Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/633 E. 2020/1542 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/633 Esas
KARAR NO: 2020/1542 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2018
NUMARASI: 2015/333 Esas 2018/1313 Karar
DAVA: Alacak (Yedieminlik Ücreti)
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalının mermer alış verişi yapma konusunda anlaştığını, satım konusu mermerlerin bedeli olan 700.000 USD nin, davalının … Bankası hesabına davacı tarafından yollandığını, bu ödeme karşılığında davalı şirketin sadece_ 234.213 USD tutarındaki mermeri davacıya teslim ettiğini, bakiye ödemenin karşılığı olan mermerin ise teslim edilmediğini, bu nedenle, bakiye ödemenin iadesi talebiyle, Anadolu …icra müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de, itiraz üzerine takibin durduğunu, öne sürerek, itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davalının bir borcunun bulunmadığını, zira davacı ile yapılan anlaşma çerçevesinde 700.000 USD bedelli mermerlerin zaman içerisinde ve parça parça teslim edilmesinin kararlaştırıldığını, işin doğası gereği davacıya satışı gerçekleşecek malların maden ocağından çıkartılacak olması nedeniyle malların parça parça teslim edilmek zorunda bulunduğunu, davacının malların bir kısmını teslim aldıktan sonra, yaptığı peşin ödemeyi ileri sürerek davalıdan şirketten teminat istediğini; davalının teslim etmediği mermer kısmını teslim etme borcu 2-3 yıl içinde muaccel olacağından, bu isteğin davalı tarafından kabul edilerek her biri 150.000 USD olmak üzere (toplam 600.000 USD bedelli) 4 adet teminat senedinin (bononun ) davacıya verildiğini, davacının teminat senetlerini aldıktan sonra uzlaşmaz bir tavır içerisine girdiğini ve peyder pey teslim edilmek istenen mermerleri teslim almaktan kaçındığını, davalının teslim etmediği mermerleri teslim etme borcu^muaccel olmadığı için davalı tarafından teslim edilmediğini; bu nedenle da^cınTn, teslim edilmeyen mermerlerin karşılığı olan bedel tutarının iadesini talep etme hakkının bulunmadığını, iddia etmekte ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2018 tarih ve 2015/333 Esas – 2018/1313 Karar sayılı kararında; ” ….Bu itibarla toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları, takip dosyası hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacıya ait incelenen ticari defter kayıtlarına göre davacının davalı şirkete 700.000 USD karşılığı 1.426.044 TL ödeme yaptığı, buna karşılık davalıdan 345.322,00 USD tutarında 8 adet fatura aldığı, davacının bakiye 454.678 USD alacağının kaldığı, Davacının bedeli ödenen ancak kendisine teslim edilmeyen mermerler nedeniyle bakiye kalan alacağının tahsilini talep etmiş, davalının ise savunmasında işin doğası gereği davacıya satılmış olan mermerlerin maden ocağından çıkartılacak olması nedeniyle parça parça teslim edilmesinin zorunlu bulunduğunu, davacının mermerlerin bir kısmını teslim aldıktan sonra yaptığı peşin ödemeyi ileri sürerek davalı şirketten teminat istediğini, bu istek üzerine davalı davacı şirkete her biri 150.000 USD olmak üzere 4 adet teminat senedi verildiğini, borcun teminat altına alındığını, teslim edilmeyen mermerlerin teslim edilmesine ilişkin olan davalı borcunu henüz muaccel olmadığını, mermer ocağının kapasitesi nedeniyle bu borcu 2-3 yıl içerisinde muaccel olacağını savunmuştur. Taraflar arasında davacı tarafından davalıya 700.000 USD ödendiği ve bunun karşılığında teslim edilmesi gereken mermerlerin tamamının teslim edilmediği husususunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davalının teslim borcunu muaccel olup olmadığı hususundan