Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/756 E. 2019/1736 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/756 Esas
KARAR NO : 2019/1736 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 05/12/2018
DOSYA NUMARASI : 2015/496 Esas 2018/1255 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin KDV iadesi alacağı için 13/06/2011 tarihli Yeminli Mali Müşavirlik Katma Değer Vergisi iadesi raporu hazırlandığını, bu rapora göre müvekkili şirketin davalıdan yaptığı alışlardan ötürü Pendik Vergi Dairesi’nden 341.833,51 TL tutarında katma değer vergisi alacağının doğduğunu, ancak davalı şirketin defter ve belgelerini sunmaması nedeni ile müvekkilinin katma değer vergisi iadesini alamadığını, alacağının bloke edildiğini, bu tutarın tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini, takibin durduğunu iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL’lik kısmi alacağına işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve takibin devamına, % 20 oranında kötü niyet tazminatına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapıldığı halde dosyaya cevap dilekçesi sunulmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 05/12/2018 tarih 2015/496 Esas – 2018/1255 Karar sayılı kararında;”…Bu itibarla toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporları, tarafların iddia ve savunmaları, takip dosyası hep birlikte değerlendirildiğinde; … – … – … İş Ortaklığının Pendik Vergi Dairesi’nin… sicil numaralı mükellefi olup, … pafta, … ada, … parselde … blok üzerinde …adet dairenin kat karşılığı inşaatını üstlendiği, … – … – … Adi Ortaklığının ortaklarından davacı …Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin % 41 pay oranı olduğu, … Tic. Ltd. Şti. % 40 pay oranı olduğu, … A.Ş. % 19 pay oranı olduğu, bahsi geçen iş ortaklığın yaptığı inşaat için, davalı şirketten mal ve hizmet temin etttiği, davacı şirketin, adi ortaklığın ortaklarından biri olduğu, Yeminli Mali Müşavir … iş ortaklığının indirimli orana tabi satışları nedeniyle yüklendiği KDV’lerin iadesi amacıyla, 13/06/2011 tarihli ve YMM. 1451./01-268/2011-17 numaralı, Yeminli Mali Müşavirlik Katma Değer Vergisi İadesi Raporunu, Adi Ortaklık için düzenlendiği, Raporda; “Adi Ortaklığın, davalı şirketten 2008 ve 2009 senelerinde toplam 1.899.074,87 T.L. lık mal ve hizmet temin ettiğini, buna karşılık 341.833,51 T.L. sı tutarında katma değer vergisini yüklendiği, ancak davalı … Ticaret Limited Şirketi yetkililerinin, İş Ortaklığı ile aralarındaki ticari anlaşmazlık nedeniyle defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu sebeple iadesi gereken 341.833,51 T.L. sının bloke edilmesi gerektiği” bildirilmiştir. İncelenen belgelerden de, adi ortaklığın, davalı şirketten yeminli mali müşavirlik raporunda belirtilen tutarda mal ve hizmet satın aldığı anlaşılmaktadır.KDV iadesi alacağının adi ortaklığa ait olduğu, davanın ise ortaklardan biri tarafından açıldığı, oysa zorunlu dava arkadaşlığı olduğu için hepsinin birlikte dava açması gerektiği, davacının ise adi ortaklık ile ilgili bir iadeyi tek başına talep ettiği, kendi hissesi oranında bile talepte bulunmadığı anlaşılmakla aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, Kurumlar vergisi mükellefleri arasında sayılan iş ortaklıkları, 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 2 inci maddesinin yedinci fıkrasında; aynı maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler şeklinde tanımlanmıştır.İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü tarafından verilen 06/01/2012 tarihli ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01.12.