Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/766 E. 2021/81 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/766 Esas
KARAR NO : 2021/81 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI : 2017/993 Esas 2018/1118 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Müvekkili davacının davalıya ait yapılacak olan … projesinden, Beyoğlu …. Noterliğinin 28/05/2015 tarih ve … yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile 325.424,00-TL+%18 KDV olmak üzere toplam 384.000,00-TL bedelle satın alınması hususunda anlaşıldığını, 08/09/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2017 ile 31/03/2017 tarihleri arasında teslimi gerçekleştirilecek konutlarda yeni KDV oranının %8 olarak belirlendiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete toplam 384.000,00-TL ödeme yapmış olup 32.390,32-TL bedeli davalının iade etmesi gerektiğini, müvekkili tarafından Bakırköy …. Noterliğinin 27/01/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya ihtar edildiğini, müvekkili tarafından yapılan hesaplamanın da eksik yapıldığını, davalı tarafça gönderilen ihtarnameye cevap verilmediğini, yasaya aykırı olarak fazla tahsil edilen bedelin iade edilmediğini, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça icra dosyasına itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, itirazın iptaline ve takibin devamına, davaya konu asıl alacak tutarı olan 28.466,10-TL’nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 28/01/2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı ile alacağın likit olması nedeniyle %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Müvekkili şirket, tahakkuk tarihindeki KDV oran ve tutarı kaç olursa olsun, tahakkuk olan KDV’yi ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkili ile davacı arasındaki sözleşme tarafların iç ilişkisi niteliğinde olduğunu, yasanın emredici hükmüne etkili olmadığını, öncelikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 268/3.maddesi hükmü doğrultusunda dosyanın bir örneğinin Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğüne gönderilmesini ve beyanlar doğrultusunda hakkında görüş alınmasını, akabinde de müvekkili şirket aleyhine haksız ve dayanaksız ikame olunan işbu davanın reddi ile, davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin iptalini, davacının alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/12/2018 tarih ve 2017/993 Esas – 2018/1118 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı tarafça; davalıya ait yapılacak olan … projesinden, Beyoğlu … Noterliği’nin 28/05/2015 tarih ve … yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile 325.424,00-TL+%18 KDV olmak üzere toplam 384.000,00-TL bedelle gayrimenkul satın alınması hususunda anlaşmaya varıldığını, 08/09/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016 ile 31/03/2017 tarihleri arasında teslimi gerçekleştirilecek konutlarda yeni KDV oranının %8 olarak belirlendiğini, davacı şirketin davalı tarafa toplam 384.000,00-TL ödeme yapmış olup 32.390,32-TL bedeli davalının iade etmesi gerektiğinden bahisle İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı taraf aleyhine icra takibine girişildiği, davalı tarafın vaki itirazının iptali talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 28.05.2015 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve inşaat yapım sözleşmesi ile davacı tarafın bir adet gayrimenkul satın aldığı, ilgili sözleşmede satış bedelinin KDV dahil 384.000,00-TL olarak belirlendiği, satın alınan gayrimenkulün 09.12.2016 tarihinde konut teslim tutanağı başlıklı belge ile teslim edildiği, yine davacı tarafça düzenlenen ve imzası inkar edilmeyen teslim tutanağında; davalı tarafın edimlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, gayrimenkulün her türlü muayene ve incelemeyi yapmış olarak teslim alındığını, davacı tarafın hiçbir hak ve alacağı kalmadığından mütevellit davalı tarafı “gayri kabili rücu, kesin, mali ve hukuki olarak, bila mazeret, bila talep” ibra ettiğine ilişkin tutanağın imza altına alındığı anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı taraf; 08.09.