kaynaklandığı, Düzenlene bilirkişi raporlarına ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin 25/06/2016 tarihli kapasite raporuna göre işletmenin günde 8 saat ve yılda 300 gün çalışarak günde 15 m3 ve yılda 4500 m3 mermer çıkardığı ve bu miktarın yılda 12150 Ton olduğu, işletme ve çalışma şartlarının uygun hale getirilmesi durumunda günde üç vardiye çalışarak kapasitenin üç katına çıkartılmasının mümkün olduğu, bu durumda yaklaşık iki aylık bir süre de istenen üretimin gerçekleşebileceği, mermerlerin atmosferik olaylardan zaman zaman etkilenebileceği, ancak bu etkilenmenin mermer bloğunun dış kabuğunu etkilebeyebileceği, iç kesimde herhangi bir değişime sebep olmadığı, mermer bloğundan alınan ilk tabakanın kusurlu olabileceği, diğer alınan tabakalarda herhangi bir değişiklik olmayacağı, mermer bloklarının dış yüzeylerinden 1 cm yada 2 cm kesilmesi durumunda atmosferik olaylardan etkilenen yüzeyin temizlenmiş olacağı, bu kesim miktarının blok mermerin % 20’lik kısmından daha az olduğu belirlenmekle davalının iddialarının yerinde olmadığı, kaldıki davalının bakiye mermer tesliminin 2-3 yıl içerisinde yapılacağı hususunda taraflar arasında bir anlaşma bulunduğunu ispatlayamadığı, bu durumunda hayatın olağan akışına uygun olmadığı, mermer tesliminin muaccel hale geldiği, ancak davalının mermerleri teslim etmediği belirlenmiştir. Davalının dava konusu edilen mermerlerin 2-3 yıl sonra tesliminin yapılacağı hususunda yazılı bir anlaşma olduğunu ispatlayamadığı, davacının satın aldığı mermerlerin dava dışı şirketlere gönderilmesi yönünde yazılı bir talimatı olduğunu da kanıtlayamadığı, delilleri arasında yemin deliline de dayanmadığı görülmüştür. Davacının “teslim edilmemiş olan mermer kısmının karşılığı olan bedel tutarının iadesine yönelik talebi” davalının borcunu ifada temerrüdü nedeniyle satım sözleşmesinden kısmen dönme talebi niteliğindedir. Davalının bu borcunun ifada temerrüdü nedeniyle davacının sözleşmede kısmen dönebilmesi için kural olarak TTK’nun 117/fıkra.1 maddesi uyarınca önce davalıyı bir temerrüt ihtarnamesi ile temerrüde düşürmesi ve sonrada TTK’nun 123. Maddesi uyarınca davalıya teslim için uygun bir süre vermesi gerekmektedir. Davacının teslim edilmemiş mermer kısmının bedelinin tahsili için başlatmış olduğu ilamsız ödeme emri ile davalıyı temerrüde düşürdüğü, davalının da 2-3 yıl içerisinde mermerlerin teslim edilemeyeceğini, zira borcunun 2-3 yıldan önce muaccel olmayacağını beyan etmiş olması nedeniyle davacının davalıya mehil vermesine gerek olmadığı, bu nedenle davacının teslim edilmemiş olan mermerlere tekabül eden satım sözleşmesi kısmından dönmeyen ve bu kısma tekabül eden satım tutarı bedeli olan 454.678 USD = 1.039.075,63 TL alacağı talep edebileceği belirlenmekle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır….”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin tahsilde tekerrür olmamak üzere 1.039.075,63 TL üzerinden takip tarihinden itibaren değişen ve değişecek yasal faiz oranları uygulanmak suretiyle devamına, Davacının alacağı likit olmadığından inkar tazminatı talebinin reddine, Davalının koşuları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin davanın asıl alacak yönünden kabulüne ilişkin kararına yönelik istinaf talepleri bulunmadığını, ancak mahkemenin alacağın likit olmaması nedeniyle inkar tazminatı talebinin reddine ilişkin kısmın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Öncelikl icra takibindeki sonrasında ise yapılan yargılamada alacak talebinin likit olduğunu, davalıya banka havalesi yolu ile yaptıkları ödemenin miktarı ile tarafların teslim edilen mermer blokların miktarı