-55 sayılı özelgede; İş ortaklıklarında, katma değer vergisi mükellefiyetinin ortaklardan ayrı olarak tesis ettirilmesi; defter tutma, belge düzenleme, muhafaza ve ibraz ile beyanname verme ve vergi ödeme gibi ödevlerin de ortaklardan ayrı olarak yerine getirilmesi gerekmektedirdenmektedir. Buradan çıkan sonuç da; “iş ortaklığının KDV ile ilgili konularda, ortaklarından ayrı olarak müstakil hareket etmesi gerektiği” şeklindedir.Diğer taraftan davacı alacağını, ödeme emri üzerinde; “Yeminli Mali Müşavirlik Katma Değer Vergisi İadesi tasdik raporuna istinaden borçlu şirketin defter ve belgelerini ibraz etmemesi nedeniyle bloke edilen KDV alacağı” açıklamasına dayandırmaktadır.3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 12.maddesinin, Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan “Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Edecekleri Belgeler, Tasdik Konuları, Tasdike İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” uygulamasına ilişkin genel tebliğle, Yeminli Mali Müşavirlere KDV iadesi Tasdik Raporu ile KDV iadesi yapılmasının usul ve esasları belirtilmektedir.Yeminli Mali Müşavirlik raporu ile iade talebinde bulunan mükelleflere, rapor ibraz edilmedikçe iade yapılmamaktadır.KDV iadesi; satıcıdan mal/hizmet alan alıcıların, aldığı faturaları ticari defterine kayıt etmekte, fatura içeriğindeki KDV tutarını satıcı şirkete fatura bedeliyle birlikte ödemekte, ödediği KDV miktarını, 191 kodlu hesaptan indirim konusu yaparak, ilgili vergi dairesinden talep etmektedir.Davacının 2009 yılı kayıtlarında, davalı şirketten aldığı 831.915.53 KDV dahil fatura tutarını kendisi adına borç kayıt ettiği, bu fatura içerisinde yer alan toplam 149.739.34 TL tutarlı KDV tutarını ise 191 kodlu “İndirilmiş KDV” hesabından indirim konusu yaparak defterine kaydettiği tespit edilmektedir.Davalı şirketin, davacı adına hesaplanan 341.802.99 TL tutarlı KDV’yi, Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğüne beyan ettiği anlaşılmaktadır.Davacı şirkete ait, iade edilmesi gereken KDV tutarı olan toplam 341.833.51 TL’nin, davalı şirketin defter ve kayıtlarını ibraz etmemesi nedeniyle, Yeminli Mali Müşavirlik Raporuyla Bloke edildiği, bu nedenle davacının, 341.833.51 TL KDV iadesinden yararlanamadığı, davacının ise huzurdaki davada; davalı şirketin defter ve belgeleri sunmaması nedeniyle tahsilsiz kalan 341.833.51 TL KDV iadesini, davalıdan talep ettiği anlaşılmaktadır.İncelenen defter kayıtlarına göre, davacının, davalı şirketten 2008-2009 yılında toplam 1.899.074.87 TL tutarında mal/hizmet aldığı, davacının bu alımlara ilişkin davalı şirkete 341.833.51 TL KDV ödemesi yaptığı, gerek davacının ve gerekse davalının, tahakkuk eden ve ödenen bu KDV’yi vergi dairesine beyan ettiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık; davacı şirkete iade edilmesi gereken 341.833.51 TL lik KDV’nin, davalı şirketten mi, yoksa beyan ettiği vergi dairesinden mi tahsil edileceği hususunun tespiti noktasında toplanmaktadır.Davacının, 341.833.51 TL KDV iadesini alamaması sebebinin, Yeminli Mali Müşavirlik KDV iadesi tasdik raporunda, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmemesi durumunun olduğu, bu nedenle KDV alacağının bloke edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, huzurdaki dava ile bu KDV alacağının davalıdan tahsilini talep etmektedir. Ancak davalının ticari defter ve kayıtlarını sunması sonucunda, davacı şirkete 1.899.074.87 TL tutarlı fatura kestiğinin ve buna ilişkin 341.802.99 TL KDV tahakkuku yapıp bu tutarı vergi dairesine beyan ettiğinin sabit olmasına göre, henüz KDV iadesi idare tarafından reddedilmemiş olan davacının KDV alacağını, davalı şirketten değil, vergi dairesinden talep etmesi gerektiği, davada aktif dava ehliyeti de bulunmayan davacının erken açtığı davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır…”gerekçesi ile;Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,Davada avukatla temsil edilen davalı yararına belirlenen 2.180 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın usulden reddi kararının usul ve yasalara aykırı olup reddinin gerektiğini, mahkemenin ret gerekçesinin yerinde olmadığından kararın kaldırılmasının gerektiğini, ilk derece mahkemesi her ne kadar ret gerekçesini tesis ederken kararına esas oluşturmasa da bilirkişi raporuna atıfta bulunarak KDV alacağı talebinin adli ortaklığa ilişkin olduğunu ve davacı … şirketinin ortaklığa ilişkin KDV iade talebini tek başına isteyemeyeceğinin belirtildiğini, ancak dava dosyasına bakıldığında her iki ortaklık şirketinin de KDV iadesine ilişkin haklarını dava