Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/751 E. 2021/200 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/751
KARAR NO : 2021/200
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/10 Esas – 2018/1006 Karar
DAVANIN KONUSU Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, petrol ofisi niteliğindeki taşınmaz için davalı şirket ile 04.10.2011 tarihli “Satış Çerçeve Protokolü” ve eki niteliğindeki “Bayilik Anlaşmasını imzaladığını, imzalanan sözleşmeye ek olarak müvekkili tarafından davalı şirkete 650.000,00 TL tutarındaki 30.10.2014 tarihli … numaralı teminat senedinin yanında 02690467 ve … numaralı iki adet çekin, vade ve miktarları boş şekilde imzalanarak davalı şirket yetkilisine teslim edildiğini, davalı tarafın kusurlu davranışları sonucu ticari ilişki kapsamında aradaki cari hesabı kapatma konusunda zorlanan müvekkilinin, bu konu hakkında karşı taraf yetkilileriyle yaptığı tüm iletişimlerin sonuçsuz kaldığını, müvekkilinin, yeterli teminatı olmasına rağmen, cari hesaptaki miktar bahane edilerek akaryakıtsız bırakıldığını ve benzin istasyonunun atıl durumda kalmaya zorlandığını, bu sürede … numaralı çekin davalı tarafından 450.000,00 TL miktar üzerinden doldurularak tahsil edildiğini, cari hesaptaki tüm alacak miktarının söz konusu çek ile doldurularak alınabilecekken, davalının arada cari hesap bırakacak şekilde ikötüniyetli davranış sergilendiğini, müvekkilinin geri kalan miktarın da taraflarınca verilen teminat senedi ile tahsil edilmesini ve atıl durumda kalan benzin istasyonuna akaryakıt gönderilmesini istemesine rağmen bu talebin kabul edilmediğini, ihtarname gönderilerek, müvekkiline 3 gün içinde vadesi gelmemiş borçlarını da ödenmesini aksi taktirde sözleşmeyi fesh edeceklerinin bildirildiğini, daha sonra Kartal …. Noterliği’nin 09.01.2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek, sözleşmelerini haksız olarak feshedildiğini ve sözleşmede kararlaştırılan 200.000.- Amerikan Doları tutarındaki cezai şartla birlikte günlük 500.- Amerikan Doları fuzuli işgal tazminatını ayrıca sözleşme sonuna kadar ki mahrum kalınan kar miktarının da talep edildiğini, müvekkilinin 21.01.2015 tarihi itibariyle davalı şirkete cari hesabını teminat senedinin bedeli kadar banka hesabına yatırarak kapattığını, ancak davalı şirketin teminat senedini ve … numaralı çeki iade etmediği gibi bu çeki hakkaniyete uygun olmayan bir şekilde doldurmakla tehdit ettiğini belirterek, 04.10.2011 tarihli Satış Çerçeve Protokolü ve eki niteliğindeki Bayilik Anlaşması’na istinaden davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespitine ve … Tuzla Şubesi … numaralı çekin dava sonunda iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, tüzel kişiliğini dava tarihinden önce kaybettiğini, dava açma ve tedbir talep etme ehliyeti bulunmadığından davanın ve tedbir talebinin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı İlerba’nın, dava dışı ….. San. Tic. Ltd.Şti. ile birleştiğini ve birleşmenin 23.01.2015 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğu’na tescil edildiğini, bu şekilde davacının tescil ile birlikte tüzel kişiliğini yitirdiğini, TTK 152/3. Fıkrası uyarınca, devrolunan ortaklığın (İlerba) birleşmenin tescili ile birlikte infisah edeceğini, davacının iddialarını yasal delille ispat etmekle yükümlü olduğunu, borçlarını ödemeyerek temerrüde düştüğünü, satış yerindeki faaliyetini aksattığını, davacının davalı şirkete vadesi geçmiş borçlarının bulunması ve münakit Anlaşma ve Protokollerinin ihlal edilmesi