonrasında vade farkı faturası tanziminin poliçe genel şartlarına aykırılık teşkil ettiğini, Sigortacının sigorta sözleşmesini, sigortalının beyanı ile teklifname, teklifname yoksa poliçe ve eklerinde yazılı sorulara verdiği cevaplara dayanarak yapacağını, davacının sigorta poliçesinin düzenlendiği 30.04.2013 tarihinden önce, müşterisi nezdinde vadesi geçmiş alacaklarının bulunduğu, ödemelerini geciktiren borçlusu için 15.03.2013 günü 3.020,00 TL bedelli faturasını düzenlediği, uyuşmazlıkta tatbiki gereken 01.02.2009 yürürlük tarihli Kredi Sigortası Genel Şartlarının Limit tahsisine dair A.5 hükmünün, zarar ve tazminata dair B1f.2 ve B7 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde sigortacının teminatı azaltma ve kaldırma hakkını sigortalının beyanları çerçevesinde kullanabileceği, ancak sigortalının vade farkı faturalarına rağmen borçlusunun ödeme güçlüğü ve gecikmelerinin müvekkilinden gizlediğini, Davacının, poliçe şartlarına aykırı olarak borçlusu hakkındaki olumsuz bilgi bildirimini gizleyerek, mevcut borçlarını ödeyemeyen borçlusunun ödemelerini öteleyerek, bir yandan vade farkı faturası düzenlediğini, diğer taraftan da satış/ hizmet faturası düzenlemeye devam ettiğini, Tüm bu nedenlerle, poliçe dönemi içinde doğmuş alacakları yönünden, TTK m.1435 ve devamı maddeleri ile getirilen beyan yükümlülüğüne ve poliçe şartlarına aykırı davranışları sebebiyle davacının alacak/ tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, Mahal mahkeme tarafından oluşturulan gerekçeli kararda, kök rapor ile ek rapor arasındaki çelişkiye rağmen, hangi gerekçeler ile ek rapora itibar edildiğine dair gerekçenin de açıklanmamış olmasının, usul hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, yeniden yapılacak yargılama neticesinde bilirkişi heyetinden alınan kök rapor uyarınca davanın reddine, işbu taleplerinin kabul edilmemesi halinde ise, davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan Kredi Sigortasından kaynaklanan sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davacı şirket ile davalı … Sigorta A.Ş. arasında 30.04.2013- 30.04.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … no’lu poliçe ile Kredi Sigortası Sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşme ile davacı şirketin, ticari ilişki içinde bulunduğu bir kısım şirketlere yaptığı triko kazak üretimi ve satışından doğan risklerin teminat altına alındığı, bu risklerin kapsamında olan şirketlerden birinin de dava dışı … A.Ş. olduğu, davacı şirketin, … A.Ş.’ye keşide tarihleri 05.10.2012-04.07.2013 arasında olan ve vade tarihleri de 03.04.2013- 31.12.2013 tarihleri arasında olan toplam 26 adet fatura keşide edildiği, bu faturaların teminatı olarak da … A.Ş.’den vade tarihleri 30.06.2013 – 05.03.2014 tarihleri arasında değişen teminat çekleri alındığı, … A.Ş.’nin teminat olarak verdiği çeklerin ilki olan 50.000TL tutarlı ve 30.06.2013 tarihli çekler ve akabinde bir çok çekin karşılıksız çıktığı, bunun üzerine davacı şirket tarafından Kredi Sigortası kapsamında sigortacıya müdahale talebinde bulunulduğu, ancak davalı tarafça, Sigorta Sözleşmesinin Özel Şartlar bölümünün, teminat dışı durumlara ilişkin düzenlenmiş bulunan 1.2.3-IV. Maddesindeki “ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunmuş olduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapmış olduğu sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar” hükmü gerekçe gösterilerek sigorta teminat bedelinin ödenmediği belirtilerek, teminat bedeli olan 400.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda kanun yolu denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Mahkemece dosya üniversitelerden seçilen 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen raporda; davacının, alıcı … AŞ’ne hitaben düzenlediği faturalardan sigorta korumasının başladığı 30.04.2013 tarihinden önceki tarihli olanların sigorta kapsamında olmadığı, alıcı … Tekstil AŞ’nin davacı lehine düzenlediği 30.06.2013 düzenleme tarihli çekin 01.07.2013 tarihinde ibraz edilerek karşılıksız olduğunun tespit edilmesi üzerine … Tekstil AŞ, sigorta sözleşmesi anlamında “hakkında olumsuz bilgi bildiriminde bulunulması