Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/670 E. 2021/160 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/670
KARAR NO: 2021/160
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 16/11/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/1118 Esas – 2018/1016 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin, birçok uluslararası firmanın pazar temsilciliğini yaptığını, bu açıdan müvekkilinin, kimyasal hammadde tedariği, kuru ve sıvı depolama tesisleri ve kendi lojistik altyapısı ile müşterilerine dağıtım hizmeti verdiğini, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 7. maddesi uyarınca müvekkili satıcı …A.Ş.’ye ait antrepo adresinden teslim alınmak şartıyla bir mal alım satım sözleşmesi kurulduğunu, iş bu mal satım ilişkisine dayalı olarak teslim tarihi 18/07/2016 olan 3000 kg, teslim tarihi 03/08/2016 olan 2500 kg, teslim tarihi 24/08/2016 olan 1250 kg, malın davalı tarafa sevk irsaliyesi ile teslim edildiğini, teslim edilen mallara ilişkin olarak davalı borçlu adına fatura tanzim edildiğini, ancak davalı tarafça işbu faturalara karşılık ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili için davalı şirkete karşı İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ederek, takibin durmasına sebep olduğunu, müvekkili firmanın, davalı taraf ile kurulan mal satım ilişkisinin kendine yüklemiş olduğu bütün yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalının ödemede temerrüde düştüğünü, davalı borçlu ile yapılan tüm görüşmelere rağmen borcun ödenmediğini belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirket ile davacının açık cari hesap şeklinde çalıştıklarını, bu sebeple tarafların cari hesap bakiyelerinin zaman içerisinde değişiklik gösterdiğini, müvekkili şirketin davacıya icra takibinde talep edilen tutarda bir borcu bulunmadığını, faturadaki içeriklerin itiraz konusu olmadan kabul edildiği yönündeki beyanların gerçeği yansıtmadığını, faturalarda yer alan miktarlardan önemli bir kısmının müvekkili firma tarafından ödendiğini, ancak davacı şirkete karşı söze vefa gereği ödemelerin belgelendirilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/11/2018 tarih ve 2016/1118 Esas – 2018/1016 Karar sayılı kararı ile; ” … 27/09/2018 tarihli ek raporunda; dosya davacı yan tarafından davalı yana takibe konu 18.07.2016 tarihli, 12.738,73 TL tutarlı, 03.08.2016 tarihli 11.017,65 TL tutarlı ve 24.08.2016 tarihli 5.459,60 TL tutarlı fatura düzenlenmiş olduğu, düzenlenen faturalar davacı ve davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olup, düzenlenen faturalar yönünden herhangi bir çekişmenin mevcut olmadığı, davacı yanın incelenen ticari defterlerinde davalı yandan 24.10.2016 takip tarihi itibariyle 29.559,54 TL, 31.12.2016 tarihi itibariyle ise 27.939,22 TL cari hesap alacaklı olduğu, 24.10.2016 takip tarihi itibariyle 29.559,54 TL, 31.12.2016 tarihi itibariyle ise 27.939,22 TL cari hesap fark tutarının 1.620,33.TL olup bu tutar davalı yanın takip sonrası ödemesi olduğu, neticeten, davacı yanın davalı yandan 24.10.2016 takip tarihi itibariyle 29.559,54 TL alacaklı olduğu, davacı yan 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 24.10.2016 tarihinden itibaren alacaklarına 3095 sayılı kanuna (md.2) göre %9,00 yasal faiz talep edebileceği tespit ve rapor edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş … ” gerekçeleri ile; ” DAVANIN KISMEN KABULÜNE, 1-)İstanbul …. İcra Müd. … E. sayılı takip dosyasında davalı itirazının 29.215,98-TL asıl alacak üzerinden İPTALİNE, takibin asıl alacağa takip tarihinden sonra yıllık %9 yasal faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-)Alacağın %20 si oranında 5.843,19-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, davacının müvekkilinden 29.559,54 TL alacaklı olduğuna ve takibin bu tutar üzerinden devamına hükmedilmiş ise de, ödeme emrinin gönderilmesinden evvel müvekkili şirket tarafından davacı şirkete 442,00 USD tutarında bir ödeme yapıldığını, bu sebeple müvekkilinin davacıya karşı gerekçeli kararda hükmedilen 29.215,98 TL tutarında bir borcu bulunmadığını,Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, mahkemenin taraflar arasında cari hesap ilişkisinin varlığını kabul etmesine rağmen, cari hesap hükümlerine aykırı olarak, hesap kesilmeden ödenebilir bir hesap bakiyesi oluşmuşçasına 29.215,98 TL üzerinden hüküm kurduğunu,TTK’nın 94’üncü maddesi hükmü uyarınca, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında bir cari hesap ilişkisi mevcut olduğundan ve bu konuda aksine bir hüküm bulunmadığından, her takvim yılının son günü hesabın kesilmesi gerektiğini, ancak davacı şirketin, bu hükme aykırı olarak cari hesabı, takvim yılı sonu olan 31/12/2016 tarihinde değil, müvekkili şirkete karşı icra takibini başlattığı tarih olan 24/10/2016 tarihinde kestiğini, bu işlemin hukuka aykırı olup, hukuka aykırı işleme dayalı olarak yapılan takibin iptali gerektiğini, Yine TTK’ya göre, cari hesabın kesilmesiyle bulunan bakiye tutarın, davacı şirket tarafından müvekkiline gönderilmesi gerekirken, davacı şirketin, TTK’nın 94. maddesine aykırı olarak cari hesabı kesmediği gibi, hesap kesim sonucu belirlediği miktarı da müvekkili şirkete tebliğ etmediğini, tebliğ yapılmadığından, müvekkili şirketin kabulü ile veya