Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/744 E. 2021/182 K. 15.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/744
KARAR NO: 2021/182
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/1194 Esas – 2018/1403 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14/12/2015- 08/02/2016
KARAR TARİHİ: 15/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında Gaziosmanpaşa İlçesinde kain … nolu parsel üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun … kurumsal kimliği altında bayi olarak işletilmesi ve müvekkiline ait ürünleri satışının gerçekleştirilmesi konusunda 23/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 3.maddesine göre davalı bayinin sadece müvekkilinden alacağı malları bulundurarak satabileceğini bu duruma aykırılık halinin haklı fesih sebebi teşkil edebileceğini, davalı tarafın bayilik sözleşmesi ,protokol ve taahhütlerini bir çok defa iptal ettiğini ve davalıya ihtarnameler keşide edildiğini, 23/09/2010 tarihli taraflar arasında imzalanan protokol gereğince 23/09/2010 tarihli asgari mal alım taahhütnamesi verildiğini, bayilik ilişkisinin 5 yıl sonunda 23/09/2015 tarihinde sona erdiğini, 23/09/2010 tarihli asgari mal alım taahhütnamesinde bayilik sözleşme tarihiden itibaren davalının müvekkilinden her yıl en az 4000 metre küp beyaz ürün /akaryakıt alınacağı eksik çekilen her metre küp akaryakıt için metre küp başına 45 USD cezai şartın herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın müvekkiline ödeneceğinin kararlaştırıldığını, işbu taahhütname gereğince müvekkili lehine doğacak herhangi bir hakkının, müvekkili tarafından uzun süre kullanılmamış olmasının o hak ve alacaktan müvekkili tarafından vazgeçildiği anlamına gelmeyeceğinin kabul edildiğini, aynı taahhütnamede alım miktarları açısından müvekkilinin kayıtlarının yegane delil olduğunun kararlaştırıldığını, ancak davalı tarafın asgari alım taahhüdüne uymadığını, ilk olarak Kadıköy … Noterliğinin 22 Ekim 2012 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek, bu ihtarname ile 23/09/2010- 23/09/2011 tarihleri arasında 2050 metre küp eksik alım yapıldığı belirtilerek 92.250 USD cezai şart ve 23/09/2011 -23/09/2012 tarihleri arasında 2076 metre küp eksik alım yapıldığı belirtilerek 93.420 USD cezai şart borcunun ödenmesinin istenildiğinin ihtarnamenin 30/10/2012 tarihide tebliğ edildiğini, akabinde aynı noterliğin 23/01/2013 tarih .. yevmiye nolu ihtarnamesininde aynı mahiyette davalıya keşide edildiğini, Davalı tarafın ihlallerine devam etmesi üzerine Kadıköy … Noterliğinin 02/09/2013 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 23/09/2012 tarihinden ihtar tarihi olan 02/09/2013 tarihine kadar ancak 1073 metre küp alım yapıldığı belirtilerek davalı mal alım taahhüdüne uyması konusunun ihtar edildiğini, Kadıköy … Noterliği’ nin 12/09/2015 tarih … yevmiye nolu, ve 26/09/2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamelerinin gönderildiği, bu ihtarnamelerle 23/09/2012 -23/09/2013 arasında 2036 metre küp eksik alım yapıldığının belirtilerek 91620 USD cezai şart , 23/09/2013 -23/09/2014 tarihleri arasında 2038 metre küp eksik alım yapıldığı belirtilerek 91710 USD cezai şart talebinde bulunulduğunu ihtarnamelerin 13/08/2015 ve 27/08/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafın taahhütlerini ihlal etmeye devam ettiğini 5 yılın sonunda bayilik sözleşmesinin sona erdiğini en son olarak Kadıköy … Noterliğinin 28 Eylül 2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek sözleşmenin 5.döneminde 2748 metre küp eksik alım yapıldığı belirtilerek 23/09/2014 -23/09/2015 dönemi için 123.660,00 USD cezai şart borcunun tahakkuk ettiğini toplam cezai şart miktarının böylelikle 492.660,00 USD olduğunu, bu miktarın davalıdan tahsili gerektiğini ayrıca müvekkili şirket tarafından davalı yana 600.000.TL + KDV hibe verildiğini ve istasyona 282.141,77 USD değerinde ekipman ve sabit yatırım yapıldığını, sözleşme süresi sonunda sökülebilir nitelikte olan 159.234,17 USD lik ekipmanların sökülerek iade alındığını, ancak 122.907,73 USD değerindeki ekipmanların sabit yatırım olduğundan sökülüp iade alınamadığını, bunların … İnşaat tarafından istasyona yapılan bina tadilatı , .. tarafından yapılan tanoz , kanapi çatı kaplamalarının tamiri , … Ltd Şti tarafından yapılan oto yağlama birimi , …Ltd Şti tarafından yapılan akaryakıt alt yapı tadilatı ve … tarafından yapılan hijyenik krozet kapak vd olmak üzere toplam 186.496,24 TL + KDV değerindeki sabit yatırımlar olduğunu bu yatırımların bedelinin müvekkili şirket tarafından ödenmediğini, davalının bu kalıcı yatırımları halen kullanarak ticaretine devam ettiğini ve sebepsiz zenginleştiğini belirterek şimdilik 1,2,3, ve 4.yıllar için 76.340 USD 5.yıl için 123.660,00 USD olmak üzere toplam 200.000 USD cezai şart alacağının ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 29/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca sabit yatırımlar nedeniyle şimdilik 50.000 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının