Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/665 E. 2020/1301 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/665 Esas
KARAR NO : 2020/1301 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/617 Esas – 2018/1075 Karar
TARİH: 06/11/2018
DAVA : Alacak (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA : Cezai şart (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 15.08.2012 tarihli hurda satış sözleşmesi aktedildiğini, sözleşmenin Ek-1 listesinde listelenen hurdaları davalının müvekkiline satmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 01.12.2010 tarihinde başladığını bu tarihten beri ilişki devam ederken hiçbir haklı sebep yokken davalının müvekkiline 01.01.2013 tarihi itibari ile mal satışını durdurduğunu, Ek-1 listede yazılı ve zilyetliği müvekkiline devredilen 5396 adet üründen 2433 adedinin semeni olarak 1.700.000,00 TL civarında davalıya ödeme yapıldığını, henüz vadesi gelmemiş olan 390.000,00 TL’nin 130.000,00 TL’lik kısmının ise teminat mektubu ile teminat altında olduğunu, hatta Bornova …. Noterliğinden gönderilen 01.04.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameye kadar dahi 12 adet çeki davalıya ödemeye devam ettiğini, davalının sözleşmenin 6.1. Maddesinde yazılı “müşteri teslim alma talebinde bulundukça, satıcı ürünleri belirlenen sürede teslime hazır hale getirir” hükmüne aykırı davrandığını, hatta müvekkilinin teslim edilmeyen malların bedelini peşin ödemeyi dahi teklif ettiğini, davalının buna dahi yanaşmadığını, yine sözleşmenin 6.2. Maddesine göre davalının sözleşme konusu malları müvekkilinden başkasına satamayacağının kararlaştırıldığını, davalının sözleşme hükümleri gereği ifa yükümlülüğünü sağlamak amacıyla müvekkili tarafından davalıya 01.04.2013 tarihli ve 08.05.2013 tarihli ihtarnamelerin gönderildiğini, davalı tarafın iki ihtarnameye de olumlu yaklaşmaması sebebiyle müvekkili şirketin finansal yapısında, ticari bağlantılarında bozulma meydana geldiğini, hatta şirketin borca batık hale gelmesine sebep olduğunu ve ticari itibarının zedelendiğini, bu sebeple davalı tarafa İzmir …. Noterliği’nin 20.05.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek sözleşmenin feshedildiğini, davalı tarafından mal tesliminin durdurulduğu tarihten sonra gönderilen ilk ihtarname tarihi olan 01.04.2013 tarihi ile sözleşmenin feshi için gönderilen ihtarname tarihi olan 20.05.2013 tarihi arasında müvekkilinin başka firmalardan daha pahalıya mal almak zorunda kaldığını ve bu tarihler arasındaki müspet zararın fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL’lik kısmının, davalı tarafın mal teslim etmemesinden dolayı dava dışı … San Tic. Ltd. Şti’ye karşı taahhütlerini yerine getirememekten, yine müvekkili şirket müdürünün şirket borçlarından dolayı üçüncü kişilere keşide ettiği bonoları ödeyememekten, 130.000,00 TL tutarlı teminat mektubu karşılığının bulundurmasından kaynaklı masrafları, faiz ve komisyon bedelleri, noter masrafları, sözleşmenin ifası nedeniyle yapılan masraflar, kullandığı kredi ve ipoteklerden ötürü ödediği bedeller, dava masrafları, sözleşme yapmamış olsaydı daha avantajlı sözleşme fırsatını kaçırmış olmaktan kaynaklı zararlar için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL’linin, müvekkilinin borca batık hale gelmesine sebebiyet vererek ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın ilk ihtar tarihi olan 01.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP ve KARŞI DAVA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Taraflar arasında hurda satış sözleşmesi aktedildiğini, ne var ki davacı tarafın sözleşmenin 9. Maddesine göre satış bedeli olarak verdiği … Organize Sanayi Bölgesi Manisa Şubesi’nin … seri nolu 20.05.2013 keşide tarihli 20.000,00 TL bedelli çeki ile … Şemikler şubesine ait … seri nolu 26.05.2013 keşide tarihli ve 25.000,00 bedelli çekinin karşılıksız çıktığını, bunun üzerine müvekkili tarafından Büyükçekmece …. Noterliği’nden 28.05.