Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/749 E. 2020/1558 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/749 Esas
KARAR NO : 2020/1558 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2018
NUMARASI : 2017/1270 Esas 2018/1250 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili Kurum sigortalısı … davalı şirkette 11/04/2007 tarihine iş kazası geçirerek yaralandığını, kurum zararlarının tahsili amacı ile işveren aleyhine Kocaeli 2. İş Mahkemesinin 2014/446 Esas sayılı dava dosyasında rücuen tazminat davası açtıklarını, dava açıldıktan sonra davalı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğini öğrendiklerini ve bu konuda Kocaeli 2. İş Mahkemesi tarafından 06/12/2016 tarihli celsede şirketin ihyası konusunda dava açılması konusunda süre verildiğini, tasfiye memurlarının isimlerinin bilinmediğini ancak tasfiye memurlarının davalı olarak gösterildiğini, bu nedenle tasfiye işlemleri gerçekleştirilen … Ltd Şti’nin ticaret sicilden terkin kaydının kaldırılması ve ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesi ile, 6102 sayılı kanunun 34. maddesi ve 547. maddesi gereğince bu davanın şirketin sicilinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılması gerektiğini, öncelikle davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, burada yetkili mahkemenin İstanbul ticaret mahkemeleri olduğunu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK’nin 32. maddesi hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, dava konusu olayda ticaret sicil müdürlüğü, 6102 sayılı TTK nın geçici 7 maddesi gereğince, münfesih olmasına ve sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketi ve kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticari kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğ hükümleri çerçevesinde işlem gerçekleştirildiğini, dava konusu şirketin reysen terkin işlemini gerçekleştirildiğini, ayrıca dava açılmasına sebebiyet verilmediğinden yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadıklarını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı şirketin tasfiye memurlarının usulüne uygun tebligata rağmen davaya karşı cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 17/12/2018 tarih ve 2017/1270 Esas – 2018/1250 Karar sayılı kararında;”….. Dava her ne kadar ihyası istenen şirketin tasfiye memurlarına yöneltilmiş ise de, TTK’nın geçici 7. maddesine göre açılan şirket ihyası davalarında husumetin sadece terkine karar veren Ticaret Sicil Memurluğuna yöneltilmesi gerektiği, şirket ortaklarına, şirkete veya tasfiye memurlarına husumet yöneltilemeyeceği(Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamı) anlaşılmakla, şirketin tasfiye memurlarına karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Bu kapsamda emsal alınan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamındaki gibi şirket yetkilisi hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu değil de, HMK’nin 114/1-d maddesindeki husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi düşünübilir ise de, Mahkememizce bu görüşe katılmak mümkün değildir. Şöyle ki; dava şartları HMK m. 114’te düzenlenmiştir. Buna göre tarafların dava ve taraf ehliyetinin bulunması HMK’nin 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlendiği halde, taraf sıfatının bulunması dava şartı olarak düzenlenmemiştir. HMK. m. 50 uyarınca, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine sahiptir. Buna göre, taraf ehliyeti, bir davada taraf olarak bulunabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki hak ehliyeti kavramının medeni usul hukukundaki yansımasıdır. Bu nedenle, yaşayan her insanın (gerçek kişinin) taraf ehliyeti vardır (Prof Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2013, s. 508). Tüm gerçek kişiler hak ehliyetine sahip olduğuna göre, davacı gerçek kişinin taraf ehliyetine sahip olduğu açıktır. HMK. m. 51’de dava ehliyeti düzenlenmiştir. Buna göre, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. Yani dava ehliyeti, bir davada davacı veya davalı olarak işlem yapabilme ehliyeti olup, maddi hukuktaki fiil ehliyetinin medeni usul hukukundaki yansımasıdır. TMK. m. 10 uyarınca, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti ve bunun sonucu olarak dava ehliyeti vardır (Ejder Yılmaz, a.g.e., s.540; Prof. Dr. Ali Cem Budak/ Doç. Dr. Varol Karaaslan, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017, s. 91). Somut olayda davalının ergin, mümeyyiz ve kısıtlanmamış bir gerçek kişi olmasına göre, dava ehliyetine sahip olduğu açıktır. