Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/638 E. 2021/122 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/638 Esas
KARAR NO : 2021/122 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2018
NUMARASI : 2014/1053 Esas 2018/929Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 23/07/2013 tarihinde davalı ile sözleşme imzaladıkları, bu kapsamda davalının kendilerine 115 ton rafine fındık yağını sözleşmede belirlenen birim fiyatlar üzerinden satmayı ve kendilerinin de bu koşullar ile almayı kabul ve taahhüt ettikleri, bu kapsamda belirlenen birim fiyatlar üzerinden belli bir miktar yağı satın aldıkları, ancak davalının bakiye malı taahhüt ettiği birim fiyattan satıp teslimat yapmadığı, gerekçe olarak hammadde kalmadığını ileri sürdüğü, daha sonra kalan parti malları sözleşmede belirlenen miktardan daha yüksek bir rakamla satılacağını bildirdiği, bu durumun kendilerini mağdur ettiği ve davalının sözleşmeye aykırı davrandığı, davalının bu eylemi nedeniyle başka firmalardan yağ temini yoluna gittikleri ve bu nedenle zarara uğradıkları, yaptıkları ikame alım yönünden başka firmaya ödedikleri bedel ile davalının teslim temerrüdüne düştüğü bakiye miktardan mahsubu yapılarak tespit edilecek bedelin zarar olarak tazmini, bu bağlamda şimdilik 10.000,00-TL lik zararın davalıdan tahsile karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle davacının dayandığı 23/07/2013 tarihli sözleşme varlığının kabul edildiği ve bu sözleşmede yetkili mahkemenin ihtilaf halinde İstanbul ya da Afyonkarahisar mahkemeleri olacağının düzenlendiği, HMK’nun 17.maddesinin bu doğrultuda tacir olan tarafların doğmuş ya da doğabilecek uyuşmazlık halinde sözleşmede bir ya da birden fazla mahkemeyi yetkili kılmaları halinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılacağını düzenlediği, tarafların da tacir olmaları sebebiyle bu sözleşmede belirlenen mahkemelerden İstanbul mahkemelerinde davanın görülmesini talep ettikleri anlaşılmıştır. Ayrıca davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının HMK’nun 107.maddesine uygun olmadığı, esas yönünden de sözleşme uyarınca mutabakat yapıldığı, ancak özel şartlarda düzenlenen hükümler çerçevesinde acil sevkiyat planlarının bildirilmemesi sonucu kendilerinin de davacı ile çalışmalarının mümkün olmadığı ve siparişlerin bu mevcut şartlarla yerine getirilemeyeceğinin bildirildiği, kendi borcunu ifa etmiş olmayan davacının satıcının temerrüde düştüğünü ileri süremeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 23/10/2018 tarih ve 2014/1053 Esas – 2018/929 Karar sayılı kararında;”…Somut olayda; bir defada teslim edebilecek bir mal söz konusu olsa idi ve satıcı bunun vadesinde teslim etmeseydi, sonra da fiyatların artması nedeniyle kalan kısmı teslimden kaçınsa idi, böyle bir durumda satıcı temerrüde düşmüş sayılacaktı ve davacı somut veya soyut metoda göre hesaplanacak zararının tazminini isteyebilecek idi. Oysa somut olayda; sözleşme konusu emtia 115 ton fındık yağı olup, işin mahiyeti icabı partilerle teslimi söz konusudur. Sözleşmede sevkiyat tarihi Ağustos ayının ilk haftası olarak öngörülmüş ve sözleşmenin özel şartlar kısmında ise; “Son sevkiyat tarihine kadar çekilmeyen malların kalan miktarının sevk edilip edilmeceği satıcı opsiyonundadır. Yeniden fiyat belirleme satıcı opsiyonundadır.