Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/758 E. 2020/1411 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/758 Esas
KARAR NO: 2020/1411 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/144 Esas – 20198/1088 Karar
TARİH: 20/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalı şirkete ihraç kayıtlı ticari emtia satışından kaynaklanan 10.161 USD, takip tarihindeki dolar kuru ile 35.566,55 TL alacağını ödememesi nedeniyle davalı aleyhine 19/12/2016 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, davalının takipte borca ve yetkiye itiraz ettiğini, yetki itirazı nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından yeniden ödeme emri gönderildiğini, davalı tarafın bu seferde borca ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının itirazlarının gerekçesiz ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın kabulüne, itirazın iptali ile davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/11/2018 tarih 2017/144 Esas – 20198/1088 Karar sayılı kararında; ” Davanın 14/02/2017 tarihinde açıldığı, davalı şirket adına çıkarılan tebligatın iade edildiği, 20/03/2017 tarihinde İstanbul Ticaret Odası Bilgi Bankasından temin edilen sicil adresinin de iade edilen tebligat adresi ile aynı olduğundan TK. 35. maddesi uyarınca tebligat çıkarıldığı, 01/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, yine aynı adrese 08/06/2017 tarihinde tahkikat duruşma davetiyesi ve delillerin ibrazı için ihtarlı davetiye, 04/11/2017 tarihinde ise bilirkişi inceleme ara kararına ilişkin duruşma zaptının tebliğ edildiği, tebligat yapılan adreslerin aynı zamanda icra dosyasındaki adres ile aynı olduğu, davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı bu nedenle münkir sayılması gerektiği, ayrıca bilirkişi inceleme ara kararının tebliğine rağmen inceleme gününde defterlerin hazır edilmediği, davalı vekili tarafından davalı şirketin unvan ve adres değişikliği sebebiyle çıkarılan tebligatların usulsüz olduğu iddia edilmiş ise de unvan ve adres değişikliğine ilişkin kararın ticaret sicil gazetesinde 10/05/2018 tarihinde ilan edildiği anlaşılmakla davalı vekilinin davanın başından itibaren tebligatın usulsüz olduğu yönündeki itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasında mal alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından 27/10/2016 tarihli, … numaralı ve 84.261,06 TL bedelli faturanın düzenlendiği ve davalı tarafa teslim edildiği, davalının 2016 yılı BA kayıtlarının yapılan incelemesinde 27/10/2016 tarihli, … numaralı ve 84.261,06 TL bedelli faturanın davalı tarafından kayıtlarına alınarak maliyeye bildirildiğinin belirlendiği, davalı tarafından yapılan kısmi ödemeler neticesinde davacının takip tarihi itibariyle davalıdan bakiye 10.361,00 USD alacaklı olduğu belirlenmiş olmakla, davacının talebi de dikkate alınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almakta olup, davalının itirazında haksız olduğu ve alacağın likit olduğu dikkate alınarak…”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile davalının İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin devamına, asıl alacak 10.161,00-USD’ye takip tarihinden itibaren davacının takip talepnamesindeki yıllık %10,50 ticari değişen oranlarda faizi geçmemek kaydı ile 3095 sayılı yasanın 4-A maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın dava dilekçesinin daha önce aynı mahkeme dosyasında bu adrese yapılan usule uygun bir tebligat bulunmamasına rağmen unvan ve adres değişikliğine uğrayan müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, defter incelemesi için yapılan çağrı da yine eski adrese tebliğ edildiğini, mahkemeden doğru adrese dava dilekçesi tebliğ edilerek cevap verilmesi için sürenin verilmediğini, Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde kapıların ayıplı olduğu ispatlanmasına rağmen ayıp ile ilgili hiçbir inceleme yapılmadığını, davanın kabulüne karar verildiğini, Aynı dava dosyasında daha önce aynı adrese usulüne uygun tebligat yapılmamış ise Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca tebligat yapılmasının mümkün olmadığının Yargıtay içtihatlarıyla sabit olduğunu, ( Yargıtay 13. HD. 2014/17320 E. – 2015/5601 K. – Yargıtay 13. HD. 2014/745E. 2014/15063 K. – Yargıtay 11. HD. 2004/14802 E. – 2006/1519 K.) Sözleşmeye konu malların ayıplı olduğundan müvekilli şirketin borcu bulunmadığını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, dava dilekçesinin tebliği ile cevapların