Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/717 E. 2021/180 K. 15.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/717
KARAR NO : 2021/180
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/802 Esas – 2018/910 Karar
( Birleşen Dava : İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/227 E )
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2017/227 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 15/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: ASIL DAVADA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın Sultanbeyli TEM şubesi nezdinde müvekili şirkete ait TR… nolu vadesiz hesabının bulunduğunu, bu hesapta 12/12/2012 tarihinde 4.229,13 TL nakit ve 250.000,00 TL kredi limiti bulunduğunu, bu hesaba ait günlük hesap hareketlerinin banka tarafından müvekkili şirkete ait … no’lu telefona fax yolu ile bildirildiğini, 12/12/2012 ve 13/12/2012 tarihlerine ait hesap hareketlerinin banka tarafından bildirilmediğini, müvekkili şirket yetkilisinin isimsiz bir telefondan aldığı uyarı ile bankanın müşteri hizmetlerinin aranması sonucu yapılan hesap kontrolünde müvekkili şirketin hesaplarından 12/12/2012 tarihinde ikişer kez 75.000,00 TL ve 13/12/2012 tarihinde 100.000,00 TL lik EFT yapıldığının öğrenildiğini, yapılan bu EFT’lerin müvekkili şirketin bilgi ve rızası dışında başkaca şahıslar tarafından bankanının internet bankacılığı sistemindeki açıkların kullanılarak yapıldığını, dolayısıyla davalının kusurlu olduğunu belirterek müvekkili şirketin hesaplarından bilgisi dışında çekilen 4.229,13 TL nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili banka şubesinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, davacının konu ile ilgili suç duyurusu üzerine açılan Sultanbeyli C.Savcılığının 2012/18870 Soruşturma sayılı dosyası ile, müvekkili bankaca açılan İstAnd. C.Savcılığı 2013/53922 S. numaralı dosyalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili bankanın vermiş olduğu internet bankacılığı hizmeti ile ilgili gerekli bütün tedbirleri aldığını, davaya bakmaya İstanbul (Merkez) Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu belirterek, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili İstanbul ( Merkez ) Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne gönderilmesine, devam eden soruşturma dosyalarının bekletici mesele yapılmasına, husumet itirazlarımızın kabulü ile davanın husumet yokluğundan reddine, davanın esas yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı bankanın Sultanbeyli TEM Şubesi nezdinde bulunan davacı şirkete ait TR… IBAN nolu hesaptan 12-12-2012 tarihinde ikişer kez 75.000,00 TL lik eft ve 13-12-2012 tarihinde yapılan 100.000,00 TL lik eft olmak üzere toplam 250.000,00 TL’nin dolandırıcılar tarafından transfer edildiğini, söz konusu paranın 4.229,13 TL ‘sinin nakit para, 245.770,87 TL’sinin ise davalı banka tarafından müvekkili şirkete tanımlanan 250.000,00 TL değerindeki kredi limitinden gönderildiğini, 4.229,13 TL’nin davacıya verilmesi talebi ile İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/802 esas sayılı dosyasında dava açtıklarını belirterek, müvekkilinin 250.000,00 TL’lik para transferi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti ile müvekkili şirkete ait TR… nolu vadesiz hesaba davalı banka tarafından tanımlanan 250.000,00 TL artı para hesabından dolandırıcılar tarafından transfer edilen 245.770,87 TL için her üç aylık dönemlerde alınan toplam 121.047,18 TL devre sonu faizi, 273,20 TL hesap İşletim ücreti ve 57.867,81 TL anapara ödemesi olmak üzere toplam 179.188,19TL’nin, müvekkilinin, davalı bankaya iş bu kalemler için yaptığı ödemelerin bilirkişi tarafından da saptanacak ödeme tarihlerinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek ticari faizi ile birlikte fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Devam eden soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının tarafları farklı olarak gösterdiği dosyaların birleşmesine karar verilmesini talep etmesine itiraz ettiklerini, usul ekonomisi gereği açılan yeni davanın hukuka aykırı olup reddi gerektiğini, davacının hesabından davacıya ait tüm kişisel bilgilerin doğru ve eksiksiz bir şekilde girilerek işlemlerin gerçekleştirildiğini, müvekkili bankanın üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçe ile talebini 215.587,76 TL olarak ıslah etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/10/2018 tarih ve 2014/802 Esas – 2018/910 Karar sayılı kararı ile; ” … İnternet bankacılığı müşterilerine özendiren davalı bankanın kendine emanet edilen mevduat koruma özen yükümlüğü gereği, internet bankacılı işlemlerinde işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını belirleme yönünde, gelişen dolandırıcılık yöntemlerine karşı gerekli teknik güvenlik önlemleri almak zorunda olduğu, bankanın bu önlemleri almayarak sorumlu kabul edilmesi gerektiği anlaşıldığından birleşen davadaki talepler yönünden dava dilekçesindeki talep ve ıslah dilekçesindeki talep miktarları da dikkate alınarak bilirkişilerin 09/10/2017 tarihli raporunun 14. Sayfasındaki hesaplamalara göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.Birleşen dava ile talep edilen hesap işletim ücretine ilişkin 273,20 TL lik talebin banka tarafından alınması gereken işlem ücreti olduğu için, reddine karar verilmiştir.Mahkememizce yukarıdaki açıklamalar ve tespitler karşısında toplam 250.000,00 TL tutarındaki işlemin tamamından davalı bankanın sorumlu olduğu sonucuna varıldığından bilirkişi kök (ilk sunulan 12/02/2015 tarihli) raporu doğrultusunda, davacı hesabından bilgisi ve rızası dışında çekilen ve asıl dava konusu olan 4.229,13 TL yönünden de kabul kararı verilmiştir. … “gerekçeleri ile; ” 1-Asıl davanın Kabulü ve Birleşen davanın Kısmen Kabulü ile, A) Asıl dava yönünden; 4.229,13 TL nin 27/03/2013 dava tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, B) Birleşen İstanbul 15 ATM’nin 2017/227 esas sayılı dosyası yönünden; bilirkişilerin 09/10/2017 tarihli raporunun 14. Sayfasındaki hesaplamalara göre, -Dava dilekçesi ile talep edilen 57.867,81 TL anapara ödemesine ilişkin olarak, bu miktarın 3.668,31 TL sine 05/08/2013, 10.175,85 TL sine 31/12/2015, 10.000,99 TL sine 31/03/2016, 11.167,01 TL sine 30/06/2016, 13.820,21 TL sine 30/09/2016, 9.035,44 TL sine 31/12/2016 tarihlerinden ve bakiye 4.255,15 TL sine ıslah tarihi olan 19/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli avans faizi ile olmak üzere toplam 62.122,96 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Dava dilekçesi ile talep edilen 121.047,18 TL devre sonu faizi ödemesine ilişkin olarak, bu miktarın 5.324,49 TL sine 31/12/2012, 6.364,86 TL sine 29/03/2013, 6.543,29 TL sine 28/06/2013, 5.793,74 TL sine 30/09/2013, 6.618,14 TL sine 31/12/2013, 6.474,66 TL sine 31/03/2014, 6.546,99 TL sine 30/06/2014, 6.619,34 TL sine 30/09/2014, 6.619,74 TL sine 31/12/2014, 15.635,34 TL sine 31/03/2015, 10.137,21 TL sine 30/06/2015, 9.828,15 TL sine 30/09/2015, 9.824,15 TL sine 31/12/2015, 11055,51 TL sine 31/03/2016, 6.661,57 TL sine 30/06/2016 tarihlerinden ve bakiye 32.417,62 TL sine ıslah tarihi olan 19/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli avans faizi ile olmak üzere toplam 153.464,80 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Hesap işletim ücretine ilişkin 273,20 TL lik talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafından dava konusu işlemlerle ilgili savcılık nezdinde suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan şikayet ile ilgili sonucun, tarafların sorumluluğunun belirlenmesi