sözleşme edimlerini ve taahhüt etmiş olduğu satış ve reklam politikalarının hiçbirini yerine getirmemesi nedeniyle satışların düştüğünü , bu düşüşten davacının sorumlu olduğunu, protokolün otomasyon başlıklı f.bendine ilişkin olarak kurulması gereken MTS ‘li ve müşteri tanıma ekranlı otomasyon sisteminin davacı tarafından kurulmadığını, bu durumun davacı açısından kusur teşkil ettiğini, davacının vaat ettiğini bayii açılışlarını yapmadığı gibi yüksek miktarda alım yapan otobüs , kamyon ve taşıma şirketlerinin tercih ettiği fiyatı düşük olan kırsal motorini kaldırdığını, daha ucuz olan kırsal motorinin kaldırılması ancak diğer tüm dağıtıcıların kırsal motorin satışına devam etmesi nedeniyle müvekkilinin müşteri kaybettiğini, cevabı ihtarnamelerde bu durumu davacıya bildirdiklerini, ayrıca istasyonun önündeki caddenin tek yönlü olarak trafiğe kapatılması ve buradaki çalışmaların uzun sürmesi nedeniyle müvekkilinin elinde olmayan nedenlerle satışların düştüğünü davacının iskonto oranlarında usulsüzlük yaptığını, vadeli satışlar ve yüklü alımlarda müvekkili şirkete yakın mesafedeki istasyonların %12 oranında iskonto uygulamasına rağmen davacının böyle bir iskonto sağlamadığı gibi vadeli satışlarda yüksek faiz talepleri ile önünün tıkandığını, davacının sabit yatırımlarla ilgili sebepsiz zenginleşme iddiasının asılsız olduğunu, davacının iddia ettiği tüm tesis , araç ve gereçleri iade edildiğini ve teslim alındığına ilişkin belgeyi sunduklarını, davacı tarafça teslim alınmamış olan yağlama birimini de dilediği anda teslim etmeye hazır olduklarını, her akaryakıt dağıtıcı şirketin konseptinin farklı olduğunu, var olan mevcut olan araç ve gereçlerin sökülerek yeni dağıtıcı firmanın kendi konseptini kurduğunu, tutanak incelendiğinde sadece oto yağlama birimi ile çatı kanapisinin teslim alınmadığının görüleceğini bunları da teslim etmeye hazır olduklarını davanın reddi gerektiğini belirtmiş aynı dilekçe ile karşı açmıştır.
KARŞI DAVA: Davalı – karşı davacı vekili karşı dava dilekçesi ile, davacı – karşı davalının kırsal motorini kaldırması, sözleşme gereği üstlenmiş olduğu otomasyon sisteminin kurmaması ve tüm akaryakıt dağıtıcı şirketlerine oranla yarı oranında dahi iskonto yapmaması nedeniyle müvekkili şirketin satış zararı ve müşteri kaybı zararına ilişkin olarak müvekkili şirketin uğramış olduğu kazanç kaybına ilişkin olarak şimdilik 20.000 TL nin ticari faizi ile birlikte davacı – karşı davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep etmiştir. Davacı -karşı davalı vekili cevap dilekçesi ile, sözleşmeye göre davalı – karşı davacının intifa tesis ederek aynı zamanda ipotek tesis etmesi gerektiğini bu edimlerini yerine getirmediğini buna rağmen müvekkilinin karşı tarafa hibe vererek sabit yatırım yaptığını, MTS ile Müşteri Tanıma Ekranlı otomasyon sisteminin aynı olduğunu, MTS sisteminin kısa yazılışı olup, müvekkili şirket tarafından otomasyon ve MTS ‘nin kurulduğunu, ayrıca self stop sistemini de kurduğunu, bazı dağıtım firmalarında bulunan taşıt tanıma sisteminin müvekkili şirkete bulunmadığını, bunun bir kusur olmayıp kaldı ki bu sistemin şirketlerinde olmadığının davalının iyi bildiğini, bu sistemi kuracaklarına dair bir taahhütlerinin bulunmadığını, karşı tarafın MTS ile taşıt tanımayı birbirine karıştırdığını, kırsal motorinin müvekkilince kaldırılmadığını satışının yasal mevzuatla yasaklandığını, istasyonunun … Caddesinin tek taraflı olarak bir süreliğine trafiğe kapatılmasının taahhütlerine yerine getirmesini engel teşkil etmediğini, davalı ile yapılan anlaşma gereğince gerekli iskontolarının yapıldığını, tüm ariyetlerinin teslim edildiği iddiasının doğru olmadığını belirterek karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/12/2018 tarih ve 2015/1194 Esas – 2018/1403 Karar sayılı kararı ile; ” ….Taraflar arasında 23/09/2010 tarihli bayilik anlaşması aynı tarihli protokol ve aynı tarihli asgari mal alım taahhütnamesi imzalanmıştır. Sözleşme 5 yıl süreli olup süre sonunda sona ermiştir. 23/09/2010 tarihli asgari mal alım taahhütnamesi incelendiğinde, bayilik sözleşme tarihinden itibaren davalının davacıdan her yıl en az 4000 metre küp beyaz ürün /akaryakıt alınacağı , eksik çekilen her metre küp akaryakıt için metre küp başına 45 USD cezai şartın herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, işbu taahhütname gereğince davacı lehine doğacak herhangi bir hakkının, davacı tarafından uzun süre kullanılmamış olmasının o hak ve alacaktan davacı tarafından vazgeçildiği anlamına gelmeyeceğinin kabul edildiğini, aynı taahhütnamede alım miktarları açısından davacının kayıtlarının yegane delil olduğunun kararlaştırıldığı görülmüştür. Alınan bilirkişi raporunda sözleşme süresince yıl yıl eksik çekilen akaryakıt miktarı belirtilerek, asgari mal alım taahhütnamesine göre hesaplama yapılarak cezai şart miktarı 492.660,00 USD olarak saptanmış , ek raporda ise davacı tarafın eksik alıma rağmen sözleşmeyi sürdürmesi nedeniyle cezai şart miktarının talep