Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/632 E. 2020/1276 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/632 Esas
KARAR NO: 2020/1276 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/1003 Esas – 2018/1107 Karar
TARİH: 30/10/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının, davacı şirketten toplam 25.892,20 TL’lik mal aldığını ve bu alışveriş karşılığında 27.08.2015 tarihli irsaliyeli fatura kesildiğini, malların ve faturanın borçlu firmaya teslim edildiğini, aradan geçen süre içerisinde davalının 10.000,00 TL ödeme yaptığını ancak kalan bakiye 15.889,20 TL’yi ödemediğini, bunun üzerine kalan bakiyenin tahsili amacıyla İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, ancak davalının, davacı şirkete herhangi bir borçlarının bulunmadığı gerekçesiyle itiraz ederek takibi durdurduğunu, ancak borçlunun bu itirazının hukuki dayanaktan yoksun olup tamamen takibi durdurmaya yönelik olduğunu, davalının yapılan alışveriş sonrası kesilen faturaya herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturayı ve malları teslim aldığını ve malları kullandığını, diğer yandan davalı tarafından 06.01.2016 tarihinde başlatılan icra takibinden sonra 11.01.2016 tarihli ve … numaralı iade faturası kesildiğini ve davacı şirkete gönderildiğini, 6 ay sonra ve icra takibinden sonra kesilen söz konusu iade faturasının davalının sorumluluktan kaçmak amacıyla haksız ve kötü niyetli hareket ettiğini gösterdiğini, davacı tarafından kesilmiş 27.08.2015 düzenleme tarihli … numaralı faturaya konu malların davalıya teslim edilmiş olduğunun tanıklarla da sabit olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın kabulüyle, karşı tarafın icra takibine vaki haksız itirazının reddi ile icranın devamına, haksız itirazdan ötürü alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ve dava masraflarının karşı tarafa yükletİlmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirketin huzurdaki davada taraf ehliyeti bulunmadığını, davalı … A.Ş.’nin bir başka şirketle birleşme yoluyla devrolmuş olduğundan şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğini, bu konu ile ilgili olarak; TTK m. 152/f.3; “Devrolunan şirket, birleşmenin ticaret siciline tescili ile infisah eder.” şeklinde düzenlendiğini, davalının da … Ltd. Şti. ile birleşme işlemini 29.6.2016 tarih ticaret siciline tescil, 4.7.2016 tarih 9110 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, yukarıda alıntılanan yasal düzenlemeden de görüleceği üzere birleşme kararının ticaret siciline tescili ile davalı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğini, tüzel kişiliğin son bulması ile, eski tüzel kişinin taraf ehliyetinin son bulduğunu, bundan sonra, eski tüzel kişiye veya onun adına dava açılamayacağını, konu ile ilgili olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 2005/2492 K. 2005/6435 T. 28.3.2005 kararında bu hususun belirtildiğini, başka bir şirkete devrolması sonucu hükmi şahsiyeti sona eren davalı şirketin huzurdaki davada, taraf ehliyeti bulunmadığını, huzurdaki davanın görevli mahkemede ikame edilmediğini, itirazın iptali davaları için görevli mahkemenin takip konusu alacağın miktarına bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, her ne kadar ticari dava niteliğinde olan itirazın iptali davalarında Asliye Ticaret Mahkemeleri de görevli ise de huzurdaki davanın ticari dava niteliğinde olmadığını, huzurdaki davanın TTK’da öngörüldüğü şekliyle mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı gibi, uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesinden kaynaklanmadığı için nisbi ticari dava niteliğinde de olmadığını, huzurdaki davanın dayanağını oluşturan icra takibine konu olan alacağın zamanaşımına uğramış olup, zamanaşımına uğramış olan bir alacak hakkında talepte bulunulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davalının davacı şirkete, işbu davanın dayanağı icra takibine konu borcu bulunmadığını, davacı şirket tarafından, davalı şirket adına (icra takibine dayanak yapmış olduğu) 27.8.2015 tarihli 25.889,20-TL tutarlı fatura kesildiğini, dilekçe ekinde ibraz edilen söz konusu irsaliyeli faturada görüldüğü üzere malların teslim alındığına dair davalı şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığını, Vergi Usul Kanunu’nun 231, Maddesinde açıkça fatura düzenlenirken; “Faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya yetkili olanların imzası bulunur” olması gerektiğinin belirtildiğini, buna karşılık irsaliyeli faturanın davalı şirket yetkilisi tarafından dahi imzalanmadığını, bu