Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/681 E. 2021/163 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/681
KARAR NO : 2021/163
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/553 Esas – 2018/949 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … San Tic Ltd Şti arasında 20.05.2008 tarihinde 1.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi aktedildiğini, davalılar …, işbu genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, yine müvekkili banka ile davalı şirket arasında 08.08.2014 tarihinde genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşmenin ayrılmaz bir eki olan cari hesap kredi sözleşmesi aktedildiğini, davalar … kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı ek sözleşmeye 300.000,00 TL limitle kefil olduklarını, kefillerin bu hususta kefalet sözleşmesi imzaladıklarını, yine 08.08.2014 tarihinde müvekkili banka ile davalı şirket arasında ticari kart sözleşmesi aktedildiğini, davalılar …, işbu ticari kart sözleşmesine 250.000,00 TL limitle kefil olduklarını, kefillerin bu hususta kefalet sözleşmesi imzaladıklarını, davalı şirketin, bu sözleşme kapsamında 36.400,00 TL tutarlı ticari kredi kullandığını, davalılar tarafından ticari kredi taksitleri ödenmeyince 23.08.2016 tarihi itibari ile toplam 24.588,47 TL faiziyle birlikte ödenmesi hususunun davalılara ihtarname ile bildirildiğini, ihtarnameye rağmen borç ödenmeyince İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davaların takibe itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, borcun bugüne kadar ödenmediğini belirterek, davalıların itirazlarının iptali ile icra takibinin devamına, davalıların icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kendisinin, davalı bankanın Sefaköy şubesi ile imzalanan kredi sözleşmesinde kefaletinin bulunduğunu, bu sözleşme ile çekilen kredinin ödendiğini, borç kalmadığını, dava konusu olan, davalı şirket ile davacı bankanın Topçular Şubesi arasında imzalanan 2. kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığını, kefil olmadığını, buna rağmen borçlu gösterilmeye çalışıldığını, bu sözleşmedeki imzayı ve borcu kabul etmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicil kayıtlarından görüleceği gibi davalı şirkete 2008 senesinin 5. ayında ortak olduğunu ve bu ortaklığın 3 ay sonra sona erdiğini, bu nedenle tarafından herhangi talepte bulunulamayacağını, 1.000.000,00.TL limitli sözleşmede kefil olarak imzası bulunmakta ise de, bu kredinin limiti kadar kullanılmadığını ve kullanılan bölümünün de tasfiye olduğunu, 2014 yılında yeni krediler alınmış ise de. Bu kredilerden bilgisi ve sorumluluğu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/10/2018 tarih ve 2017/553 Esas – 2018/949 Karar sayılı kararı ile; ” … Taraflar arasındaki ihtilaf muhtelif adlarla yapılan kredi sözleşmelerine istinaden davalı şirketten alacak olup olmadığı varsa miktarı üzerinde ve diğer davalıların kefalet sözleşmesi bakımından sorumlu tutulup tutulamayacakları ve kefalet sözleşmesinin kapsamı noktasında toplandığı anlaşılmakla; Dosyada mevcut alanında uzman bilirkişi tarafından yapılan tespitlerde davacı bankanın kredi ilişkisi gereği takip dosyası bakımından asıl alacak olarak 23.337,09 TL, temerrüt fazileri 336,75 TL olmak üzere Toplam: 23.673,84 TL borçlu olduğunun tespit edilmiş olması, davalının hesap durumu, yapılmış bir ödeme var ise bunun banka kayıtlarına geçmesinin gerekliliği dikkate alınarak ( Misal; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/8328, Karar No: 2017/2710 sayılı ilamı), diğer davalılar kefalet sözleşmesi gereği bu borçtan sorumlulukları ve bu sorumluluğu ortadan kaldıran bir durumun dosya itibariye bulunmaması sebepleriyle taraflarca belirlenen faiz doğrultusunda davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” kısmen ispat edildiği, fazlaya ilişkin 10,96 TL bakımından davanın ispat olunamadığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davalılardan … bakımından ise sözleşmeye bağlı-ilişkili kefaletnamesinin bulunmaması sebebiyle asıl borçlunun borcundan sorumlu tutulması mümkün olmayıp bu davalı bakımından yerinde görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir. İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/7674 ve Karar No: 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de takipteki miktar ile çıkan miktarın kısmen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, davalının banka kayıtlarından borç miktarı tetkik edip tespit etme imkanı bulunması sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davalı… bakımından yerinde olmayan davanın REDDİNE, 2-Diğer davalılar bakımından davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile, 3-Davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak olarak 23.337,09 TL, temerrüt fazileri 336,75 TL olmak üzere Toplam: 23.673,84 TL ve faiz üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin 10,96 TL bakımından davanın REDDİNE, 4-Kabul edilen alacağın (23.673,84 TL) %20′ ı tutarında icra inkar tazminatı olan 4.734,76 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının, “davalı … bakımından yerinde olmayan davanın reddine” dair kısmının dosyada mevcut delil ve belgeler ile maddi ve hukuki olgulara aykırı olduğunu, davanın davalı … yönünden de sübuta erdiğini, Müvekkili banka ile davalı … San. Tic. Ltd. Şti. arasında, 20.05.2008 tarihinde 1.000.000,00-TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, davalı … söz konusu Genel Kredi Sözleşmesi’ ni müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, … tarafından imzalanan 20.05.