edemeyeceği yönünde görüş bildirmiş ise de, asgari alım taahhütnamesinde söz konusu cezai şartın hiçbir ihtara gerek kalmaksızın ödeneceği kararlaştırılmış olduğu gibi davacı tarafından her yıl sonunda eksik alım miktarının ve cezai şart miktarının ihtarname ile davalı tarafa bildirilmesi nedeniyle cezai şart talebinden feragat etmediği bu hakkını gönderdiği ihtarnameler ile talep ettiği anlaşıldığından bilirkişi raporundaki ek görüşe itibar edilmeyerek, davacının eksik alımlar nedeniyle cezai şart talebinde haklı olduğu sonucuna varılmıştır. Cezai şart miktarının 492.660 USD olarak saptanmış, bilirkişi heyeti bu miktarı davalının ekonomik mahvına sebep olacağına raporlarında bildirmeleri nedeniyle takdiren belirlenen cezai şart miktarının 1/5’i olan 98.532,00 USD nin davalı- karşı davacıdan tahsil edilerek davacı – karşı davalıya verilmesine ilişkin hüküm kurulmuştur. Davacı tarafın sabit yatırımlarla ilgili talebi yönünden ise yerleşik yargıtay uygulamasına göre iddia edilen sabit yatırımları başka bir dağıtım şirketin bayisi olarak çalışan davalının istasyonunda bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa taşınmaza değer katıp katmadığının tespiti için keşif suretiyle alınan rapor ve ek rapor ayrıca davalı tarafından dosyaya sunulan teslim belgesi de birlikte değerlendirilerek , sadece yağlama ünitesi nedeniyle davacının 8.500 TL talep edebileceği, davacının bir kısım talep ettiği sabit yatırımların davalı bayinin bir sonraki imzaladığı sözleşme akabinde yeni dağıtım şirketince yaptırıldığı, davacının bir kısım talebinin menkul mal niteliğinde yada gerçekleştirilen işlerle ilgili olması nedeniyle sabit yatırım olarak değerlendirilemeyeceği ve … Bayii olarak faaliyet gösterilen istasyonda mevcut olmadığı da belirtilerek geri kalan talebinin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davalı taraf yağlama ünitesini teslimde hazır olduğunu, bu ünitenin davacı tarafından teslim alınmadığı iddia etmiş ise de, daha önce teslim edilen ve tutanakla belirtilen ekipmanların içerisinde yer almadığı, dava dilekçesi ile birlikte bu ünitenin istenmesine rağmen davalı tarafça fiilen teslim edilme /davacı tarafça kabul edilmemesi halinde mahkemeden teslim yeri belirlenmesi konusunda herhangi bir talep ileri sürülmediğinden ve dava tarihi itibariyle değerlendirme yapılabileceği kuralı gereğince yağlama ünitesinin bedelinin davalıdan tahsili şeklinde hüküm kurmak gerekmiştir. Davalı – karşı davacı ise, davalının kırsal motorini kaldırması, sözleşme gereği üstlenmiş olduğu otomasyon sisteminin kurmaması ve tüm akaryakıt dağıtıcı şirketlerine oranla yarı oranında dahi iskonto yapmaması nedeniyle müvekkili şirketin satış zararı ve müşteri kaybı zararına ilişkin olarak müvekkili şirketin uğramış olduğu kazanç kaybına ilişkin olarak şimdilik 20.000 TL nin ticari faizi ile birlikte davacı – karşı davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep etmiş ise de rapor ve ek raporda belirtildiği üzere kırsal motorinin EPDK tarafından kaldırılması, taşıt tanıma sisteminin yasal bir zorunluluk olmaması , ayrıca iskonto ve komisyon gibi taleplerin davalı – karşı davacı tarafından ispat edilememesi nedeniyle karşı davanın ise reddine aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ( Davacı taraf toplam 200.000 USD cezai şart talep etmiş olup, mahkememizce davalının ekonomik mahvına sebep olacağı gerekçesi cezai şart miktarından indirim yapıldığından cezai şart talebi açısından ret edilen kısım yönünden davacı – karşı davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemiştir. … ” gerekçeleri ile; ” A- Asıl davanın kısmen kabulü ile, 1-98.532,00 USD cezai şart bedelinin 07/10/2015 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarınca 1 yıl vadeli USD mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, Bu konuda davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, 2-Davacı – karşı davalının diğer talebinin kısmen kabulü ile 8.500 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı -karşı davalıya verilmesine, Davacı – karşı davalının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine … B- Karşı davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı – karşı davacı … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı – karşı davacı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı yanın ceza-i şart talebinin yasal olmadığını, davacının, sözleşme süresi içerisinde tonaj taahhüdünün hiçbir şekilde yakalanamamasına rağmen sözleşmeye devam edildiğinin, ayrıca ceza-i şart olarak belirlenmiş olan miktarın müvekkili şirketin mahvına sebebiyet verecedek derecede fahiş bir bedel olduğunun sabit olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin davacı – karşı davalı şirketten önce … A.Ş. dönemindeki ve davacı – karşı davalı şirketten sonra … A.