Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/634 E. 2021/71 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/634
KARAR NO: 2021/71
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/959 Esas – 2018/1116 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkiline ait yükümlülüklerin tam ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, müvekkilinin davalıdan 157.086,40 TL alacağı olduğunu, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, süresinde herhangi bir itiraz bulunmadığından borçlunun adresine hacze gidildiğini, borçlunun 3. kişiler nezdindeki hak ve alacaklarının haczi için dava dışı … Ltd Şti’ne 89/1 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, 3. kişi tarafından dosyaya gönderilen 43.816 TL’nin harçları kesildikten sonra 38.952,51 TL olarak müvekkilinin hesabına yatırıldığını, borçlu tarafça 19. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/259 Esas sayılı dosyasından usulsüz tebligat nedeniyle açılan davanın kabulüne karar verildiğini, süresinde itiraz yapıldığının tespitine ilişkin karar nedeniyle müvekkiline ödenen paranın iadesinin talep edildiğin belirterek, davalının itirazın iptaline ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmadığını, bu nedenle dava şartı eksikliği nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin mahiyeti konusunda delil ibraz edilmediğini, müvekkiline tebliğ edilmiş fatura bulunmadığını, mal tesliminin de ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddine ve %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 28.12.2015 tarihli dilekçesi ile, HMK 176 maddesi gereğince davanın tamamını ıslah ederek, davanın alacak davası olarak nitelendirilmesini ve davalıdan 166.576,14.TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/11/2018 tarih ve 2015/959 Esas – 2018/1116 Karar sayılı kararı ile; ” Dava taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayandığından aralarında yazılı bir sözleşme bulunmadığı anlaşılmakla ticari defterler üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş olup, davacının ticari defterlerini HMK 222 maddesi ve TTK’nın 64/3 maddesine uygun olarak, açılış ve kapanış kayıtlarının yapıldığı, sahibi lehine delil olma niteliğine haiz olduğu, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu, 31.12.2014 tarihi itibariyle davacının davalıdan 157.086,46 TL tutarında alacağının bulunduğunun tespit edildiği, davalının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede, davalının işletme defterinde gelir ve gider kayıtlarının yer aldığı, kasa işlemlerinin bulunmadığı, davalının borç ve alacak kaydının bulunmadığı ancak, davalı tarafından davacı adına 2014 yılında toplam 82.276,43 TL olan 7 adet faturanın düzenlendiği, taraflar arasında söz konusu faturalar kapsamında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davalının davacıya fason dikimi hizmeti verdiği, davalının davacıya yaptığı ödemeler dikkate alındığında dava tarihi itibariyle davacının 152.137,00 TL alacağının olduğu anlaşıldığından bu miktar üzerinden itirazın iptaline, … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-152.137 TL’ nin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, …Davacı tarafından yatırılan teminatın 6100 sayılı HMK’nın 392/2’nci maddesi uyarınca asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması hâlinde yatırana İADESİNE, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme hükmünün hatalı düzenlendiğini, hüküm kısmında davanın kısmen mi tümden mi kabul edildiğinden bahsedilmediğini, bu hususun, ilamın infazında da tereddüt yaşanmasına neden olduğunu, eksik gerekçe ile karar verildiğini, Davacının, davayı itirazın iptali olarak açtığı davayı tümden ıslah ederek alacak davasına çevirdiğini ve toplam 166.576,14 TL’nin ödenmesine karar verilmesini talep ettiğini, hükümde davalı müvekkilinin 152.137 TL ödemesi yönünde karar tesis edildiğini, bu durumda davanın kısmen kabul edilmiş olması gerektiğini, davanın kısmen kabulünü de kabul etmediklerini, ancak hükümde kısmen kabulün neticelerinin yer almadığını, red edilen kısım için lehlerine vekalet ücreti ve yargılama masraflarına hükmedilmesi gerekir iken hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, Davacı şirketin, müvekkilinden fatura kaynaklı cari hesap alacağı olan 157.086,40-TL’nin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine başlattığını, usulsüz tebligat ile kesinleşmiş dosya sebebi ile müvekkilinin üçüncü kişiden alacağı olan 43.816,09 TL’nin icra dosyasına