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 31.03.2017 tarihine kadar (bu tarih dahil) teslimi gerçekleştirilecek konutlarda yeni KDV oranının %8 olarak belirlenmesi nedeniyle fazladan ödendiği iddia edilen 32.390,32-TL bedelin iadesini talep etmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmeye konu gayrimenkulün 09.12.2016 tarihinde konut teslim tutanağı başlıklı belge ile davacı tarafa teslim edildiği ve davacı tarafça KDV dahil 384.000,00-TL’nin davalı tarafa ödendiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı tarafın talebine dayanak Bakanlar Kurulu kararının 08.09.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği; ancak taraflar arasındaki sözleşme konusu gayrimenkulün 09.12.2016 tarihinde konut teslim tutanağı ile teslim edildiği ve aynı tutanak ile davacı tarafça davalı tarafın ibra edildiği anlaşılmıştır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nın 132. maddesi uyarınca ibra kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır;“MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.”İbra, borcu sona erdiren hallerden biri olup, bir edimi yerine getirme yükümlülüğünü hukuken ortadan kaldırır. Bununla birlikte, borçlunun borcunu ortadan kaldırdığı gibi alacaklının alacak hakkını da sonra erdirir. TBK.’nın 132. madde hükmü somut olay ile birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafça düzenlenen ibranamede; talebe konu KDV tutarını saklı tutmaya yönelik bir beyanının bulunmadığı gibi ifa anına kadar yapılan herhangi bir bildirimin de olmadığı anlaşılmıştır. Durum ve koşullardan davacının, sözleşmede kararlaştırılan 384.000,00-TL bedeli ödediği ve gayrimenkulü teslim aldığı, teslim ve ödeme anında davaya konu ettiği KDV tutarına ilişkin kısmı saklı tuttuğu ya da bu kısma ilişkin ihtirazi kayıt ileri sürdüğü ispat edilemediğinden ibranın talebe konu KDV tutarını da kapsadığının kabulü gerekmektedir. Anlatılan gerekçelerle dosya kapsamına alınan bilirkişi raporu hükme esas alınmamış ve davacı tarafça açılan davanın ibra nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, buna ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur….,”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Taraflar arasında bağıtlanan ve Beyoğlu …. Noterliğince 28.05.2015 tarihinde … Yevmiye Numarası ile düzenlenen gayrimenkul satış vaadi ve inşaat yapım sözleşmesi uyarınca davalının … adı altında gerçekleştirdiği projede 108 numara ile gösterilen konut niteliğindeki bağımsız bölümün davalı-müvekkiline satışı vaat edildiğini, Anılan sözleşmenin hemen birinci maddesinde satış bedelinin KDV hariç tutarının 325.424.-TL KDV dahil tutarının ise 384.000.-TL olduğu açıkça belirlendiği, davacı-alıcı da davalı-satıcının hakkı olan satış bedelini gerek davalı aracılığı ile Maliyeye ödenecek KDV tutarını sözleşme koşullarına göre ödediğini, Daha sonra 08.09.2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08.09.2016-31.03.2017 tarihleri arasında gerçekleştirilecek konut teslimlerinde KDV oranın %8 olarak belirlendiğini, Taraflar arasında satış vaadi sözleşmesinin kurulduğu 28.05.2015 tarihinde konut satışlarında KDV oranı %18 ve 325.424.-TL satış bedeli üzerinden %18 oranında hesaplanan KDV tutarı 58.576,32.-TL olduğu; oysa aynı satış bedeli üzerinden %8 oranında ödenmesi gereken KDV tutarının 26.033,92 TL’den ibaret bulunduğu göz önüne alınarak fazla ödenen 28.466,10 TL’nin 2.015,05 TL işlemiş faizi ve takipten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine girişildiği, davalının işbu takibe itirazı üzerine bu dava açıldığını, Bu arada davacı-müvekkiline satılan bağımsız bölümün inşaatı sonuçlandığı ve Konut Teslim Tutanağı başlıklı olup davalı-satıcı tarafından kaleme alınmış bir yazı 09.12.2016 tarihinde davacıya imzalatıldığı, anılan tutanağın 9. maddesinde “ meşkûr sözleşme ile satın aldığım dairem için .. A.