Ş. dönemindeki satışları dikkate alındığında, tonaj taahhüdünün yerine gelmemiş olmasının müvekkili şirketten kaynaklı olmayan sebeplerle meydana gelmiş olduğunun da sabit olduğunu, bu durumun sorumlusunun davacı – karşı davalının sözleşme edimlerini ifa etmemesi olup, ceza-i şart talebinin hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, müvekkili şirketin, davacı – karşı davalı ile sözleşme dönemi öncesine ve sonrasına ilişkin satış rakamlarının sunulduğunu, buna ilişkin kayıtların incelenmesi talep edilmişse de, yerel mahkemenin bu taleplerini yerine getirmediğini, Müvekkili şirketin, davacı – karşı davalı şirketten önce çalıştığı … A.Ş. ve davacı – karşı davalı şirketten sonra çalıştığı … A.Ş. dönemi satışları itibari ile müvekkili şirketin tonaj taahhütlerinin üzerinde satış yaptığının ortada olduğunu, davacı – karşı davalı ile sözleşme bulunan döneme ilişkin olarak satış yapılamamasının nedeninin müvekkili şirket ile ilgisinin bulunmadığını, tamamı ile davacı – karşı davalının sözleşmeye aykırı eylemleri ve de mücbir sebeplerden kaynaklı olduğunun sabit olduğunu, davacı – karşı davalının haksız ceza-i şart bedeli taleplerinin reddi gerektiğinin alınan tüm bilirkişi raporları ile sabit olup, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, Davacı – karşı davalının hiçbir itirazda bulunmaksızın sözleşmeyi devam ettirmesi itibari ile B.K. 158/2 gereğince taahhütnamedeki uygulamadan zımnen feragat ettiğinin kabulü gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2014 tarih 2013/6585 Êsas, 2014/4248 Karar sayılı ilamında belirtilmiş olduğu üzere, davacı – karşı davalı alacaklının sözleşme dönemi içinde çekince koymadan ifayı kabul ve sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmiş olması sebebiyle, TBK’nın madde 179 II hükmüne göre ceza koşulunu ( cezai şart ) isteyemeyeceğini, mahkemece hatalı olarak Yargıtay içtihadı ve bilirkişi raporuna aykırı karar verildiğini, Taraflar arasında imzalanmış olan Protokol’ün OTOMASYON başlıklı f bendinde “ İstasyonda kurulacak olan MTS’li ve müşteri tanıma ekranlı otomasyon sistemi mali ve teknik olarak tüm … tarafından gerçekleştirilecektir.” şeklinde hüküm bulunduğunu ve davalının, müvekkili şirketin ihtarnameler ile ısrarlı taleplerine rağmen bu hususu yerine getirmediğini, bu durumu daha da net anlayabilmek için müvekkili şirketin, davacı – karşı davalı şirket ile imzalamış olduğu sözleşme süresi öncesi ve sonrası satışlarına bakılması gerektiğini, müvekkili şirketin sözleşmelerde geçen tonaj rakamlarını davacı şirketin sözleşme süresinin hem öncesinde hem de sonrasında tutturmuş olması itibari ile müvekkili şirketin buna ilişkin herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunmadığını, dolayısıyla tonaj hususunun yerine gelmemiş olmasının müvekkili şirketten kaynaklı değil, mücbir sebepler ve özellikle davacı – karşı davalının sözleşme edimlerini yerine getirmemiş olmasından kaynaklandığını, Davacı – karşı davalının dilekçesinde en azından son yıla ilişkin ceza-i şart bedelinin tazmin edilmesi gerektiğini belirttiğini, ayrıca müvekkil şirkete ihtarname keşide ettiklerini beyan ettiklerini, davacı – karşı davalı tarafından müvekkil şirkete gönderilen ihtarnamelerin hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, davacı – karşı davalının sözleşme döneminde bunların usulen gönderildiğini ve dikkate alınmaması gerektiğini müvekkil şirkete şifahen bildirmek sureti ile haksız menfaat temin etme amacını sözleşmenin devamı sırasında da ortaya koyduğunu, davacı – karşı davalının ihtarnameye rağmen yakıt teminine devam etmesi, söz konusu ihtarnamelere rağmen cezai şart bedeli talebine ilişkin olarak herhangi bir fatura düzenlememiş olması itibari ile sözleşmenin hitamından sonra ileri sürülen dürüstlük kuralına aykırı cezai şart taleplerinin reddi gerektiğini, Davacı – karşı davalının, sözleşmenin herhangi bir dönemine ilişkin geçersiz olduğunu kabul etmiş olduğu ceza-i şart bedelinin sadece belirli bir döneme ilişkin uygulanması talebi itibari ile önceki dönemlere ilişkin olarak ceza –i şart taleplerinin geçersiz olduğu hususunu ikrar edilmiş olmasına rağmen, yerel mahkeme tarafından davacı – karşı davalının işbu talebinin aşıldığını, taleple bağlılık kuralına aykırı bir şekilde hesaplanmış cezai şart miktarının tamamı üzerinden hüküm tesis edildiğini, sözleşmenin belirli bir dönemi için geçersiz olan cezai şart hususunun diğer dönem için geçerli olduğunun iddia olunamayacağını, Yerel Mahkemenin, talep etmiş oldukları delilleri celp etmediğini, bilirkişi raporuna aykırı karar verildiğini, tonaj taahhütlerinin yerine getirilememesindeki ana nedenin, davacı-karşı davalının sözleşme edimlerini yerine getirmemesi ve diğer dağıtım şirketleri ile rekabet edememesi olduğu gibi, müvekkili şirkete ait istasyon önünden yapılan uzun süreli yol çalışmasının da buna etken olduğunu, yerel mahkeme tarafından buna ilişkin kayıtların celp edilmediğini, Davacı – karşı davalı şirketin toptan satışlara ilişkin olarak diğer tüm dağıtıcı şirketlerin bayilerine sağladığı iskonto oranlarını hiçbir şekilde sağlamadığını ve buna ilişkin araştırma yapılması taleplerinin de yerel mahkemece yerine getirilmeksizin karar verildiğini, Müvekkili