ödendiğini, kendileri tarafından borca itiraz ve usulsüz tebligat şikayeti yapılması sebebi ile İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığını ve mahkemenin tebligatın usulsüz olduğuna hükmettiğini, söz konusu kararın kesinleştiğini, dosyada vaki itirazları olması sebebi ile müvekkilin üçüncü kişiden olan alacağına 89/1 maddesi gereği konulmuş haczin fek edildiğini ve 43.816,09 TL alacağın dosyaya iade edildiğini, mahkeme tarafından işbu paranın ödenmemesi yönünde verilmiş tedbir kararına dair gerekçeli kararda herhangi bir hüküm kurulmadığını, bu yönü ile de kararın eksik ve hatalı olduğunu, Dosyadaki bilirkişi raporlarının alacak-borç ilişkisini aydınlatmaya yeterli olmadığını, yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, davacının, müvekkiline yaptığını iddia ettiği bir kısım ödemeleri ispat edemediği gibi iş bu davaya dayanak gösterilmiş işin yapıldığını da ispat edemediğini, bilirkişinin kök raporu ile 3.2.2. kısmında cari hesapta görülen belgesi mevcut olmayan bir kısım ödemeler ile ilgili tespitlerde bulunulduğunu, buna göre şahıs şirketi olan müvekkilinin SSK’lı çalışanı bile olsa adına ödeme kabul etme yetkisi olmayan bir kısım şahıslara müvekkilinin onay ve talimatı olmaksızın bir kısım ödemeler yapılmış olduğunu ve bu bilirkişinin de bu ödemeleri müvekkiline yapılmış gibi kabul ettiğinin görüldüğünü, Müvekkilinin talimatı olmaksızın, müvekkilinin çalışanına verildiği iddia edilen çeklerin ödeme olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, söz konusu çalışanın müvekkili adına tahsilat yetkisi olmadığını, zaten SGK kayıtlarından da kendisinin konfeksiyon işçisi olduğu, müvekkili adına herhangi bir tahsil yetkisi olmadığının görüldüğünü, kötüniyetli bir tutum söz konusu olduğunu, bu nedenle ilgili çalışanın Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet edildiğini, çeklerde müvekkilinin cirosunun olmadığının da tespit edildiğini, ilgili soruşturmanın 2017/18225 sayılı dosya ile devam ettiğini, Kök ve 1. ek rapora bu yönü ile itiraz etmelerine rağmen bilirkişinin itirazlarını dikkate almaksızın kök rapordaki alacak rakamına Tokat-Erbaa VD’den gelen fatura tutarlarını ekleyerek bir alacak bakiyesine ulaştığını ve bu şekilde sonuç ve kanaat bildirdiğini, davacı şirketin müvekkiline yaptığını iddia ettiği bir kısım ödemeleri ispat edemediği gibi iş bu ödemelerin neden müvekkili harici kişilere yapıldığını da ispat edemediğini, bu nedenle mahkemenin usulüne uygun yapılmayan ödemeleri dikkate almasının hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, kötüniyetle dava ikame eden davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı tarafça, cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali için dava açılmış, yargılama sırasında ıslah yapılmak suretiyle dava alacak davasına dönüştürülmüş, mahkemece verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile, 166.576,14.TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, 152.137.TL’ nin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu durumda davanın kısmen kabul edildiği anlaşılmakta ise de, bu husus gerekçede belirtilmediği gibi, red edilen kısım yönünden hükümde davalı taraf lehine vekalet ücretine ve var ise yargılama giderlerine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin 13/11/2015 tarihli dilekçesi ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı doyasına ödenen paranın dava sonuçlanıncaya kadar mahkeme veznesine celp edilerek depo edilmesi veyahut alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesinin talep edildiği, mahkemenin 20/11/2015 tarihli ara kararı ile, “Davacı vekilinin talebinin kabulü ile, 3.kişi … Ltd Şti tarafından ödenen 43.816,09 TL kısım için %20 teminatla talebin kabulüne ” karar verilerek, İstanbul … İcra Dairesine yazı yazıldığı görülmektedir. HMK’ nın madde 397- (2) bendinde, ihtiyati tedbir kararının etkisinin, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği düzenlenmekle, tedbir kararına dair gerekçeli kararda hüküm kurulmaması, bir eksiklik olarak kabul edilemeyecektir. Taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayanak yazılı bir sözleşme bulunduğu iddia ve ispat edilmemiş ise de, mahkemece alınan bilirkişi raporunda tarafların karşılıklı olarak birbirlerine fatura tanzim ettikleri, bir takım ödemeler yaptıkları tespit edildiğinden ticari ilişkinin sabit olduğu, davalının, davacıya fason dikimi hizmeti verdiği, davacı tarafça 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin cari hesap