ile tutarı davalı tarafça hiçbir aşamada itiraz edilmediği, dolayısı ile talep ettikleri alacak miktarı taraflar yönünden kesin, bilinir ve likit olduğunu, bu nedenle davalı taraf hiçbir aşamada miktar yönünden bir itirazda bulunmadığı, sadece teslim süresi yönünden iddialarda bulunduğu ancak yaklaşık 3 yıldan fazla süren süreçte teslim için hiçbir adım atmayarak baştaki kötü niyetini perçinlediğini, Alacağın likit olmadığı yönündeki mahkeme hükmüne gerekçe bildirilmediğini, Davalının itirazı tamamen kötü niyet ile yapılmış bir itiraz olduğu, davalı icra takibine itiraz etmekle icra takip tarihinde dolar karşılığı yaklaşık 1.000.000,00.TL’lik parayı dolar olarak ödemiş olsa idi bu gün kurdaki artışlar nedeniyle müvekkilinin parası TL cinsinden yaklaşık 4 kat tutarında bir para olacağını, davalı itiraz ile geçen süreçte kurdaki artıştan etkilenmemekle birlikte hesap edilecek işlemiş faiz dahi kurdaki farkın 1/4’ünü kapatmaya dahi yetmeyeceğini, davalı taraf kötü niyetli itirazı ile davayı bertaraf etmeyi başardığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda inkar tazminatının reddine ilişkin kısmın kaldırılmasına, inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, Dosyada araştırılacak hususlar tamamlanmadan, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğini, zira öncelikle bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda eksik belgelerin celbine karar verildiği, sonrasında ise bu müzekkere cevapları beklenmeksizin itiraz ettikleri rapor doğrultusunda karar verildiğini, bu bakımdan yerel mahkeme kendi içinde çelişkili ve hukuka uygun olan güveni sarsan bir karar verdiğini, öncelikle gerekli belgelerin celbini ve sonrasında yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, Bilirkişilerin afaki değerlendirmeleri bir kenara bırakılarak öncelikle mermer ocağının kapasite raporu ile verimlilik oranının celbi talep edilmesi, bu eksiklik giderildikten sonra yeniden inceleme yapılması talep edildiği, yerel mahkemece bu talep kabul edilerek, Burdur Sanayi ve Ticaret Odası’na müzekkere yazıldığı ve müvekkiline ait mermer ocağının verimlilik oranının, buna ilişkin belgelerin ve kapasite raporunun celbine karar verildiği, Burdur Sanayi ve Ticaret Odası’ndan gelen cevapta mermer ocağının kapasitesi raporu gönderilmiş olmasına rağmen, verimlilik raporu gönderilmediğini, dosya bu haliyle verimlilik raporu celp edilmeksizin eksik olarak tekrar bilirkişiye gittiğini, dosyanın bu haliyle eksik olarak bilirkişiye gitmesi sebebiyle bir kez daha rapora itirazda bulunmak gerektiği, ancak mahkemece verimlilik raporu alınması gerektiğine dair bir önceki ara karara aykırı olarak, bu konuya ilişkin tekrar müzekkere yazılması talebi nedensiz yere reddettiğini, Kapasite raporunun neden yeterli olmadığı ve verimlilik raporunun neden gerektiği hususlarında bir kez daha açıklama yapma gereği duyduklarını; Yerel mahkemece yazılan müzekkerelere verilen cevabi yazılarda, davalı şirkete ait maden ocağının ”Kapasite Kullanım Oranı” nın %22 civarında olduğu beyan edildiği maden ocaklarında tespiti yapılan ”Kapasite Kullanım Oranı”, sadece maden ocağından çıkarılan taş-mermer miktarını göstermekte olduğu, yani kısaca bu oran, bir maden ocağından çıkarılan hafriyatın, yaklaşık olarak %22 oranında taş, kalan %78 oranında da moloz ve toprak vs çıktığını ifade etmekte olduğu, ancak bir maden ocağında çıkan %22’lik taş oranının tamamının ekonomik değeri bulunmadığı, maden ocağından çıkarılan taşın, ekonomik değerinin olması için 3 şartı taşıması gerektiği bu şartların; a) Ocaktan çıkarılan taşın, ekonomik olarak değerlendirilebilecek boyutta olması, iyi