açısından önem arz ettiğini, ancak yerel mahkeme tarafından ceza yargılamasının sonucu beklenmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu,Davacının taraflarını farklı olarak gösterdiği dosyaların birleştirilmesi talebine itiraz ettiklerini, asıl dava dosyasında belirttikleri husumet itirazlarının değerlendirilmediğini, özel hukuk kişilerinin şubelerinin (bağlı bulunduğu merkezden ayrı) tüzel kişiliği bulunmadığını, bir şubenin işleminden kaynaklandığı iddia edilen hususlara karşı da şubeye değil genel merkeze dava ikame edilmesi gerektiğini,Davacının, iradi taraf değişikliği talebine ve bu dava ile birleşmesine itiraz ettiklerini, öncelikle davacının yeni davasını … A.Ş. adına açmış olması nedeni ile anılan davanın ve bu davaya ilişkin taraf değişikliği talebinin reddi gerekmekteyken, bu yönde hiçbir değerlendirme yapılmamış olması ve her iki dava bakımından da hüküm kurulması, ayrı ayrı vekalet ücreti belirlenmesinin hatalı olduğunu, Dava konusu EFT işlemlerinin müvekkili bankanın güvenlik sisteminden, banka çalışanlarının hata ve ihmalinden kaynaklanmadığını, davacının kendi hakimiyet alanı içerisindeki bilgileri koruyamamasından kaynaklandığını, bu hususun tüm dava kapsamında bilirkişi raporları ile de sabit hale geldiğini, konu hakkında asıl sorumlular hakkında suç duyurusunun takibi gerektiğini, bu nedenle de müvekkili banka sorumlu olmadığından husumet yükletilmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının hesabından davacıya ait tüm kişisel bilgilerin doğru ve eksiksiz bir şekilde girilerek işlemlerin gerçekleştirildiğini, müvekkili bankanın üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, bu nedenle müvekkiline bir sorumluluk yüklenmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacı firma ile müvekkili banka arasında Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında bankacılık faaliyetlerinin yürütüldüğünü, müvekkili banka ile davacı arasında rotatif kredi olarak da adlandırılan ve davacının potansiyeli kapsamında kendisine tanımlanan hesaptan kullanılmış birden fazla krediler, KMH, davacının çek ödemeleri, başkaca havale/EFT işlemleri ve benzeri bankacılık işlemleri bulunduğunu, bu nedenle davacının aktif olarak kullandığı krediler, kredili hesaplar ve benzeri bankacılık işlemleri neticesinde müvekkili banka ile davacı arasında imzalanmış olan sözleşme kapsamında kendisinden faiz ve ücretler alınmasının yasal olduğunu, Davacının hiçbir detay vermeden sadece dilekçesinde 121.047,18.-TL devre sonu faizi, 273,20.-TL hesap işletim ücreti, 57.867,81.-TL anapara ödemesi olmak üzere 179.188,19.-TL ödediğini iddia ettiğini, bilirkişilerin de ilk raporlarında bu bakiyelerin detayını irdelemeden bu bakiyeler üzerinden bir faiz hesabına giriştiklerini, ancak bu rakamlardan ne kadarının dava konusu olaydan kaynaklandığı ne kadarının ise davacının diğer devam eden ve hiçbir itiraza tabi olmayan bankacılık işlemlerinden kaynaklandığının ayrıştırılmadığını, dolayısı ile davacının iddiasından fazlasının talep edildiğini, bilirkişilerin müvekkili bankada yerinde inceleme yapması gerekirken bu hususta hiçbir girişim olmaksızın evrak üzerinde inceleme yapılarak rapor hazırlandığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; müvekkili banka tarafından davacıya iadesine karar verilecek bir bakiye olsa dahi, bunun için sadece dava konusu edilen krediler bakımından inceleme yapılması gerektiğini, Davacının faiz taleplerinin haksız olduğunu, mahkeme tarafından verilen kararın, vekalet ücreti, harçlar ve tüm yargılama giderleri bakımından da hukuka aykırı olduğunu belirterek, Davacı tarafından yapılan tedbir talebinin reddine, davanın birleştirilmesi talebinin reddine, davanın usul yönünden yapılan itirazları ve husumet itirazları dikkate alınarak reddine, davanın