Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/724 E. 2021/196 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/724
KARAR NO : 2021/196
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/436 Esas – 2018/607 Karar
DAVA: Tazminat (Ayıplı Mal Satışından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın işletmecilğini yaptığı … isimli otelin komple tadilatı kapsamında tüm banyoların yenilenmesi amacıyla davalı ….. Ltd. Şti’den … marka seramik satın aldığını, alınan seramiklerin banyolara döşendikten sonra boyalarının silindiğinin görüldüğünü, seramiklerin orijinal olmadığı, beyaz seramiklerin üzerine boya sürülerek taklit edilmiş ve sahte olarak üretildiğinin anlaşıldığını, satım sözleşmesine göre … marka seramik verilmesi gerekirken başka bir mal verildiği, maldaki ayıbın gizli olduğunu ve bu hususun satıcı tarafından hile ile gizlendiğinin anlaşıldığını, zararın giderilmesi için satıcıya ihtarname çekilmiş ise davalının ihtarnameye cevap vermediğini, 2. İhtarname ile de zararlarının giderilmediğini, diğer davalı imalatçı firmaya da durumun ihtarname ile birdirdiğini, davalı … A.Ş. ihtarnameye verdiği cevapta yaptıkları inceleme neticesinde taraflarına verilen ürünlerin ayıplı olduğunun tespit edildiğini, ürünlere ilişkin bedel iadesinin gerçekleştirilerek ayrıca ürünün döşenmesi ile ilgili her türlü işçilik masrafının da karşılanacağının beyan ettiğini, ancak diğer davalı ile yaptıkları görüşmeden hiçbir sonuç alamadıklarını, bu nedenlerle sözleşmeye aykırılık, hileli ve ayıplı mal nedeniyle uğramış oldukları zararlar nedeniyle şimdilik belirsiz alacak davası olarak 50.000-TL’ nin ticari faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçe ile talebini 208,095,97 TL olarak artırmıştır. Dava, davalı şirket ile birlikte … aleyhine açılmış, mahkemece … aleyhine açılan dava, bu dosyadan tefrik edilerek, yetkisizlik kararı verilmiştir. Davalı ….vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; davaya bakmaşya görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu davacı şirketin hala müvekkiline borcu bulunduğunu, ayıp iddiasının da ispatlanamadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/06/2018 tarih ve 2014/436 Esas – 2018/607 Karar sayılı kararı ile; ” … Tarafların ticari defterlerinin incelenmesinde Cari hesap anlamında davacıya ait ticari defterlerde davalıdan alınmış olan hiçbir mal veya hizmetin ticari defterlerde kayıtlı olmadığı, davacının, davalıya yapmış olduğu ödemeleri de ticari defterlerinde kayıt etmediği, bu sebeple cari hesap anlamında borç-alacak ilişkisine rastlanmadığı, davalıya ait ticari defterlerde davacıya 2 adet fatura tutarı olan 35.700,10 TL alacağının işli olduğu, 11.01.2011 tarihinde davacıdan 15.000 TL tahsil etmiş olduğu ancak kayıtlarına yansıtmadığı, dosyada mübrez belgelerde sadece 2011 yılı içerisinde taraflar arasındaki, iş hacminin en az 70.790.TL olması gerekirken yapılan işlemlere ait faturaların kesilmemiş olduğu ve tarafların kayıt dışı çalıştığı bu nedenle ticari defterlerinin delil olabilme vasfını taşımayacağı,Davalı tarafın otelinin banyolarında kullandığı Vitra markalı full dekor karo seramiklerinin ürün niteliği bakımından ayıplı olduğu iddiasında haklı olduğu bu kapsamda hatalı olan full dekor karo seramiklerinin değerlerinin hesaplanması, bu karo seramiklerin ve söküm uygulama işlem bedelinin davalı şirket tarafından karşılanması (toplam 49 banyo ve her banyoda 20 adet 20x50cm metalik efektlifull dekor karo) gerektiği,Tespit edilen 49 adet odada seramiklerin ayıplı olmaları nedeniyle, kullanım amacını önemli ölçüde