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm ile Ağustos ayının ilk haftası sonuna kadar teslim edilmemiş miktar bakımından satıcı davalı bir seçim hakkına sahip kılınmış veya malları sevk etmeme ya da yeniden fiyat belirleme yetkisine sahip olmuştur. Fındık yağı emtiasının piyasada oynak bir fiyat seyri izlediği dosya kapsamı ile belirlendiğinden, sözleşmenin bu hükmünde, alıcı davacının menfaatlerine dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan bir aykırılık tespit olunmamıştır. Ağustos ayının ilk haftasının sonuna kadar 115 ton ürünün teslimi gerektiği de ileri sürülemeyeceği ve davacının kendisine yapılan kısmi ifa için ödemesi gereken bedel bakımından geç ifada bulunduğu mail yazışmalarından anlaşılmaktadır. Ağustos ayının ilk haftası sonuna kadar 115 tonun tesliminin gerçekleşmemesinde davalı satıcının bir kusuru bulunmadığı gibi, davacı alıcının da tesliminin mutlaka Ağustos ayının ilk haftası sonuna kadar gerçekleşmesi doğrultusunda bir ihtarı ve talebi de yoktur. Ağustos ayının ilk haftası sonuna kadar fiyat sabittir, ancak bu tarihten sonra davalı sözleşmeye göre yeniden fiyat belirleme yetkisini (seçimlik hakkını) kazanmış durumdadır. Ağustos ayının ilk haftası geçince davalı satıcı mail mesajı ile kalan mal kısmı için yeni fiyat belirlemiş ve bu fiyat davacı tarafından kabul görmemiştir. Bu durumda davalı satıcı, 23/07/2013 tarihli sözleşmede kararlaştırılan 5.950-TL/KG+KDV birim fiyat ile bağlı sayılamaz. Sonuçta sözleşme hükümleri gereğince davalının 2013 Ağustos ayının ilk haftası sonunda yeniden fiyat belirleme yetkisi nedeniyle eldeki davada davacının tazminat talebinin kabule şayan sayılamayacağı ve davalı satıcının sözleşmeye aykırı bir davranışı tespit olunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yargılama dosyasına konu uyuşmazlığa ilişkin taraflarca dava ikame edilmeden önce taraflar arasında karşılıklı ihtarnameler keşide edildiğini, Taraflarınca davalı tarafa gönderilen 27/09/2013 tarihli ihtarname ile; müvekkilinin davalı ile yapmış olduğu anlaşma gereğince davalının 115 ton fındık yağını 5.95 kg + KDV fiyattan satmayı, müvekkilinin de söz konusu malı ağustos ayının ilk haftasına kadar davalıdan almayı taahhüt ettiğini bildirdiği, devamla sözleşme gereğince 16700 kg ve daha sonra da 26540 kg malı muhataptan 5.95 kg – KDV birim fiyattan alındığı, malın kalanının ise davalı tarafça malın fiyatının yükseldiği gerekçesiyle gönderilmediği, defalarca malın teslimi konusunda davalı tarafa sözlü ve mail ortamında başvuruda bulunulduğu, ancak davalının hammadde kalmadığı, tedarikin beklenmesi gerektiği gerekçesiyle talebi yerine getirmediği, hammaddeyi tedarik ettikten sonra da uzun bir süre (son sevk tarihinden sonraya tekabül edecek şekilde) müvekkili şirketi oyaladığı, bu şekilde müvekkilinin 2013 ağustos ayının ilk haftasından evvel malın teslim alınmasının imkansızlaştığı, davalının bu davranışının sözleşmedeki “son sevkiyat tarihine kadar çekilmeyen malların kalan miktarının sevk edilip edilmeyeceği satıcı inisiyatifindedir” maddesini uygulamaya yönelik olduğu, açıklanan nedenlerle taraflarca imzalanan sözleşme gereğince teslim edilmesi gereken bakiye 71.760 kg malın 5.95 kg+KDV fiyattan müvekkiline teslim edilmesi, aksi takdirde davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zararların tazmininin talep edildiğini, Davalının söz konusu ihtarnameye cevap vermediğini, taraflarınca davalıya bu defa Kadıköy …. Noterliği 08/11/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek, davalının derhal sözleşmeye uygun davranması ve yükümlülüklerini yerine getirmesi talep edildiği, davalı söz konusu ihtarnameye cevaben keşide ettiği 18/11/2013 tarih ve 38162 yevmiye nolu ihtarnamenin 3 ve 4 numaralı kısmında “3-ihtarnamede rafine fındık yağı alım satım sözleşmesinden bahsedilmişse de müvekkili şirketin temsil ve ilzama yetkilileri tarafından tanzim ve imza edilmiş böyle bir sözleşme bulunmamaktadır. 