usuli itirazlarına istinaden reddedilmemesi durumunda esasa ilişkin beyan ve delillerine istinaden reddine, hükmedilen haksız faizin reddine, müüvekkili banka aleyhine hükmedilen tüm vekalet ücreti, yargılama gideri, harç ve her ne ad altında olursa yükletilen tüm giderler bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava; davacının, davalı bankadaki mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde, bilgisi ve rızası dışında EFT yapılması nedeniyle maddi tazminat, birleşen dava ise; davacının aynı hesabından bilgisi ve rızası dışında yapılan EFT işlemleri nedeniyle, davalı banka tarafından tahsil edilen devre sonu faizleri, ana para ödemesi ve hesap işletim ücretinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı madde 124- (1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder. ” şeklindedir. Yargılama sırasında davacı vekili ibraz ettiği 02/04/2015 tarihli ve 08/03/2017 tarihli dilekçeleri ile; asıl dava dosyası yönünden HMK’nın 124. maddesi uyarınca davalı tarafın … A.Ş. olarak değiştirilip, davaya … A.Ş.’ye karşı devam edilmesine karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin 21/03/2017 tarihli duruşmasında da talebinin kabulüne karar verilmesini beyan ettiği, mahkemece yargılama sırasında davacının taraf değişikliği talebi hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmediği gibi gerekçeli kararda da bu hususa değinilmeksizin, karar başlığında davacının adı iki kez yazılmak suretiyle hem … Sultanbeyli Tem Şubesi’nin hem de … A.Ş’nin davalı olarak gösterildiği görülmektedir. HMK’nın 124. madde hükümden anlaşılacağı üzere, açılmış olan bir davada taraf değişikliği, ancak talep halinde ve mahkeme kararı ile yapılabilir. Mahkemece, davacının taraf değişikliği talebi hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadan ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanılmadan karar verilmesi doğru olmadığı gibi, mevcut hali ile asıl dava dosyasında hangi davalı hakkında karar verildiğinin tespiti de mümkün değildir. HMK’nın 297/2.maddesine göre: Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir. Birleşen dosyaya ibraz edilen dava dilekçesinde; diğer taleplerle birlikte davacının 250.000,00 TL’lik para transferi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine de karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece verilen kararda, davacının bu talebi hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmediği görülmektedir.İlk derece mahkemesi tarafından dava dilekçesindeki tüm talepler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi ve gerekçelendirilmesi kamu düzenine ilişkin olup, istinaf incelemesi yapılabilmesi ancak ilk derece mahkemesi tarafından olumluveya olumsuz bir karar verilmiş olması koşuluna bağlıdır. Bu hali ile, birleşen dosyada davacının borçlu olmadığının tespiti talebi hakkında bir karar verilmemesi usul ve yasaya uygun değildir. Davalı tarafça, davacının hesabından, davacıya ait tüm kişisel bilgilerin doğru ve eksiksiz bir şekilde girilerek işlemlerin gerçekleştirildiği, davalı bankanın üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiği savuulmakta olup, davalı vekilince, gerek asıl gerekse birleşen dosya yönünden ibraz edilen cevap dilekçelerinde ve yargılama sırasında, dava konusu işlemlerle ilgili yapılan şikayetler neticesinde ceza mahkemelerinde dava açıldığını, tarafların sorumluluklarının belirlenmesi için bu dosyaların sonuçlanmasının beklenilmesini istediklerini beyan ettiği, ancak mahkemece, davalının bekletici mesele talebi ile ilgili olarak hiç bir değerlendirme yapılmadan karar verildiği görülmektedir. Gerek öğretide gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusuyla hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşır (H.G.K.’nun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E. 2011/231 K.; H.G.K.’nun 9.4.2014 gün ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. Sayılı ilamları) Bu durumda mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili olan İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/94 E. Sayılı dosyası ve İstanbul Anadolu 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/ 473 E sayılı dosyasında bulunan iddianameler, dava konusu EFT’lerin yapıldığı tespit edilen sanıklar … ve … savunmaları, var ise olaya ilişkin alınan tanık beyanları ve mahkemelerce verilmiş ise kararların incelenerek, anılı ceza dosyalarının bekletici mesele yapılması gerekip gerekmediği hususunda ara karar ile değerlendirme yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Hükme esas alınan 09/10/2017 tarihli bilirkişi raporuna ve 23/02/2018 tarihli ek rapora karşı davalı vekilince ibraz edilen dilekçeler ile, davacı firma ile müvekkili banka arasında Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında bankacılık faaliyetleri yürütüldüğünü, anılan bu sözleşme kapsamında müvekkili banka tarafından davacı firmanın ticari faaliyetlerinin kapasitesi kapsamında kendisine kredi kullandırıldığını, KMH hesabı açıldığını ve diğer bankacılık faaliyetlerinin yapıldığını, tüm bu işlemlerin davacının; TR TR… nolu hesabından gerçekleştirildiğini, davacının, hiçbir detay vermeden sadece dilekçesinde 121.047,18.-TL devre sonu faizi, 273,20.-TL hesap işletim ücreti, 57.867,81.-TL anapara ödemesi olmak üzere 179.188,19.- TL ödediğini iddia ettiğini, bilirkişilerin de raporlarında bu bakiyelerin detayını irdelemeden bu bakiyeler üzerinden bir faiz hesabına giriştiklerini, ancak bu rakamlardan ne kadarının dava konusu olaydan kaynaklandığı ne kadarının ise davacının diğer devam eden ve hiçbir itiraza tabi olmayan bankacılık işlemlerinden kaynaklandığının ayrıştırılmadığını, davacının tüm yıl kapsamında kullandığı kredi, KMH, çek ödemesi, başkaca bankacılık işlemleri birlikte değerlendirildiğinde alınan faizin ne kadarının davacının iddia ettiği dava konusu olay nedeni ile kaynaklandığının belirli olmadığını, müvekkili banka kayıtları incelenmeksizin yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini beyan ederek, dosyanın yeni bir bilirkişi incelemesine gönderilmesine karar verilmesini talep ettiği, mahkemece davalı vekilinin yeni bilirkişi raporu alınması hususundaki talebi hakkında bir değerlendirme yapılmadan karar verildiği görülmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarının davacı şirkette yapılan inceleme ve dosyaya taraflarca ibraz edilen belge ve kayıtlara göre göre hazırlandığı, davalı vekilinin raporlara karşı somut itirazlar öne sürdüğü ve taraf vekillerinin 13. celsedeki beyanları da dikkate alındığında, raporların bu itirazları tam olarak karşılayacak şekilde net olmadığı anlaşılmakla, mahkemece davalı bankada yerinde inceleme yetkisi verilerek banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle davalı vekilinin yukarıda belirtilen itirazlarını karşılayacak şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi isabetsizdir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun no’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355 ve 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesi yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davalı … A.Ş’nin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2018 tarih ve 2014/802 Esas 2018/910 Karar sayılı kararının HMK’nın 355 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Dairemizce verilen kararın sonucuna göre, davalının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 11.343,00.TL istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/02/2021 tarihinde HMK’nın 355 ve 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.