gereken alıcı” statüsünde olacağından 10.07.2013 tarihinden sonra bu alıcıyı yapılan sevkiyatlardan doğan alacakların sigorta teminatı dışında kalacağı, bu nedenle 03.07.2003 ile 04.07.2013 tarihli faturalara konu alacakların sigorta kapsamında bulunmadığı, sigorta dönemi içinde yapılan diğer sevkiyatlardan doğan alacaklar bakımından ise, bu sevkiyatlar yapıldığı sırada alıcı … Tekstil AŞ’nin hakkında olumsuz bilgi bildirimi yapılması gereken alıcı konumunda bulunması ve davacının sigorta sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak sigortacının yazılı onayı olmaksızın alıcıdan sözleşmede kararlaştırılan azami kredi süresini aşan şekilde çekler kabul etmesinin sigorta teminatının kaybına neden olduğu, davacının sigorta tazminatı alacağı talebinin hukuken kabul edilebilir olmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi heyetinden alınan rapora davacı tarafça itiraz edilmesi üzerine mahkemece, davacı taraf itirazlarını değerlendirecek şekilde sigorta konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda; dosyada mevcut bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen rapordaki, fatura tarihlerine göre 30.04.2013 tarihinden önce satışları gösteren faturaların sigorta poliçesi kapsamında olmadığı tespitlerine aynen iştirak edildiği, yine 03.07.2013 ve 04.07.2013 tarihli faturalar konusunda da bilirkişi heyeti raporunda yer alan değerlendirmelere iştirak edildiği, ancak dosya kapsamında toplam 4 adet ve 27/05/2013-13/06/2013 dönemlerinde düzenlenen fatura ve sevk irsaliyeleri ile teyit edilen alacak miktarları bakımından davacı açısından sigorta konusu riskin gerçekleştiği, davacının sigorta sözleşmesi süresince sunduğu hizmetler dolayısıyla tahsil edemediği faturalar kaynaklı toplam zararının 203.170,76 TL hesaplandığı, sigorta poliçesinde kabul edilen %90 teminat oranı gözetilerek davacının 182.853,68 TL sigorta tazminatını davalıdan talep edebileceği belirtilmiştir. Bu durumda raporlar arasında çelişki bulunup, bu husus ilk derece mahkemesinin de kabulündedir. Ancak, ilk derece mahkemesince raporlar arasındaki bu çelişki giderilmemiş, alınan ikinci rapor doğrultusunda karar verilmiş olmasına rağmen, bu rapora neden itibar edildiği de karar gerekçesinde tartışılıp gösterilmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler.(Yargıtay 11. HD 2019/3137 Esas 2020/3699 Karar) Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. İkinci raporda, vade farkı faturalarının, sözleşme döneminde düzenlenen diğer faturaların sigorta teminatı kapsamında olup olmayacağını etkileyip etkilemeyeceği tartışılmadığı gibi, ilk raporda 180 günlük vade süresinin aşılıp aşılmadığının, fatura tarihleri ile çek keşide tarihleri arasında kalan süreye göre belirlendiği, ikinci raporda ise, fatura tarihleri ile fatura vade tarihleri arasındaki süreye göre belirlendiği görülmektedir. Bu hususlar, dava konusu rizikonun teminat kapsamında olup olmayacağının tayini için önem arz etmektedir. Mahkemece, ikinci bilirkişi raporuna göre karar verildiği anlaşılmakta ise de, belirtilen hususlar gerekçede değerlendirilmediği gibi, kabul edilen kısım yönünden bilirkişi görüşüne neden itibar edildiği, red edilen kısımlar yönünden de, hangi faturalar yönünden hangi gerekçeyle talebin red edildiği tartışılıp, değerlendirilmemiştir. Bu durumda mahkemece; alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için, yeniden konunun uzmanlarından oluşturulacak bilirkişi kurulundan, tarafların, iddia, savunma ve önceki raporlara itirazlarını da karşılar biçimde, önceki bilirkişi raporlarını da irdeleyen ve çelişkiyi giderecek mahiyette, kanunyolu ve taraf denetimine elverişli rapor alınarak varılacak sonuca göre ve/veya davacının dava dilekçesinde sigorta teminatı kapsamında olduğunu beyan ettiği her bir fatura yönünden deliller ayrı ayrı değerlendirilerek ve denetime elverişli gerekçelerle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının KABULÜ ile;
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 10/05/2018 tarih ve 2015/421 Esas – 2018/614 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/02/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.