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıdan cezai şart ve karşılıksız çek bedellerinin talep edildiğini, ihtarnamenin gönderilmesinden sonra dahi keşide tarihleri gelen sekiz adet çekin ödenmediğini, ödenmeyen çeklerden dolayı teminat mektubunun nakde çevrildiğini ve bakiye kısımlar için icra takibi başlatıldığını, davacının müspet zarar talep edemeyeceğini, zira davacı hakkında yaptırılan piyasa araştırması neticesinde davacının mali durumunun kötü olduğunun anlaşılması üzerine mal tesliminin durdurulduğunu, bunun açık kanıtı olarak 10 adet çekin ödenmemiş olmasının gösterilebileceğini, kendi borcunu yerine getirmeyen davacıya karşı ürün teslimini kesmekle müvekkilinin ödemezlik definde bulunduğunu, müvekkilinin mal teslim etmemesi ile davacının üçüncü kişilere taahhütlerini yerine getirememesinden dolayı uğradığı zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, davacının borçlarını ödeyememesinin bir çok sebebinin olabileceğini, talep edilen 45.000,00 TL’nin fahiş olduğunu, hem müspet hem de menfi zrarın istenemeyeceğini, manevi tazminat talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş,Karşı davasında ise, davacı-karşı davalı tarafından keşide edilen toplam 10 adet 350.000,00 TL bedelli çeklerin ödememesinden dolayı sözleşmenin 15. Maddesi uyarınca ödemesi gereken 2.220.000,00 TL cezai şarttan şimdilik İşbankası Manisa Organize Sanayi Şubesi’nin … seri numaralı, 20.05.2013 keşide tarihli ve 20.000,00 TL bedelli olanı için 220.000,00 TL cezai şartın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir
.İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/11/2018 tarih 2014/617 Esas – 2018/1075 Karar sayılı kararında;” Taraflar arasında 01.12.2010 tarihinde başlayıp devam eden ticari ilişki bağlamında davalının davacıya en son 03.11.2012 tarihinde ürün çıkışı yaptığı, bu tarihten sonra ürün teslim etmediği görülmektedir. Davalı taraf bu tarihten sonra ürün teslim etmeme gerekçesini, davacı hakkında yapılan piyasa araştırmasında finansal durumunun kötü olması olarak savunmuştur. Ayrıca davacı tarafça verilen çeklerin karşılıksız çıkmasını da ürün tesliminden imtina edilmesine sebep olarak göstermiştir.Davacı ile davalı arasında imzalanan son sözleşmenin tarihinin 15.08.2012 tarihli olduğu ve süresinin sadece bir yıl olduğu göz önüne alındığında davalının bu savunmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2. maddesine uygun düşmediği sonucuna varılmıştır. Zira davalı, davacı ile sözleşme ilişkisini yenilerken yapması gereken mali durum araştırmasını, sözleşme imzalandıktan hemen sonra üç ay içerisinde yapması ve davacının mali durumunun kötü olduğu gerekçesi ile mal teslim edilmediğini savunması basiretli iş adamı sorumluluğuna aykırı düştüğü gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmaz. Davacı bu araştırmayı son sözleşmeyi imzalamadan önce yapmalı, savunulduğu gibi ödeme yapamayacak durumda görülmesi halinde sözleşme imzalanmaması gerekirdi. Sözleşme imzalandı ise artık davalı taraf sözleşmenin hükümlerine uymalı ve davacı talep ettikçe 7 gün içerisinde malları teslim etmeliydi. Davalının ödemezlik defi hakkı, ancak ilk çekin karşılıksız çıktığı tarihte doğabilir. Bu tarihten önce teslimden imtina, ödemezlik defi değil, TBK 212/2 ve 125. maddelerine göre satıcının temerrüdü anlamına gelir.Her ne kadar davalı taraf, davacının mali durumunun kötü olduğuna, bu yüzden de satışların semeresiz kalacağı savunmasına, keşide (vade) tarihi mal teslim yükümünden (03.11.2012) altı ay sonra (20.05.2013) olan ilk çekin ödenmeme durumunu delil olarak göstermiş ise de, altı ay boyunca mal alamayan davacının çekleri ödeyemez duruma gelmesine bu süreçte mal teslim etmeyerek davalının sebep olduğu yaptırılan mali incelemeden anlaşılmaktadır. Zira davacının mal alımının tamamına yakını davalıdandır. Davacı davalıdan mal