metraja sahip olması ve taşın kullanılabilir nitelikte olması gerektiği, maden ocağından çıkan taşlar, ST veya Katrak denen makinalar yardımı ile bloklar haricinde çıkartıldığı, daha sonra ocaktan çıkan taşın, ekonomik değerinin olup olmadığı tespit edilerek, taş ya satışa sunulur ya da moloza ayrıldığını, b) Maden ocağından çıkan taşın ekonomik değerinin olması için ayrıca ocaktan çıkan taşın, makinaya girdiği zaman parçalanmaması, yoğunluğunun blokun her bölgesinde aynı olması ve mermer bloğun piyasadaki arza cevap verebilecek nitelikte olması gerektiği, c) Maden ocağından çıkan taşın ekonomik değerinin olması için diğer şart ise, ocaktan çıkarılan mermer bloğun renk açısından homojen olması, arada başka renkler ihtiva etmemesi, karışık renkli veya damarlı renkte olmaması, yüksek metrajlı olması, işlem yapılabilecek, işlenebilecek nitelikte olması, verilen siparişe uygun olması ve blok vermesi (Yani ölçülerinin minimum 1,8×1,8×2,7 metre) olması gerekli olduğu, bu ölçülerin altında çıkarılan taşların ekonomik değeri olmadığı için ve metraja uygun olmadığı için yapılabilecek tek şey, taşı ya pasaya ayırmak yani çöpe atmak, ya da iç piyasaya konut piyasasına sürmek olduğu, davalı müvekkili ağırlıklı olarak yurt dışına doğal taş ihracatı yaptığı için yukarıda verilen ölçülere uymayan bütün taşların tamamı moloza ayrılmakta, dolayısıyla davalıya ait ocakta yapılan 100 birimlik kazıdan ancak 1,5 birim satılabilecek nitelikte, ekonomik değere sahip, istenilen ölçülerde, blok veren taş elde edilebilmekte olduğu, Davalı şirkete ait maden ocağında ”Kapasite Kullanım Oranı” %22 civarında olduğu, bu rakam, sadece maden ocağından çıkarılan taş oranının miktarını belirtmekte olup, kesinlikle satılabilecek taş miktarını belirtmemekte olduğu, yani davalı şirket, 100 birim kazı ve hafriyat yaptığında, bunun ancak %22’lik kısmı taş, diğer kısmı ise moloz olarak çıkmakta olduğu, ancak %22 kapasite ile çıkan taşların, ekonomik değerinin olması ve satılabilmesi için taşların yukarıda belirtmiş oldukları 3 kriterin tamamına sahip olması gerektiği, bu oran da yaklaşık olarak %1,5 civarında olduğu, yani maden ocağından çıkan %22’lik taşın ancak yukarıda kriterleri sağlayan %1,5’luk kısmı ekonomik değere sahip olmakta ve satılabilecek nitelikte olmakta, diğer kalan kısımları da fireye ayrıldığı, buna göre; %22’lik kısmın %1,5’u totalde %0.30’a tekabül ettiği, bu sebeple öncelikli olarak davalı şirkete ait madenin ”Verimlilik Oranı” nın tespiti gerektiği, Yukarıda da taraflarınca açıkça izah edildiği üzere, davalı şirkete ait maden ocağında, kapasite oranı %22 civarında iken, kalan %78 miktar pasaya (moloz) ayrıldığı, ocaktan çıkan %22 oranındaki taşın, ancak ekonomik değere sahip olma kriterlerini yerine getiren kısmı ise sadece %1,5 civarında olduğu, dolayısıyla ocaktan çıkan taşın ancak %0.30’u ekonomik değere sahip ve satılabilecek nitelikte olduğu, bu sebeple dava dosyasına daha önce de beyan ettikleri üzere dava konusu taşların, davacının iddia ettiği gibi, bir anda çıkarılarak depolanması ve davacıya teslim edilmesi hem fiili olarak hem de teknik olarak mümkün olmadığı, mermer ticareti ile iştigal eden davacı da bu miktarda mermerin bir anda (aynı anda) çıkarılmasının ve tesliminin gerek hacim olarak stoklanması ve taşınması, gerek tonaj olarak gerek ocak üretim kapasitesi olarak fiziken mümkün olmadığını bildiği halde bu hususları bilerek davalıyla anlaşma yaptığı, ancak davacı daha sonra kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını, Davacının davalı ile anlaşma yaptığı 700.000 USD’ lik mermer, ortalama ton başına 125 USD’ den hesaplandığında, 5.500 