nedeniyle ihtarname keşide edildiğini, buna rağmen davacı tarafın ihlallerini sonlandırmaması nedeniyle müvekkili tarafından sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, davacının müvekkili nezdinde yer alan teminatından yapılan tahsilat neticesinde ödenmemiş bakiye çek bedeli, tazminatı ve fer’ilerinin tahsili için icra takibi başlatıldığını, davacının borcu olmadığı iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/11/2018 tarih ve 2017/10 Esas – 2018/1006 Karar sayılı kararı ile; ” ….Dava dilekçesi, davalı taraf savunması, davacı şirketin ticari kayıtlıarı ve incelenen tüm dosya kapsamınca davacının davasının aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.Davacı tarafın davayı açtığı 23.01.2015’de ticaret sicilde yapılan ve davacı kabulünde olan ilan ile birleşmenin yapılmış olduğu, buna göre de davacının tüzel kişiliğinin birleşme neticesinde sona erdiği anlaşılmıştır. Buna rağmen davacı taraf davayı açmıştır. Sunulan vekaletnamenin tarihi dikkate alındığında 28.01.2015 tarihli olmasına rağmen yani 23.01.2015’de artık davacı tüzel kişilik ve dolayısıyla onun yetkilisi bulunmamasına rağmen hem davacı hem de birleştiği şirkete ilişkin sunulan vekaletnameye ve davacı vekilinin savunmalarına rağmen HMK 186 madde manasında bir maddi hatanın olmadığı, bu nedenle de HMK 124 maddesi uyarınca taraf değişikliğinin ancak davalı taraf muvafakatı ile mümkün olacağı sabittir. Kaldı ki davacı vekilinin 02.03.2017 tarihli mahkememizdeki duruşmasında “arada 5 günlük bir süre olduğu(dava tarihi ile birleşme tarihi arasında) için bize birleşme hususu bildirilmediğinden, biz vekil olarak davayı davacı İlerba adına açtık…” şeklindeki beyanı da dikkate alındığında önceki bu konuda davalının yapmış olduğu itiraza karşı sunmuş olduğu savunmalarının da kendi beyanları ile sabit hale geldiği üzere davacının maddi hatadan değil, hukuki hatadan kaynaklandığı, oysa bu davayı açmaya davacının(İlerba’nın) dava tarihi olan 28.01.2015 tarihinde tüzel kişiliğin 23.01.2015 tarihli birleşme ile sona ermekle artık bulunmadığından, açılan davada davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığına kanaat getirilmiştir. Sıfat yokluğu, bir defi olmayıp hakkın subjektif kısmına ait olan bir itiraz sebebi olduğuna, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden hakim tarafından tespit edilebiliyorsa taraflar dile getirmese bile resen dikkate alınmak zorundadır. Sıfat yokluğu bir usul hukuku sorunu, dava şartı olmayıp maddi hukuk sorunu, işin esasına ilişkin bir sorundur. Ancak bu sorun çözülmeden işin diğer esasına girilemez, bu mana da bu aynı zamanda esasa ilişkin bir karardır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2013 tarihli 2013/13-439 E. 2013/1595 K. Sayılı içtihadı da mahkememiz görüşünü destekler mahiyettedir. Tüm bu nedenlerle de davacının davasının aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, tahkikat safhasının eksik ve tek taraflı araştırma sonucu sonlandırıldığını, mahkemece verilen kararın, hukuki eksiklikler ve yanlışlıklar içerdiğini, usul ve esas bakımından hatalı olduğunu, Müvekkili şirketin birleşme sonrası tüm aktif ve pasiflerindeki sorumluluğun, … San Tic Ltd Şti‘ye geçtiğini, kendileri tarafından defalarca kez … San. ve Tic Ltd Şti. adına hukuki işlem yapıldığını ve birçok dilekçe yazıldığını, işbu davaya ilişkin olarak dava dilekçelerinde sehven davacı ismi kısmının değiştirilmesinin unutulduğunu ve davacı taraf olarak… Akaryakıt yazıldığını, ancak dava dosyasına sundukları vekaletname