nedenle davacı tarafın dava konusu malları davalıya teslim etmiş olduğunu ispat etmekle yükümlü olmasına rağmen dosyaya buna ilişkin herhangi bir delil ibraz edemediğini, buna rağmen davalı şirket tarafından taraflar arasındaki güven ilişkisi nedeniyle, davalı şirket tarafından malların tamamının teslim edileceğine duyulan güven ile işbu fatura bedelinin 10.000,00 TL’ lik kısmı için, 10.10.2015 keşide tarihli 10.000,00-TL tutarlı çek ile ödeme yapıldığını,15.889,20 TL’lik tutara karşılık gelen fatura konusu malların davalı şirkete teslim edilmediğini, bu sebeple bakiye kalan işbu davanın da konusu olan 15.889,20 TLTik tutar için davalı şirket tarafından iade faturası düzenlenerek davacı şirkete posta yoluyla gönderildiğini, beyan ederek davalı şirketin taraf ehliyeti bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, haksız ve hukuka aykırı davanın hem usulden hem esastan reddine, kötü niyetli davacı şirket aleyhine İİK. m. 67/f.2 hükme gereğince reddedilen tutarın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/10/2018 tarih 2016/1003 Esas – 2018/1107 Karar sayılı kararında; “Tarafların iddialarının yerinde olup olmadığının tespiti bakımından taraf defterler ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, davacı taraf defter ibraz etmemiş, davalı taraf ise incelemeye defter ve kayıtlarını ibraz etmiştir. Davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanamamıştır. Davacı defterlerini sunmayarak davalının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davalının borçlu olmadığına dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davalı incelenen defter kayıtlarının davalı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ve davacının haksız ve kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine…”gerekçesi ile, 1-Davanın REDDİNE, 2-Davacının haksız ve kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalının tazminat talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının yanlış olduğunu, Yerel mahkemenin red kararının gerekçesinde “Davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde alacağın varlığı kanıtlananamıştır” dediğini, ancak 27/08/2015 tarihli irsaliye 10/10/2015 tarihli çekin davalı defterlerinde mevcut olduğunu, 27/08/2015 tarihli irsaliye faturaya yasal itiraz süresi içerisinde davalı tarafından itiraz edilmediğini, irsaliyeli faturanın kesin delil vasfı kazandığını, (YHGK 2011/15-472 Esas – 2011/608 Karar) 27/08/2015 tarihinde almış olduğu faturaya 10/10/2015 tarihinde çek ödemek sureti ile ödemesinin bir kısmını yapmış olan davalının altı ay geçtikten sonra ve icra takibi başladıktan sonra iade fatura kesmesinin kötüniyetini ve haksızlığını ortaya koyduğunu, (YİBGK kararı gereği MK 2.maddesi) İleri sürerek, YHGK ve YHD kararlarına aykırı olduğu ileri sürülen yerel mahkeme kararının bozulmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı, taraflar arasında ticari ilişkide takip dayanağı faturada belirtilen malların davalıya teslim edildiğini, faturanın tebliğ edildiğini, faturaya süresinde itiraz edilmediğini, fatura bedelinin bir kısımının ödendiğini, kalan bedel için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın 190/1 maddesine göre ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Somut olayda taraflar arasındaki ihtilaf takip dayanağı faturada belirtilen malların davalıya teslim edilip edilmediği noktasında çıkmaktadır. Davalı fatura bedelinin 10.000 TL’lik kısmını teslim aldıklarını, kalan malların teslim edilmediğini, teslim aldıkları mal bedelini ödediklerini kalan bedel için borçlu olmadıklarını savunmuştur. Fatura bedelinin 10.000 TL’lik kısmının ödendiği çekişme konusu değildir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Takibe ve davaya konu fatura irsaliyeli fatura olup faturada teslim alan imzası bulunmamaktadır. Buna göre fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğini ispat külfeti davacı taraftadır. TTK 21/2. Maddesinde düzenlenen faturaya 8 gün içerisinde itiraz edilmemesi halinde fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağına ilişkin karine, fatura içeriği ile ilgili olup, faturaya itiraz edilmemiş olması fatura içeriği malların teslim edildiğine delil teşkil etmez.Davacı, teslim edilmediği ileri sürülen fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğini yasal delillerle ispat edememiştir. Buna göre istinaf sebepleri yerinde olmayıp, ilk derece mahkemesi kararı esas itibarıyla usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/11/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.