ton mermere denk geldiği, bu miktarda mermerin ocaktan çıkarılması yaklaşık olarak 2 – 3 yıl sürmekte olduğu, davalıya ait ocağın verimlilik oranı %1,5 olup ( 100 tondan 1,5 ton mermer çıkıyor) 5.500,00 ton mermerin ocaktan çıkarılması için yaklaşık olarak 350.000,00 ton miktarında ocakta kazı yapılması gerektiği, bu durum dahi mermerlerin tek seferde çıkarılması ve teslim edilmesi gibi bir durum fiziken mümkün olmadığını gönderdiği, mermerlerin tek seferde çıkarılması ve teslim edilmesi gibi bir durum fiziken mümkün olmayıp, davacı ile davalı arasındaki sözleşmeye göre, mermerlerin teslimi, tek seferde değil, cevap dilekçemizde beyan ettiğimiz üzere, peyder pey teslimi şeklinde olduğu, Tüm bu hususlar daha önce açıklandığı ve mahkemece bu talep haklı bulunarak verimlilik raporunun celbi için Burdur Sanayi ve Ticaret Odası’na müzekkere yazılmış olmasına rağmen, müzekkere cevabının eksik gelmesi üzerine yeniden müzekkere yazılması talebi nedensiz yere reddedildiğini, burada mahkemenin iki kararının çeliştiğini, daha önceden talebi haklı bularak kapasite raporu ve verimlilik raporunun celbine karar veren mahkemenin, müzekkere cevabında yalnızca kapasite raporuna ilişkin bilgilerin yer alması, verimlilik raporuna ilişkin bilgi bulunmaması dolayısıyla verimlilik raporu yönünden yeniden müzekkere yazılması talebini reddettiğini, eğer ilk talep reddedilseydi yani kapasite raporu ve verimlilik raporu yönünden hiç müzekkere yazılmasıyla yerel mahkemenin kararının anlaşılabilir olacağını, fakat şaşırtıcı bir şekilde hem bu eksikliğin kabul edilip hem de eksiklik doğrultusunda yazılan müzekkere cevabında istenen bilgilerden biri bulunmayınca yeniden müzekkere yazarak talep etmek yerine bu araştırmadan vazgeçiliğini, Yeniden yargılama soncunda mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi ile birlikte davacı alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini, dava sürecinde dosya ile birleşen ve daha sonra da ayrılma kararı verilen İstanbul Anadolu 4 ATM 2015/35 Esas sayılı dosyasına konu takipte aynı ödeme için hem müvekkili şirket İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı hem de teminat için verilen senetler icraya konulmak suretiyle müvekkili şirket yetkilisi … hakkında da İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapılarak mükerrer tahsilat yapma yoluna gidildiğini, davacı hem vadesi gelmeyen borcu tahsil etmeye kalkıp hem de aynı alacak için iki ayrı takip yapmak suretiyle mükerrer tahsilat yapmaya teşebbüs ettiğini, bu nedenle davacı kötü niyetli olduğu ve davanın reddi ile birlikte kötü niyet tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini, Her ne kadar davacı vekili müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunmuş ise de, aynı borca istinaden hem müvekkili şirket hem de müvekkili şirket yetkilisi aleyhine ayrı ayrı icra takibi başlatılmış olması karşısında müvekkili icra takibine itiraz etmekle haklı olduğundan, bir an için davanın kabulü yönündeki karar uygun bulunsa dahi müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığını, Davacı vekili müvekkilinin kötü niyetli hareket etmekte suçladığı ve kur artışı nedeniyle zararda olduklarını belirtmiş ise de, kur artışı müvekkilinin kabahati olmadığı gibi, icra takibini TL üzerinden yapmak da davacı vekilinin seçimi olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, öncelikle yeniden yargılama yapılarak, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası’na müzekkere yazılarak … Ltd. Şti.’nin verimlilik oranının bildirilmesinin istenmesine ve bu suretle dosyadaki eksikliğin giderilmesine, davalı işyerinin verimlilik oranına