açılmadan önce davacı … şirketine devrettiği konusunda bir ihtilaf bulunmadığını, ancak bilirkişi raporunda bu konuda bir açıklamada bulunmadığını, ilk derce mahkemesince bu hususun gözden kaçtığını,Davalı … Şirketinin KDV iadesi tasdik raporunda belirtildiği üzere yeminli mali müşavire defterlerini ibraz etmemesine göre davacı şirketin 341.833,51-TL KDV iadesini alamaması esasına dayanarak iş bu davayı açtığını, ancak ilk derece mahkemesi davayı aktif taraf ehliyeti yokluğundan reddettiğini, ilk derece mahkemesinin ret gerekçesinin hatalı olduğunu, ortadan kaldırılmasının gerektiğini, Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bilirkişi raporunun mahkemenin yazacağı müzekkereye eklenerek KDV iadesinin vergi dairesinden iadesinin sağlanabilip sağlanamayacağını ve bu durumun mahkeme tarafından bekletici mesele yapılmasının gerektiğini şayet gelecek cevaba göre vergi iadesi mümkünse iş bu davanın haliyle konusuz kalacağı ancak sağlanamayacaksa davalının bundan sorumlu olmasının gerektiğini, çünkü davalı alacağın doğduğu tarihte defterleri mali müşavirliğe ibraz etmeyip davacıyı mağdur ettiğini, şayet davalı defterlerini ibraz etmiş olsa idi iş bu dava açılmayacak ve tacir olan davacı azımsanmayacak miktardaki bu parayı işlerinde kullanacağını, ancak açılan iş bu dava ile ticari defterlerini ibraz eden davalının defterlerini mahkemeye sunmasının KDV iadesi tasdik raporunda belirtilen alacak haklılığının ispatını oluşturduğunu, davalının haksız fiil esaslarına göre sorumlu tutulmasının gerektiğini,Davadaki taleplerin ve davanın kabul edilmemesi davalının yaptığı ağır kusurlu hareketinin bir anlamda ödüllendirilmesi ve yapılan kanunsuz hareketinin karşılıksız kalması anlamına geleceğini, davalı şirket, ticari defterlerini ibraz etmediğini ve buna karşılık kendisine bir yaptırımın uygulanmadığını, açılan bu dava ile KDV iadesinin sabit olması karşısında defterlerini ibraz etmeyerek davacı şirketi mağdur eden davalının defterlerini sunmama eyleminin sabit olması karşısında zarar doğuran eylemin defterlerin sunulmamasından kaynaklandığını, böylelikle illiyet bağının da sabit olması karşısında iade bedeli miktarından sorumlu olacağını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davalının ticari defterlerini mahkemeye sunması ile KDV iadesi alacağının bilirkişi raporu ile ortaya çıkması karşısında A) Öncelikle davalı taraf yargılama masrafları ve vekalet ücreti yönünden ilamı infaz etmesi mümkün olduğundan inceleme sonuna kadar tehir-icra kararı verilmesini,B) Zarar doğuran eylemin davanın açıldığı tarihte davalının ticari defter kayıt ve belgelerini yeminli mali müşavirliğe ibraz etmemesi neticesinde gerçekleştiği ve KDV iade bedelinin bu nedenle yapılamadığının bilirkişi raporu ile sabit olması karşısında mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davamızın kabulüne karar verilmesini C) Şayet sayın daireniz tarafından dosya durumu karar verilmesi için yeterli görülmemekte ise bilirkişi raporuna itirazımız doğrultusunda, Pendik Vergi Dairesine KDV iadesinin halen yapılabilip yapılamayacağının müzekkere yazılıp sorulmasına yönelik talebimizin reddedilmesi karşısında eksik inceleme nedeniyle dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi ile yargılama masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle,Davanın reddi sebeplerinin esasa ilişkin olması nedeniyle davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme kararının bu yönüyle kaldırılmasının gerektiğini,Davacı tarafın KDV iadesi alacağı vergi dairesi nezdinde bulunmakta olup dava tarihi itibariyle davacının iade alamamasında müvekkiline atfedilecek herhangi bir kusurun söz konusu olmadığını, davacı usulüne uygun olarak vergi dairesine başvurmak yerine müvekkiline zarar-ziyan davası yönelterek haksız kazanç sağlamaya çalıştığını,İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında esasa ilişkin birçok gerekçe sıraladığını, ancak yaklaşık dört yıl kadar süren bir yargılamanın sonunda nihai kararını usuli eksikliklere dayandırdığını ve bu sebeple davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, gerekçeli