Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/74 E. 2020/1174 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/74
KARAR NO : 2020/1174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/744 Esas – 2017/799 Karar
DAVA: Sözleşmenin Feshi/Bedel İadesi ve Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 22/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin 150.000 TL karşılığında davalının 2 yıldır işlettiği … isimli iş yerini devraldıklarını, ayrıca devir tarihinde davalıdan 50.000 TL’lik mal alımında bulunduklarını, devir öncesinde 06.12.2014 tarihinde müvekkillerinden …’in 75.000 TL, …n’ın 10.000 TL olmak üzere toplam 85.000 TL ön ödeme yaptıklarını, daha sonra … 2015 Ocak ayında elden 25000 TL ve 10000 TL ödeme yaptığını, bu şekilde yapılan ödemelerin toplamının 120000 TL’ye ulaştığını, devir parasından kalan 30.000 TL ve müvekkillerince mal alımı için 50.000 TL’lik bedel (medikal ürünler için) için 20 Ocak 2015 tarihi itibari ile 10.000 TL’lik 8 adet senet imzalandığını ve bu senetlerin ödendiğini, 2015 Ocak ayında 20.000 TL’lik ürün alımı yapacakları için 5.000 TL tutarında 4 adet senet imzalandığını, ürünlerin iade edilmesine rağmen senetlerin davalı tarafça iade edilmediğini, müvekkilleri ile davalı arasındaki anlaşmada davalının dükkanı tüm müşteri ve hasta kayıtları ile müvekkillerine devretmesi ve yakın lokasyonda medikal market açmaması konusunda anlaşıldığını, buna rağmen davalının iş yeri devri sonrasında müvekkillerinden … tabelasını kaldırmasını istediğini, daha sonra davalının hastalarına/müşterilerine taşındık yeni adresimiz burasıdır diye bilgilendirme mailleri atarak yeni açtığı medikal marketin irtibat bilgilerini verdiğini, davalının müvekkillerine ait medikal marketin yakınlarında yeni iş yeri açarak aktif satışa başladığını, taraflar arasındaki anlaşma kurallarına uyulmadığından müvekkillerinin 4 aydır zarar gördüğünü, müvekkillerinin 02/01/2015 tarihinde 150,000 TL karşılığında davalının 2 yıldır işlettiği … Medikal”i devraldıklarını, kendi arasındaki iç ilişkisinin adi ortaklık olduğunu, müvekkillerine devredilen iş yerindeki mobilya ve diğer malzemelerin bedelleri konusunda davalının müvekkillerini hukuken yanılttığını, bu bedelin 40.000 TL olduğunu, 110000 TL bedelin ise hava parası adı altında alındığını belirttiğini, Gaziosmanpaşa 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/134 Değişik İş esas sayılı dosyasında ürünlerin bedelinin 18.760 TL olduğunun tespit edildiğini, ayrıca işletmenin bulunduğu ve kendisine kiralanan taşınmazı davalının, taşınmaz malikinden izin almaksızın müvekkillerine devrettiğini, müvekkillerine yönelik hilenin söz konusu olduğunu belirterek, ıslah edilmek kaydıyla müvekkillerince ödenen 150.000 TL bedelin sebepsiz zenginleşme, hile gerekçeleriyle ödeme tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, delil tespiti dosyasında tespiti yapılan ürünlerin davalıya müvekkillerince teslimine, 20.000 TL bedelli toplam 4 adet bono kapsamında borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllardır sağlık sektöründe ticari faaliyet sürdürdüğünü, davacılardan …’nın müvekkilinin yanında sigortalı olarak çalıştığını, müvekkilinin 2 yıldır işletmiş olduğu medikal malzeme satan işletmesinin, taraflar arasında yapılan görüşme neticesinde 150.000,00 TL’ye davacılara devredilmesi hususunda anlaşmaya varılarak devredildiğini, tarafların özgür iradeleri kapsamında akdedilen sözeşme konusu edimlerin taraflarca yerine getirildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 08/06/2017 tarih 2016/744 Esas – 2017/799 Karar sayılı kararında;”…Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında görülen dava davalı tarafından işletilen ticari işletmenin davacılar tarafından satın alınması sebebiyle davalıya ödenen satış bedelinin istirdatı, ve yine bu satış bedeli nedeniyle düzenlenen senetler sebebiyle davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit ve istirdat davasıdır. Davacı tarafça hata ve hile sebebine dayanılmıştır. Davacılar bir ticari işletmeyi kendi adlarına işletmek amacıyla satın alan tacir sıfatını haiz kişilerdir. TTK.’nın 12. Maddesi uyarınca bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denmektedir. Yine tacir olmanın hükümleri arasında düzenlenen TTK.’nın 18/2 maddesi uyarınca her tacir ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmek zorundadır. Sözkonusu basiretli davranma yükümlülüğü hem sözleşmenin kurulması sırasında, hemde sözleşmenin ifası sırasında bulunması gereken bir yükümlülük ve sorumluluktur. TTK.’nın 23. Maddesinde; tacirler arasındaki ticari satış ve mal değişimlerinin malı alan tacirin malın ayıplı olduğu açıkça anlaşılıyor ise alıcının iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesinin gerekli olduğu, malın ayıplı olduğunun açıkça belli değilse de alıcının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde inceleme veya incelettirmekle, bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu, diğer durumlarda TBK.’nın 223. maddesinin 2. Fıkrasının uygulanacağının düzenlendiği, taraflar arasındaki satış işleminin ve sözleşmenin dava dilekçesine göre 06/12/2014 tarihinde kurulduğu, tacir sıfatına haiz davacıların ticari işletmenin sözleşmede kararlaştırılan nitelikleri taşımadığı yönündeki iddialarının (ayıp) TTK.’nın 23. Maddesi uyarınca en geç 8 gün içinde incelemek ve süre içerisinde davalıya ihbar yükümlülüğünün bulunduğu, yine Borçlar kanunun 39. Maddesinde; yanılma veya aldatma sebebiyle irade bozukluğu altında bulunan şahsın bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmezse sözleşmeyi onamış sayılacağının düzenlendiği, bu bağlamda davacıların sözleşme tarihi olan 06/12/2014 tarihinden itibaren en geç 8 gün içerisinde yani 14/12/2014 tarihine kadar işletmeyi kontrol mükellefiyetinin bulunduğu ve bu tarihten itibaren en geç 1 yıl içerisinde hataya dayalı ve irade bozukluklarına dayalı bildirimde bulunması yada dava açması gerektiği, davacıların dava tarihinden önce bu yönde yaptıkları bir bildirim bulunmadıkları gibi davayıda 1 yıllık hak düşürücü süre sonu olan 14/12/2015 tarihinden sonra 30/12/2015 tarihinde açtıkları, bu nedenle hak düşürücüsü süre içerisinde açılmayan davanın reddi gerekmiş… ” gerekçeleri ile; “1-Davacının davasının hakdüşürücü süre içerisinde açmaması nedeniyle REDDİNE, 2-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden ve reddedilen dava değeri itibariyle maktu vekalet ücretinden aşağı bir ücret takdir edilemeyeceğinden 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı vekiline verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili ve davalı katılma yolu ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;İlk derece mahkemesince eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, dava dilekçesinde 02/01/2015 tarihinde işletmenin devir alındığının belirtilmesine rağmen mahkemece ödenen bedellerin tarihinin baz alınarak karar verildiğini, davanın, devir tarihi olan 02/01/2015 tarihinden itibaren 1 yıl geçmeden 30/12/2015 tarihinde açıldığını, Ödemenin mal alım satımı yerine işletmenin devri nedeniyle yapıldığını, müvekkillerinin tacir olmadığını, müvekkillerinin ticari işletmeyi aktifi ve pasifi ile devralmadıklarını, TTK 23. maddesinin uygulanma durumunun söz konusu olmadığını, dava dosyasında haksız rekabet, hile hali, müşteri bilgilerinin alınması durumunun söz konusu olduğunu, yanlar arasındaki şifahi anlaşmanın emtia alınmasına ilişkin bulunmadığını, İşin mahiyeti gereğince müvekkillerinin işyerine yakın bir yerde işyeri açan ve bu şekilde haksız rekabete girişen davalının eylemlerinin 8 gün içinde öğrenilmesi ve /veya müvekkillerine ait olması gereken hastaların davalının işyerlerinin gitmesinin öğrenilmesinin ( bu sürede ) hukuken mümkün olmadığını, Dava dilekçesinin sadece hile unsuruna dayanılmayıp, davalının haksız rekabet eyleminde bulunduğundan da bahsedildiğini, gerek haksız rekabet gerekse sebepsiz zenginleşme kapsamında zamanaşımı süresinin sona ermediğini belirterek, İlk derece mahkeme kararının bozularak, müvekkilleri lehine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari bir işletmenin işletme hakkının devrine ilişkin sözleşmenin, sözleşmeye aykırılık nedeniyle feshi ile ödenen satış bedelinin istirdatı ve mal alımı karşılığı verilen bonolardan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava dilekçesinde, davacıların 150.000 TL karşılığında davalının işlettiği … isimli iş yerinin davalıdan devralındığı, ayrıca devir tarihinde davalıdan 50.000 TL’lik medikal ürün alımında bulundukları, devir bedeli ve medikal ürün bedellerinin ödendiği, bilahare davalıdan 20.000 TL’lik ürün alımı yapacakları için 5.000 TL tutarında 4 adet