4-Belirtilen ihtarnamedeki talepleri kabul etmemizi, ileri sürülen iddia ve yapılan yorumların gerçeğe uygun olmadığını ve itiraz ettiğimi sayın muhatap vekiline bilvekale cevaben ihtar ederiz..” şeklinde beyanda bulunduğu, Davalı tarafın yerel mahkemede dava ikame edilmeden evvel keşide etmiş olduğu 18/11/2013 tarihli cevabi ihtarname ile uyuşmazlık konusu sözleşmeyi hiçbir tereddüte mahal vermeyecek şekilde inkar ettiği, davalı firma dava dosyasına sunmuş olduğu cevap dilekçesinde ise 23/07/2013 tarihinde müvekkili şirket fabrika müdürü ile davacı şirket yetkilileri arasında satış şartlarını içeren bir sözleşmenin akdedildiğini ve bunun taraflar arasında faks yoluyla paylaşıldığını ifade ederek dava önce varlığını inkar etmiş olduğu sözleşmeyi esas alarak savunmasını oluşturduğu, söz konusu çelişkili beyanların dürüstlük kuralına ve hukuka aykırılığı, ne yerel mahkeme tarafından ne de yerel mahkeme dosyasına rapor tanzim etmek suretiyle kanaatte bulunan bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığı, söz konusu çelişkili hususlar göz önüne alınmadan alınan raporlarla mahkemenin hüküm kurması haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu, İkinci sunulmak istenen hususun da, yukarıda anlatıldığı şekilde sözleşmenin varlığından haberdar dahi olmayan davalının daha ikame edilmesinden evvel müvekkilinden malların teslimi için teminat talep etmesi hususunun olduğunu, Davalı şirket tarafından, şirketin kaşesi ve şirket yetkilisinin imzası ile sözleşme metni düzenlendiği ve icap niteliğindeki işbu metin fark yoluyla müvekkili şirkete gönderildiği, müvekkili şirket tarafından kabul beyanının gönderilmesinin ardından da usul ve mevzuata uygun 23/07/2013 tarihli satış sözleşmesi akdedildiği, sözleşme hükümlerine uygun davranmayan davalı şirket çözümü sözleşmenin mevcudiyetini inkar etmekte bulduğu, işbu beyanlarına da 18/11/2013 tarihli cevabi ihtarnamede yer verdiği, bununla da kalmayan davalı firma süresinde teslim etmediği bakiye malın teslimini sözleşmede teminata ilişkin hiçbir hüküm bulunmamasına rağmen müvekkili şirketten teminat alınması şartına bağladığı, yani sözleşmeyi inkar ederek sözleşmeye konu malların verilmesini teminat verilmesi şartına bağlayan, sevkiyat tarihinde malları müvekkili şirkete vermeyen davalının kendisi olduğu, bunun ispatının da 16/08/2013 tarihinde saat 11:02:04’te davalı şirket yetkilisi … tarafından müvekkili şirket yetkililerine gönderilen mail içeriği olduğunu, Sırf birim fiyatı artırmak ve bu doğrultuda malların sevkiyatını geciktirmek maksadı ile hareket eden davalının bu amacını gerçekleştirmek uğruna haksız olarak müvekkili şirketten teminat talep ettiğini, davalı sözleşmeye göre teminat isteme hakkı bulunmamasına rağmen malların teslimi için müvekkilinden teminat istediği, basiretli tacir gibi davranmadığı, imzaladığından dahi haberdar olmadığı sözleşmeye aykırı davrandığı, esasen davalı taraf sözleşmedeki opsiyon hakkını kullanabilmek böylece birim fiyatı artırmak adına müvekkili teminat istemekte oyaladığı ve sözleşmedeki edimlerini kendisi yerine getirmediği, TMK 2.mad.düzenlenen dürüstlük kuralına ve HMK 29.maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı davranan davalının bu davranışlarının hukuk nezdinde korunmaması gerektiğini, Davalı satış sözleşmesinde belirtilen sürede malın teslimini kabul ve taahhüt etmiş olmasına rağmen bizzat kendi eylem ve muameleleri ile zamanında bakiye malı hazır etmediği, daha önce belirlenen birim fiyattan daha yüksek bir