Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/650 E. 2020/1299 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/650 Esas
KARAR NO : 2020/1299 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/302 Esas – 2018/887 Karar
TARİH: 19/09/2018
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili bankanın Bahçelievler/İstanbul şubesi ile dava dışı …. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, bahse konu sözleşmelere istinaden, müvekkili banka tarafından borçlu adına çeşitli krediler tahsis edildiğini ve kullandırıldığını, davalı borçlunun söz konusu sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalandığını, ancak borçlunun, kullandığı krediden kaynaklanan borçlarını ödemediğinden, Bakırköy … Noterliği’nin 04.01.2016 tarih, … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini, buna rağmen, borcun ödenmemesi üzerine davalı borçlu hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından takip başlatıldığını, takibe davalı tarafından itiraz edildiğini, açıklanan nedenlerle; İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, davalı aleyhine %20’sinden aşağı olmamak üzere İcra İnkar tazminatına hükmedilmesini, talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, kredi sözleşmesindeki miktarın, tarihin, ad-soyadın ve adresin sonradan doldurulduğunu, müteselsil kefalet ibaresi, ad soyad, adres, tanzim tarihi, miktar ibarelerinin müvekkilinin el yazısı ile yazılmadığını, sözleşmenin her sahifesinde imzasının bulunmadığını, sözleşmenin müzakere edilerek imzalandığına ilişkin kaydın bulunmadığını, takibe dayanak yapılan Genel Kredi Sözleşmesi ile birlikte imzalatılan ve icra dosyası içerisinde bulunan “Bankacılık Hizmet Sözleşmesi”, “Kredi Kartı Talep Belgesi” gibi sözleşmelerde tarih, yazı, miktar bulunmadığını o kısımların boş olduğunu, takibe dayanak yapılan sözleşmede de bu kısımların boş iken sonradan doldurulduğunun kanıtı olduğunu, sözleşme tarihinin 08.11.2010 olarak yazıldığını, takip tarihinin 03.02.2016 olduğunu, asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin ilk başta imzalatılan sözleşme gereğince kullandırılan krediler olmadığını, sonraki dönemlerde kullandırılan krediler olduğunu, bu süre içerisinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini, sonradan kullandırılan kredilerin bu yasanın yürürlük tarihinde kullandırıldığından bu yasa hükümlerinin uygulanacağını, bu kanun gereği evli olan bir kişinin eşinin rızası olmadan kefil olmasının geçerli olmayacağını ve şekle ilişkin şartların emredici kural olarak belirtildiğini, yasal şartlara uygun olmayan kefalet sözleşmesinin müvekkili bakımından geçersiz olduğunu, takibe dayanak yapılan sözleşmede sadece imza attırıldığını, sözleşmenin gerçek iradeyi yansıtmadığını, bu haliyle de sözleşmenin geçersiz olduğunu, müvekkilinin tüketici konumunda olduğunu bu nedenle davanın Tüketici Mahkemesinin görev alanına girdiğini, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, borçlu olmamakla birlikte borcun muaccel olmadığını, takip öncesi ve sonrasına ilişkin faizlerin fahiş olduğunu, borcun zamanaşımına uğradığını, icra inkar tazminatının da yerinde olmadığını bu nedenlerle davanın reddine, davacının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 19/09/2018 tarih 2016/302 Esas – 2018/887 Karar sayılı kararında;”Davalı taraf kredi sözleşmesinde ki miktar, ad, soyad ve adresin sonradan doldurulduğunu, kefalet sözleşmesinin 6098 Sayılı Kanunun 583. md aykırı olarak doldurulduğunu, evli olan kişinin eşinin rızası olmadan kefaletin geçerli olmayacağını, borcun muaccel olmadığını, borcun zaman aşımına uğradığını iddia etmiş ise de; bankacı bilirkişi vasıtası ile banka kayıtlarında, kredi sözleşmesinde ve ekinde ki belgelerde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ve mahkememizce yapılan değerlendirmeler ile taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesinde vade tarihi bulunmadığından zamanaşımı süresinin hesap kat tarihinden itibaren başlamakta olduğu, zamanaşımı süresi takibe konu alacağa ilişkin zaman aşımı süresinin10 yıl olduğu göz önünde bulundurularak davalı tarafın zamanaşımı definin reddine ara karar ile karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda ayrıntıları ile belirtildiği üzere davalı tarafça, kredi sözleşmesi 08/11/2010 tarihinde imzalanmıştır. Davalı tarafın itirazlarında belirttiği 6098 Sayılı kanunun 581. md ve devamı maddelerine aykırılık itirazların 6101 Sayılı Kanunun 1. md. açıklığı karşılısında kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş bulunan kredi sözleşmesine yönelik olarak uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Bilirkişi vasıtası ile yapılan inceleme, değerlendirme ve hesaplamaların yasaya ve usule uygun olduğu görülmüş olmakla davacı tarafın