alamayarak bu süreçte ticaretini devam ettiremez hale gelmiş ve davalıya keşide ettiği çekleri ödeyemediği gibi üçüncü kişilere de borçlarını ödeyemez hale gelmiştir. Bu sebeple sözleşmenin feshinde davalının haksız olduğu ve mütemerrit davrandığı sonucuna varılmıştır. Sözleşmenin feshine kendi kusuru ile sebebiyet verip mütemerrit davranan davalı-karşı davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmadığından karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir.Bilindiği üzere gerek TBK 212/2. maddesi “zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini istediği kabul edilir.” hükmünü havidir. Ayrıca 125. maddede borçlunun temerrüdü halinde alıcının seçimlik hakları düzenlenmiştir.Dava açıldığı tarihten önce davacı tarafından davalıya gönderilen İzmir …. Noterliği’nin 20.05.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile artık sözleşmenin ileriye dönük feshedildiği böylece geriye kalan malların aynen ifasının talep edilmediği, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle sözleşmenin ayakta kaldığı 01.04.2013 ila 20.05.2013 tarihleri arası için müspet zararını, sözleşmenin feshinden sonrası için ise menfi zararını talep ettiği anlaşılmaktadır.Fakat temerrüt gerçekleştiği anda davacı TBK 125. maddesinde sayılı haklardan yalnızca birini tercih etmesi gerekir. Temerrüt gerçekleştikten sonra, bilahere fesih kararlılığı gösterilen sözleşmenin, belirli bir süre devam ettiği kabulü mümkün değildir. Tekrar etmek gerekirse, bilahere sözleşme feshedildiğinden, artık temerrüt tarihi itibari ile davacının 125. maddedeki haklardan yalnızca birine haiz olduğunun kabulü gerekir. Davacının dava açılmadan önce gönderdiği ihtarnamelerden, önce sözleşmenin ayakta durma iradesi olduğu, yani 125. maddede sayılan seçimlik haklarından ilkini talep ettiği, davalı tarafın buna kayıtsız kalması sebebiyle, artık maddede sayılı ikinci seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeyi ileriye dönük sonlandırdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının TBK 125/2. maddesine göre malların tesliminden vazgeçtiğinin ve malın teslim edilmemesinden kaynaklı müspet zararını talep ettiği sonucuna varılmıştır. Bu durumda davacı taraf, davalının malları teslim etmemesinden kaynaklı bütün zararlarını (her bir zararı ispatlamak koşuluyla) mahkemeden talep edebilir. Yani sözleşmenin haklı feshedilmesi yetmez, davacı taraf uğradığı zararları da kalem kalem ispat etmek zorundadır. Ne var ki davacı dosyaya sunulan deliller ile mahallinde yapılan bilirkişi incelemelerinden müspet zarar olarak yalnızca “ikame alım” zararını ispat edebilmiştir. Bunun dışında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145. maddesinde belirtilen delil bildirme süresinde sunulan delillerden hiçbiri dava dilekçesinde sayılan zarar kalemlerini ispata elverişli olamamıştır. Bu durumda davacının teslim alamadığı ürünler için 3. Kişilere ödediği bedelden, sözleşme bedeli çıkarıldığında (1.096.996,50 TL – 953.344,12 TL) davacının ikame mal temini sebebiyle KDV hariç 143.652,38 TL zarara uğradığı ispat edilmiştir. Taleple bağlılık ilkesi gereği davacı bu alacak kalemine münhasır 45.000,00 TL talep ettiğinden davanın yalnızca bu kalem bakımında kabulüne, ispat edilemeyen diğer zarar kalemleri yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.Bilirkişi raporları ile ortaya konduğu üzere, davacının alımlarının tamamına yakını davalıdandır. Yani davalının mütemerrit davranıp mal teslimini kesmesi, davacının ticaretini döndürememesine yol açmış, davalının da bizzat icra takipleri başlattığı yönündeki beyanından da anlaşıldığı üzere bir kısım icra takiplerine muhatap kalmıştır. Bu durumda davacının 3. kişiler nezdinde itibarının zedelendiğinin kabulü gerekmiştir. İtibar, 4721 sayılı TMK’nın 8 ve devamı maddelerine göre kişiliğin ayrılmaz bir parçası olduğundan, itibara verilen zarar tüzel kişiliğe verilmiş sayılacağından