kararda bilirkişi raporlarının ve ek raporun gerekçeli ve denetime elverişli bulunmasından bahisle hükme esas alındığının belirtildiğini, alınan iki bilirkişi raporunda da açılan davanın haksız olduğunu, davacının müvekkilinden KDV iadesi dolayısıyla bir talep hakkının bulunmadığını ve davacının KDV iadesini vergi dairesinden alamamasında müvekkiline atfedilecek bir kusurun bulunmadığının tespit edildiğini,Davacının KDV iade alacağının müvekkili şirketten değil, idareden talep etmesi gerektiği gerekçesiyle verilen red kararının usuli değil esasa ilişkin nihai karar olduğunu, buna göre davalı lehine avukatlık asgari ücret tarifesinin üçüncü kısmına göre hesaplanacak nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, maktu vekalet ücretine hükmolunmasının isabetsiz olduğunu, mahkemece gerekçeli kararda esasa ilişkin birçok nedene yer verilmiş olmasına rağmen yasal dayanağı olmaksızın KDV alacağını vergi dairesinden talep etmesi gereken davacının erken açtığı davasının usulden reddine şeklinde hükmün kurulmasının hukuki bir temelinin bulunmadığını,İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında belirtilen tüm hususların davanın esasına ilişkin olduğu göz ardı edilerek davanın erken açıldığı, önce idareye başvurulacağı şeklinde bir gerekçe ile usulden reddedildiğinden bahisle davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, yerel mahkemenin red kararı yerinde olmakla birlikte esasa dayalı olarak reddedilmiş olmasından dolayı davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yönünden kaldırılmasına ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, KDV alacağından kaynaklı alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, henüz KDV iadesi idare tarafından reddedilmemiş olan davacının KDV alacağını, davalı şirketten değil, vergi dairesinden talep etmesi gerektiği, davada aktif dava ehliyeti de bulunmayan davacının erken açtığı davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bir davada davacı ve davalı olmak üzere daima iki taraf vardır. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir ve medeni hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şeklidir ( KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, Ankara 2011, sh.218 ).6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesi hükmüne göre, davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, bu husus mahkemece re’sen gözetilir ve davacının taraf ehliyetinin bulunmadığının anlaşılması halinde dava esasa girilmeden, mesmu olmadığından reddedilir. Dava ehliyeti ise, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci yani vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemlerini, yapabilme ehliyetidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler, dava ehliyetine de sahiptir ( KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; a.g.e. sy.226 ). Dava ehliyeti bulunmayan kişiler, taraf oldukları davalarda kanuni temsilcilerince temsil edilirler ve bu kişiler adına kanuni temsilcisi tarafından dava açılır. Ancak dava ehliyeti olmayan bir kişi davayı kendisi açmış ise, hakim davacının dava ehliyetinin bulunmadığını re’sen gözetmek zorundadır. Bunun için davalının itiraz etmesi de gerekli değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/12-1684, K.2015/1013, 11.03.2015T) Somut olayda, … – … – … İş Ortaklığının Pendik Vergi Dairesi’nin …sicil numaralı mükellefi olup, … pafta, … ada, … parselde…blok üzerinde 156 adet dairenin kat karşılığı inşaatını üstlendiği, … – … – … Adi Ortaklığının ortaklarından davacı …Ticaret Anonim Şirketinin % 41 pay oranı olduğu, … Tic. Ltd. Şti. % 40 pay oranı olduğu, …. A.