davasının aşağıda belirtildiği şekilde kısmen kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş, davalı tarafın icra dosyasına yapmış olduğu itirazın haksız ve davacı tarafın alacağını geç almasına sebep olacak nitelikte bulunduğu…”gerekçesi ile, 1-)Davacı tarafın davasının KISMEN KABULÜ ile, Diğer Borçlular ile arasında tahsilde tekerrür olmamak üzere; Davalı tarafın İstanbul …İcra Dairesinin … sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın; 208.365,89.TL asıl alacak için İPTALİNE, Takip tarihinden sonra borç tamamen ödeninceye kadar 208.365,89. TL asıl alacak tutarı üzerinden takip tarihinden itibaren yıllık %38 temerrüt faizi ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanmasına, Fazla istemin Reddine;2-)Davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin kabulü ile (208.365,89.TL) nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkili banka ile dava dışı …. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, Dava konusu icra takibinde %54 oranından temerrüt faizi işletilmesinde hukuken sakınca bulunmadığını, bilirkişi tarafından hatalı tespit yapılarak %38 temerrüt faizi işletilmesi suretiyle icra takibinin devamına karar verildiğini, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkilinin tüketici olup davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, Borcun muaccel olmadığından icra takibi yapılamayacağını, asıl borçluya kat ihtarnamesinin tebliğ edilemediğini, sözleşmede adreste bulunulmaması halinde Tebligat Kanunu 21’in uygulanmasının gerektiğinin belirtildiğini, borçlu adreste bulunmasa dahi tebliğ edilmiş sayılacağına dair sözleşmede hüküm bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini,TBK 586/1’e göre kefile başvurabilmek için öncelikle esas borçlunun sonuçsuz kalacak şekilde ihtarının şart olduğunu, borçludan önce kefile başvurulmuş olup davanın reddi gerektiğini, asıl borçlu ve kefil hakkında birlikte icra takibi yapıldığını ve hatta ödeme emrinin kefile asıl borçludan önce tebliğ edildiğini,( 11. HD 08/01/2014 2013/18084 E. 2014/272 K.) TBK 586/1’e göre asıl borçluya ihbarname tebliğ edilmeden kefile başvurulamayacağını,Sözleşmede yer alan müteselsil kefil ibaresinin, ad, soyad, adres, tanzim tarihi, miktar ibarelerinin müvekkilinin el yazısı ile yazılmadığını, bankaca sonradan doldurulduğunu, kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulmadığını, Kefaletin TBK m. 583 emredici hüküm kurallarına uymadığından geçersiz olduğunu,Asıl borçluya kullandırılan kredilerin ilk başta imzalanan sözleşme gereğince kullandırılan krediler olmadığını, sonraki dönemde kullandırıldığını, bu süre içinde 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiğini, krediler bu yasanın yürürlüğünden sonra kullandırıldığından 6098 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerektiğini, 584. Maddeye göre eş rızasının alınmadığını, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, bu hususu kamu düzenine ilişkin olduğunu, Sözleşmede kefalet tarihi olmadığını, davacı bankanın boş matbu sözleşmeye imza aldığını, kefaletin asıl borcun feri olması sebebiyle tarihinin asıl borçtan önceye ait olması geçerliliği için zorunlu olduğunu,Davacının TBK 594/1’e göre uygun davranmadığını, anapara ödemelerindeki gecikmenin kefile bildirilmesi gerektiğini, bunun yapılmadığını, 594/3. Maddeye göre davacının haklarını kaybettiğini, Müvekkilinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil olma yönünde bir irade beyanı bulunmadığını, Sözleşmenin her sayfasında müvekkilinin imzasının olmadığını, imzası bulunmayan sözleşme hükümlerine göre oluşturulan fahiş asıl alacak miktarından, faize faiz yürütülmesinden, faizden BSMV ve eklentilerinden sorumlu tutulamayacağını,Asıl alacak, faiz ve eklentilerinin fazla hükmedildiğini, müvekkilinin imzası bulunmayan sözleşme hükümlerine göre oluşturulan fahiş asıl alacak miktarından, faize faiz yürütülmesinden, faizden BSMV ve eklentilerinden sorumlu olmayacağını, Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini, Davacının yasal şartlara haiz olmayan geçersiz bir kefalet sözleşmesi ile usulsüz olarak kredi kullandırdığını, borçludan alacağını talep etmeden müvekkili aleyhine icra takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf sebepleri doğrultusunda lehlerine bozulmasını, kararın aleyhe olan kısımların kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalının müteselsil kefil sıfatı ile imzası bulunan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, dava dışı asıl borçlu şirket ile imzalanan genel kredi sözleşmesini davalının müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borcun ödenmesi için kat ihtarnamesinin borçlulara tebliğe gönderildiğini, buna rağmen borcun ödenmemesi üzerine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalının da bulunduğu borçlular hakkında takip başlatıldığını, davalının takibe haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinafa başvurmuştur.Davacı vekilince cevaba cevap dilekçesi ekinde sunulan davacı bankanın davaya konu kredilere ilişkin uygulanacak faiz oranlarını gösterir tamimlerde Borçlu Cari Hesap (BCH) şeklinde işleyecek kredilere uygulanacak faiz oranının yıllık % 19 olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi de buna göre somut olayda davacı bankanın talep edebileceği temerrüt faiz oranını (kredi sözleşmesinin 71. madde hükümlerine göre akdi faizin iki katı olarak) belirlemiştir. Bilirkişice belirlenen ve mahkemece hüküm altına alınan takipten sonra işleyecek temerrüt faiz oranı davacı bankanın sunduğu tamime göre hesaplanmış olup davacı vekilinin faiz oranına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi gereğince bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari davadır. Davalının kefili olduğu ve davacı ile asıl borçlu arasında, düzenlenen sözleşme tüketici sözleşmesi olmayıp ticari kredi sözleşmesi mahiyetinde olduğundan uyuşmazlıkta Ticaret mahkemesi görevlidir. Davalı vekilinin göreve ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterlidir, ayrıca ihtarın tebliği şartı aranmaz. Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, hesap kat tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 586’ncı maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsurdur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesiyle ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacağın muaccel olması için kat ihtarnamesi tanzimi ve tebliğe gönderilmesi yeterlidir. Tebliğ edilmesi temerrüt bakımından sonuç doğurur.Taraflar arasında imzalanmış olan genel kredi sözleşmesinin 31. Maddesinde de kredi hesabının kat edilmesi ile alacağın muaccel hale geleceği düzenlenmiştir. Davalının alacağın muaccel olmadığı, kefile müracaat şartlarının oluşmadığı yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir.Davaya ve takibe konu genel kredi sözleşmesini davalı müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Kefalet sözleşmesinin tarihi 08/11/2010 olup, bu tarihte 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlüktedir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. Maddesine göre 818 sayılı Borçlar Kanunu uygulanacak olup, 818 sayılı kanunun 484. Maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirli olması yeterlidir. Dosyaya sunulan ve davalının imzasını inkar etmediği kefalet sözleşmesi yazılı yapılmış olup kefilin sorumlu olacağı miktar olarak 300.000 TL gösterilmiştir. Söz konusu kefalet sözleşmesi geçerli olup, davalı sözleşmede yazılı bulunan ad, soyad, miktar ve adres kısımlarının sonradan doldurulduğunu ispatlayamamıştır. Buna göre davalının kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Söz konusu kefalet sözleşmesi 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte iken imzalandığından ve bu kanununda eş rızası şartı ve 6098 sayılı yasanın 583. Maddesinde düzenlenen el yazısı ile yazılma şartları öngörülmediğinden anılan şartlara uygun yapılmadığı için kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. (Yargıtay 19 HD 2016/6751 E.; 2017/820 K, 2014/4849 E., 2014/7555 K.; 11 HD 2014/7680 E., 2014/9930 K. Sayılı kararları da benzer mahiyettedir.)Yine davalı tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinde “genel nakdi ve gayrınakdi kredi sözleşmesinin tamamını okudukları, her sayfayı parafa gerek olmadığı, tüm sözleşme hükümlerinin geçerli olduğu” kabul edilerek genel kredi sözleşmesinin tüm sayfalarını imzalamalarına gerek olmaksızın sözleşme hükümlerinin kendileri açısından da geçerli olacağı kararlaştırılmıştır. Genel kredi sözleşmesinde yer alan banka defter ve kayıtlarının delil olacağına ilişkin 76. Madde, temerrüt faizine ve temerrüt faizine BSMV uygulanmasına dair 71. Madde hükümlerini de kabul etmiş olduğundan asıl alacağın, faiz oranının, faiz ve ferilerinin fazla hesaplandığına ve BSMV tahsiline yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Davalı, asıl alacağın bilirkişice hesaplanan miktardan az olduğunu, faiz oranının yüksek uygulandığını ispatlayamamıştır.Takipte talep edilen miktar likit ve belirlenebilir olup, davalının takibe itirazında haksız olduğu tespit edilmiş olduğundan şartları oluşmakla icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalının icra inkar tazminatına ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK’ nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 14.233,47.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 3.558,37.TL harcın mahsubu ile bakiye 10.675,10.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 19/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.