davacının TMK 25. maddesine göre manevi tazminat talep etme hakkı somut olayda kabul edilmiştir. Davacının üç ihtarname göndermesine rağmen davalının temerrüdünde ısrar etmesi, bu temerrüt sebebiyle davacının ticaretinin ciddi ölçüde bozulması, tazminat müessesinin kazanç aracı olarak kullanılamayacağı unsurları birlikte değerlendirilerek …”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,45.000,00-TL maddi tazminatın 01/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,2-Manevi tazminat davasının KABULÜNE,10.000,00-TL manevi tazminatın 01/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,3-Karşı davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı/Karşı Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu,Davacı-karşı davalıya teslim edilen ürünler ile ilgili olarak davacı-karşı davalının toplam 350.000.TL tutarında 10 adet çekinin karşılıksız çıktığını, İzmir 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/390 E. Sayılı 28/08/2013 tarihli ihtiyati haciz kararı ile ilgili yapılan takiplerde davacı-karşı davalının işyerine gidildiğini, ancak işyerini boşalttığının görüldüğünü, bu durumda müvekkili şirketin davacı-karşı davalıya ürün teslim etmemesinin değil ürün teslim etmiş olmasının TTK md. 18/2’de düzenlenen tacirin basiretli davranma yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceğini, davacı-karşı davalının çekleri ödememesi sonucunda hiçbir koşul ve şarta bağlı olmaksızın ceza-i şartın muaccel hale geldiğini,Yerel mahkeme tarafından seçimlik hakların sadece birinin seçilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen davacı-karşı davalının iradesinin yorum yoluyla belirlenerek davacı-karşı davalının ürünlerin tesliminden vazgeçtiğinin ve malın kendisine teslim edilmemesinden kaynaklı müspet zararın talep edildiği sonucuna ulaşıldığını, yerel mahkeme tarafından yorum yoluyla tespit edilmesinin talep ile bağılık ilkesine aykırı olup yorum yoluyla talebin mahkeme tarafından belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu,Bilirkişi raporlarının hatalı, çelişkili ve denetime elverişli olmadığını hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, İleri sürerek, asıl davanın esastan reddine karar verilmesini, karşı davanın kabulü ile temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte 220.000,00.TL tutarında toplam bedelin davacı-karşı davalıdan tahsiline, asıl dava ile karşı davada ayrı ayrı alacağa hükmedilmesi halinde alacakların takas/mahsup edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı/Karşı Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, sözleşmeyle teslimi kararlaştırılan 6.696 üründen 2.383 adedinin teslim edildiğini, 4.131 adedin ise teslim edilmediğini,Ürün tipine göre davalı şirketle yapılan işin EURO cinsinden toplam tutarı ve teslim alınmayan ürünlerin tutarının belli olup müvekkili şirkete teslim edilemeyen ürünlerin bedelinin 476.955,00. Euro olarak hesaplandığını, Parasal karşılığı ve teslim edilmeyen ürünlerden kaynaklı olarak şirketin uğradığı zararı gösteren tabloya göre davacı müvekkili şirketin 1.394.441,78. TL zarara uğradığını, müvekkili şirketin 1.394.441,78. TL zararından %18 oranında KDV’nin mahsubu halinde net zararın 1.181.730,32. TL olarak hesaplandığını, Davacı müvekkili şirketin yoksun kalınan kazanç kaybından kaynaklı zararın KDV dahil 1.394.441,78. TL olduğunu, Davacı müvekkili şirketin davalı şirketin tedarik etmemesi nedeniyle başkaca şirketlerden temin ettiği sözleşme konusu mallardan ötürü uğradığı zararın 143.652,38. TL saptanmasının da isabetsiz olduğunu, İzmir’den talimat mahkemesince alınan mali müşavir bilirkişi raporunda dava dilekçesinin ekinde sunulan faturaların ticari defter ve kayıtlardaki varlığının tespit edilmediğini, bu eksikliğin giderilmesi gerektiğini, Bilirkişilerin, faturaların toplam bedeli olarak 1.096.996, 50.TL saptamasının isabetsiz olduğunu, söz konusu tutara