Ş. % 19 pay oranı olduğu, bahsi geçen iş ortaklığın yaptığı inşaat için, davalı şirketten mal ve hizmet temin etttiği, davacı şirketin, adi ortaklığın ortaklarından biri olduğu, Yeminli Mali Müşavir … … – … iş ortaklığının indirimli orana tabi satışları nedeniyle yüklendiği KDV’lerin iadesi amacıyla, 13/06/2011 tarihli ve YMM. 1451./01-268/2011-17 numaralı, Yeminli Mali Müşavirlik Katma Değer Vergisi İadesi Raporunu, Adi Ortaklık için düzenlendiği, Raporda; “Adi Ortaklığın, davalı şirketten 2008 ve 2009 senelerinde toplam 1.899.074,87 T.L. lık mal ve hizmet temin ettiğini, buna karşılık 341.833,51 TL.’sı tutarında katma değer vergisini yüklendiği, ancak davalı …. Ticaret Limited Şirketi yetkililerinin, İş Ortaklığı ile aralarındaki ticari anlaşmazlık nedeniyle defter ve belgelerini ibraz etmediği, bu sebeple iadesi gereken 341.833,51 TL.’ sının bloke edilmesi gerektiği” bildirilmiştir. İncelenen belgelerden de, adi ortaklığın, davalı şirketten yeminli mali müşavirlik raporunda belirtilen tutarda mal ve hizmet satın aldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, KDV iadesi alacağının adi ortaklığa ait olduğu, davanın ise ortaklardan biri tarafından açıldığı, oysa zorunlu dava arkadaşlığı olduğu için hepsinin birlikte dava açması gerektiği, davacının ise adi ortaklık ile ilgili bir iadeyi tek başına talep ettiği, kendi hissesi oranında bile talepte bulunmadığı belirtilerek ve aynı zamanda davanın esasına yönelik değerlendirmelerde yaparak davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ise de; davacı vekili yargılama aşamasında ortaklığı oluşturan dava dışı şirketlerin KDV alacağı için davacı lehine vazgeçtiklerini belirtir 11/01/2018 havale tarihli dilekçe ekinde; 08/04/2009 tarihli hisse devir protokolü, 11/04/2011 tarihli ek protokol, 11/04/2011 tarihli protokol başlıklı belge sunduğu, mahkemece bu belge incelenerek davacının taraf ehliyetinin olup olmadığının tespitinin yapılmadığı,Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı verdiği beyan ve itiraz dilekçesinde,dilekçede belirttiği hususlarda vergi dairesine müzekkere yazılmasını talep ettiği,ayrıca itirazları konusunda ek rapor alınmasını talep ettiği halde mahkemece bu yönde karar verilmediği görülmüştür.Mahkemece, ilgili vergi dairesine müzekkere yazılarak ödeme için yasal imkan olup olmadığı, davalı hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı, blokenin kaldırılıp kaldırılmadığı ve ödeme yükümlülüğünün vergi dairesinde olup olmadığı hususları sorularak gelen cevabi yazıya göre ve davacının ibraz ettiği temlik belgeleride değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Yine davada tarafların iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması da istinaf incelemesi yapılmaksızın kararın HMK 353/1-a-6 maddesine göre kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için mahkemeye gönderilmesi halleri arasında değerlendirilmelidir. Çünkü istinaf incelemesi için tarafların iddia ve savunmalarının mahkeme tarafından hangi gerekçe ile kabul veya reddedildiğinin belirtilmesi gerekmektedir. İstinaf incelemesi de buna göre yapılacaktır. Mahkemenin bazı talep ve savunmalar konusunda olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapmaması durumunda bu hususların ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi söz konusu olacaktır ki bu husus usul kanunumuzca kabul edilen dar istinaf usulüne de aykırıdır.Sonuç itibariyle, davanın esasını etkileyecek delil niteliğinde bulunan ve yukarıda sözü edilen hususlarda inceleme yapılarak gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınıp hüküm kurulması gerekirken, bu önemli deliller hiç değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davacının bu yöndeki istinaf başvurusu kabul edilerek ve davalının istinaf başvurusunun verilen kararın sonucuna göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığından, ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a4,6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2018 tarih ve 2015/1496 Esas, 2018/1255 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a4,6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun verilen kararın sonucuna göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 44,40’ar.TL istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine,4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan masrafların kendi uhdelerinde bırakılmasına, 5- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/12/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 ve HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.