Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/663 E. 2019/1733 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/663 Esas
KARAR NO : 2019/1733 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2018
DOSYA NUMARASI : 2018/868 Esas – 2018/1246 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/12/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı firmanın 14/07/2017 tarihinde 726610604 konşimento numaralı gönderinin 5 iş günü, … konşimento numaralı gönderinin 1 iş günü içinde teslim edilmesi gerekirken gecikmeli olarak teslim edildiğini, …’ye teslim edilen gönderilerin …’e aktarılmış olduğunu, taşımanın gereği gibi yerine getirilmediği, manevi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile maddi zararın tazmini için 11.839,04 TL nin bugüne kadar işlenmiş 1.084,73 TL ticari temerrüt faizi ve dava süresince işleyecek olan ticari temerrüt faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesine, taşıma ücretinin iadesi ilişkin 27.09.2017 tarihli iade faturasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilleri cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın yetkisiz mahkemeye açıldığını, yetki itirazında bulunduklarını, hak düşürücü sürelerde ihbarda bulunulup bulunulmadığının araştırılmasını istediklerini, davacının gönderilerin 21.07.2017 tarihinde teslim edilmesi gerektiği iddiasına istinaden 11.08.2017 tarihinde kadar müvekkili şirkete ihbarda bulunması gerektiğini, davanın her ne kadar gönderilerin 21.07.2017 tarihinde teslim edilmesi gerektiği ve gönderinin …’e aktarılmış olduğundan bahisle gecikmenin yaşandığı kanaati uyandırılmaya çalışılmakta ise de; kabulü mümkün olmadığını, müvekkili şirket hiçbir suretle teslim tarihi taahhüdünde bulunmadığını, davacının öncelikle taşıma süresine ilişkin verilmiş taahhüdün varlığını, teslim süresi taahhüt edilmesine rağmen uyulmadığını, gecikme sebebi zararının olduğunu, teslimin ihtiraz-i kayıt ile yapıldığını, zararın Montreal Sözleşmesi uyarınca talep edilebilen zararlardan olduğunu yazılı olarak kanıtlaması gerektiğini, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 13/12/2018 tarih 2018/868 Esas – 2018/1246 Karar sayılı kararında;”…Anayasanın 90.maddesi 5.fıkrası gereğince Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır şeklindedir.Bu kapsamda Montreal Sözleşmesinin yetkiyi düzenleyen hükümleri temel hak ve özgürlüklere ilişkin bulunmayıp kanun hükmündedir.Bu nedenle davacının kanun hükümlerinin değil milletler arası sözleşme hükümlerinin uygulanacağı yönündeki iddiaları dosya kapsamına uygun değildir. Yetki şartının taraflar arasında 11/04/2007 tarihinde akdedilen sözleşme de belirlendiği ve HUMK dönemi oluşturulduğu anlaşılmıştır.Benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak , Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/13-104 esas, 2016/15 karar sayılı kararında Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin Esas No: 2017/10021 Karar No: 2017/6705ve 08/05/2017 tarihli emsal kararlarında da açıklandığı üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17.maddesine göre; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü ve aynı yasanın “zaman bakımından uygulama” başlıklı 448. Maddesinde ise; “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” şeklindeki ifadesi ile, usul hükümlerinin derhal uygulanacağına vurgu yapılmaktadır.Bu nedenlerle taraflar arasında doğan uyuşmazlıklar da İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığı ve her iki tarafların tacir olması sebebi ile 6100 sayılı HMK’nın 17.maddesi uyarınca anılan yetki şartının geçerli olduğu ve mahkememizin yetkisiz bulunduğu anlaşıldığı…”gerekçesi ile;”1-)Mahkememizin yetkisizliği sebebiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ç ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığından DAVANIN USULDEN REDDİNE,2-)HMK 17 gereğince Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesinin YETKİLİ OLDUĞUNA, HMK’nun 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın yetkili Nöbetçi İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin yetkisizlik kararının hukuka uyarlı olmadığını, Davacının 11/04/2007 tarihli sözleşme eklerini dosyaya sunduğunu, sözleşme tarafları, gecikme halinde Montreal Sözleşme hükümlerinin geçerli olacağı hususunda anlaştıklarını, dava konusu taşımaların Çin-Türkiye ve İngiltere-Türkiye arasında havayolu ile gerçekleştirildiğini, dava konusu yargılama, taraf devletlerde Montreal Sözleşmesi yürürlükte olduğundan Montreal Sözleşmesi hükümlerine göre yürütülmesinin gerektiğini,