Ş.’nin meşkûr sözleşmeden, Türk Ticaret Kanunundan, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanundan ve sair mevzuattan kaynaklanan edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirdiğini, sitenin ve dairenin bulunduğu bloğun ortak yer ve şeyleri için gerekli her türlü muayene ve incelemeyi yaparak teslim aldığımı beyan eder, bu sonuçla hiçbir hak ve alacağım kalmadığından mütevellit …. AŞ’yi gayrikabili rücu kesin, mali ve hukuki olarak bilamazeret, bilatalep ibra ederim” ibaresi yer aldığını, Yerel Mahkeme bu ibareye dayanarak davacı-alacaklının davalıdan hiçbir talepte bulunamayacağı gibi hatalı bir sonuca vardığını, İbra sözleşmesi nitelik itibariyle ibra eden-alacaklının karşı taraftan alacağını almak hakkında feragat ettiğini gösteren bir sözleşme olduğundan geçerli olabilmesi için kapsamının hem unsurları itibariyle hem de süresi itibariyle açık ve belirli olması zorunlu olduğu, Yerel Mahkemenin davanın reddi kararına dayanak yaptığı konut teslim tutanağının ibraya ilişkin 9. maddesi olsa olsa davacı-alıcının satın aldığı bağımsız bölümün muayene ve incelemeyi yaparak ve ayıpsız olarak teslim aldığı, bağımsız bölümün ayıplı veya eksik teslim edilmesinden kaynaklanabilecek haklarından feragat ettiği şeklinde yorumlanabileceğini, Davalının inşa ettiği … projesinden bağımsız bölüm satın alan yüzlerce alıcına imzalattığı yeknesak bir işlem ve diğer değişle genel işlem niteliğinde yer alan “Konut Teslim Tutanağı” başlıklı bir belgede konut teslimi ile teslim edilen konutun nitelik ve özellikleri ile hiçbir ilgisi bulunmayan “ fazla ödenen KDV’ye ilişkin iade” talebi hakkında hiçbir kayıt mevcut olmadığını, kaldı ki öyle bir kaydın sözü geçen konut teslim tutanağında yer almış olması ihtimalinde bile tutanağın imzalanması sırasında tutanağı düzenleyen-davalının davacıyı açıkça bilgilendirip kabulünü sağlamadığı böyle bir genel koşul TBK’nın 21. Maddesi uyarınca yazılmamış sayılacağını, Bir an için “Konut Teslim Tutanağının” 9. maddesindeki ibranın geçerli olduğu varsayılsa bile davalı-satıcının konut satış bedelini 353.890.-TL olarak gösterdiği satış faturası 31.12.2016 tarihinde düzenlendiği ve davacıya 25.01.2017 tarihinde teslim edildiği, bu durumda ibranameyi de içeren 09.12.2016 tarihli konut teslim tutanağı düzenlediği sırada davalının resmi sözleşmeye göre 325.424.-TL olan satış bedelini 351.890 TL olarak gösteren fatura henüz düzenlenmediği ve davacının eline geçmemiş olduğundan davacının henüz gerçekleşmeyen bir itiraz sebebini daha önce düzenlenen ibraname sırasında bilmesi ve bu hususun da ibra kapsamına girmesi mantıken mümkün olmadığını, Nitekim davacı-müvekkilinin konut bedelini yazılı sözleşmeye açıkça aykırı ve dayanaksız olarak arttıran satış faturasını alır almaz 27.01.2017 tarihinde noter aracılığı ile gönderdiği ihtarname ile faturaya açıkça itiraz ettiği, Yargılama sırasında yerel mahkemece yaptırılan inceleme sonucunda Doktor … (Ticaret ve Borçlar Hukuku Öğretim Üyesi) ve Mali Müşavir … tarafından düzenlemen bilirkişi raporunda dayanakları etraflıca gösterilmek suretiyle davacı-müvekkilinin fazla ödediği KDV tutarı olan 28.466,10 TL’yi geri istemekte haklı olduğu isabetle vurgulandığını, Üstelik davanın yargılaması sırasında yürürlüğe giren 29.03.2018 tarih ve 7104 sayılı kanunun 2. Maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8. Maddesine eklenen cümlelerde “ … fazla veya yersiz hesaplanan ve Hazineye ödenen vergi Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği usul ve esaslara göre işlemi yapan mükellefe iade edilir. Şu kadar ki söz konusu iadenin yapılabilmesi için işlem ile ilgili beyanların düzeltilmesi ve fazla veya yersiz hesaplanan verginin satıcı tarafından alıcıya geri verilmesi şarttır” denilmek suretiyle Bakanlar Kurulu Kararı ile getirilen KDV indirimden yararlanması gereken tarafın taşınmazın alıcıları olduğu, hatta fazla ödenen tutarı satıcının alıcıya ödemek zorunda olduğu açıkça vurgulandığı, diğer bir değişle fazla ödenen KDV tutarını iade talebimizin haklılığı bizzat dava sırasında yürürlüğe giren Yasa hükmü ile de belirtildiği, Taraflar arasında yazılı olarak bağıtlanan ve üstelik noterlikçe resmi senet halinde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde satılan bağımsız bölümün KDV hariç tutarı 325.424 TL, KDV dahil tutarı 384.000 TL olarak açıkça belirtildiği, diğer bir deyişle davalı- satıcının davacı-alıcıdan olan bedel alacağı sadece 325.424 TL’den ibaret olup, fazlası devletin vergi alacağı davalı-satıcı bu alacağın sahibi değil sadece Maliye’ye aktarmakla yükümlü vergi mükellefi olduğu, anılan KDV’li ve KDV’siz satış bedelleri arasındaki 58.576,32.