ilişkin bilgi ve belgeler geldikten sonra, dosyanın bilirkişiye tevdiine, yargılama sonunda, alacağın muaccel hale gelmemiş olması sebebiyle, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davacının davasının reddine ve haksız olarak davayı ikame eden davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, dilekçede sebepleri açıklandığı üzere takibe itiraz etmekte haklı olduklarından bir an için davacının davasının kabul edildiği düşünülse dahi müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemesine, yargılama süresince kararın icrasının tehirine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesinin konusu olan 700.00 USD. Bedelli mermerlerin davalı satıcı tarafından teslim edilmeyen kısmının karşılığı olan 1.064.463,03 TL. Bedel tutarının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin tahsilde tekerrür olmamak üzere 1.039.075,63 TL üzerinden takip tarihinden itibaren değişen ve değişecek yasal faiz oranları uygulanmak suretiyle devamına, davacının alacağı likit olmadığından inkar tazminatı talebinin reddine, davalının koşuları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin araştırılacak hususlar tamamlanmadan, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davacı dava dilekçesinde,davacı ile davalının mermer alış verişi yapma konusunda anlaştığını, satım konusu mermerlerin bedeli olan 700.000 USD nin, davalının … Bankası hesabına davacı tarafından yollandığını, bu ödeme karşılığında davalı şirketin sadece_ 234.213 USD tutarındaki mermeri davacıya teslim ettiğini, bakiye ödemenin karşılığı olan mermerin ise teslim edilmediğini, bu nedenle, bakiye ödemenin iadesi talebiyle, Anadolu …icra müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini beyan etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde, davalının bir borcunun bulunmadığını, zira davacı ile yapılan anlaşma çerçevesinde 700.000 USD bedelli mermerlerin zaman içerisinde ve parça parça teslim edilmesinin kararlaştırıldığını, işin doğası gereği davacıya satışı gerçekleşecek malların maden ocağından çıkartılacak olması nedeniyle malların parça parça teslim edilmek zorunda bulunduğunu, davalının teslim etmediği mermer kısmını teslim etme borcu 2-3 yıl içinde muaccel olacağından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı cevaba cevap dilekçesinde; cevap dilekçesini kabul etmediğini, cevap dilekçesinde iddia edildiğinin aksine bu miktar para karşılığı blok mermerin 2-3 yıl değil, 2-3 ayda teslim edilebileceği bilirkişilerce de tesbit edilebileceğini, bu yönüylede cevapları kabul etmediğini belirtmiştir. Davalı vekili ibraz ettiği cevap dilekçesinin deliller kısmında ve mahkemeye ibraz ettiği 21/10/2015 tarihli ara karar gereğince delillerin bildirilmesi konulu 08/06/2015 tarihli delil listesinde müzekkere yazılarak toplanmasını talep ettiği delili olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili 04/11/2016 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı uyap sisteminden gönderdiği 30/11/2016 tarihli itirazlarını içerir beyan dilekçesinde heyete mermer ocağı işletmeciliği alanında uzman bilirkişide eklenmek suretiyle ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, heyete maden mühendisi bilirkişide atanarak bilirkişi heyetinden 18/05/2017 havale tarihli ek rapor alınmıştır. Davalı vekili 12/06/2017 teslim tarihli dilekçesi ile ek rapora karşı beyan ve itirazlarını bildirerek talep kısmında; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine ve T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığına müzekkere yazılarak sözleşme konusu taşın çıkarıldığı ve davalı şirkete şirkete ait verimlilik oranının