Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/671 E. 2020/1055 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/671
KARAR NO: 2020/1055
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/688 Esas – 2018/1229 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava konusu … plaka sayılı aracı davalıdan 11/06/2010 tarihinde 245.533,- Euro karşılığında Beyoğlu … Noterliğinin 11/06/2010 Tarih ve … yevmiye sayılı Araç Satış Sözleşmesi ile satın alarak bedelini de o günkü kur üzerinden TL olarak düzenlenen … no’lu ve 11/06/2010 tarihli fatura mukabilinde davalıya ödediğini, söz konusu araç müvekkilin kullanımında iken, aracın ithalatçısı tarafından yurtdışından ithal edilmesi sırasında mevzuata aykırılık yapıldığından bahisle soruşturma başlatıldığını ve bu kapsamda ithalatçı firma ile ilgili kişiler aleyhine Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2016/86 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, araç hakkında müsadere talep edildiğini ve kaydına da tedbir konulduğunun öğrenildiğini, bunun üzerine, derhal aracı müvekkile satan davalıya, Kartal … Noterliği’nin 30/05/2016 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek, araç kaydına konulan ve müvekkilinin mülkiyet ve tasarruf haklarını kısıtlayan/engelleyen tedbir kararının 7 gün içinde kaldırılmasını, kaldırılmaması halinde aracın iade alınarak fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 170.000 EURO’nun müvekkiline iade edilmesinin talep edildiğini, ihtarname 31/05/2016 tarihinde tebliğ edilmişse de bu güne kadar araç kaydındaki tedbir kararı kaldırılmadığı gibi talep edilen 170.000 EURO’nun da müvekkiline ödenmediğini, davalının satıcı olarak satılan maldan fiili ve hukuki faydalanmayı ortadan kaldıran, tasarruf haklarını engelleyen böyle bir ayıptan yasal tekeffül borcu nedeniyle doğrudan sorumlu olduğunu, davalının sattığı aracı alan müvekkili şirketin aracı alırken böyle bir ayıbı bilebilecek durumda olmadığı gibi söz konusu aracı yasal yollardan satın alarak adına tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin aracı davalıdan satın alırken mevcut ayıptan ve söz konusu kusurdan herhangi bir şekilde haberinin olmadığını, müvekkiline herhangi bir kusur atfedilemeyeceğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile taraflar arasındaki … plaka sayılı aracın davalı tarafından müvekkili şirkete satışına ilişkin işlemin feshi ve müvekkili şirket tarafından ödenen 245.000 Euro bedelden şimdilik 170.000 EURO’ nun ihtarname tarihinden itibaren işleyecek ticari mevduat faizi ile birlikle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin aracın ithalatçısı olmayıp satışını yapan kişi olduğunu, bu sebeple münderecattan geçerek kesinleşen İstanbul 49.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/91 Esas 2014/81 Karar sayılı emsal kararı gereğince müvekkiline husumet yönetilemeyeceğini, ayrıca taraflar arasında görülen Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/86 Esas sayılı dosyasının da neticesinin beklenilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/12/2018 tarih ve 2016/688 Esas – 2018/1229 Karar sayılı kararı ile; ” … Davalı yan; dava konusu aracı ithal eden adına satışa arz eden bayii olup satış aktinin tarafı olmakla; adı geçene husumet yöneltilebileceğinden husumet itirazı yerinde görülmemiş ve davanın esastan incelenmesine geçilmiştir. Yargılama aşamasında; davalı yan, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu geçici 10. maddesinde belirtilen haklardan yararlanarak 06.12.2017 tarihinde davacı tarafından yapılan 59.631 TL’yi 08.12.2017 tarihinde davacının hesabına yatırması neticesinde araç üzerindeki tedbir şerhinin kaldırıldığı görülmüştür. Davacı vekilinin 10.05.2018 tarihli duruşma celsesine geçen beyanından anlaşılacağı üzere; ceza mahkemesince dava konusu aracın gümrük mevzuatına aykırılık nedeniyle kaydına tedbir işlendiği ve aracın davacıya fiilen teslim edildiği, davacının aracı kullanılmasında fiili veya hukuki engel bulunmadığı, he ne kadar davacı taraf; davalıya “iki haftalık içerisinde hukuki ve fiili tedbirin kaldırılmaması halinde sözleşmenin feshedilerek paranın iadesinin talep edileceği” yönünde ihtar keşide etmesine rağmen tedbirin altı ay içinde kaldırıldığını beyanla zararının oluştuğunu savunmada ise de; ek raporda davacının herhangi bir zararının tespit edilememiş olması, neticeten tedbirin kaldırılmış olması ve sürecin uzamasında davalının dahlinin bulunmaması, dolayısıyla bu anlamda davalıya yüklenebilecek herhangi kusur bulunmaması nedeniyle sözleşmenin feshi ile aracın iadesi ve bedelinin tahsili talebinin yasal koşulları oluşmadığından, davalının başkaca maddi zararı da tespit edilemediğinden, manevi zarar da davamızın konusunu teşkil etmediğinden konusuz kalan dava hakkında karar tesisine yer olmadığı yönünde karar vermek gerekmiştir. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; dava yargılama aşamasında konusuz kalmakla karar tesisine yer olmadığına … ” dair karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Dava yargılama aşamasında konusuz kalmakla karar tesisine yer olmadığına, 2-Davacı tarafından yatırılan 9.558,13TL peşin harçtan 35,90 TL’ nin mahsubu ile arda kalan kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalı taraf dava açılmasına sebebiyet verdiğinden; davacı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 36.337,64 TL ücret-i vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davalı taraf dava açılmasına sebebiyet verdiğinden davacı tarafından yapılan 1.008,50TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş ise de; karar gerekçesinde belirtilen hususlar gözetildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Makemenin kanaati yerinde olmakla beraber, davanın reddine karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet verdiğinden bahisle aleyhlerine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, Gerekçede de belirtildiği üzere müvekkiline yüklenebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı gibi maddi zararın yasal şartlarının da oluşmadığını, işbu durumda davanın reddi ile birlikte müvekkil lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir olunması gerekirken, gerekçede esastan redde müsait açıklamalardan sonra çelişkili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve müvekkil aleyhine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, bu hedenle mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine ve müvekkili lehine vekalet ücreti takdir edilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, Aksi kanaat halinde dahi; karar verilmesine yer olmadığına dair kararın, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren bir kanun hükmüne göre verilmediği gibi yargılama giderlerinin dava açıldığındaki haklılık durumuna göre değerlendirilmesi gerektiğinden ve gerekçede müvekkilin kusurunun bulunmadığı ve kanuni şartları oluşmayan maddi tazminat talebinin kabul edilmediği görüldüğünden yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesi gerektiğini, ilgili kararda işbu duruma ilişkin müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet verdiği belirtilmiş ise de; gerekçede halihazırda şartları oluşmayan maddi tazminat için müvekkilinin hukuki sorumluluğu bulunamayacağından çelişki mevcut olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme’ye yeniden yargılama yapılması amacıyla iadesine, “Karar Verilmesine Yer Olmadığına Dair” kararın yerinde olduğu kanaati hasıl olur ise, maddi şartları oluşmadığı ve müvekkilinin kusuru bulunmadığı hususları Yerel Mahkeme’nin kabulünde olduğu gözetilerek 6100 sayılı HMK 331. maddesi gereği vekalet ücreti dahil tüm yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, araç satışına ilişkin işlemin feshi ile ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, dava yargılama aşamasında konusuz kalmakla karar tesisine yer olmadığına karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosyanın incelenmesinde; Davacının … plaka sayılı aracı 11/06/2010 tarihinde Beyoğlu … Noterliğinin 11/06/2010 Tarih ve … yevmiye sayılı Araç Satış Sözleşmesi ile satın alındığı, söz konusu araç davacının kullanımında iken, aracın ithalatçısı tarafından yurtdışından ithal edilmesi sırasında mevzuata aykırılık yapıldığı iddiası ile soruşturma başlatıldığı ve bu kapsamda ithalatçı firma ile ilgili kişiler aleyhine Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/86 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, araç hakkında müsadere talep edilmesi ve kaydına da tedbir konulması üzerine davacı tarafça davalıya ihtarname keşide edilerek, araç kaydına konulan tedbir kararının 7 gün içinde kaldırılması, kaldırılmaması halinde aracın iade alınarak bedel ödenmesinin talep edildiği, aracın kaydındaki tedbir kararının kaldırılmaması üzerine davacı tarafça işbu davanın açıldığı, yargılama sırasında aracın kaydına konulan tedbir kararının kaldırıldığı görülmektedir. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen gerekçesinin, aracın fiilen kullanılıp kullanılmadığına ve davanın neden konusuz kaldığına ilişkin olup, davadaki haklılığın tespiti ile ilgisi yoktur. Dolayısıyla sonuca etkisi yoktur. Belirtilen gerekçeye göre; davanın reddine karar verilmesi mümkün olmadığından ve dava tarihi itibarı ile araç kaydında tedbir bulunduğu dikkate alındığında davanın açılmasına da davalının sebebiyet verdiği sabit olup istinafa konu ilamın hüküm kısmında bu durum tespit edildiğinden, davalının istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 08/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.