oradan kaldırmakta ve otele prestij kaybına sebebiyet verebileceği, Bu durumda otelin en az 30 gün kapalı kalması gerektiği ve otelin ortalama gecelik fiyatın 45 Euro olduğu göz önünde bulundurulduğunda davacının 66.150,00 Euro zararının (156.715,97 TL ) olduğunu, otelin kapalı kalması nedeniyle davacının 2.100,00 TL su sarfiyatı, 3.560,00 TL doğal gaz sarfiyatı, 4.200,00 TL elektrik sarfiyatı olmak üzere 9.860,00 TL olduğu, 156.715,97-9860 =146855.97 TL kapalı kalma zararı, 57.240,00 TL malzeme bedeli ve 4.000,00 TL işçilik bedelinin davalıdan tazmin hakkının bulunduğu ve temerrütün dava ile başladığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ ile 208.095-TL alacağın (57.240-TL mazleme bedeli, 4.000-TL işçilik masrafı, 146.855,97-TL kapalı kalma zararı olmak üzere) dava tarihi olan 04/02/2013 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile davalılardan alınıp davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu seramiklerin ücreti ödenmemekle birlikte, bu hususta İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtıkları 2018/123 E. sayılı alacak davasının halen derdest olduğunu, bilirkişi raporundaki eksikliklere rağmen mahkemece gerekçeli kararında salt bilirkişi raporuna değinildiğini, üzerine hiçbir hukuki gerekçe dahi eklemeyerek hatalı bilirkişi raporuna dair hiçbir itirazlarını değerlendirmeyerek hukuka ve hakkaniyete aykırı bir karar verildiğini, Öncelikle müvekkil tarafından gönderilen fiyat tekliflerinde VİTRA ibaresi geçmediği gibi müvekkili şirketin de hiçbir zaman vitranın resmi bayisi olduğunu iddia etmediğini, davacı yanın 17/02/2014 tarihinde sunmuş olduğu evrakta, sadece servis hizmeti verdiği açıkça görünmesine rağmen yanıltıcı şekilde bayi olarak lanse edilmesinin de ayrıca işbu hususun dava içindeki önemi bakımından değerlendirilmesi gerektiğini, bu minvalde, müvekkili/davalı satıcının ağır kusuru bulunduğu tespiti mümkün olamayacağı gibi, sahte veya taklit ürün söz konusu olmadığını, davacı tarafından sipariş konusu olarak gönderilen ürünlerle ilgili davacının ihbar ve dava açma sürelerine riayet etmediğini ve davayı süresinde açmadığını, davanın zamanaşımına uğraması dolayısıyla usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, Bilirkişi heyetinin 13.11.2015 tarihli ek raporunda ‘yeniden tadilatın ciddi bir zaman kaybına yol açacağı düşünüldüğünde odaların tamamının banyolarının tekrardan yenilenmesi için her odanın farklı zamanlarda kapalı kalması gerekecektir. ‘’ şeklinde her odanın farklı zamanlarda kapalı kalması gerektiğini belirtmiş olmasına rağmen tüm odaların 30 gün boyunca kapalı kalacak şekilde hesaplama yapıldığı gerekçesiyle yapmış oldukları itiraz neticesinde 2. ek raporun hazırlandığını, 21.10.2016 tarihli 2. ek raporda ise; ” dava konusu otelin (dar alanlı) bir otel oluşu nedeniyle her bir odanın tadilatında oluşacak gürültü tüm oteli etkileyecek durumdadır. Hatalı ürünlerin sökümü yaparken sağlam olan karolar ve diğer malzemelere gelebilecek olası zararlar çok ince bir işçilik yapılması gerekmekte olup, davacı taraf bu işlemi isterse tek tek odaları onarabilir.” ifadelerinin yer aldığını, gürültü kirliliğinin müşterileri rahatsız edeceği gerekçesiyle otelin 30 gün boyunca kapalı kalması gerektiğini belirttiğini, bu sebeple farklı bir hesaplamaya gidilmediğini, bilirkişilerin tespit ettiği hususların eksik incelemeyle oluşturulduğunu, Davacının, basiretli bir tacir gibi davranmayıp, alınması gereken hiçbir önlemi almadığını ve/veya gerçekte zararı olmadığı için gerek dahi duymadığını, seramikler döşendikten sonra boyalarının