şirketin davacı – karşı davalı şirket ile sözleşme dönemi öncesi ve sonrasına bakılması ve satışların incelenmesi taleplerinin yine yerel mahkeme tarafından yerine getirilmediğini, Taşıt tanıma sisteminin kurulmamış olması nedeniyle kurumsal şirketlerin hiçbirine satış yapılamamış olduğunu ve sözleşmede bunun açık bir şekilde var olduğunu, buna ilişkin olarak taşıt tanıma sistemi ile yapılan satış rakamlarını dosyaya sunduklarını, davacı şirketin otomasyon kurmamış olması nedeni ile meydana gelen eksikliklerin ortaya konulduğunu, davacı-karşı davalının sözleşmede bulunan taşıt tanıma sisteminin karıştırıldığını beyan ettiğini, buna ilişkin hiçbir araştırma yapılmaksızın davacı-karşı davalı lehine karar verildiğini, Müşteri tanıma ekranlı otomasyon ibaresinin, taşıt tanıma sistemine ilişkin olup, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin otomasyon başlıklı f maddesinde bu hususun davacı – karşı davalı tarafından yükümlendiğini, davacı – karşı davalının taşıt tanıma sisteminin kendilerinde bulunmadığını beyan ettiğini, diğer tarafın da müşteri tanıma ekranlı otomasyon sistemi kurduğunu beyan ettiğini, mts’li müşteri tanıma ekran otomasyon sistemi ile taşıt tanıma sisteminin farklı olduğu beyanının asılsız olup, davacı – karşı davalının kelime oyunları ile ifa etmediği sözleşme edimini farklı gösterdiğini,Yargılamanın her aşamasında davacı – karşı davalıya ait yağlama ünitesinin iade alınması talep edilmesine rağmen, müvekkili şirketin bu yağlama ünitesine ilişkin olarak davacı – karşı davalıya 8.500 TL ödemesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı-karşı davalıya ait yağlama ünitesinin geri alınmasını defalarca talep etmelerine rağmen yağlama ünitesinin kötü niyetli olarak iade alınmadığını, müvekkil tarafından bu ünitenin kullanımının da söz konusu olmadığını, Karşı davanın reddine ilişkin kararın, tamamı ile hatalı olup, müvekkili şirketin önceki ve sonraki dönem satışları dikkate alınarak, davacı – karşı davalının sözleşmeye aykırılığı nedeni ile müvekkili şirketin zararına sebebiyet verdiğini, taraflar arasında imzalanmış olan Protokol’ün OTOMASYON başlıklı f bendinde “ İstasyonda kurulacak olan MTS’li ve müşteri tanıma ekranlı otomasyon sistemi mali ve teknik olarak tüm … tarafından gerçekleştirilecektir.” şeklinde hüküm tesis edildiğini, müvekkilinin ısrarlı taleplerine rağmen bu hususu yerine getirilmediğini, Davacı – karşı davalının, müvekkil şirkete vermiş olduğu hiçbir taahhüdünü yerine getirmemiş olduğu gibi, müvekkil şirketin hiçbir kusuru bulunmayan dış etkenler nedeni ile tonaj taahhütlerinin yerine getirilmediğinin de açık olduğunu, bu hususa en büyük delillerinin … A.Ş. ve … A.Ş. döneminde ki satışlar olup, bu satışlara ilişkin olarak tek bir inceleme yapılmaksızın, zarar hususu ortaya konulmaksızın karşı davalarının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, -Davacı – karşı davalının cezai şart talebinde haksız olduğu sabit olmasına rağmen aksi yönde verilen Yerel Mahkeme kararına itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Yerel Mahkeme gerekçesinde sadece davacı –karşı davalı tarafından gönderilmiş olan asılsız ihtarnameler itibari ile karar verilmiş olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2012/19-670, K. 2013/171, T. 16.01.2013 sayılı ilamı itibari ile ihtarname gönderilmiş olması halinde dahi alacağın talep edilmemiş olması ve yakıt teminine devam edilmiş olması itibari ile cezai şartın istenemeyeceğini, müvekkili şirketten cezai şart talep edilmeyeceğine ilişkin güven ve inanç oluşturulmuş olduğu ve bu hali ile sözleşmenin feshinden sonra cezai şart talebinde bulunulmasının Medeni Kanun Dürüstlük Kuralına aykırı olacağı sabit olduğundan mahkeme kararının kaldırılmasına, – Davacı – karşı davalı şirket tarafından keşide edilen ve müvekkili şirket yetkililerine standart işlem olduğu ve dikkate alınmaması gerektiği telkin edilen ihtarnamelerde her ne kadar cezai şart bedeli talebi söz konusu ise de, ihtarname sonrasında sözleşmeye devam edilmesi ve ihtarname tarihinden sonra cezai şart alacağına ilişkin fatura dahi düzenlenmemiş olması, davacı- karşı davalının sözleşme süresi içerisinde cezai şart alacağına ilişkin olarak tek bir fatura düzenlememiş olması itibari ile kötüniyetli cezai şart bedeli alacağına hükmedilmiş olması itibari ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı’na ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na tezkere yazılarak müvekkili şirketin adresine ilişkin olarak … Caddesinin tek yönlü olarak trafiğe kapatılma işleminin ne zaman yapıldığı ve buna ilişkin çalışmanın hangi sürelerde tamamlandığının celbine ilişkin talepleri yerine getirilmeksizin, araç geçişinin yıllarca kapatıldığı cadde üzerinde bulunan müvekkili şirket istasyonunda satış yapılamayacağı dikkate alınmaksızın verilmiş yerel mahkeme kararının, ilgili belediyelerden söz konusu kayıtların celbi ile kaldırılmasına, -Davacı – karşı davalı şirketin sözleşme edimi olan Müşteri Tanıma Otomasyon Sistemi