rakam belirleyerek kasıtlı ve kötüniyetli olarak müvekkili şirketin mağduriyetine sebep olduğu, Sözleşmenin kilit noktasının, müvekkilinin 115 ton fındık yağını 5.95 kg + KDV fiyattan alması olduğu, zira söz konusu fiyat ağustosun ilk haftasına kadar olan süredeki ortalama fiyat olup müvekkili 115 ton fındık yağını ortalama fiyattan satın aldığı, esasen sözleşme kapsamında müvekkilinin ilk olarak 16.700 kg ve daha sonra da 26.540 kg tutarındaki malı taraflarca sözleşmede belirlenen birim fiyat üzerinden satın alması da sözleşmede ortalama fiyatın belirlendiği ve bu fiyatın son sevkıyat tarihine kadar değişmeyeceğinin en önemli göstergesi olduğunu, aksi durumda söz konusu sırayla gönderilen malların her gönderimde fiyatının değişmesi gerektiğini, Taraflarca usul ve yasadaki hususlara uygun olarak kurulan sözleşmeye ve tarafların bu husustaki ortak iradesine rağmen, davalı firma teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiği bakiye fındık yağını süresinde davacıya teslim etmediği, işbu duruma gerekçe olarak ise ellerinde hammedde bulunmadığı ve tedarik için beklenilmesi gerektiği hususlarını ileri sürdüğünü, Devamla beklenilen hammaddenin tedarik edilmesine rağmen davalı firmanın herhangi bir sebep olmaksızın müvekkili şirketi oyalamaya devam ettiğini, Davalı firmanın bizzat kendi fiil ve eylemleri ile tesliminin gecikmesine sebebiyet verdiği malı, daha sonra yine kendi tasarrufu ile taraflarca belirlenen fiyattan daha yüksek bir rakama satabileceği savunması görüleceği üzere mevzuata, hakkaniyete ve her şeyden evvel sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, Somut durumda, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle müvekkili şirketi mağdur eden ve salt artırılmış birim fiyat üzerinden satış ilişkisinin güncellenmesini sağlayarak müvekkilinden daha fazla para almak saiki ile hareket ede davalının hukuk düzenine, iş etiğine ve hakkaniyete uygun davranmadığını, Davalının satıcı olarak satış sözleşmesinden doğan zilyetlik ve mülkiyetini devretme borcuna aykırı davrandığı ve işbu borçlarını gereği gibi zamanında ifa etmeyerek temerrüde düştüğünü, Somut olayda yer aldığı üzere taşınır atışı sözleşmesinde satıcının TBK 207.maddesinde yer alan mülkiyeti geçirme borcunu yerine getirmiş sayılması için onun satılanı mülkiyeti geçirme niyetiyle alıcıya teslim etmiş ve alıcının da mülkiyeti kazanma niyetiyle satılanı teslim almış bulunması gerektiğini, Somut olayda satıcı konumunda yer alan davalı satış sözleşmesinden doğan işbu yükümlülükleri ifa etmeyerek satıcının satılanın teslim borcunda temerrüdüne düştüğünü, TBK 212.maddesinde ticari satışlarda satıcının teslim borcunda temerrüdü hükme bağlandığını, Taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesi gereği davalı yan 115 ton fındık yağını 5.95 TL kg birim fiyat üzerinden müvekkili şirkete satmayı üstlenmiş olmasına rağmen, 16.700 kg ve 26.540 kg’lık mala ilişkin satışları belirtilen fiyat üzerinden yaptıktan sonra kalan malları türlü bahanelerle tedarik ve teslim etmeyi geciktirtiği ve müvekkilinin tüm sözlü ve yazılı taleplerinin karşın bakiye malı belirtilen fiyat üzerinden satmaya yanaşmayarak, sözleşmeye aykırı davrandığını, davalının teslim borcunu ifada temerrüde düşerek, işbu temerrüdünün sonuçlarına katlanmak ve dolayısıyla müvekkilinin uğradığı zararları tazmin etmekle kanunen yükümlü olduğunu, (Yargıtay 19. HD. 2004/13395 E. 2005/10568 K. ve 24.10.2005 T.)Davalı şirketin satıcı temerrüdüne düşerek müvekkilinin doğan zararlarını tazmin etmekle yükümlü olduğunu, Somut olayda davalı firma tacirliğin tüm