-TL fark KDV oranının %18 olarak uygulanması ile ortaya çıkmakta olduğu, daha sonra bir örneğini ekte sunmuş olunan Bakanlar Kurulu Kararı ile Konut Teslimlerinde KDV Oranın %8’e indirilmesi ile ödenmesi gereken KDV tutarı 26.033,92.-TL’den ibaret kalmakta aradaki farkın Maliye henüz ödenmemiş ise ödenmemesi ve ödenmiş ise iadesi gerekmekte olduğu, Nitekim Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın internet sitesinde 27 Eylül 2016 tarihinde KONUTTA KDV İADESİ BASIN DUYURUSU başlığı altında yapılan açıklamalarda “08.09.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2016/9153 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının … asıl amacı konutların satış fiyatlarının belirlenmesine doğrudan etkisi olan KDV oranlarında indirim yapılmak suretiyle fiyatların düşmesine ve konut talebinin artması ile ekonominin canlanmasını teşvik etmektir. … KDV oranlarının indirilmesi ile satış fiyatlarının düşmesi tüketicilerin konut edinmeleri için yüklendikleri maliyetlerin azalması amacına hizmet edecektir. “ denilmek suretiyle KDV indirimin amacının konut fiyatlarını indirmek ve böylece konut alıcılarının daha az ödeme yaparak konut sahibi olmalarını teşvik etmek olduğu resmi bir ağızdan da açıklandığını, Bu durumda davalı-satıcının kendi imzasını da taşıyan Resmi Senette 325.424.-TL olarak belirlenen satış bedelini daha sonra düzenlediği 31.12.2016 tarihli satış faturasında tek yanlı olarak arttırmak suretiyle 351.890.-TL olarak göstermesinin hiçbir yasal dayanağı mevcut olmadığını, böylece davalı-satıcı, sırf alıcıların daha az bedel ödemesi ve böylece konut satışların çoğalması amacıyla devletin vergi alacağından indirme yaparak ortaya koyduğu fedakarlıktan hiçbir hakkı olmadığı halde kendisi yararlanmak istemiş, her iki tarafın imzası ile Resmi Senette belirlenen satış bedelini tek yanlı arttırmak suretiyle ağır bir haksızlık işlediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, mümkün değilse dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan konut satış sözleşmesi kapsamında, davacının davalıya %18 oranında KDV dahil peşin ödemiş olduğu, ancak 08/09/2016 tarih ve 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 18’den % 8’e düşürülmesi sebebiyle oluşan % 10 KDV farkı olan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, davalıdan satın aldığı konut için ödemiş olduğu KDV miktarından, 08.09.2016 tarihinde yayınlanan Bakanlar Kurulu kararına göre KDV oranının düşmesi neticesinde fazla ödediği kısmın tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemiş, davalı ise, fazladan tahsilat yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Uyuşmazlık, davalı satıcının KDV nedeniyle davacı alıcı aleyhine sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, iade şartlarının oluşup oluşmadığı ve mahkemece verilen kararın dosya kapsamına,usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Türk vergi sistemi, katma değer vergisini mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisi olarak düzenlemek suretiyle satış işlemlerinde bu verginin alıcı tarafından ödenmesini öngörmüştür. Buna göre, alıcı, satış bedelini ve o bedel üzerinden devlete ödenmesi gereken katma değer vergisi tutarını satıcıya verecek; satıcı ise kendisine ait satış bedeliyle birlikte katma değer vergisini alıcıdan tahsil edecek; satış bedelini kendisinde tutup, katma değer vergisini Devlet’e ödeyecek, bu yönde bir aracılık yapacaktır. Eş söyleyişle, alıcının ödediği katma değer vergisini onun asıl sahibi durumundaki Devlet’e intikal ettirmekle yükümlü olan; kısaca bu verginin Devlet’e karşı yükümlüsü durumunda bulunan, satıcıdır. Alıcıya düşen, satış bedelinden ayrı olarak gösterilmesi ve bu şekilde kendisinden istenmesi halinde bedele ek olarak vergi tutarını da satıcıya vermekten ibarettir. Alıcı, sözkonusu verginin yükümlüsü veya sorumlusu değildir. Başka bir ifadeyle katma değer vergisini Devlet’e ödenmek üzere satıcıya vermek alıcıya ait bir görev; bunu satış bedeliyle birlikte alıp, daha sonra Maliyeye yatırmak ise satıcıya ait bir yükümlülüktür (HGK, 13.10.2004 tarih, 2004/19-456 Esas-2004/531 Karar).Taraflar arasında düzenlenen, Beyoğlu …Noterliğinin 28/05/2015 tarih ve … yevmiye