incelendiğinde, yargılamaya konu davanın … San Tic. Ltd. Şti. adına açılma gayesiyle açıldığının görüleceğini, kendilerince süre gelen işlem alışkanlığı nedeniyle davacı kısmının değiştirilmesinin unutulmasının, sehven yapılan maddi bir hata olduğunu, oluşan külli halefiyet sonrası işbu davanın … San Tic. Ltd. Şti. adına açılmak üzere vekaletname sunulduğunu, 6100 sayılı HMK md. 183 gereğince sehven yapılan maddi hata kendileri tarafından düzeltilmiş ise de, yerel mahkeme tarafından maddi hata olarak kabul edilmediğini, bu nedenle söz konusu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunun haklılıklarını kanıtlar nitelikte olup, gerekçeli kararın deliller ve gerekçe kısmında da açıkça izah edildiğini, ancak esas bakımında haklılıkları ortaya çıkarılmış iken, mahkemece aksi yönde bir kanaat ile sehven yapılan maddi hatanın hukuki hata olarak yanlış yorumlanarak davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında aktedilen Satış Çerçeve Protokolü ve Bayilik sözleşmesinden davacının, davalıya borçlu olmadığının tespiti ile teminat olarak verildiği beyan edilen çekin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraf beyanları ve dosyaya ibraz edilen Ticaret Sicili Gazetesi’nden anlaşılacağı üzere, davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin, dava dışı …. San. Tic. Ltd.Şti. ile birleştiği ve birleşmenin 23.01.2015 tarihinde Ticaret Sicil Müdünlüğünce tescil edildiği, davanın ise 28/01/2015 tarihinde açıldığı görülmektedir. 6102 sayılı TTK’nun 136/4 maddesinde; “Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün hâlinde devralır. Birleşmeyle devrolunan şirket sona erer ve ticaret sicilinden silinir” hükmü, 152- (3) maddesinde ise; ” Devrolunan şirket, birleşmenin ticaret siciline tescili ile infisah eder. ” hükmü yer almaktadır.Anılı hüküm uyarınca … San. ve Tic Ltd Şti.’nin birleşmenin tescili ile varlığının sona erdiği ve dolayısıyla vekili ile olan vekalet ilişkisinin de son bulduğu anlaşılmaktadır.Davacı vekili, kendileri tarafından defalarca kez İlerba… San. ve Tic Ltd Şti. adına hukuki işlem yapıldığını ve birçok dilekçe yazıldığını, işbu dava dilekçesinde sehven davacı ismi kısmının değiştirilmesinin unutulduğunu, dava açılmasına dayanak vekaletnamenin … San. Tic. Ltd.Şti. tarafından verildiğini, vekaletnameye göre dava dilekçesinde davacının isminin maddi hata yapılarak yanlış yazıldığının anlaşılacağını beyan etmiş ise de; Davacı vekilinin 28/01/2015 tarihli vekaletnamesinde, hem …. San. ve Tic. Ltd. Şti’nin hem de …. San. Tic. Ltd.Şti’nin vekil eden oldukları, dava dilekçesinin sadece “Davacı” isminin yazılı olduğu kısımda değil, dilekçe içeriğinde de ” Müvekkilimiz …. San. ve Tic. Ltd.” şeklinde müvekkil isminin beyan edildiği, mahkemenin 02/03/2017 tarihli duruşmasında; ” arada 5 günlük bir süre olduğu için bize birleşme hususu bildirilmediğinden biz vekil olarak davayı… şirketi adına açtık, daha sonrasında maddi hata olduğunu belirterek düzeltme dilekçesi sunduk” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir.Davacı vekilinin, HMK’nın 124. maddesi uyarınca taraf değişikliği talebi de bulunmayıp, davacının ismi ile ilgili olarak maddi hataya dayanılmış ise de, yukarıda belirtilen hususlara göre davacı isminin ..San. ve Tic Ltd Şti. olarak yazılmasının HMK’nın 183. maddesi kapsamında maddi hata olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla mahkemece verilen kararın yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 18/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.