senet verildiği, ürünlerin iade edilmesine rağmen senetlerin davalı tarafça iade edilmediği, davalının taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak davacılara ait medikal marketin yakınlarında yeni iş yeri açarak aktif satışa başladığı, … tabelasını davacıların kullanmasına izin vermediği, davalının hastalarına/müşterilerine “taşındık yeni adresimiz burasıdır” diye bilgilendirme mailleri atarak yeni açtığı medikal marketin irtibat bilgilerini verdiği, bu şekilde davacıları zarara uğrattığı, davacılara devredilen iş yerindeki mobilya ve diğer malzemelerin bedelleri 18.760,00 TL olmasına rağmen davalının bunlara karşılık 40.000,00 TL aldığı, 110.000,00 TL’yi de hava parası olarak aldığı belirtilerek, devir nedeniyle ödenen bedelin tahsili ile, iade edilen ürünler için verilen bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. 14/02/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında “Uyuşmazlığın işletmenin devri sözleşmesine aykırılık nedeniyle davalıya yapıldığı iddia edilen 150.000 TL nin ve davalıdan ürün satın alınmak üzere verildiği iddia edilen 4 adet 5.000 TL bedelli senetlerin ürünler teslim edilmediğinden iadesi istemine ilişkin olduğuna ” şeklinde uyuşmazlığın tespit edildiği, duruşmada hazır bulunan davacı vekilinin de imzasının alındığı görülmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, HMK’nın 140. maddesinde ise, ön inceleme duruşması düzenlenmiştir. HMK’nın 140/3. maddesinde “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkemece, TTK.’nın 23. maddesi uyarınca davacıların sözleşme tarihi olan 06/12/2014 tarihinden itibaren en geç 8 gün içerisinde yani 14/12/2014 tarihine kadar işletmeyi kontrol mükellefiyetinin bulunduğu ve bu tarihten itibaren en geç 1 yıl içerisinde hataya dayalı ve irade bozukluklarına dayalı bildirimde bulunması ya da dava açması gerektiği, davacıların dava tarihinden önce bu yönde yaptıkları bir bildirim bulunmadığı gibi davayı da 1 yıllık hak düşürücü süre sonu olan 14/12/2015 tarihinden sonra 30/12/2015 tarihinde açtıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan hukuki niteleme, değerlendirme ve varılan sonucun dosya kapsamına, tarafların beyanlarına, usul ve yasaya uygun olmadığı, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği, ayrıca HMK’nın 140/3. maddesinde düzenlenen, tahkikatın, ön incelemede tespit edilen uyuşmazlık konularını esas alarak yürütüleceğine dair amir hükmüne de aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca, olayları açıklamak taraflara hukuki niteleme yapmak ise mahkemeye aittir. Dava dilekçesindeki anlatımdan ve taraf beyanlarından, davalıya ait … isimli ticari işletmenin işletme hakkının bedeli karşılığında davacılara devredildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla “Ticari satış ve mal değişimi” başlıklı TTK’nın 23. maddesinin olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Yine mahkemece taraflar arasındaki sözleşme tarihi 06/12/2014 olarak kabul edilerek davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı belirtilmiş ise de, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunduğunun ileri sürülmediği, dava dilekçesinde sözleşme tarihinin 02/01/2015 olarak belirtildiği, mahkemece 1 yıllık sürenin hesabına başlanıldığı 06/12/2014 tarihinin ise dava dilekçesinde, davacılar tarafından sözleşmeden önce davalıya yapılan ön ödeme tarihi olduğunun bildirildiği, davanın 30/12/2015 tarihinde açıldığı nazara alındığında, kabule göre de yapılan tespit ve süre hesabının hatalı olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297/1-c) maddesinde hükmün “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.” 297/2 maddesinde ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesinin yer almaktadır. Mahkemece davacıların işletme devrine ilişkin talepleri hakkında yukarıda yazılı karar verilmiş ise de, davacıların bonolara ilişkin menfi tespit talepleri hakkında gerekçede değerlendirme de yapılarak bir karar verilmemesi HMK’nın 297. madde hükmüne aykırıdır. Bu hali ile, mahkemece taraf delilleri toplanılarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacıların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 08/06/2017 tarih ve 2016/744 Esas – 2017/799 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde davacılara iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.