silindiği gerekçesiyle bütün oteli kapalı tutup; otelin kapalı kaldığı sürede bilirkişi raporunda hesaplanan kapalı kalma ücretinin de müvekkili şirkete yükletilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, seramiklerin boya ve benzeri işlemlerinin herhangi bir gürültü kirliliğine mahal vermeyecek suretle gerçekleştirileceği gibi sadece üzerindeki kaplamaların çıkartılmasının 1 günlük, tüm seramiklerin değiştirilmesinin de toplamda en fazla 5 günlük iş olduğunu, ki tamirat sürecinde tüm odaların ve otelin komple kapalı tutulmasının da bir mantığı bulunmadığını, bu durumda gürültü olacağı gerekçesiyle otelin bütün odalarının kapalı tutulmasının hayatın olağan koşullarına aykırı olduğunu, bilirkişinin yapmış olduğu hesabın beyanları ile çeliştiğini, bu noktada odaların farklı zamanlarda kapalı kalmasından kastın, ilgili oda tadilatı yapılana kadar kapalı kalacağını ve tadilat bitince hizmete açılarak diğer tadilat gereken odalara sırayla bu işlemin farklı zamanlarda uygulanması olduğunu, bu durumda bütün odaların 30 gün boyunca kapalı kalması söz konusu değilken bilirkişinin yaptığı hesaplamada kendi beyanıyla çelişkiye düşerek tüm odaların 30 gün boyunca kapalı kalacak şekilde hesaplama yapmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, konunun uzmanları tarafından yapılacak bir incelemede de görüleceği üzere, yumuşak uçlu boya düzeltme ve parlatma makineleriyle bu işlemin çok rahatlıkla halledilebileceğini, bu tip makinelerde herhangi bir gürültüye sebep vermeksizin işlemin gerçekleştirilebileceğini,Kabul anlamına gelmemekle birlikte, tadilat işlemleri sırasında bütün otelin kapalı kalmasını gerektirecek bir husus söz konusu olmadığı gibi kapalı kalsa dahi, otelin tüm odalarının dolacağı ve/veya bu kadar uzun süreceğinin de bir garantisi bulunmadığını, davaya konu otelin toplam 62 odası bulunduğunu, bu otelin öncelikle çok katlı bir otel olmakla birlikte her katında birden fazla odası bulunduğunu, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, her oda için ayrı bir tadilat yapılması varsayımında, davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranarak her katın tadilatını ayrı ayrı yapmak suretiyle zararların önüne geçerek gereken önlemleri alabileceğini, otelin tadilatının en üst kattan başlayacak şekilde yaptığı daha sonrasında en alt kata inerek otel odalarının tadilatına devam ettiği varsayımında, müşterilerin rahatsız olma durumunun da minimuma ineceğini, otelin konumu itibariyle İstanbul’un en işlek semtlerinden biri olan Laleli’de bulunduğunu, dışarıda bir gürültü kirliliğinin de olacağını, Bilirkişi raporunda otelin dar kapsamlı bir otel olduğu belirtilse de; dar kapsam ifadesinin nesnel değil öznel bir anlam taşıdığını, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların afaki olup, hiçbir araştırma yapılmaksızın, halihazırda bile 13 oda kullanıma uygunken, salt otelin dar kapsamlı olduğu gerekçesiyle yapılan hesaplamaların hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, iddia edilen zararın önüne geçmek bakımından hiçbir önlem alınmadığını, davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmadığını, salt banyo seramikleri nedeniyle odaların kiralanmamasının ticari mantığa ve adaba uymadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, gizli ayıplı mal satımından kaynaklandığı ileri sürülen zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalının, davacı şirkete ait otelin banyolarının tadilatı amacıyla davacı şirkete seramik satışı yapıldığı, davacı tarafça, satılan ürünlerin ayıplı olduğu, Vitra marka seramik verilmesi gerekirken