nolu “Gayrimenkul Satış Vaadi ve İnşaat Yapım Sözleşmesinde, H Blok, 9.cu katta, takriben 57,35 m2 bürüt alana sahip 108 nolu bağımsız bölüm şeklindeki konutun satışı ve tesliminin öngörüldüğü, sözleşmenin “Satış Bedeli” hanesinde; “Konutun satış bedeli, Katma Değer Vergisi (KDV) dahil 384.000,00 TL’dir. ( üçyüzseksendörtbin Türk Lirası)” denildikten sonra “KDV Hariç Tutar” hanesinde ise, “325.424,00 TL (üçyüzyirmibeşbindörtyükyirmidört Türk Lirası) ” denilmiştir.Aynı sözleşmenin “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 1. maddesinde; “….Anahtar teslimi olarak Kdv dahil 384.000-TL bedel mukabilinde alıcıya satmayı, alıcı da belirtilen konutu yukarıda yazılı şartlarda ve aynı bedelle satın almayı vaad ve kabul etmiştir…” hükmünün yer aldığı, 2.2. maddesinde ise; “İşbu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra ne isim altında olursa olsun alıcının ödemekle yükümlü olduğu yeni harç ve vergiler ihdas edildiği takdirde veya sözleşmede belirtilen harç ve vergi miktarlarının artırılması halinde, ihdas edilen bu yeni vergi ve harçlar, alıcı tarafından satıcıya ayrıca ve ilaveten defaten ödenecektir,” şeklinde düzenleme mevcuttur.Taraflar arasındaki sözleşmeye konu gayrimenkulün 09.12.2016 tarihinde konut teslim tutanağı başlıklı belge ile davacı tarafa teslim edildiği ve altının teslim alan olarak 09/12/2016 tarihinde davacı şirket tarafından imzalandığı görülmüştür.” … KONUT TESLİM TUTANAĞI BAŞLIKLI ” belgenin 9. Maddesinde;”Bu sonuçla mezkur sözleşmeyle satın aldığım dairem için ….A.Ş.nin mezkur sözleşmeden, TTK.dan, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanundan ve sair mevzuattan kaynaklanan edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirdiğini, sitenin ve dairenin bulunduğu bloğun ortak yer ve şeyleri için gerekli her türlü muayene ve incelemeyi yapmış olarak teslim aldığını beyan eder, bu sonuçla hiç bir hak ve alacağım kalmadığımdan mütevellit, … A.Ş.’ye gayri kabili rücu, kesin, mali ve hukuki olarak, bila mazeret, bila talep, ibra ederim,” şeklinde düzenleme olduğu görülmüştür.Taraflar arasında satış bedelinin KDV dahil 384.000,00 TL., KDV Hariç 325.424,00 TL. olduğuna, bedelin davacı tarafından, davalıya ödendiğine, söz konusu bedele KDV’nin dahil olduğuna, satış tarihi itibari ile %18 olan KDV oranının daha sonra %8’e düşürüldüğüne, taşınmazın 09/12/2016 tarihinde teslim edildiğine ilişkin ihtilaf bulunmamaktadır.Taraflar arasındaki sözleşme konusu gayrimenkulün 09.12.2016 tarihinde konut teslim tutanağı ile teslim edildiği ve aynı tutanak ile davacı tarafça davalı tarafın ibra edildiği, anlaşılmıştır. Bu ibra anlaşması uyarınca, davacının 08/09/2016 tarih ve 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 18’den % 8’e düşürülmesi sebebiyle oluşan % 10 KDV farkı olan alacağın talep edilip edilemeyeceği uyuşmazlık konusudur.TBK. 132 Maddesinde;” Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir,” hükmü düzenlenmiştir.Davacı alıcının imzaladığı konut teslim tutanağının ibraya ilişkin 9. maddesi, davacı-alıcının satın aldığı bağımsız bölümün muayene ve incelemeyi yaparak ve ayıpsız olarak teslim aldığı, bağımsız bölümün ayıplı veya eksik teslim edilmesinden kaynaklanabilecek haklarından feragat ettiği şeklinde yorumlanabilecek olup davacı alıcının 08/09/2016 tarih ve 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile % 18’den % 8’e düşürülmesi sebebiyle oluşan % 10 KDV farkı olan alacağından feragat ettiği anlamı taşımamaktadır.Davalı tarafından davacıya düzenlenen 31.12.2016 tarihli faturada, “…- H Blok 9. Kat, D:108 nolu daire konut satış bedeli” açıklamasının bulunduğu, 353.890,10 TL + %8 Kdv 28.311,21 TL olmak üzere konutun toplam bedelinin 382.201,31 TL olarak gösterilmiştir.Konut teslimlerinde uygulanacak KDV. Oranlarını belirleyen 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile daha önce 24/12/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile KDV oranı %18 olarak belirlenen konutların 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında teslim edilmesi halinde net alanı 150 metrekareye kadar olan konutların tesliminde alınacak KDV oranı %18’den %8’e düşürülmüş, 31/01/2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile de teslim için belirlenen 31/03/2017 tarihi, 31/09/2017 olarak yeniden düzenlenmiştir.Somut olayda, davacı alıcının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde KDV dahil satış bedelini ödediği ve fakat ödemeden sonra 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında yapılan konut teslimleri için KDV oranının %18’den %8’e düşürüldüğü, davalı satıcının davacı alıcıya konutu 31.12.2016 tarihinde teslim ettiği gibi indirimli KDV (%8) oranı üzerinden 31.12.2016 tarihli faturayı düzenlediği, bu durumda mer’i mevzuat bakımından katma değer vergisinin Devlet’e intikalinde aracılık konumunda olan davalı satıcının davacı alıcıdan fazladan tahsil etmiş olduğu ve işbu davaya konu olan KDV tutarını Maliyeye ödediğine dair dosyada herhangi bir delile rastlanılmamıştır. Ayrıca Hal böyle olunca, fazladan tahsil ettiği KDV tutarını uhdesinde tutan davalının bu yönden sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerekir.Bu durumda, yukarıda yer alan ve sözleşme tarihinden sonra yürürlüğe giren KDV indirimine yönelik düzenleme gereğince, davalı tarafından, davacıdan satış tarihi itibari ile yürürlükte olan %18 oranı esas alınmak sureti ile tahsil edilen KDV ile % 8 oranı esas alınmak sureti ile belirlenecek KDV arasındaki farkın, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince iadesi gerekmektedir.Davacı, faturanın 25/01/2017 tarihinde tebliğ alındığını,süresi içerisinde itiraz ettiğini, belirtip faturanın iade edildiği ayrıca davacı tarafından, davalıya, dava konusu edilen alacağa ilişkin olarak, takip tarihinden önce, Bakırköy …. Noterliğinin 27/01/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilmiş, ihtarname ile davalıya yedi gün süre verildiği ve ihtarnamenin muhatabına 31/01/2017 tarihinde tebliğ edildiği gözetildiğinde davalı, 08/02/2017 tarihinde temerrüde düşmüş olup, 19/10/2017 takip tarihide gözetilmek sureti ile faize hükmedilmelidir.Hal böyle olunca, mahkemece yanılgılı hukuki değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddine dair verilen karada isabet bulunmamıştır.Dava dosyası kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan davacının istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının HMK. 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 28.466,10 TL. Asıl alacak, 08/02/2017-19/10/2017 tarihleri arasında (yıllık %9,75 avans faizi) işlemiş faiz yönünden takibe itirazın iptali ile bu miktar yönünden takibin devamına,fazlaya ilişkin işlemiş faiz talebinin reddine, kabul edilen alacağın %20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi yönünde yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/12/2018 tarih ve 2017/993 Esas – 2018/1118 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, Takibin 28.466,10.TL asıl alacak, 08/02/2017-19/10/2017 tarihleri arasında (yıllık %9,75 avans faizi) 1.923,80.TL işlemiş faizi olmak üzere toplam: 30.389,90.TL’dan asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin işlemiş faiz talebinin reddine, 2-Kabul edilen alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Davalının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gerekli 2.075,93.TL karar ve ilam harcından davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 520,29.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.555,64.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından sarf edilen 520,29.TL peşin harç, 154,00.TL tebligat/posta gideri, 1.200,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.874,29.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre 1.855,55.TL’sinin (%99 kabul) davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından sarf edilen toplam 14,00.TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre 0,14.TL’sinin (%1 ret) davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 4.569,89.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca ret edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 76,04.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 11-Davacı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,63.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri olmak üzere toplam 149,93.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.