yani taşıt tanıma sistemini kurmamış olması dikkate alınarak, müvekkili şirketin davacı – karşı davalı şirket ile olan sözleşme dönemi öncesi ve sonrasındaki satış rakamları üzerinde inceleme yapılmak sureti ile taşıt tanıma sistemi ile yapılan satış miktarlarının tespiti ile davacı – karşı davalının sözleşmeye aykırılığı itibari ile düşen satış hususuna ilişkin olarak müvekkili şirketin cezai şarta mahkûm edilmesi itibari ile, hiç kimsenin kendi kusurundan menfaat temin edemeyeceği genel hukuk ilkesine aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – EPDK’ya müzekkere yazılmak sureti ile dağıtım şirketleri tarafından uygulanan iskonto oranlarının tespiti ile davacı – karşı davalı tarafından diğer dağıtıcı şirketler ile rekabet edilememesi ve iskonto uygulayamamış olması itibari ile toptan satış yapılamadığının tespiti ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Davacı – karşı davalı şirket vekili tarafından sunulan 15.10.2018 tarihli dilekçe ile son yıla ilişkin cezai şart talebinde bulunulduğu sabit olmasına rağmen, taleple bağlılık kuralına aykırı bir şekilde tüm yıllara ilişkin ceza-i şart bedeli üzerinden hüküm kurulmuş olmakla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Müvekkili şirketin … A.Ş. ile … A.Ş. dönemindeki satış rakamları dikkate alınarak tonaj hususunun müvekkili şirketten kaynaklı olmayan mücbir sebepler ve davacı – karşı davalının sözleşmeye aykırı kusurlu eylemlerinden kaynaklı olduğu sabit olmakla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Davacı – karşı davalının sadece son yıla ilişkin olarak ceza-i şart talebinin kabulüne ilişkin beyanı, ceza-i şart hususunun sadece belirli bir döneme ilişkin geçerliliği söz konusu olamayacağı üzere, davacı – karşı davalının taleplerinin kötü niyetli olduğu sabit olmakla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Davacı – karşı davalıya ait olan yağlama ünitesinin iade alınması defalarca talep edilmiş olduğu üzere, kötü niyetli olarak iade alınmamış yağlama ünitesine ilişkin olarak müvekkil şirketin davacı- karşı davalıya ödeme yapması kabul edilemeyeceği üzere yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, – Davacı – karşı davalının sözleşmeye aykırılıkları, taşıt tanıma sisteminin kurulmamış olması, iskonto oranlarının hiçbir şekilde uygulanmamış olması, müvekkil şirketin … A.Ş. ve … A.Ş. dönemleri satış rakamları dikkate alınarak, uğramış olduğu zararın tespiti ile tazminine ilişkin karşı davalarının reddine yönelik yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, taraflar arasında yapılan Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve asgari mal alım taahhütnamesinde öngörülen yıllık asgari ürün alımı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı, sabit yatırımlar nedeniyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat davası, karşı dava ise; davacı – karşı davalının Akaryakıt Bayilik Sözleşmesindeki edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı-karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 5 yıl süreli 23/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi ve asgari mal alım taahhütnamesi imzalandığı, sözleşmenin, süresinin sonunda sona erdiği, davalı-karşı davacı tarafça her yıl en az 4000 m3 beyaz ürün/akaryakıt ve en az 5 ton madeni yağ satın almayı, satın almayı taahhüt ettiği miktardan eksik çektiği her m3 başına 45 USD cezai şart ödemeyi taahhüt ettiği, bilirkişi raporu ile; 23/09/2010- 23/09/2011 arasında 2050 metre küp, 23/09/2011-23/09/2012 arasında 2076 metre küp, 29/09/2012-23/09/2013 arasında 2036 metre küp, 23/09/2013-23/09/2014 arasında 2038 metre küp, 23/09/2014-23/09/2014 arasında 2748 metre küp eksik çekim yapıldığı tespit edilmiştir. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdüne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. maddesi 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olup, TBK.’nun 179/II. maddesine göre, alacaklı, eğer ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse veya çekince koymadan ifayı kabul etmiş ve sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse ceza koşulunu isteyemeyecektir. Davacı-karşı davalı şirketin 23/09/2010-23/09/2011 dönemini içeren ihtarnameyi 22/10/2012 tarihinde gönderdiği, 23/09/2011-23/09/2012 dönemini içeren ihtarnameyi 23/01/2013 tarihinde gönderdiği, 02.08.2013 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesinin başlangıcı olan 23.09.2012’den bugüne kadar sadece 1073 metreküp akaryakıt alındığı, taahhütlerin yerine getirilmemesi nedeniyle cezai şart alacağının ödenmesinin talep edildiği, 12.08.2015 tarihli ihtarnamede ise; 23.09.2013- 23.09.2014 tarihleri arasında eksik alım yapıldığı, bayilik sözleşmesinin 5. dönem başlangıcı olan 23.09.2014’ten ihtarname tarihine kadar da eksik alım yapıldığının bildirildiği, en son gönderilen 28/09/2015 tarihli ihtarnamede de; 23.09.2014- 23.09.2015 tarihleri arasındaki ve geçmiş tüm dönemlere yönelik eksik alım nedeniyle cezai şart alacağının ödenmesinin talep edildiği görülmektedir. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere; davacı-karşı davalı şirketin 1. dönem (23/09/2010-23/09/2011) için ihtarnameyi 22/10/2012 tarihinde yani 1. yıl bittikten yaklaşık 1 yıl sonra, 2. dönem (23/09/2011-23/09/2012) için ihtarnameyi 23/01/2013 tarihinde yani 2. yıl bittikten yaklaşık 4 ay sonra gönderdiği, ayrıca bu ihtarnamede davacı tarafça “3. Dönemin başlangıcı olan 23/09/2012’den bugüne kadar ise sadece 567 m3 akaryakıt aldığınız tespit edilmiştir” ibaresinin yer aldığı görülmekle, 1. 2. dönemler için süresinde ihtirazı kayıt konulmaksızın edimlerin ifasına devam edilmesi nedeniyle, 3. dönem (23/09/2012-23/09/2013) için gönderilen ihtarnamenin henüz dönem sona ermeden gönderilmesi, 4. dönem (23/09/2013-23/09/2014) için dönem sonundan yaklaşık 11 ay sonra ihtarname gönderilmesi ve ihtirazi kayıt konulmadan ifaya devam edilmesi nedeniyle davacı-karşı davalının ilk 4 yıl için cezai şart talep edemeyeceği, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin 23/09/2015 tarihinde sona erdiği hususunda ihtilaf bulunmadığından, son yıla ilişkin cezai şart isteminde bulunabileceği (Yargıtay 19. HD 2015/18494 Esas -2016/3582 Karar) gözönünde bulundurularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, cezai şart istemi yönünden yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Buna göre, sözleşmenin son yılında bilirkişi raporu ile davalı-karşı davacının 2748 m3 eksik alım yaptığı tespit edildiğinden, davacı tarafça 2748×45=123.660 USD cezai şart alacağı talep edebilecektir. Mahkemece, davalı-karşı davacı şirketin ticari defter ve belgeleri, bilançosu üzerinde inceleme yapılarak cezai şart tutarının davalı-karşı davacının ekonomik mahfına sebebiyet verip vermeyeceği hususunda alınan ek bilirkişi raporunda; davalı-karşı davacı şirketin özvarlık miktarı (753.229,07 TL) ve özkaynak yapısı tespit edilmiş olup, güncel dolar kuru da dikkate alındığında, Dairemizce belirlenen 123.660,00 USD’nin davalı-karşı davacının ekonomik mahvına sebebiyet verebileceği değerlendirilerek, belirlenen cezai şart tutarından 1/3 oranında indirim yapılarak 82.400,00 USD cezai şart tutarının davalı-karşı davacıdan tahsiline karar verilmiştir. Mahkemece karar vermek için gerekli olan taraf delillerinin toplanıldığı, davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalıdan önce ve sonra yaptığı sözleşme dönemlerindeki satışlarının incelenmesinin uyuşmazlığın çözümü için gerekli olmadığı, eksik alım yapılmasının davacı-karşı davalının sözleşmeye aykırı eylemlerinden kaynaklandığının ispatlanmadığı, akaryakıt istasyonu önündeki yolun tek taraflı olarak kapatılmasının mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği, tacir olan tarafları sözleşme hükümlerinin bağlayacağı, taraflar arasındaki sözleşmede MTS’li ve müşteri tanıma ekranlı otomasyon sistemi kurulacağı düzenlenmiş olup, ayrıca bir taşıt tanıma sistemi kurulacağına dair hüküm bulunmadığı, yine taşıt tanıma sistemi kurulmasının yasal bir zorunluluk da olmadığı, davalı tarafça, daha önce davacıya teslim edilen ve tutanakla belirtilen ekipmanların içerisinde yağlama ünitesinin yer almadığı, dava dilekçesi ile birlikte bu ünitenin istenmesine rağmen davalı tarafça fiilen teslim edilmediği ya da davacı tarafça kabul edilmemesi halinde mahkemeden teslim yeri belirlenmesi konusunda herhangi bir talepte bulunulmadığına göre, mahkemece yağlama ünitesi bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesinin yerinde olduğu, alınan rapor ve ek raporda da belirtildiği üzere, kırsal motorin satışının EPDK tarafından kaldırıldığı, iskonto oranlarının uygulanmadığına yönelik ve karşı dava dilekçesinde belirtilen diğer iddiaların davalı-karşı davacı tarafça ispatlanmadığı anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle, davalı -karşı davacının istinaf başvurusunun karşı dava yönünden HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, asıl dava dosyası yönünden kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ( Davacı taraf toplam 200.000 USD cezai şart talep etmiş olup, Dairemizce davalının ekonomik mahvına sebep olacağı gerekçesi cezai şart miktarından indirim yapıldığından cezai şart talebi açısından ret edilen kısım yönünden davacı – karşı davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemiştir.)