konu faturaların bir kısmının davalı şirket ile akdedilen sözleşmenin dışında kalan malları da konu edindiğini,Davalı yanca davacı müvekkili şirkete teslimi yapılmayan 4.131 adet malın haricindeki malları söz konusu tutar içerisinde hesaplanarak sonuca ulaşmasının hatalı olduğunu, İleri sürerek, Davalı/Karşı davacı tarafın istinaf itirazlarının esastan reddine, nihai kararın gerekçe kısmının düzeltilerek asıl davanın tamamen kabul edilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, sözleşmenin haklı nedenle feshi nedeniyle TBK’nın 125/2 maddesi gereğince müspet zararın ve sözleşmenin yürürlükte olduğu tarihte karşı tarafın temerrüdü nedeniyle uğranılan menfi zararın tazmini ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini, karşı dava ise sözleşme gereğince kararlaştırılan ödenmeyen çek bedellerinden kaynaklı cezai şart alacağın tahsili istemine ilişkindir.Asıl dava davacısı, taraflar arasındaki mal tedarik sözleşmesi gereğince edimlerini yerine getirmelerine rağmen davalının mal teslim edimini yerine getirmediğini, ihtarname ile mal teslim ediminin yerine getirilmesini talep ettiklerini buna rağmen davalının edimlerini yerine getirmediğini bunun üzerine sözleşmenin taraflarınca haklı nedenle feshedildiğini, davalının sözleşme dönemi içinde edimini yerine getirmemesi nedeniyle kar kaybına uğradıklarını, başkaca sözleşme imzalama fırsatını kaçırdıklarını bu nedenle uğradıkları menfi zararın (gecikme nedeniyle uğradıkları zararın) ve sözleşmenin kendileri tarafından haklı nedenle feshi nedeniyle davalının teslim etmesi gerekip teslim etmediği malları 3. Kişilerden almak zorunda kaldıklarını bu nedenle uğradıkları müspet zararın ve sözleşmenin feshine davalının haksız eylemleri neden olduğundan bundan dolayı uğradıkları manevi zararın tazminini talep etmiş, karşı davada ise karşı davacı, davalının sözleşme kapsamında verdiği 10 adet çekin karşılıksız çıktığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 15. Maddesinde bu durumda karşılıksız çıkan her bir çek için cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığını, karşılıksız çıkan çekler nedeniyle cezai şartın ödenmesini talep etmiş, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.Karşı davacının istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde;Taraflar arasında mal tedarik sözleşmesi bulunduğu, sözleşmeye göre sözleşmede belirlenen ürünlerin talep edilmesi halinde tedarikçi tarafından alıcı davacıya tesliminin kararlaştırıldığı, davalının mal bedeli için ileri tarihli çek almış olmasına rağmen mal tedarikini durdurduğu, asıl dava davacısının bunun üzerine ihtarname ile mal tedariki ediminin yerine getirilmesini talep ettiği, buna rağmen mal tedarikinin gerçekleşmediği, asıl dava davacısının mal tedarik edilmemesi üzerine ihtarname ile sözleşmeyi feshettiği uyuşmazlık konusu değildir.Davalı-karşı davacı, asıl dava davacısının çeklerinin karşılıksız çıkması ve mali durumunun kötü olduğunun tespit edilmesi üzerine mal tedariki ediminin yerine getirilmediğini, sözleşmenin feshine kendilerinin neden olmadığını ileri sürmüş ise de, sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde, asıl dava davacısının verdiği çekler karşılıksız çıkmamıştır. Bu dönem içinde asıl dava davacısının mali durumunun kötü olduğunu, ödemelerini yapamayacak duruma geldiğini davalı ispatlayamamıştır. Verilen ilk çekin karşılıksız çıkma tarihi sözleşmenin feshinden sonradır. Davalı- karşı davacı bu tarihten önce mal tedariki edimlerini yapılan ihtara rağmen yerine getirmemiştir. Bu durumda sözleşmenin feshine karşı davacı haksız eylemi nedeniyle sebep olmuştur, kendi haksız eylemi nedeniyle sözleşmenin feshine neden olduğundan ve ilk çekin karşılıksız çıkması tarihinde sözleşme feshedilmiş olup buna göre sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep edemeyeceğinden karşı dava yönünden istinaf sebepleri yerinde değildir.Karşı davacı