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamında davalı tasfiye memurlarının davalı sıfatının bulunmadığı, bunun dava şartı olduğu belirtilmiş ise de, taraf sıfatının bulunması dava şartı değildir. Taraf sıfatı husumetle ilgili bur konudur. Yüksek Yargıtay’ın kararlarında davacı sıfatı yerine “aktif husumet ehliyeti”, davalı sıfatı yerine “pasif husumet ehliyeti” kavramlarının kullanılması nedeniyle uygulamada istisnai de olsa, bu kavramlar, dava şartı niteliğindeki dava ve taraf ehliyeti kavramlarıyla karıştırılmaktadır. Bu kavramların birbirinden nasıl ayrılacağı konusunda Kuru, şu tanımlamayı yapmıştır:”Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir… . Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatlarının kime ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur” ( Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 173).Bu hukuki açıklama ışığında; Mahkememizce davanın esası hakkında emsal alınan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamındaki dava şartı kavramının yanlış değerlendirildiği ve davalı şirketin tasfiye memurlarına karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine yargılama masrafı ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekip gerekmediği hususuyla ilgili yapılan inceleme de, Ticaret Sicil Müdürlüğünün yasaya ve yukarıda anılan tebliğ hükümlerine uygun işlem yaptığı, sicilden terkin işleminin davacının İş Mahkemesindeki davayı açtıktan hemen sonra, bu davadan haberi olmadan önce yapıldığı, her ne kadar şirket temsilcilerine ihtar gönderilmemiş ise de, şirkete tebligat yapılmaya çalışıldığı, bu durumda mahkeme masrafları ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olacağı, Yargıtay uygulamasına göre de davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun yasal hasım konumunda olduğu anlaşıldığından davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü harç, yargılama giderleri ve karşı yan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, TTK geçici 7.maddesinin 15.fıkrası uyarınca davanın KABULÜ ile,a)İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 405628-0 sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nin geçici 7.maddesi uyarınca sicilden terkin edilmiş olan …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin, Kocaeli 2. İş Mahkemesi’nin 2014/446 esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere İHYASINA,b)TTK’nın 547/2. maddesine göre … ek tasfiye memuru olarak atanmasına, c)Kararın İstanbul Ticaret Siciline tescil ve ilanına,Davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Tasfiye Memurları hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davada davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu aleyhine davanın kabulü yönünde karar çıkmış olmasına rağmen lehlerine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmediğini, bu hususun hatalı olduğunu, HMK’nın 326.maddesinde;”Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” şeklinde de ifade edildiği gibi 1 nolu davalı aleyhine dava kabul edildiği için yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan alınarak taraflarına verilmesi yönünde karar verilmesi gerektiğini, Gerekçeli kararda 2 nolu davalı hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ek tasfiye olacağı için tasfiye memuru … davaya dahil edilmesi için yerel mahkemece süre verilmesi ve taraflarınca davaya dahil edilmesi gerektiğini, Müvekkili kurumun 5502 sk 36/1 maddesine göre her türlü dava harçlarından muaf olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK geçici 7. maddesi gereğince resen terkin edilmiş bulunan şirketin, Kocaeli 2. İş Mahkemesi’nin 2014/446 esas dosyasıyla sınırlı olmak kaydı ile ihyası talebine ilişkindir.6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde limited şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin 1. fıkrasının b bendi uyarınca, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, terkin sebebi olarak sayılmış olup, anılan maddenin 4. fıkrasının a bendi ile Ticaret Sicili Müdürlüklerince; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğü’ne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, 4/c bendine göre terkin sebepleri bulunan şirketlerin faaliyetlerini devam ettirme isteğinde bulunmaları halinde, münfesih olma nedenini verilen süre içinde ortadan kaldırıp ticaret siciline bildirmelerinin ihtar edileceği, aynı maddenin 11.bendi uyarınca, ihtara rağmen süresinde işlem yapmayan şirketin unvanının ticaret sicilden resen silineceği düzenlenmiştir.Dosya arasında bulunan ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, dava konusu ihyası istenen şirketin adresinin tespit edilememesi nedeniyle 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesine göre sicilden terkin edilmiş olup, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenilen şirket adına çıkartılan davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, Yargıtay 11 HD. ‘nin 2020/1896 Esas – 2020/4397 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, 6102 Sayılı TTK’nın Geçici 7/4-a maddesi uyarınca, şirketin sicil kayıtlarına göre şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ihtar yollanması gerekmesine rağmen şirket temsilcilerine tebligat çıkarılmamış olduğu ve terkine ilişkin ihtarın yalnız ilan yoluyla yapıldığı anlaşılmıştır.