sükutu ile yahut itiraz etmesi üzerine, tarafların sulhu suretiyle veya mahkeme kararı ile hesabın kesinleştirilmediğini, hesap kesinleştirilmediğinden de, ödenebilir bir hesap bakiyesi oluşmadığını, yani taraflardan birinin alacaklı, diğerinin ise borçlu durumuna düşmesinin söz konusu olmadığını, bu işlemlerin de hukuka aykırı olup, hukuka aykırı işleme dayalı olarak yapılan takibin iptalinin gerektiğini,Yargıtay içtihatlarında da, cari hesap ilişkisi devam ettiği sürece ödenebilir hesap bakiyesi oluşmayacağı, dolayısıyla hesap bakiyesine ilişkin takip başlatılamayacağı hususunun karara bağlandığını (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 02/10/2014 tarih 2014/24769 E ve 2014/23120 Karar -Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/02/2004 tarih 2003/6970 E ve 2004/1633 K sayılı kararı) dolayısıyla cari hesap sona ermeden ödenebilir bir hesap bakiyesi oluşmayacağından, davacının müvekkili şirket aleyhine başlattığı takibin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin davacıya karşı 29.215,98 TL tutarında bir borcu bulunmadığını, faturalarda yer alan miktardan 442,00 USD tutarında bedelin müvekkili tarafından henüz icra takibi kendisine ulaşmadan önce ödendiğini, geriye kalan bakiyenin, takip tarihi itibarıyla 27.939,22 TL tutarında olup, işbu davadan sonra dahi müvekkili tarafından davacı şirkete ödemeler yapıldığını, müvekkili şirketin davacı şirkete olan borcunun miktarı tam olarak saptanmadan ve müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki cari hesap ilişkisi sona erdirilip, müvekkili şirket temerrüde düşürülmeden, davacı şirketin ödeme emri göndermesinin kötü niyetli olduğunu, bu sebeplerle dava konusu alacak likit olmadığından, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, cari hesap alacağının likit olabilmesi için tarafların alacağın miktarı bakımından mutabakata varmaları gerektiğini, mutabakat bulunmadığına göre, söz konusu alacağın likit bir alacak olduğunun kabul edilemeyeceğini, Müvekkili şirket, davacı şirketin hesabına 442,00 USD ödemeyi, ödeme emrinin kendisine tebliğinden önce yaptığından, vekalet ücretinin ve icra masraflarının, bu bedel çıkarıldıktan sonra hesaplanması gerektiğini, mahkemece verilen kararın bu yönden de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri gibi davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında mal alım satımına dair ticari ilişki bulunduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre, davacı tarafça davalıya satılan mallara ait düzenlenen ve icra takibine konu edilen 3 adet faturanın tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup, icra takip tarihi itibarı ile davacı defterlerine göre davacının davalıdan 29.559,54 TL cari hesap alacaklı, davalı taraf defterlerine göre de davalının davacıya 33.591,89 TL cari hesap borçlu olduğu, ödeme emrinin davalıya 27/10 2016 tarihinde tebliğ edildiği, aynı tarihte davalı tarafça davacıya 442,00 USD ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, icra takip tarihi itibarı ile davacının davalıdan 29.559,54 TL alacaklı olduğu, takip talebinde ise 29.215,98-TL asıl alacak talep edildiği gerekçesi ile, 29.215,98-TL asıl alacak üzerinden davalının itirazının iptaline karar verilmiştir. Davalı tarafça takipten sonra davadan önce 442,00 USD ödeme yapıldığı belirtilerek, makbuzu dosyaya ibraz edilmiş, ancak mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmadığı görülmekle, Dairemizce İstanbul … İcra Müdürlüğüne yazı yazılarak; davalı tarafça yapılan ödemeye göre dava tarihi itibarı ile kapak hesabı yapılması istenilmiş, icra müdürlüğü yazı cevabında, fer’ileriyle birlikte toplam alacak miktarının 32.886,37 TL olduğu bildirilmiştir. Buna göre, takipten sonra davadan önce yapılan ödemenin alacaktan mahsubu gerekmekte ise de, kapak hesabına davalı tarafça yapılan kısmi ödeme alacağın fer’ilerinin bir kısmını karşılayıp asıl alacak miktarı düşmediğinden mahkemece verilen kararın sonucu itibarı ile doğru olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki mal alım satımının “Teklif Formu” imzalanmak suretiyle gerçekleştirildiği, bunun dışında ayrıca usulüne uygun olarak yapılmış bir cari hesap sözleşmesi bulunduğunun ispatlanmadığı, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişki açık hesaba dayalı alım satım ilişkisi olduğundan, davalı vekilinin cari hesap sözleşmesi bulunması halinde ileri sürülebilecek nitelikteki istinaf sebepleri yerinde değildir. Taraflar arasındaki cari hesap alacağı ve icra takibine dayanak faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dolayısıyla alacağın, davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olduğu gözetilerek, davacı yararına İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle dava dosyası içinde bulunan belge ve bilgilere, ilk derece mahkemesi kararında belirtilen gerekçeye göre, mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, yerinde görülmeyen davalı istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.995.74 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından yatırılan 498,94 TL (44,40TL+454,54TL) istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 1.496,8 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/02/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.