başka ürün verildiği, satın alınan seramikler banyolara döşendikten sonra boyalarının silindiği belirtilerek, ayıplı ürün satışı nedeniyle malzeme bedeli, işçilik bedeli ve tadilat sırasında otelin kapalı kalmasından kaynaklanacak gelir kaybı nedeniyle uğranılacak olan zararın davalıdan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği görülmektedir. Davalı tarafça davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, davaya cevap dilekçesinde ve süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığı, dolayısıyla süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı def’inin istinaf aşamasında incelenmesinin mümkün olmadığı, bilirkişi raporunda; dava konusu ürünlerin gizli ayıplı olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2010 yılında başladığı, davacı-alıcı firma tarafından davalı-satıcı firmaya 07/03/2011 tarihli ihtarname gönderilerek ayıbın ihbar edildiği, satış konusu ürünlerin tesliminden itibaren ayıbın zaman içerisinde çıkması da değerlendirildiğinde davalı firmaya makul sürede ihbar edildiğinin değerlendirildiği belirtilmiş olup, taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıç tarihi ile ayıbın kullanımla zaman içerisinde ortaya çıkan gizli ayıp olduğu dikkate alındığında, davacı tarafça 07/03/2011 tarihi itibarı ile süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunun kabulünün gerekmekle, belirtilen hususlarda ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dilekçesindeki anlatım ve neticei talepten, davacının, ayıplı mal satışı nedeniyle TBK’nın 227. maddesi gereğince sözleşmeden döndüğü anlaşılmaktadır. TBK’nın 229. maddesinde “Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir: 1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi. 2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi. 3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi. Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bilirkişi rapor ve ek raporlarında; davacıya ait otelin 49 adet odasına davalıdan alınarak döşenen seramiklerin ayıplı olmaları nedeniyle davacı tarafça 57.240,00 TL malzeme bedeli + 4.000,00 TL işçilik bedeli + tadilet sırasında otelin en az 30 gün kapalı kalması gerektiği gerekçesi ile 146.855.97 TL kapalı kalma zararı talep edilebileceği belirtilmiş, mahkemece de alınan rapor ve ek rapora göre karar verilmiştir. Davalı tarafça mahkemece alınan 29/05/2014 tarihli kök rapor ve 13/11/2015 tarihli ek rapora itiraz edilmiş, tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi heyetinden 21/10/2016 tarihli ek rapor alınmış, ek raporda davalı vekilinin itirazı da değerlendirilmiş, ek rapor davalı vekiline 14/11/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafça bilirkişi ek raporuna süresinde itiraz edilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır.Davalı tarafça, otelin tüm odalarının 30 gün boyunca kapalı kalacak şekilde hesaplama yapılmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiği belirtilerek, bu hususta bilirkişi heyetince yapılan hesaplamaya ilişkin istinaf sebepleri ileri sürülmüş ise de, hesaplama yapılan ve hükme esas alınan ek rapora itiraz edilmediği nazara alındığında, bu rapor davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Bu nedenle, belirtilen hususta davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebeplerinin değerlendirilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 14.214,97 TL istinaf karar harcından, istinaf ede davalı tarafından yatırılan 3.553,8 TL (35,90.TL+3.517,90.TL ) harcın mahsubu ile bakiye 10.661,17 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.