İhyası talep olunan şirket ile SGK arasında Kocaeli 2. İş Mahkemesi’nin 2014/446 Esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davanın derdest dosya olduğu, somut davadaki davacının o davada da davacı konumunda olduğu, derdest davanın görülmesi açısından terkin olan şirketin ihyasının zorunlu olduğu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken TTK’ nun geçici 7 maddesine dayanılarak 18/02/2015 tarihinde sicil kaydı re’sen terkin edilen … San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin ihyasına karar verilmesi halinde şirketin tasfiye haline gireceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmadığından, 2 nolu davalı hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup bu konudaki istinaf nedeni yerinde değildir.TTK’ nun 547. maddesine göre tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde tasfiye memurunun atanması gerekecektir. İhyası istenen şirket 6102 sayılı yasanın TTK’ nun geçici 7/15. maddesine dayanılarak resen terkin edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere hakkında açılmış dava varken terkin işlemi yapılması aynı yasanın geçici 7/2. maddesine aykırı olup esasen tasfiyesi de yapılmadığından ve yapılacak tasfiye işlemi de yasaya uygun olmayacağından yalnızca taraf teşkilinin sağlanması bakımından ihya kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekip, ayrıca tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmamaktadır. (Yargıtay 11.H.D.’nin 19/09/2018 tarih VE 2018/3714 esas – 2018/5439 karar sayılı örnek ilamı) İlk derece mahkemesince sadece ihya kararı vermekle yetinmek gerekirken TTK’nın 547/2. maddesine göre Ali Yaman’ın ek tasfiye memuru olarak atanması yerinde görülmemiştir.İhyası talep edilen şirket aleyhine açılan davanın varlığına rağmen şirketin, TTK’nın Geçici 7. maddesine göre 18/02/2015 tarihinde re’sen terkin edildiği, TTK’nın Geçici 7. maddesinin 4. fıkrasının “a” bendi uyarınca sicil kayıtlarına göre şirketi temsile yetkili kişilere ayrıca tebligat yapılmadığı anlaşılmakla, terkin işlemini TTK’nın Geçici 7. maddesine uygun olarak yapmayan davalı kurumun yargılama giderlerinden sorumlu olacağı açıktır. Bu durumda, HMK 326.maddesi uyarınca davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması yerinde görülmemiş davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/4755 Esas- 2019/8101 Karar sayılı içtihadı da benzer mahiyettedir.)Sonuç olarak, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince kaldırılarak aşağıdaki gibi yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2018 tarih ve 2017/1270 Esas – 2018/1250 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; 1-TTK geçici 7.maddesinin 15.fıkrası uyarınca davanın KABULÜ ile,a)İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nin geçici 7.maddesi uyarınca sicilden terkin edilmiş olan …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin, Kocaeli 2. İş Mahkemesi’nin 2014/446 Esas sayılı dosyası ve müteakip işlemleri ile sınırlı olmak üzere İHYASINA,b)Kararın İstanbul Ticaret Siciline tescil ve ilanına,2-Davalı …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Tasfiye Memurları hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN:3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40.TL karar harcının davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’ndan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından sarf edilen toplam: 285,10.TL tebligat/ posta giderinin davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’ndan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Tasfiye Memurları tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’ndan alınarak davacıya verilmesine, 8-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan, istinaf harçlarının tahsiline yer olmadığına, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 23,50.TL dosyanın istinafa gidiş – dönüş masrafının davalı İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’ndan alınarak davacıya verilmesine, 11-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/12/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç (YHGK.nun 13/12/2018 tarih ve 2017/11-2924 Esas – 2018/1935 Karar) maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.