taraflar arasındaki sözleşmenin feshine kendi eylemleri nedeniyle sebep olduğundan ve asıl davacının sözleşmeyi feshi haklı olduğundan asıl davada kabul edilen müspet zarara yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Ayrıca taraflar arasındaki sözleşme tek satıcılık sözleşmesi olup, sözleşme edimlerini geçerli bir neden olmaksızın yerine getirmeyerek sözleşmenin feshine neden olan davalı- karşı davacının eylemleri nedeniyle asıl dava davacısının ticari itibarı zedelenmiş olup, taahhütlerini yerine getiremez duruma düştüğü ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldığı bu nedenle manevi zarara uğradığı sabit olduğundan mahkemece manevi tazminata hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından manevi tazminata yönelik istinaf sebepleri de yerinde değildir.Asıl davacının istinaf sebeplerinin incelenmesinde;Taraflar arasındaki mal tedarik sözleşmesi, karşı tarafın edimlerini yerine getirmeyerek temerrüde düşmesi nedeniyle asıl davacı tarafından haklı olarak feshedilmiştir. Mahkeme kabulü de bu yöndedir.TBK’nın 125. Maddesine göre, borçlunun temerrüdü halinde alacaklının seçimlik hakları bulunmaktadır. Maddeye göre alacaklı borçlunun temerrüdü halinde, borcun ifasını ve gecikme nedeniyle uğradığı zararı talep edebileceği gibi borcun ifasından ve gecikme nedeniyle tazminat talebinden vazgeçtiğini belirterek, borcun ifa edilmemesi nedeniyle doğan zararının giderilmesini veya sözleşmeden dönmeyi talep edebilir. Sözleşmeden dönme halinde sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesini de talep edebileceği maddenin son fıkrasında düzenlenmiştir. Yani borçlunun temerrüdü halinde alacaklı ya edimin ifasını ve gecikme nedeniyle uğradığı zararının tazminini veya bunlardan vazgeçtiğini belirterek borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının tazminini veyahutta sözleşmeden dönerek, sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının tazminini talep edebilecektir.Somut olayda asıl dava davacısı karşı tarafı temerrüde düşürdükten sonra ve karşı tarafın temerrüdü devam ettiğinden sözleşmeyi haklı olarak feshetmiştir. Buna göre aynen ifa ve gecikme nedeniyle zararını veya borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararını (mahrum kalınan kar) talep edemeyecektir. TBK 125/son maddesine göre ancak sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının (müspet zarar) giderilmesini talep edebilir.Mahkemede doğru olarak bu değerlendirmeyi yapmış ve sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle asıl dava davacısının uğradığı ve ispatladığı zarar miktarını tespit etmiş, bu zarardan taleple bağlı kalarak 45.000 TL’ye hükmetmiş, asıl davacının TBK 125. Maddeye göre seçimlik haklarından sadece birini kullanabileceği, iki seçimlik hakkı birlikte kullanamayacağı, asıl dava davacısının da seçimlik hakkını sözleşmenin feshi yönünde kullandığı talep ettiği diğer tazminatların bu kapsamda olmadığı belirtilerek menfi zarar talebini reddetmiştir. Buna göre asıl dava davacısının istinaf sebepleri yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı/Karşı Davalı ve Davalı/Karşı Davacının istinaf başvurularının HMK’ nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 121,30.’ar. TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile davalı/karşı davacı tarafça asıl dava yönünden yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40’ar.TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 44,40’ar.TL’den mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin Davacı/Karşı Davalı ve Davalı/Karşı Davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-Asıl dava yönünden alınması gereken 3.757,05 TL istinaf karar harcından Davalı/karşı davacı tarafından peşin yatırılan 939,27 TL harcın mahsubu ile kalan 2.817,78 TL harcın Davalı/Karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 19/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.