tespit edildiği ” Kapasite Raporunun” istenmesi ve yazı cevabı geldiğinde ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, 20/09/2017 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı doğrultusunda davalı vekilinin talebi doğrultusunda müzekkere yazılmasına karar verildiği, davalı vekilinin 04/10/2017 tarihli dilekçesi ile de müzekkerelerin içeriği konusunda beyanda bulunduğu ve mahkemece de davalı vekilinin beyanı doğrultusunda 09/10/2017 tarihinde müzekkere yazıldığı anlaşılmıştır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğin’den gelen 19/10/2017 tarihli cevabi yazıda; talep edilen …’ne ait Burdur Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 25/06/2016 rapor tarihi ve … Rapor No ile düzenlenmiş, Birlikçe 11/07/2016 tarih ve … ile onaylanan kapasite raporunun gönderildiği ve firmanın verimlilik oranı ile ilgili herhangi bir verinin birlikte olmadığı belirtilerek müzekkere ekinde kapasite raporunun gönderildiği anlaşılmıştır. Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığından gelen 08/11/2017 tarihli cevabi yazıda; 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Ve Borsalar Kanununa göre kapasite raporlarının işletmelerin bağlı bulunduğu odalar tarafından düzenlendiğinden kapasite raporunun Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden temin edilmesi gerektiği ve 6978 Sayılı Sanayi Sicil Kanunu gereği tutulan Sanayi Sicil Bilgi Sisteminde ” … Şubesi ünvanı ” ile kayıtlı işletmenin 2016 yılı Yıllık İşletme cetveli bilgisine göre kapasite kullanın oranının %22,66 olduğu bildirilmiştir. Davalı vekili 15/12/2017 tarihli dilekçesi ile, müvekkili davalı şirketin verimlilik oranının tesbiti için BURDUR TİCARET VE SANAYİ ODASINA müzekkere yazılmasını, yazı cevabı geldikten sonra bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, davalı vekilinin talebi doğrultusunda 27/12/2017 tarihinde BURDUR TİCARET VE SANAYİ ODASINA müzekkere yazıldığı anlaşılmıştır. BURDUR TİCARET VE SANAYİ ODASI’ndan gelen 03/01/2018 tarihli cevabi müzekkerede, …’ne ait , istenilen bilgilerden kayıtlarında mevcut olan kapasite raporunun tasdikli suretinin gönderildiği belirtiliştir. Mahkemece, 21/03/2018 tarihli duruşmanın ara kararı doğrultusunda dosyanın ek rapor alınması için bilirkişi heyetine tevdiine karar verildiği ve bilirkişi heyeti tarafından 25/06/2018 havale tarihli 2.ci ek raporun ibraz edildiği görülmüştür. Davalı vekili 2.ci ek rapora karşı beyan ve itirazlarını içerir uyap sisteminden gönderdiği 18/07/2018 tarihli dilekçenin talep kısmında, BURDUR TİCARET VE SANAYİ ODASI’na müzekkere yazılarak verimlilik oranının bildirilmesini ,yazı cevabı geldikten sonra yeniden ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, 07/11/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile davalı vekilinin yeniden müzekkere yazılması ve yeniden ek rapor alınması taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin cevap dilekçesi ve ön inceleme duruşmasının ara kararı uyarınca verdiği delilerine yönelik beyan dilekçesinde müzekkere yazılmasına yönelik talebi olmadığı, ek bilirkişi raporu ibraz ettikten sonra delil listesinde belirtmediği hususlarda müzekkere yazılmasını talep ettiği , mahkemece talebin kabul edilerek ilgili kurumlara müzekkere yazıldığı, davalı vekili BURDUR TİCARET VE SANAYİ ODASI’ndan verimlilik oranı ile ilgili müzekkereye cevap verilmediği ve yeniden müzekkere yazılmasını beyan etmiş ise de BURDUR TİCARET VE SANAYİ ODASI’ndan gelen cevabi müzekkerede istenilen bilgilerden mevcut bulunan kapasite raporunun gönderildiği belirtilmekle buna göre verimlilik oranına ait herhangi bir verinin olmadığı anlaşılmıştır. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler gözetildiğinde davalı vekilinin araştırılacak hususlar tamamlanmadan, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik diğer istinaf sebepleri incelendiğinde, Taraflar arasında davacı tarafından davalıya 700.000 USD ödendiği ve bunun karşılığında teslim edilmesi gereken mermerlerin tamamının teslim edilmediği husususunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davalının teslim borcunun muaccel olup olmadığı noktasında olduğu tesbit edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddesi de ; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir..” hükmünü içermektedir. Dosya kapsamı itibariyle taraflar arasında yazılı olarak düzenlenmiş mal alım- satım sözleşmesinin olmadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından davalıdan satın alacağı mermerle ilgili davalı tarafa … Bankası Burdur Şubesinden 18/12/2013 tarihinde 700.000 USD havale yaptığı anlaşılmıştır. Davalı, davacıdan tahsil ettiği 700.000 USD. Karşılığını oluşturan mermerlerin bir kısmının teslim edilmediğini kabul etmiş, ancak teslim edilmeyen mermer kısmının teslim etme borcunun henüz muaccel olmadığını, bu nedenle teslim edilmeyen mermerlerin bedelini davacıya iade etme borcunun bulunmadığını savunmuştur. 6098 Sayılı TBK. 90 Maddesinde;” İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur,” hükmü düzenlenmiştir. Taraflar arasında yazılı sözleşme olmadığı, davalının teslim etmediği mermer kısmını teslim etme borcunun 2-3 yıl içinde muaccel olacağı savunması davacı tarafça kabul edilmediğinden davalının bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Satış sözleşmesinde kural, peşin satıştır. Tarafların karşılıklı edimlerini aynı anda ifa ettikleri satışın, peşin yapıldığı kabul edilir. Bunun aksi yazılı belge ile kanıtlanır. Somut olayda davalı satıcı takip tarihi itibariyle muaccel bir alacağın olmadığını kanıtlamakla yükümlü olup buna dair herhangi bir belge sunulmadığı anlaşılmıştır. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davalı vekili tarafından ileri sürülen diğer istinaf sebepleri yargılama aşamasında cevap dilekçesi ve bilirkişi rapor ve ek raporlarına yönelik verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği ve İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen kök ve ek rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek davalının dava konusu edilen mermerlerin 2-3 yıl sonra tesliminin yapılacağı hususunda anlaşma olduğunu ispatlayamadığı, davalının delilleri arasında yemin delilinin de olmadığı görülmekle, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin mahkemece müvekkili lehine icra inkar tazminatı hükmedilmemesinin yerinde olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Taraflar arasında yazılı satış sözleşmesi olmadığı, davalı satıcının edimini yerine getirip getirmediği, takip tarihi itibariyle alacağın muaccel olup olmadığı ve miktarının tesbiti yargılamayı gerektirdiğinden, ilk derece mahkemesince verilen icra inkar tazminatının reddi kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu dairemizce tesbit edildiğinden davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekili ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK’ nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 121,30.’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 70.079,26.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan toplam (44,40.TL+17.475,42.TL=) 17.519,82.TL harcın mahsubu ile bakiye 52.559,44.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 24/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.