sunulması için süre verilerek dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yerel mahkeme tarafından yeni bir defter incelemesi yapılarak bilirkişi raporu alınması yönünde hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya ihraç kaydı ile satılan malların teslim edildiğini ve davalı tarafça ihraç edildiğini, söz konusu mallara ilişkin faturanın da davalıya tebliğ edildiğini ancak fatura bedellerinin bir kısmının ödenmediğini, ödenmeyen fatura bedelinin tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. T.K. 35. Maddesinde “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davaya konu takip önce yetkisiz İstanbul Anadolu icra dairesinde başlatılmış, ödeme emri davalının bildirilen “… Mah. … Cad. … İş Hanı … Şişli” adresine tebliğe gönderilmiş, bu adreste davalıya tebliğ edilmiş, davalı süresinde verdiği itiraz dilekçesi ile tebliğ yapılan adresin davalı adresi olduğu bu adrese göre icra dairesinin yetkili olmadığı belirtilerek yetkiye itiraz edilmiş, alacaklı tarafından yetki itirazının kabulü ile takip dosyası yetkili İstanbul İcra dairesine gönderilmiş, yetkili icra dairesince aynı adrese gönderilen ödeme emri bu adreste davalıya tebliğ edilmiş, davalı bu defa asıl borca itiraz ederek takibi durdurmuştur. Davalı borçlu takibe itirazında genel olarak borcu bulunmadığını belirtmiş, takibe konu fatura içeriği malların ayılı olduğuna ilişkin bir itirazda bulunmamıştır. İtiraz üzerine davacı itirazın iptali için iş bu davayı açmıştır. Dava dilekçesi ve tensip zaptı davalının takipte belirtilen ve ödeme emirleri tebliğ edilen adresine tebliğe çıkarılmış, işbu tebligat “adreste tanınmadığından” bahisle 28/02/2017 tarihinde bila tebliğ iade edilmiştir. Bunun üzerine davacının, davalı şirketin 20/03/2017 tarihli ticaret sicil müdürlüğünden alınan adres kayıtlarına göre aynı adrese T.K. 35’e göre tebligat yapılması istemli dilekçesi üzerine bu adrese T.K. 35’e göre 01/04/2017 dava dilekçesi tebliğ edilmiştir. Yargılama sırasında ön inceleme duruşma günü, ticari defter ve belgelerin bilirkişi incelemesi için sunulmasına dair duruşma zaptı aynı adrese T.K. 35’e göre tebliğ edilmiştir. Tüm bu tebigatlarda adresin kentsel dönüşüm nedeniyle yıkıldığına ilişkin bir şerh bulunmamaktadır. En son olarak bilirkişi raporunun davalıya tebliği için çıkarılan tebligata adresin kentsel dönüşüm nedeniyle yıkıldığı T.K. 35’e göre tebligat parçasının asılacağı kapı bulunmadığı şerhi düşülerek tebligat bila ikmal iade olmuştur. Bunu üzerine davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarındaki adresi yeniden sorulmuş, 14/03/2018 tarihli ticaret sicil yazısında da aynı adres bildirilmiştir. Davalı şirketin getirtilen ticaret sicil kayıtlarından önceki adresinin T.K. 35’e göre tebligat yapılan adres olduğu, davalının daha sonra 10/05/2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan kararla davalı şirketin 02/05/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararla şirket ünvanının ve adresinin değiştirildiği görülmüştür. Davalıya yapılan tebligatlar T.K. 35/ 4 maddesine göre usulüne uygun olduğundan davalı vekilinin tebligat usulsüzlüğüne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davaya konu takip dayanağı faturaların davalıya tebliğ edildiği, davalının söz konusu faturaları alarak ticari defterlerine işlediği vergi dairesinden alınan davalıya ait BA formları ile sabit olduğundan davacı mal ve fatura teslimini kanıtlamıştır. Davalıda daha sonra sunduğu beyan dilekçesi ile malların ve faturanın kendilerine teslim edildiğini kabul etmiş fatura bedellerinin bir kısmının ödendiğini, takipte talep edilen bedelin ödenmediğini belirtmiştir. Davalı tarafın cevap süresi dışında bildirdiği dayanak fatura içeriği satım konusu malların ayıplı olduğuna ilişkin beyanı HMK’nın 141. Maddesinde belirtilen savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında bulunduğundan ve davacının savumanın genişletilmesine açık onayı olmadığından davalının süresinde bildirmediği bu savunmasının incelenmesine ve değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davaya ve takibe konu fatura ve içeriği malların davalıya teslim edildiği davalının da kabulünde olup fatura bedelinin tamamının ödendiğinin savunulmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.619,80.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 927,45.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.692,35.TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.