alacağının tahsilinin talep edildiği, tarafların ticari defterleri ibraz edilerek, mahkemece bilirkişi raporu ve ek raporlar alındığı, 04/12/2017 tarihli ek raporda belirlenen 152.137,00 TL miktar benimsenerek hüküm kurulduğu görülmektedir. Bilirkişi kök raporunda, davalıya teslim edildiği ispat edilmesi gereken 3 adet çek ile, cari hesapta görünen ancak belgesi mevcut olmayan ödemelerin tablo halinde gösterildiği, raporda belirtilen çekler ve ödemelere ilişkin davacı tarafça belge ibraz edilmesi üzerine mahkemece alınan 20/02/2017 tarihli ek raporda; ibraz edilen belgelere göre, kök raporda belirtilen davacı şirket hesabından … emrine keşide edilen 3 adet çekin bedellerinin ödendiğinin tespit edildiği, belgesi mevcut olmayan ödemeler kısmında gösterilen; ” 30.04/2014 tarih EFT … adına … 2.500,00 TL, 16/06/2014 tarih EFT … adına … 2.000,00 TL, 16/07/2014 tarih … adına mal sahibi 4.000,00 TL, 24/07/2014 tarih … adına … 1.000,00 TL, 12/08/2014 tarih Havale … adına … 500,00 TL ” olarak yapılan ödemelerin ve cari hesapta … adına ödeme yapıldığına dair ismi geçen şahısların davalının sigortalı çalışanları olduğunun tespit edildiği, bilirkişi tarafından, mal sahibine yapılan ödemeye dair herhangi bir dayanak belge ibraz edilmemiş olması nedeniyle 4.000,00 TL’nin yapılan hesaplamaya dahil edilmediği, ancak belirtilen diğer ödemelerin davacı tarafça talep edilebilecek alacak miktarına dahil edildiği anlaşılmaktadır. Davalı çalışanlarına yapılan ödemeler davalı tarafça kabul edilmemiştir. Bu nedenle, Davalı … adına ödeme yapıldığı belirtilen şahıslar her ne kadar davalının sigortalı çalışanları ise de, bu ödemelerin taraflar arasındaki ticari ilişki, alacak-borç kapsamında yapılan ödemeler olduğunun ayrıca ispatlanması gerektiği, bu hususta davacı tarafça yazılı delil ibraz edilmediği gibi yemin deliline de dayanılmadığı gözetildiğinde, davalı çalışanlarına yapılan ve yukarıda ayrıntıları belirtilen toplam 6.000,00 TL’nin davalıya ödendiğinin usulüne uygun olarak ispatlanmadığı, bu miktarın tespit edilen alacak tutarından tenzil edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. (152.137TL-6.000,00 TL=146.137,00 TL) Bilirkişi raporunda, 2014 yılında davacı tarafça davalıya makbuz karşılığı çekle yapılan ödemelerin toplamının 67.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Bu çekler …-… emrine düzenlenmiş olup, tahsilat makbuzu ile teslim edildikleri dikkate alındığında, davacı taraf ödemesi olarak kabul edilmesinde usule aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yargılama yapılması gerekmediğinden, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ( Davacı vekili ıslah dilekçesinde hükmedilecek alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ise de, mahkemece ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedildiği, ancak kararın davacı tarafça istinaf edilmediği nazara alınarak Dairemizce kurulan hükümde de ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiştir. )
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2018 tarih 2015/959 Esas 2018/1116 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, Davanın KISMEN KABULÜ İLE, 146.137,00 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gerekli 9.982,61 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.011,83 TL harç ile 04/06/2018 tarihinde yatırıldığı anlaşılan 832,88 TL ıslah harcı toplamı 2.844,71 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.137,9 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 2.043,63 TL ile 832,88 TL ıslah harcının toplamı 2.876,51 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 1.400,00.TL bilirkişi ücreti ve 235,40 TL posta/ tebligat gideri olmak üzere; toplam 1.635,4 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren %88′ ine tekabül eden 1.439,15 TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca -kabul edilen miktar üzerinden- davacı lehine nispi olarak hesap ve takdir edilen 17.833,02 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca -reddedilen miktar üzerinden- davalı lehine nispi olarak hesap ve takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 2.598,4 TL (44,40 TL+2.554,00 TL) istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 11-Davalı tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 39,00.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş dönüş gideri olmak üzere; toplam 160,3 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 28/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.