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı- karşı davacının istinaf başvurusunun karşı dava yönünden HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalı- karşı davacının istinaf başvurusunun asıl dava yönünden KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih ve 2015/1194 Esas 2018/1403 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, A-Asıl davanın KISMEN KABULÜ İLE, 82.400,00 USD cezai şart bedelinin 07/10/2015 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarınca 1 yıl vadeli USD mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, Cezai şart yönünden davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, A1-Davacı – karşı davalının diğer talebinin kısmen kabulü ile 8.500 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, Davacı – karşı davalının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, A2-Davacı – karşı davalı vekille temsil edildiğinden 26.213,45 TL vekalet ücretinin davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, A3-Davalı – karşı davacı vekille temsil edildiğinden 6.195,00 TL vekalet ücretinin davacı – karşı davalıdan alınarak davalı – karşı davacıya verilmesine, A4-Davacı- karşı davalı tarafından yatırılan 10.947,71 TL peşin harcın davalı – karşı davacıdan alınarak davacı- karşı davalıya verilmesine, A5-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davacı – karşı davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 3.111,98 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret edilen oranlara göre takdir edilen 2.614,06 TL’sinin davalı- karşı davacıdan alınarak, davacı – karşı davalıya verilmesine, bakiyesinin kendi üzerinde bırakılmasına, A6-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davalı – karşı davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 2.668,85 TL yargılama giderinin kabul ve ret edilen oranlara göre takdir edilen 427,01 TL’sinin davacı karşı davalıdan alınarak davalı – karşı davacıya verilmesine, bakiyesinin kendi üzerinde bırakılmasına, A7-Dairemiz karar tarihi itibariyle asıl dava sebebiyle 17.334,60 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden, peşin alınan 10.947,71 TL’nin mahsubu ile bakiye 6.386,89 TL’nin davalı – karşı davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, B-Karşı davanın REDDİNE, B1-Davacı – karşı davalı … vekille temsil edildiğinden 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı – karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, B2-Dairemiz karar tarihi itibariyle bu dava sebebiyle 59,30 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 341,55 TL’den mahsubu ile fazla alınan 282,25 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davalı – karşı davacı … Ltd. Şti.’ye iadesine, B3-Davalı – karşı davacı … Ltd. Şti. tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 3-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan asıl ve birleşen davaya ilişkin olarak yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından asıl davaya ilişkin olarak yatırılan 5.153,65 TL TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde harcı yatırana iadesine, 6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından birleşen davaya ilişkin olarak yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının, alınması gerekli 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 14,9 TL harcın istinaf talep edenden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-İstinaf eden tarafından asıl dava yönünden sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 24,38 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 145,68 TL’ nin, davacı – karşı davalı …’den alınarak davalı karşı – davacı … Ltd. Şti.’ ye verilmesine, 8-Artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatırana iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 15/02/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Asıl dava bayilik sözleşmesinde öngörülen asgari alım taahhüdünün ihlali nedeniyle ceza koşulu alacağının ve sözleşmenin sona ermesi nedeniyle davalıya bayilik sözleşmesi gereğince verilen sabit yatırımlardan iade edilmeyenlerin bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Ceza koşulu borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edimdir. Taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmede asgari alım taahhüdü düzenlenmiş olup buna aykırı davranılması halinde ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılmıştır Buna göre sözleşmede öngörülen ceza koşulu TBK 179/II maddesinde düzenlenen ifaya bağlı ceza koşuludur. TBK’nın 179/II maddesinde düzenlenen ceza koşulunun esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden tespit etmektir. TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir. Davalı tarafından sözleşmenin tüm yılları boyunca asgarî alım taahhüdüne uyulmamış, davacı tarafça her yılın sonunda ihtirazı kayıt konulmadan mal verilmeye devam edilerek sözleşmede yer alan ceza koşulunun istenmeyeceği yönünde davalı tarafta haklı bir güven oluşturulmuştur. Davacının davranışları ile davalıda yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde eldeki davaya konu edilen ceza koşulunu talep etmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez. Aynı ilkeler sözleşmenin son yılı için de geçerli olup, her ne kadar davacı sözleşmenin son yılı için uyulmayan asgari alım taahhüdünden kaynaklı ceza koşulunu talep ettiğini davalıya süresinde ihtarname ile bildirmiş ise de TMK’nın 2 maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile çelişkili davranma yasağı kapsamında davacının son yıla ilişkin olarak da ceza koşulunu talep edemeyeceği görüşünde olduğumdan aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyor muhalif kalıyorum.. 15/02/2021