yükümlülüklerini haciz olmasına rağmen sözleşmeye aykırı davrandığı ve fiyatı anlaşılan fiyatta değil, farklı bir rakam olarak belirttiği, kaldı ki somut olaydaki gecikme her ne kadar başlangıçta hammadde yetersizliği olarak belirtilse de, daha sonraki süreçlerde yeterli hammadde tedarik edilmiş olmasına rağmen gecikme sürdürülmeye devam edildiği ve müvekkili şirket sebepsiz yere satış konusu maldan mahrum bırakıldığı, keyfi olarak gecikmeye sebebiyet veren daha sonra da kendi sebep olduğu gecikmeyi bahane ederek anlaşma konusu rakamı artıran davalı firmanın hiçbir iddiasının taraflarınca kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, söz konusu iddialar hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından siparişin partiler halinde olduğunun kabul edilmesi nedeniyle davalı şirketin mal teslimindeki gecikmesinin haklı görülerek meşru taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabuülüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki satış sözleşmesi uyarınca davalı satıcı tarafından kendisine devredilmeyen satılanın yerine bir başkasından satın almak için ödediği bedel arasındaki farkın tahsili talebiyle açılan kısmi alacak davasıdır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Taraflar arasında 2013 yılında 130 tonluk rafine fındık yağı alımını içeren yazılı olmayan satış sözleşmesi yapıldığı, siparişin bir kısmının karşılandığı, kalan miktar için 23/07/2013 tarihli yazılı sözleşmenin imzalandığı anlaşılmıştır.Alıcının davacı, satıcının davalı olduğu dosya arasında sureti bulunan taraflarca imzalanan 23/07/2013 tarihli satış sözleşmesi incelendiğinde; ” malın cinsinin:rafine fındık yağı olduğu, malın miktarının 115 ton olduğu, birim satış fiyatının 5,90 TL./KG + KDV. Olduğu, sevkiyat tarihinin Ağustos Ayının ilk haftası olduğu, ödeme tarihinin 7 gün olduğu, temerrüt halinde ve vadesinde ödenmeyen faturalara YTL. Bazında aylık %4, USD bazında aylık%2 faiz ve vade farkını ödemeyi alının kabul ettiğinin düzenlendiği, özel şartlar başlıklı bölümünde ise; alıcı taahhüt edilen miktarı almak zorundadır,almadığı taktirde satıcı uğramış olduğu zararı alıcıdan tahsil eder.Satılan mal gıdada kullanılmak üzere satılmıştır.Enerji kaynağı olarak kullanıldığında tüm sorumluluk alıcı firmaya aittir.Satıcı sevkiyat programını değiştirebilir. Sipariş tonajı =%10 satıcı opsiyonundadır. Son sevkiyat tarihine kadar çekilmeyen malların kalan miktarının sevk edilip edilmeyeceği satıcı opsiyonundadır. Yeniden fiyat belirleme satıcı opsiyonundadır, ” hükmü düzenlenmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 23/07/2013 tarihli sözleşmenin müvekkili şirketin temsil ve ilzama yetkilileri tarafından imzalanmadığını ancak ihtilaf konusu sipariş, bahsi geçen sözleşmeye göre verilmiş ve şirket yetkilileri tarafından da bu sözleşme zımmen kabul edilerek ticari ilişkiye devam edildiği belirtilerek sözleşmenin yürürlüğe girdiğinin kabul edildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, tarafların sözleşme hükümlerine göre yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve mahmemece verilen kararın dosya kapsamına , usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.Dosyaya ibraz edilen mail yazışmalarını yapan kişilerin mahkemece tanık olarak dinlendikleri anlaşılmıştır.HMK 282 maddesinde; “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında dava dilekçesi ve bilirkişi rapor ve ek raporlarına yönelik verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği ve İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 04/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.