Montreal Sözleşmesi; mahkemenin de değerlendirdiği üzere Kanun hükmünde olduğunu, bu nedenle Montreal Sözleşmesi’nin yetkiye ilişkin hükümlerine göre değil 6100 sayılı HMK hükümlerine (17. Maddeye) göre karar vermek 5. Maddede düzenlenen Genel Kural’ a aykırı olduğunu,Davacı, milletlerarası anlaşamalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi halinde milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağı yönünde anayasa’nın 90/5 maddesine dayanarak ileri sürdüklerini, ancak yerel mahkemece bu talebin reddedildiğini, mahkemenin temel hak ve özgürlüklere ilişkin olmadığı değerlendirmesiyle uygun bulmadığı yetkiye ilişkin iddialarının anayasa’nın 36/2, 37/1 ve 40/1 maddeleri uyarınca temel hak ve özgürlüklere ilişkin olduğunu,11/04/2007 tarihi, İstanbul Anadolu Mahkemelerinin kurulu olduğu bir tarih olmadığını, o tarihte tarafların İstanbul Mahkemeleri olarak anlaşmış olmalarının İstanbul-Ümraniye ilçesinde olan her iki şirket merkezinin de göz önünde bulundurduğunda İstanbul Anadolu Adliyesinin henüz tesis edilmemiş olmasından kaynaklandığını, aksi takdirde yargı çevresi dışında bir mahkemeyi yetkili kılmalarının taraflara sağlayacağı bir hukuki faydanın bulunmadığını, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın usulden kabulüne karar verilmesine ve konusuna göre dosyanın esastan incelenmek zere İstanbul Anadolu Adliyesinde başka bir mahkemeye gönderilmesine, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, hava taşıma sözleşmesinden kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.Davacının, Çin ve İngiltere’de mukim tedarikçilerinden satın aldığı emtianın hava yolu ile taşınması işinin davalı tarafından üstlenildiği, aralarında yazılı taşıma sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmede uyuşmazlık halinde İstanbul Mahkeme ve İcra Dairesinin yetkili olacağının kararlaştırıldığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Ayrıca, sözleşmenin dava konusu taşımayı kapsadığı da kabullerindedir.Uyuşmazlık, mahkemenin işbu davaya bakmaya yetkili olup olmadığı,mahkemece verilen yetkisizlik kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.YARGITAY 11 HUKUK DAİRESİNİN 21/01/2019 TARİH VE 2018/1259 ESAS, 2019/542 KARAR SAYILI İÇTİHADINDA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE, taşımanın yurt dışından Türkiye’ye yapılması ve taşımanın hava yolu ile gerçekleştirilmesi dikkate alındığında, yerel mahkemenin de doğru olarak belirlediği üzere, dava konusu uyuşmazlığa Anayasamızın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk düzenlemesi haline gelen ve taraf olduğumuz Varşova Konvansiyonu hükümleri uygulanması gerekmektedir. Anılan Konvansiyonu tadil eden Lahey ve Montreal protokolü hükümleri de dikkate alınması zorunludur. Montreal Protokolünün 33. maddesindeki yetki düzenlemesi, ülke bakımından yetkiyi belirlemektedir. Tarafların, bu yetkili ülkeler dışında yetkili mahkeme belirlemesi geçerli olmayacaktır. Ancak, tarafların yetkili olan ülke içerisinde geçerli olmak üzere yetki sözleşmesi yapmalarına engel bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda, davanın tarafları, taşımanın güzergahı, taşımanın yapıldığı ülke ve Konvansiyon hükümleri dikkate alındığında Türkiye’de görülebilecek bir dava olup, tarafların bu ülke içinde yaptığı yetki sözleşmesinin geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. O halde, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle tarafların tacir olmasına, aralarında münhasır yetki sözleşmesi yapmış bulunmalarına, anılan sözleşmenin HMK’nın 17. maddesine uygun yapılmasına, süresinde yetki itirazı olmasına göre, davacının yerinde görülmeyen bütün istinaf sebeplerinin reddi ile HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığın, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/12/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.