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nin ‘‘Kefalet ve Kefillerin Sorumluluğu’’ başlığını taşıyan 12. maddesinde açıkça; ‘‘Bu sözleşmenin sonunda imzası bulunan kefil veya kefiller, Banka’yla Müşteri’nin bu kredi sözleşmesinden ötürü veye her ne sebeple olursa olsun gerek yalnız olarak, gerek diğer kişilerle birlikte borçlandığı veya borçlanacağı tutarlar (kefalet dahil), sözleşme sonunda ayrıca meblağ belirtilmemişse, yukarıda belirtilen kredi miktarı üzerinden müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak tekeffül ederler’’ denilmekte olduğunu, bu hukuki durum karşısında, işbu davanın davalı … yönünden de kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Borçlu şirketin, müvekkil bankadan kredi kullandığını, mahkemenin, davanın, davalı … yönünden reddine dair kısmının gerekçesinin yanılgılı olduğunu, kefil … tarafından imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi hükümlerinin açık olup, süre ile bağlı olmayan, süresiz bir kefaletin söz konusu olduğunu, bu nedenle, kefil …, her ne sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın, borçlu şirketin müvekkili bankaya olan borçlarından kefalet miktarı dahilinde sorumlu olduğunu, daha sonraki tarihte ayrı bir Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmış olmasının kefil … mevcut kefaletini ortadan kaldırmayacağını, aksi bir yorumun temel hukuka aykırı olup, kabulünün mümkün olmadığını, bu noktaların dikkatten kaçması neticesinde davalı … yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, red edilen 10,96-TL ‘lik meblağ için istinaf taleplerinin bulunmadığını belirterek,İlk Derece Mahkemesi kararının, davalı … yönünden davanın reddine dair bölümünün kaldırılmasına, yeniden yapılacak yargılama neticesinde, davanın bu davalı yönünden de (dolayısıyla tüm davalılar bakımından) kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … istinaf dilekçesinde özetle; Dosyada borçlu- kefil sıfatı bulunmadığını, Davaya konu … davetiyelerinin borçlusu olduğu kredi sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, yerel mahkemenin yargılama safhasında da ileri sürülmesine rağmen yeterli inceleme yapılmadığını, imzaların kendisine ait olmamasına rağmen sanki imza kendisine aitmiş gibi işlem yapıldığını ve aleyhine karar verildiğini belirterek; İstinaf mahkemesi sıfatı ile örnek imzasının alınarak sözleşmedeki imza ile karşılaştırılmasını, sözleşmedeki imzanın kendisine ait olup olmadığını tespit ettikten sonra, kendisine ait değilse borçlu olmadığının tespitine, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı … aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça ve davalı … tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı banka ile davalı …San Tic Ltd Şti arasında 20.05.2008 tarihinde 1.000.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi aktedildiği, davalılar … işbu genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, davacı banka ile davalı şirket arasında 08.08.2014 tarihinde yeni bir Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye bağlı olarak aynı tarihte davalılar … ile 300.000,00 TL limitli kefaletname imzalandığı, yine 08.08.2014 tarihinde Ticari Kart Sözleşmesi imzalandığı, bu ticari kart sözleşmesi ile ilişkilendirilerek 08.08.2014 tarihli 250.000,00 TL limitli davalılar … kefaletname ile müteselsil kefil olarak kefaletlerinin alındığı, dava konusu uyuşmazlığın, davalı şirkete işletme kartı limitinden kullandırılan 36.400,00 TL tutarlı ticari krediden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davalı … cevap dilekçesinde; dava konusu olan, davalı şirket ile davacı bankanın Topçular Şubesi arasında imzalanan 2. kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığını, kefil olmadığını, buna rağmen borçlu gösterilmeye çalışıldığını, bu sözleşmedeki imzayı ve borcu kabul etmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin 15/10/2018 tarihli duruşmasında da, “… imzalamamıştır” şeklinde beyanda bulunduğu görülmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere, davalı …, gerek cevap dilekçesinde gerekse duruşmada dava konusu kredi borcuna dayanak sözleşmeyi imzalamadığını, imza ve sözleşmeyi kabul etmediğini, kefil olmadığını beyan etmesine rağmen, mahkemece kredi borcunun dayanağı kefaletnamelerdeki (300.000,00 TL ve 250.000,00 TL kefalet limitli) imzaların, davalı …’e ait olup olmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılmadan, gerekçesi de belirtilmeksizin yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.Bu durumda mahkemece, davalı … imzası bulunabilecek tüm resmi kurumlardan tatbike medar imzaları toplanarak taraf ve yargı denetimine uygun şekilde kefaletnamelerdeki imzaların adı geçen davalıya aidiyeti hususunda bilirkişi raporu alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. 28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Kanun No’lu 22/07/2020 kabul tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 35. mad. uyarınca; “6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı … istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma gerekçesine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı …’ in istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 15/10/2018 tarih 2017/553 Esas 2018/949 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma gerekçesine göre, davacının istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde istinaf talep eden taraflara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/02/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.